Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Vakit’e 112 bin YTL ceza

Danıştay üyelerini terör örgütlerine hedef gösterdikleri iddiasıyla yargılanan Anadolu’da Vakit gazetesi sahibi Nuri Aykon ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Harun Aksoy’a para cezası verildi. Aykon 100 bin YTL, Aksoy ise 11 bin 572 YTL para cezasına çarptırıldı.

‘’YAYINLANAN bir haber ve fotoğrafta Danıştay üyelerini hedef gösterdikleri’’ iddiasıyla yargılanan, Anadolu’da Vakit Gazetesi sahibi Nuri Aykon 100 bin YTL, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Harun Aksoy da 11 bin 572 YTL adlî para cezasına çarptırıldı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz sanıklar Nuri Aykon ve Harun Aksoy katılmadı. Duruşmada, sanıkları avukatları Ali Pacci temsil etti. Duruşmada savunma yapan sanık avukatı Pacci, ‘’Ergenekon’’ soruşturması ile ortaya çıkan gerçeklerin, Danıştay cinayetinin Vakit Gazetesi ile ilgisi olmadığını ortaya çıkardığını ifade ederek, gazetenin, Danıştay kararıyla ilgili haberinde, kararın virgülüne bile dokunulmadığını söyledi. Pacci, ‘’Haberin diğer gazetelerde yayımlanan haberlerden tek farkı, Danıştay üyelerinin resminin yayımlamış olmasıdır’’ diyerek, dava konusu haberde şiddet ve hakaret içeren suç unsurunun bulunmadığını ifade etti. Haberin eleştiri amacıyla yayımlandığını anlatan Pacci, müvekkillerinin beraatini talep etti. Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, ‘’basın yoluyla kamu görevlilerini terör örgütlerine hedef göstermek’’ suçundan, sanıklardan Nuri Aykon’a 100 bin YTL, Harun Aksoy’a da 11 bin 572 YTL adli para cezası verdi.

/ İstanbul

09.05.2008


 

DARBE ÖVGÜSÜNE DANIŞTAY KALKANI

27 Mayıs darbesini öven ve Menderes'le iki arkadaşının idamının toplumsal coşkuyla karşılandığını iddia eden Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan hakkındaki suç duyurusunun Danıştay Başkanı tarafından işleme konulmayıp “Soruşturulamaz” kararı alınmasına tepkiler devam ediyor.

Danıştay’ın 27 Mayıs darbesini savunduğu ve övdüğü gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunulan Cumhuriyet Başsavcısı Tansel Çölaşan hakkında “soruşturulamaz” kararı tepkiyle karşılandı. Katıldığı bir topantıda 27 Darbesini övdüğü gerekçesiyle hakkında suç duyurusu yapılan Danıştay Cumhuriyet Başsavcısı Tansel Çölaşan için Danıştay’dan “soruşturulamaz” kararı çıktı. Çölaşan hakkında yapılan suç duyurusunu, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu cevapladı. Suç duyurunu yapan MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Emrullah Beytar’a gönderilen karar metninde, şikâyetin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından görevsizlik kararı ekiyle Danıştay’a gönderildiği vurgulandı. Çörtoğlu, yapılan suç duyurusunun 2575 sayılı Danıştay Kanunu’na dayanarak işleme konamayacağını savundu.

Yeni Asya’ya konuşan Beytar, darbe yapmanın TCK’nın 309. maddesine göre anayasayı ihlâl suçunu işlettiğni belirterek, şunları söyledi:

“Tansel Çölaşan konuşmasıyla bunları açıkça övmüştü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı Danıştay başkanlığına gönderdi. Kanunda Danıştay mensuplarının kendi görevleriyle ilgili işlemiş olduğu suçlardan dolayı soruşturma yetkisinin Danıştay’da olduğunu ve usul olarak da Danıştay’ın belirleyeceği bir daire tarafından kişi hakkında soruşturma açılabileceği hükmü var. Halbuki biz Tansel Çölaşan’ın sözlerinin görevi ile ilgili değil anayasal düzeni askıya alan darbecileri övme suçu işlediğini, Danıştay’ın değil adlî mercilerin yetkili olduğunu söyledik. Ancak dikkate alınmadı. Bu, bazı askerlerin kendi görevleri dışında suç işlemelerine rağmen yine askerî mahkemelerde yargılanmasına benziyor.”

Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu imzası ile “Danıştay meslek mensubu hakkında yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır” şeklinde bir cevabın kendilerine ulaştığını hatırlatan Beytar, “Bu yazı zımnî değil açıkça bize şunu söylemek istiyor: Darbe yapmak, yapanları hatta darbeyi övmek hukuken suç olsa dahi bunun belli vatandaşların ağzından çıkması suçluluğu ortadan kaldırıyor. Hukuk çok ciddî bir yara almıştır. Toplumun yargıya karşı bakışı zedelenmiştir. Adaletin sigortası ve güvencesi olan yargı mekanizmasının ideolojilerin emrine girmekten bir an önce kurtarması gerekiyor. Yargı artık hukuku ve demokrasiyi askıya alan fiilleri korumamalı” diye konuştu. İç hukuk yollarının tükendiğini de belirten Beytar, AİHM’ye etkin başvuru yolu ihlâl iddiası ile müracaat edeceklerini açıkladı.

ÇÖLAŞAN, PROVOKATİF SÖZLER SARF ETMİŞTİ

Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla tertiplenen sempozyumda konuşan Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, bir hukuk insanından beklenmeyecek provokatif sözler sarf ederek, şunları söylemişti: “27 Mayıs’ı ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir. Toplum tarafından görev verildi ve 27 Mayıs oldu. Kimse idam cezasını istemez, ama bunlar (Menderes ve arkadaşları) idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. İdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Cezalandırılmaları gerekirdi. Sonra ne oldu? Çok güzel bir cumhuriyet dönemi... Türk toplumu kendi menfaatlerine düşkün.”

Kemal BENEK / Ankara

09.05.2008


 

Yardımlara cunta engeli

Tayland’ın başkenti Bangkok’taki BM Gıda Programı sözcüsü Paul Risley, Myanmar hükümetinin, felaketzedeler için yüksek enerji içeren bisküvi yüklü yardım uçaklarının uçuşuna hâlâ izin vermediğini bildirdi. Sözcü, yaklaşık 50 ton bisküvi yüklü üç yardım uçağının Dubai, Bangladeş ve Tayland’dan havalanmayı beklediğini belirtti.

SADECE BİR BÖLGEDE 80 BİN ÖLÜ VAR

Acil gıda yardımının bekletilmesinin sinir bozucu olduğunu belirten sözcü, WFP olarak, Myanmar’daki askerî cunta ile uçuş izni için devamlı temasta olduklarını söyledi. Öte yandan, kasırgada sadece ülkenin güneybatısındaki Labutta bölgesi ve çevresinde ölenlerin sayısının yaklaşık 80 bin olduğu bildirildi.

Myanmar’da bilânço ağırlaşıyor

İRRAVADİ deltasında bulunan Labutta’nın yerel yetkililerinden Tin Win, AFP’ye yaptığı açıklamada, “şu ana kadar çevredeki köylerde 80 bin kişinin öldüğü sanılıyor” dedi. Tin Win, Labutta ve çevresinde 63 köy bulunduğunu ve bu köylerin birçoğunun kasırgada yok olduğunu belirtti. Myanmarlı yetkililerin önceki gün yaptığı açıklamada, ölü sayısı 22 bin 980, kaybolanların sayısı 42 bin 119 olarak açıklanmıştı. Myanmar’daki ABD maslahatgüzarı Shari Villarosa, kasırganın vurduğu delta bölgesinde ölü sayısının 100 binin üzerinde olabileceği yönünde bilgi aldıklarını açıklamıştı.

100 BİNİ BULABİLİR

Öte yandan BM’nin insani yardımdan sorumlu yetkilisi John Holmes, “ölü sayısının önemli ölçüde artabileceğini” söyledi. Myanmar’da görev yapan bir ABD’li üst düzey diplomat ise insanî şartların kötüleşmesi durumunda ölü sayısının 100 bini bulabileceğini, hatta geçeceğini ileri sürdü.

İLK BM YARDIMI İNDİ

Çin, yakın müttefiki olarak görülen Myanmar’ı kasırganın yol açtığı yaraların sarılması için uluslararası toplumla birlikte çalışmaya çağırdı. Bu arada Myanmar’daki askerî yönetimin iki günlük beklemenin ardından BM’nin Myanmar’a yardım göndermesine izin verdiği bildirildi. BM Dünya Gıda Programı’ndan (WFP) yapılan açıklamada, cuntanın izin vermesinin ardından yardım malzemesi taşıyan ilk BM uçağının Myanmar’a indiği belirtildi. Bu arada BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) da Myanmar’a 3 milyon adet su temizleme tableti gönderilmesine başlanacağını bildirdi.

HERYER SULAR ALTINDA

BM, Myanmar’da, 5 bin kilometrekarelik bir bölgenin sular altında kaldığını açıkladı. BM’nin Bangkok’taki sözcüsü Richard Horsey, büyük bölümü ülkenin güneybatısındaki İrravaddi deltasında olmak üzere toplam 5 bin kilometrekarelik alanı su bastığını, özellikle bu deltanın bulunduğu bölgeye yardımın çok zor ulaştığını söyledi.

NERGİS NEDİR?

Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar’ı vuran, on binlerce kişinin ölümüne yol açan kasırga, adını Urdu dilinde “Nergis” sözcüğünden alıyor. ABD Ulusal Kasırga Merkezinin internet sitesine göre, kasırgalara isim verilmesi kuralı 20. yüzyıl başlarında bir Avustralyalı meteoroloğun şiddetli fırtınalara özellikle beğenmediği siyasilerin adını vermesiyle başladı. Kuzey Hint Okyanusu tropikal kasırga dönemi mayıstan Kasım ayına kadar sürüyor ve 2008’in kasırgasının adı Nergis oldu.

09.05.2008


 

Depreme hazır olalım

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Gülay Altay, Marmara’nın güneyinde de, kuzeyinde de, Saros Körfezi açıklarında da hareketlenme olduğunu belirtti.

Boğazıçı Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Gülay Altay, Marmara’nın güneyinde de kuzeyinde de Saros Körfezi açıklarında da hareketlenme olduğunu belirterek, ‘’Dolayısıyla deprem beklentisi olasılığı hala yüksekliğini koruyor’’ dedi.

Prof. Dr. Gülay Altay, en son Yalova Çınarcık’ta 4.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini hatırlatarak, 2000 yılından günümüze kadar genelde Marmara Bölgesi’ndeki fay hattının devamında bir hareketlilik yaşandığını ve bunların kayıt altına alındığını bildirdi.

Altay, ‘’Marmara’nın güneyinde de kuzeyinde de hareketlilik var. Saros Körfezi açıklarında da var. Dolayısıyla deprem beklentisi olasılığı hâlâ yüksekliğini koruyor’’ diye konuştu. Türkiye’deki afet yönetim sisteminin ulusal boyutta yeniden yapılandırılması ve gerçekleştirilmesinin önemine işaret eden Altay, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Kaynakların yerinde kullanımı, çeşitli konularda çalışan birimlerin birbiri ile eş güdümde ve koordinasyonunun yapılmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. Zaten başladı. Ulusal bir koordinasyon olması gerektiğini bilmek zorundayız. Kurumların ilişkilerini bütünleştirerek yapmaları ulusal bir sorun. Sadece deprem beklentisi değil, depreme hazırlık yönündeki projelerin desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerekir.”

Prof. Dr. Gülay Altay, şöyle devam etti: “Halkımız, Türkiye olarak bir deprem tehlikesi içinde yaşadığını bilmek zorunda. Bu depremlerin olacağını, her depremden sonra panik yaşanmaması gerektiğini, bulunduğumuz mekânları güvence içine almanın, kişilerin de bu konuda sorumlulukları olduğunun talebi içinde olmalı. Türkiye’de 5 ve 6 büyüklüğünde depremler olacaktır. Bu bilgilerin uzmanlar tarafından mümkün olduğu kadar güvenli tarzda iletilmesi gerekiyor. Yani uzmanlar tarafından riski az göstermek olmamalı. Bu risk var ve riskin olurluğunu dikkatle değerlendirmek gerekiyor. Yapılan çalışmalar sadece Türkiye için değil uluslar arası boyutta, ileri çok değişik çalışmalar. Kandilli de bu yolla çalışmalarını yapıyor. Dolayısıyla halkımızın güven içerisinde bunu bilmesi gerekiyor.’’

Gülay Altay, 1999 yılında meydana gelen Marmara depreminden sonra, çalışma alanlarını genişlettiklerini belirterek, Kandilli Rasathanesinin çalışmalarını, deprem verilerinin daha hızlı ve sağlıklı elde edilmesi, risk azaltmada mühendislik uygulamaları ve bilgi iletişiminin artırılması yönünde yoğunlaştırdığını bildirdi.

Prof. Dr. Altay, Marmara’da depremlerin deniz içinde de sürekli izlenebilmesini sağlayacak deniz dibi rasathanesi çalışmalarının başlatıldığını ve risk azaltmayı amaçlayan etkin mühendislik projelerinin hayata geçirildiğini vurguladı.

EĞİTİM KIRSALA TAŞINMALI

Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, depremle ilgili bilgilendirme çalışmalarının kırsal bölgelere taşınması gerektiğini söyledi. ‘’Benim Güzel Pabuçlarım’’ adlı oyunda rol almak üzere Muş’a gelen Işıkara, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu belirterek, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan toplumun deprem konusunda bilinçlendirilmesinin faydalı olacağına inandığını ifade etti. Kırsal bölgede yaşayan vatandaşların depremle ilgili bilinçlendirilmesi durumunda, olası depremde can kaybının daha az olacağını vurgulayan Işıkara, şunları kaydetti:

‘’Depremle ilgili bilgilendirme çalışmaları kırsal bölgelere taşınmalı. Eğer bu çalışmaları kırsal kesime yayarsak deprem konusunda daha çok fazla mesafe almış olacağız. Meydana gelebilecek olan ciddi bir depremde çok fazla can kaybımız olmaz.’’

“SEZİ” ERKEN HABER VERECEK

Anel Grup şirketlerinden E-Sistem, yeryüzü hareketlerindeki değişiklikleri belirleyerek, depremi önceden haber verdiği ileri sürülen ve depremin olumsuz etkilerini en aza indirmeyi hedefleyen, “SEZİ” adlı deprem erken uyarı sistemlerini pazara sundu. Anel’den yapılan açıklamaya göre, cihazın, en küçük evlerden, alış-veriş merkezlerine, okullardan, fabrika ve endüstri tesislerine kadar birçok birimin maruz kalabileceği muhtemel bir deprem öncesinde yayılan, birkaç saniye ile birkaç dakikayı bulabilen öncü dalgalarla yıkıcı etki oluşmadan emniyet ve kritik ekipmanları durdurma imkânı verdiği öne sürülüyor. Anel Grup, E-Sistem İş Geliştirme Birim Yöneticisi Ekrem Çeştepe, depremin oluşumu sırasında yayılan ve yıkıcı olamayan “P” dalgalarının önceden saptanmasıyla, sarsıntı etkilerinin ortaya çıkmadan insanların tedbir alabilmesinin mümkün olduğunu savundu. Çeştepe bir deprem sırasında “P” dalgalarıyla yayılan, biraz daha geç ulaşan ancak yıkıcı olan “S” dalgalarının yeryüzüne ulaşıncaya kadar, birkaç saniye ile bazen dakikaları bulan süreleri kapsayabildiğine ifade etti.

/ İstanbul-Muş-

09.05.2008


 

Sosyal güvenliğe sendika tepkisi

SGK yasasının Çankaya onayından geçmesine sendikalar tepkili. Türk-İş yasanın AYM sürecini hassasiyetle izleyeceğini bildirdi

Sendıkalar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu’nu onaylamasına tepki gösterdi.

Türk-İş Yönetim Kurulunca yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül’ün, bazı maddeleri sebebiyle toplumun kaygı duyduğu ve hassasiyet gösterdiği hükümleri içeren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nı onaylamasının Türk-İş topluluğu tarafından üzüntüyle karşılandığı kaydedildi.

Açıklamada, “Ana Muhalefet Partisi’nin, yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini ifade etmesi Türk-İş tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Türk-İş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de sunduğu talepleri konusunda ısrarını sürdürecek, Anayasa Mahkemesi sürecini de aynı hassasiyetle izleyecektir” denildi.

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, yaptığı yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül’ün sosyal güvenlikle ilgili yasayı onaylaması konusunda, ‘’Cumhurbaşkanlığı, iktidarın tüm kararlarını onaylayan bir noter mercii değil, halkın çıkarlarını gözeten bir makam olmalıdır’’ dedi.

Tombul, gündeme geldiğinden bu yana herkesin tepkisini çeken sosyal güvenlikle ilgili yasanın, halkın sağlık ve sosyal güvenlik haklarını elinden alacağını ve emekliliği neredeyse hayal hale getireceğini savundu. Anayasa Mahkemesi tarafından yasanın yürürlüğünün durdurulması için derhal girişimlerde bulunacaklarını belirten Tombul, ‘’Bu yasa tümüyle hayatımızdan çıkana kadar mücadelemiz sürecek’’ dedi.

/ Ankara

09.05.2008


 

Sanayide üretim düşüyor

Sanayi üretimindeki artış 2007 Mart ayında yüzde 3,7 iken, bu yılın Mart ayında, geçen yıla göre yarı yarıya azalarak yüzde 2,4 oranında gerçekleşti.

SANAYİ üretimi Mart ayında yüzde 2.4 artarak 150.4’e ulaştı. Ancak Şubat’taki 7.5’lik artışın ardından düşüşe geçilmesi ha-yalkırıklığıyla karşılandı. Sanayi üretimindeki artış, 2007 yılının Mart ayında yüzde 3.7 olmuştu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 Mart ayı Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını açıkladı. Buna göre Mart’ta, imalat sanayinde yüzde 1.9, madencilik sektörü yüzde 12.4, elektrik, gaz ve su sektörü de yüzde 3.8 üretim artışı görüldü. 2007 yılı Mart ayında ise üretim, imalat sanayide yüzde 3.2, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 8, madencilik sektörü yüzde 4.1 artmıştı. İmalat sanayi alt sektörleri itibarıyla değerlendirildiğinde ise Mart’ta, geçen yılın aynı ayına göre en fazla üretim, yüzde 30’luk artışla maden kömürü, linyit ve turba sanayinde gerçekleşti. Söz konusu ayda üretim, taşıt araçları ve karoseri imalatı yüzde 26, elektrikli makina ve cihazları imalatı yüzde 14.3, ağaç ve mantar ürünleri imalatı yüzde 12.6, kâğıt ve kağıt ürünleri imalatı yüzde 11.7, ana metal sanayi yüzde 9.8, mobilya imalatı yüzde 9.4 arttı.

09.05.2008


 

301 değişikliği yürürlükte

TÜRK Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinde değişiklik öngören 5759 sayılı ‘’Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Kanun ile TCK’nın 301. maddesindeki ‘’Türklüğü’’ ibaresi ‘’Türk Milleti’’, ‘’Cumhuriyeti’’ ibaresi de ‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’ olarak değiştirilerek söz konusu maddenin başlığı ‘’Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama’’ olarak düzenleniyor. Kanunu göre, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini veya Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Devletin askeri veya emniyet teşkilâtını alenen aşağılayan kişilere de aynı ceza uygulanacak. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak. Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlı olacak.

/ Ankara

09.05.2008


 

Bürokrasinin “keçi” inadı

Enerji ve turizm sektörlerinde yatırımları bulunan Unit Group Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı Cem Şirin beraberindeki heyetle birlikte gazetemize bir tanışma ziyaretinde bulundu.

Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Faruk Çakır ile görüşen Cem Şirin, Unit Group şirketlerinin faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Enerji yatırımları konusunda karşılaştıkları engelleri anlatan Şirin, Erzurum’da yapmayı planladıkları bir hidroelektrik santralinin bölgedeki “yaban hayatını geliştirme sahasında” yer alması sebebiyle yaşadıkları bürokratik sıkıntıları şöyle anlattı: “Santralin yapılabilmesi için Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan ÇED raporu alınması gerekiyor. Söz konusu rapor için yaptığımız müracaatta bize ‘yaban hayatını geliştirme sahasında’ bulunan 25 keçinin yapılacak olan barajdan etkilenip etkilenmeyeceğinin bir yıl süre ile gözlemlenmesi gerektiği, bunun için ise paraya ihtiyaç duyulduğu ifade edildi. Grup adına bu gözlemleme işi için gereken parayı temin edebileceğimizi söyledik. Bunun üzerine yetkililer, ödeneğin Devlet Planlama Teşkilâtından çıkması gerektiğini, bu ödeneğin 1 yıl ile 10 yıl içerisinde çıkabileğini ifade ettiler.”

Konuyu enerji yatırımları sırasında yaşanan engeller açısından ilginç bir örnek olduğu için anlattığını ifade eden Cem Şirin, Türkiye’nin elektrik enerjisi darboğazına girmesi söz konusu iken, yapılacak yatırımlara çıkarılan bürokratik engellerin sür'atle ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. Bütün yatırımların hiçbir engel ile karşılaşmadan yapıldığı farz edilse bile yakın gelecekte elektrik kesintileriyle yüz yüze kalınacağını ifade eden Şirin, anlamsız bürokratik engellerle yatırımların geciktirildiğine dikkat çekti. Şirin, zamanında başlanıp bitirilemeyen enerji yatırmalarının faturasının Türkiye’ye ağır olacağını sözlerine ekledi.

Avrupa sermayeli yerli bir şirket olan Unit Group’un Doğu Avrupa, Balkanlar ve Ortadoğu’da enerji yatırımları bulunuyor. Bölgesel güç olmayı hedefleyen Unit Group, elektrik dağıtım özelleştirmeleri ile ilgili ihaleye Doğuş Holding, Doğan Holding ve Anadolu Grubu ile birlikte girmeye hazırlanıyor. Türkiye’nin değişik noktalarında hidroelektrik santralleri inşaa çalışmasını sürdüren Grup, nükleer santraller konusunu da yakından takip ediyor. Grup’un enerji yatırımları ile birlikte otelcilik yatırımları da var.

Mustafa GÖKMEN / İstanbul

09.05.2008


 

Tüzmen: İran Türkiye’den buğday almak istiyor

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, İran’ın Türkiye’den buğday almak istediğini, bu konudaki imkânları araştırarak ona göre bir cevap vereceklerini bildirdi.

Tüzmen, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın ortak banka kurmayı önerdiğini de bildirdi.

Bakan Tüzmen, Türk basın mensuplarına Tahran’da Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmeleri değerlendirdi. Ahmedinejad’ın dünkü görüşmede buğdaya ihtiyaçları olduğunu ifade ettiğini ve ‘’bize buğday verebilir misiniz?’’ dediğini aktaran Tüzmen, bu konudaki imkânları araştırarak ona göre bir cevap vereceklerini kaydetti. Pirinç karşılığında buğday takası yapılabileceğini ifade eden Tüzmen, İran tarafının 1,5 milyon tona yakın buğday ihtiyacı olduğunu ve 2 milyon ton civarında buğday almak istediğini belirtti. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın ‘’ortak banka da kurabiliriz, beraber de hareket edebiliriz” dediğini aktaran Tüzmen, bu tekliflerden en makulünün şube açmak ve yapılan işlemleri rahatlatmak olduğunu kaydetti.

İran’da hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili yapılacak çalışmalarda Türkiye olarak yer almak istediklerini ifade eden Tüzmen, görüşmelerde, Türkmenistan gaz ve petrolünün İran üzerinden Türkiye’ye aktarılması, İran doğal gaz ve petrolünün de Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılması konularında hızlı bir şekilde uygulamaya geçilmesi gerektiğini vurguladıklarını aktardı.

/ Tahran

09.05.2008


 

Ankara'da suya “enflasyon zammı”

Ankara’da suyun metreküp fiyatı, Mayıs ayından itibaren yüzde 4,5 oranında arttı.

Alınan bilgiye göre, bu ay suyun metreküp fiyatı, konutlarda 0-10 metreküpte 1,25 YTL’den 1,30 YTL’ye, 11-30 metreküpte 3,20 YTL’den 3.34 YTL’ye, 30 metreküp üzerinde 4,70 YTL’den 4,91 YTL’ye çıktı. Suyun metreküp fiyatı resmî dairelerde 5,35 YTL’den 5,59 YTL’ye, elçiliklerde 4,19 YTL’den 4,37 YTL’ye, işyerlerinde ise 6,02 YTL’den 6,29 YTL’ye yükseldi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, yaptığı açıklamada, ‘’Suya yapılan zamlar, senelerden beri her ay Büyükşehir. Belediye Meclis kararı ile enflasyon oranında otomatik olarak yapılıyor’’ dedi. Enflasyon rakımındaki artışın her ay su fiyatlarına yansıtıldığını anlatan Gökçek, ‘’Neyse o ay ki enflasyon rakamı o şekilde suyun metreküp fiyatına uygulanıyor’’ diye konuştu. ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç ise Ankaralı’nın suyu ucuza tükettiğini ifade ederek, ‘’Ancak, Ankaralı hiç tasarruf yapmıyor. Su çok değerli ama kıymeti bilinmiyor. Gelecekte sıkıntı yaşanmaması için günlük tüketimde tasarrufa gidilmesi gerekir’’ uyarısında bulundu.

/ Ankara

09.05.2008


 

AB ve Türkiye birlikte çalışmak zorunda

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye’nin üyeliğinin AB’ye dinamizm kazandıracağını belirterek, “Bu yüzden ortak bir kader ve daha iyi bir gelecek için birlikte çalışmak zorundayız.”

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye ve Avrupa Birliğinin ortak kader ve daha iyi bir gelecek için birlikte çalışmak zorunda olduğunu belirtti.

Avrupa Forumu toplantısına katılmak amacıyla önceki gün gece AB dönem başkanıSlovenya’nın başşehri Ljubljana’ya gelen Babacan, bu ülkenin önde gelen gazetelerinden Dnevnik’te dün yayımlanan “Türkiye ve Avrupa Birliğinin Ortak Kaderi” başlıklı yazısında, 50 yıl gibi bir sürede, savaş ve çatışmaları geçmişte bırakarak 6 üyeli bir ortaklıktan 27 ülkeyi içine alan bir birliğe dönüşen Avrupa projesinin, kıt'aya uzlaşma, barış, demokrasi ve refaha dayalı yeni bir siyasî düzengetirdiğini vurguladı. Avrupa’daki bütün bu değişimi yakından izleyen Türkiye’nin de dönüşüm sürecini tamamlayarak AB’nin eşit hak ve sorumluluklara sahip tam üyeliği hedeflediğini belirten Babacan, yazısını şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin tam üyeliği, AB’nin küresel bir aktör olacağı gelecek vizyonuyla yakından bağlantılıdır. Türkiye’yi tam üye olarak kabul etmiş bir Avrupa Birliği, dünyanın diğer bölgeleri için de ilham kaynağı olacaktır. Bu yeni vizyon, çeşitlilik ve farklılıkların ortak değerler ve çıkarlar temelinde bir arada yaşayabileceğini gösterecektir. Bu, Slovenya’nın dönem başkanlığında büyük vurgu yaptığı kültürler arası diyaloğu arttıracaktır.”

“TÜRKİYE, AB’YE KATKI SAĞLAYACAK”

Türkİye’nİn tam üyeliğiyle AB’nin, sadece güvenlik alanında değil, ekonomi ve özellikle enerji alanında da daha iyi bir konuma geleceğini vurgulayan Ali Babacan, şöyle devam etti: “Avrupalılar olarak, gelecek kuşaklara Avrupa Birliği’nin umut ve fırsat sunmasını sağlamak zorundayız. 50 yıl önce bir rüya gibi görünüyordu. Ancak bugün, hemen bütün kıt'ayı içine alan, birleşmiş ve özgür Avrupa projesi her zamankinden daha fazla gerçeğe yaklaşmıştır. Türkiye de tabiî olarak birleşmiş ve özgür Avrupa’nın bir parçasıdır. Türkiye, bu hedefe ulaşma konusunda güçlü iradesini ve kararlılığını göstermiştir. AB’li ortaklarımızın siyasî vizyonlarına güveniyoruz ve Slovenya’nın bu yolda bize gerçek dostluk göstermesinden memnunuz. AB’nin genişlemesi, bugün karşı karşıya olduğumuz küresel sorunlara hepimizin bir cevabıdır. AB günümüz küresel ilişkiler dünyasında kendisini sürdürebilmek için dinamizme ihtiyaç duymaktadır. Türkiye’nin üyeliği bu dinamizmi AB’ye kazandıracaktır. Bu yüzden ortak bir kader ve daha iyi bir gelecek için birlikte çalışmak zorundayız.”

/ Ljubljana

09.05.2008


 

Tuzla raporu: Meydana gelen 941 kazada 53 kişi vefat etti

Türkıye’deki tersanelerde 2000-2008 yılları arasında meydana gelen 941 kazada 53 kişi vefat etti.

Denizcilik Müsteşarlığı Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürlüğü yetkililerinin, Gemi İnşa Sanayindeki İş Güvenliği ve Çalışma Şartları Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna verdiği raporda, Tuzla’da 44 tersane bulunduğuna, Tuzla tersaneler bölgesinin, Türkiye’deki tersanelerin yüzde 52’sini, istihdamın yüzde 70’ini, ihracatın da yüzde 80’ini karşıladığı vurgulandı.

Raporda, Türkiye’deki tersanelerde meydana gelen kazalara da yer verildi. Buna göre tersanelerde, 2000 yılında 76, 2001 yılında 61, 2002 yılında 73, 2003 yılında 86, 2004 yılında 120, 2005 yılında 146, 2006 yılında 170 ve 2007 yılında da 227 iş kazası meydana geldi. Meydana gelen kazalar sonucunda da 2002 yılında 4, 2001 yılında 1, 2002 yılında 5, 2003 yılında 3, 2004 yılında 5, 2005 yılında 9, 2006 yılında 10, 2007 yılında 12 ve 2008 yılında da 4 olmak üzere toplam 53 kişi öldü.

Her 10 bin kazada; İngiltere ve İsveç’de 1, ABD’de de 2, Japonya ve Türkiye’de 3, Singapur, Tayvan ve Çin’de 10, Malezya’da ise 12 kişinin vefat ettiğine de raporda yer verildi.

Rapora göre, Türkiye’de 2002 yılında 37 olan tersane sayısı, 2008 yılı Nisan ayı itibariyle 84’e ulaştı. Bu rakam 2013 yılında 140’a çıkacak. 2002 yılında 550 bin DWT olan tersanelerin kapasitesi, 2007 yılında 1,98 milyon DWT yükseldi. Bu miktarın, 2013 yılında 8,6 milyon DWT’a ulaşması bekleniyor. Türkiye’de, 2003 yılından sonra tersane yatırımlarında hızla artış oldu. Bu dönemde 108 adet tersane projesi başlatıldı, halen 65 tersane projesi devam ediyor.

/ Ankara

09.05.2008


 

İbadette teknoloji dönemi

İnternette çeşitli sitelerin satışa sunduğu söz konusu ürünler, özellikleri ve kullanım alanlarıyla dikkati çekiyor. Özellikle ibadet etmeyi kolaylaştıran cihazlar, büyük ilgi görüyor.

Bu ürünler arasında yer alan tespih çeken ‘’zikirmatik’’, duâ öğreten laptop, hatim indiren ‘’hatimmatik’’, kıbleyi gösteren seccade ve cep telefonu, en çok ilgi gören ürünler arasında bulunuyor. İşte internette satışa sunulan ilginç özelliklere sahip cihazlar:

TESPİH ÇEKEN “ZİKİRMATİK”

Zikirmatikler, farklı model ve özelliklere göre satışa sunuluyor. Kimilerine göre ‘’tespihin Çin malı elektronik modeli’’ olarak nitelendirilen cihaz, okunan her bir duânın ardından üzerindeki düğmeye basılarak, numaratörün çalıştırılması esasına göre işliyor. Pilli olan kimi modelleri, otomatik sesli uyarı sistemine sahip olurken, tespih özelliğinin yanı sıra namaz vakitlerinde de alarmı çalıyor. Fiyatı: Özelliklerine göre 5 ile 25 YTL arasında değişiyor.

DUÂ ÖĞRETEN LAPTOP

Türk firmalarının isteği doğrultusunda Çin’de üretilen oyuncak laptoplar, çocuklara duâ öğretiyor. Üzerindeki düğmelere basıldığında ilâhiler söyleyen cihaz, çocukların namaz sûrelerini kolayca öğrenmeleri için üretilmiş. Fiyatı: 15 YTL

HATİM İNDİREN “HATİMMATİK”

‘’Hatimmatik’’ adıyla satışa sunulan cihaz, dijital ses kaydı ile Kur’ân-ı Kerim okuyor. Ekranı sayesinde Türkçe mealini gösteren ve okuyan cihazın, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Malayca, Urduca, Endonezyaca dil seçenekleri mevcut. Cihazın özelliklerine göre dünyadaki 2 bin 800 şehre göre programlanmış ezan okuma ve kıbleyi gösterme özellikleri var. Fiyatı: 120-180 YTL

YOL DUÂSI CİHAZI

Araçlara monte edilen cihaz, kontağı çevirip marşa basıldığında otomatik olarak Hz. Muhammed’in okuduğu ‘’yol duâsını’’ okuyor. Fiyatı: 15 YTL

KIBLEYİ GÖSTEREN SECCADE

İlk olarak Londra’da yaşayan Türk tasarımcı Soner Özenç tarafından tasarlanan kıbleyi gösteren ışıklı seccade, ‘’Sajjadah 1426’’ adını taşıyor. (1426 sayısı hicri takvimde 2005 yılını temsil ediyor.) Üzerinde dijital pusulası bulunan seccadenin ilgi çekici özelliklerinden biri de tasarımında kullanılan fosfor baskı teknolojisi. Bu teknolojiyle seccade üzerindeki geleneksel desenlerin üzerindeki ışıklar, Mekke yönüne döndükçe aydınlanıyor. Özgenç’in bu tasarımının ardından Çinlilerin de ürettiği kıbleyi gösteren seccadeler de hediyelik eşya reyonlarında boy gösteriyor. Ayrıca Kâbe’yi gösteren özel bir pusula da istenilen seccadenin üzerine yapıştırılarak kullanılabiliyor.

Fiyatı: ‘’Sajjadah 1426’’ şimdilik özel üretim olarak bazı reyonlarda yer alıyor ve fiyatı 400 dolardan başlıyor. Çin malı pusulalı seccadelerin fiyatı ise 12 YTL ile 20 YTL arasında değişiyor.

KIBLEYİ GÖSTEREN VE EZAN OKUYAN CEP

TELEFONU

Merkezi Dubai’de bulunan bir şirket tarafından üretilen cep telefonunun reklâmı, ‘’Her nerede olursanız olun ibadetinizi yerine getirmenizi kolaylaştıran ilk ve tek telefon’’ sloganıyla yapılıyor. Kullanıcısına namaz vakitlerini ezan okuyarak hatırlatan telefon, kıbleyi gösteriyor. Farklı programlar yüklenilerek, Kur’ân-ı Kerim’i Arapça, İngilizce ve Türkçe okuyan telefon, bir çok Müslüman ülkede rağbet görüyor.

09.05.2008


 

İstanbul turistlerin en ucuz ‘bir numarası’

Tatile çıkacaklara öneriler sunmasıyla bilinen ve Amerika’nın en ünlü turizm sitelerinden birisi sayılan VirtualTourist.com, “Euro’dan kaçarak Dolar’la tatil yapma” dalında İstanbul’u bir numaraya yerleştirdi.

Amerikan Doları’nın Euro karşısında değer kaybetmesi yüzünden, bu yaz Avrupa’da tatil yapmanın boşa para harcamak olduğunu savunan VirtualTourist.com, “Asırlar kadar eski” olarak nitelediği İstanbul’u 10 adaydan birincisi olarak üyelerine tavsiye etti. 1 Euro’nun 1.5 Dolar civarında olduğunu hatırlatan ünlü web site, “acınacak halde” olan dolarla tatil için bir ‘top 10’ yayınladı. Listede ilk sıraya yerleştirilen İstanbul için ise, “Sadece çok güzel değil, aynı zamanda pek çok yere göre ucuz ve yapacak çok şey var. İstanbul, dünyada aynı zamanda Avrupa ve Asya kıt'alarında olan tek şehir” ifadeleri yer aldı. Listede sırasıyla Güney Afrika’dan Johannesburg, Arjantin’den Buenos Aires, Meksika’da Acapulco, Hindistan’dan Pondicherry, ABD’den New Orleans, Vietnam’dan Ho Chi Minh, ABD’den Scottsdale, Çin’den Macau ve Guetemala’dan Tikal Ulusal Parkı yer aldı.

/ İstanbul

09.05.2008


 

Sigarayı en çok işsizler ve esnaf içiyor

Türkiye’de sigaranın en çok esnaf, işsiz ve devlet memurları tarafından içildiği bildirildi.

Sigarayla Savaşanlar Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, yaptığı açıklamada, Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkındaki Kanun’un bazı hükümlerinin 19 Mayısta yürürlüğe girmesiyle artık kamu hizmet binaları, koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık, ticaret, sosyal, kültürel, spor ve eğlence yerlerinin kapalı alanlarında sigara içilemeyeceğini belirtti. Kural, bir anket şirketi tarafından 641’i kadın, bin 291 kişiyle yüz yüze gerçekleştirilen ankette, Türkiye’de sigara içenlerin oranının 54,4 olarak yansıdığını belirterek, sigarayı en fazla tüketenlerin ise esnaf, işsiz ve devlet memurları olarak çıktığını bildirdi. Her 100 kadından 48’inin, her 100 erkekten 61’inin sigara kullanıcısı olduğunun belirlendiğini kaydeden Kural, ‘’ankette, sigara içenlerin yüzde 28’inin günde bir paket, yüzde 22,9’unun yarım paket, yüzde 18’inin ise günde 15 ile 17 adet sigara tükettiği bilgisine ulaştık’’ dedi.

/ Ankara

09.05.2008


 

Bilim ve teknoloji kurulu toplanacak

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) 16 Mayısta toplanacak. Toplantıda, Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanındaki geleceğe yönelik atılacak adımlar için öngörülen karar taslakları onaya sunulacak.

TÜBİTAK’tan yapılan yazılı açıklamada, BTYK’nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında 16 Mayıs Cuma günü, TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsünde toplanacağı bildirildi. Başbakan Erdoğan’ın konuşması ile başlayacak Kurul’da, önceki toplantılarda alınan kararlara ilişkin gelişmelerin değerlendirileceği ve Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanındaki geleceğine yönelik atılacak adımlar için öngörülen karar taslaklarının onaya sunulacağı kaydedildi.

/ Ankara

09.05.2008


 

Gençler Barla’yı ziyaret etti

Ankara Emek Can Kardeş Dergisi okuyucularının düzenlediği Isparta ve Barla gezisi heyecan dolu geçti. Oluşturulan gezi ekibi ilköğretim ve lise öğrencilerinden müteşekkil 45 kişiydi.

Heyecanın büyük bir kısmı ilk defa Isparta’ya, Bediüzzaman Said Nursî’nin yıllarca kaldığı memlekete gidiliyor olmasındandı. Öncelikle Bediüzzaman’ın bolca vakit geçirdiği Sidre Tepesinin gezilmesinin ardından, Bediüzzaman’ın Isparta’daki evine geçildi. Burada Bediüzzaman ve talebelerinin hatıralarını dinleyen ekip, günde 750-800 ziyaretçi kabul eden Bediüzzaman’ın evinde zenci ve Japon ziyaretçilerle tanıştılar. Daha sonra ise program çerçevesinde Barla’ya geçildi. Barla’da önemli Nur menzilleri gezildi. Gezi programına katılan 12 yaşındaki Furkan Ateş, “Üstad her şeyiyle beni önceden de etkilediği gibi şimdi aşırı derecede etkiledi” derken, Selahaddin Eyyubi İpek (11) ise “Buraları gezerken kendimde bir rahatlık hissettim” sözleriyle duygularını dile getirdi. Selimcan Sezen (12) “İnşallah Üstadımıza lâyık bir talebe oluruz.” diyerek temennilerini belirtirken, Said Demir (11), “Gezide çok eğlendik” dedi. Geziye katılan gençlerden Arifcan Kutuk (15) ise “Ben bu yerleri gezip görmenin çok gerekli olduğunu düşünüyorum” dedi. Serkan Özkayran (17) ise “Üstad’ımızın çektiği cefaları, sıkıntıları ve kaldığı yerleri gördük. Kısa sürede çok şeyler öğrendik” ifadelerini kullandı. Abdulkerim Şirin (17) ve Yavuz Kaplan da (15) “Üstad Hazretlerinin her yönüyle örnek alınması gerektiğini” düşündüklerini ifade ettiler.

Mesnevi NURSÖZ / Isparta

09.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler