Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

BİTKİSEL YAĞ AÇIĞIMIZ ÇOK BÜYÜK

Antbirlik üretici ile sanayii buluşturan bir kurum. Bu bağlamda Antbirlik’i anahatlarıyla bize tanıtır mısınız? Antbirlik’in dünü bugünü ve geleceği hakkında düşünceleriniz neler?

Antbirlik’in personel sayısı 2 bin 500’lerden bugün 350-400 civarına kadar düşürüldü. İşten çıkarılan personelin kıdem ve ihbar tazminatları ödendi. Yani burada yaşanan sıkıntı azaltıldı. Tekstil sektöründe yaşanan sıkıntı dikkate alınarak buradaki fabrikanın kapasitesi otomatikman düşürüldü. Şu anda 1/4 kapasite ile çalışıyor. Bu da bizim iplik üretiminde zarar oranımızı minimize etmeye yönelik bir tedbirdir.

Bunun dışında 2000 yılı öncesine tekabül eden 13 yılda yapılamayan işleri yapan cesaretli adımlar atıldı. (Haziran 2000’de birlikle idarî ve malî özerklik getiren kanun kabul edildi) Yeni gelen yönetim aldığı kararlarla kurumun ayakta durması için gerekli adımları attı. Bizim Fener Caddesinde eski Genel Müdürlük binamız vardı. Burayı yüzde 50’si Antbirlik Genel Müdürlüğü’nün yüzde 50’si müteahhidin olması kaydıyla ihale ettik. Buraya otel yapılacak. Antbirlik’in hissesini ise 20 yıllık kiralamak kaydıyla bu ihale gerçekleştirildi. Yine Topçular’da bizim yağ kombinamız vardı. Burayı da ihale ettik. Yüzde 50 yüzde elli oranında 1 milyon 750 bin dolara KDV dahil ihale edildi. Yani Antbirlik’in hissesine düşen kısmı 1 milyon 750 bin dolar bu kirayı şu anda alıyoruz.

Otel inşaatı ile ilgili sözleşmemiz 30 ay sonra başlayacaktı. Süresi dolmadığı için başlamadı. Süre dolunca orası da başlayacak. Oradan da kira gelirlerimizi elde etmeye başlayacağız. Bunun dışında belirli yerlerdeki gayri menkullerimizi kiralayarak belirli bir kira geliri sağlıyoruz. Finike’de bir yerimiz vardı. Bu yeri de yine aynı şekilde ihale yöntemiyle inşaata verildi. Şuanda inşaat yapılıyor. Bu yerden Antbirlik’e 67 daire düşecek. Burada yine ticari sahamız var. Burası beklemede. Uygun bir durum olursa burayı da ihaleye çıkaracağız. Bu şekilde bir kaynak oluşturup, kendi öz kaynaklarımızdan ortaklarımızı üreticimizi destekliyoruz.

Yine Topçular’daki yağ fabrikamızı biraz daha modernize ederek, biraz kapasiteyi küçülterek, bu saha içerisine (Aksu) yenisini yaptık. Yine Tarım Bakanlığının kırsal kalkınma desteklerinden yararlanarak zeytinyağı tesisi kurduk. Çünkü bölgemizde zeytin üretimi artmaya başladı. Bu bölgede zeytin epey artmaya başladı. Zeytinyağı piyasası da iyi bir durumda. Bunun yanında yine aynı destek kapsamında narenciye paketleme tesisi yaptık. Burası şu anda faal vaziyette çalışıyor. Resmî açılışı yakında yapılacak. Yani elde ettiğimiz bu kaynaklarla çiftçiye destek sağlama yoluna gidildi.

Birliğin durumunu aşağı yukarı özetledik. Yani gayrimenkulleri mümkün olduğunca değerlendiriyoruz. Giderlerimizi kıstık. Çiftçiyi ürün ve malzeme bazında desteklemeye çalışıyoruz. Bir de yaş sebze ve meyveye girmeye çalışıyoruz. Bu işe henüz tam olarak girmedik. Ama piyasayı canlandırıyoruz en azından. Bu sene narenciyeye bir hayli hareket, ses getirdik.

Antbirlik’e bağlı kaç tane kooperatif var?

Antbirlik’in ortak sayısı ne kadar? Ortaklarınızla ilişkilerinizi nasıl yürütüyorsunuz?

Şu anda 6 tane faal vaziyette kooperatif var. Kınık, Serik, Alanya, Yeniköy, Manavgat ve Merkez kooperatifi. Burada 30 bin ortak var. Ne faaliyet göstermiş sağlıklı bilgi elimizde yok. Bu bakımdan biz üretim yapan ortaklarımıza getirdikleri ürün bazında destek olmaya çalışıyoruz. Onların üretimlerini destekliyoruz. Yani ürünü teşvik ederek çiftçimize destek oluyoruz. Bölgemizdeki üretimin artması için bu şekilde çiftçimize yardımcı oluyoruz. Başka şekliyle çiftçiye yardımcı olma şansımız yok.

Bunun dışında sıkıntıya sebep olan kooperatiflerimizi kapattık. Meselâ bu sene Manavgat Çırçır Fabrikasını işletmedik. Çünkü maliyeti yükseltiyor. Burası yaklaşık 600 ila bin ton arası pamuk alıyor. Bu pamuğun orada işlenmesi ek bir maliyet getirdiği için biz bu pamuğu Serik ve buradaki (Aksu) fabrikada işledik. Yani küçülmeye gittik. Buradaki makinaların kapasitesini kullandık. Yani bu makinalar yüzde 30 kapasite ile çalışırken bunların kapasitelerini yüzde 60’lara çıkardık orasını durdurmuş olduk. Yeniköy’deki fabrikamızı da aynı şekilde daha önce kapattık. Aldığımız ürünü oradan da buraya taşıyoruz artık.

İplik sektöründe yaşanan sıkıntıları dikkata alarak buradaki (Aksu) fabrikamızdaki makinalarımızın bir kısmını komple sattık. Şu anda satmış olsaydık o zamanki fiyatın belki de yüzde 50’si daha ucuza satacaktık. 1974 model makinaları iyi denebilecek fiyata sattık. Şu anda başka bir fabrikanın 1997 model makinaları satılık ama müşteri bulamıyorlar. Biz bir fabrikanın bütün ünitelerini sattık. Fabrika arazisi ve binası da metrekaresini 1.8 dolara kiraya verdik. Bir yerde birliğin her türlü imkânlarını genişletmeye düzeltmeye çalıştık.

Türkiye’nin, stratejik tarım ürünlerinde temel politikası nasıl olmalı?

Türkiye’de çok büyük bir bitkisel yağ açığı var. Dünyada yoğun olarak üretilen aspir, kanola, soya gibi yağlı tohum bitkileri var, ama bunlar Türkiye’de yok denecek kadar az üretiliyor. Bir de mısır var. Türkiye’de ise mısır üretimi neredeyse yok denecek kadar az ve tamına yakını ithalata dayalı. Mısır yağı üretimi başta olmak üzere bu konular teşvik edilmesi lâzım.

Türkiye’de mısır üretimi teşvik edilmesi lâzım. Böyle bir şey var mı, yok mu, bilemiyorum. Pamuk statejik bir ürün çünkü pamuktan sadece tekstil için hammadde almıyorsun. Pamuk hem tekstil için, hem de bitkisel yağ için hammadde.

Ayçiçek de önemli bir sanayi ürünü ama onunda ekim alanları hızla daralmış durumda. Ama sadece şu anda zeytinde bir hareketlenme var. Zeytine doğru bir kayma var. Aman bunun dışında dediğim gibi kanola Türkiye’de pek yerleşemedi. Soyanın, Türkiye’de çok fazla bir üretimi yok. Çukurova’da bir miktar var ama çok az. Yani bunların araştırılması, bölgeye yeni tohumların sokulması ve desteklenmesi veya bölgede üretilip üretilmeyeceğinin araştırılması lâzım.

Ayçiçek üretimi de Türkiye’de yavaş yavaş azalıyor. Gerçi konumuzun dışında, ama Türkiye’de pirinç üretimi bitti. Tamamen ithal pirinç geliyor. Türkiye’de doğru dürüst pirinç üretimi yok. Bu bölgede eskiden pirinç üretimi de yapılıyordu, ama şu anda üretim şansı yok. Gerçi önemli değil. Başka sebepleri de var. Sivrisinek oluşumuna sebep olduğu için buralardan kalktı.

Birlik olarak pamuk üreticisine ne gibi destekler sağlıyorsunuz?

Meselâ biz pamuk üreticimize uygun fiyata motorin veriyoruz. Bütün firmalardan ihale ederek satın aldığımız motorini çiftçimize ucuza almış oluyoruz. Yaklaşık yüzde 10-12 bir indirim sağlıyoruz. Bunun bir kısmını birlik hesabına alıyoruz. Çiftçimiz de faizsiz motorin almış oluyor. Yani bizim yaptırdığımız iskonto bunun faizini fazlasıyla karşılıyor. Çiftçiye böyle bir destek sağlıyoruz.

Bunların dışında biz yönetim olarak bir de tarım marketi kurduk. Bu markette çiftçinin bütün tarım girdilerini sağlayan yani ziraî ilâçtan tutun, diğer ziraî malzemelere hatta sulama ve sera malzemelerine varıncaya kadar tüm malzemeleri çiftçiye piyasa şartlarına göre çok uyguna temin ediyoruz. Bunu şunun için yaptık. Çiftçinin aldığı malzemeleri piyasa şartlarına göre en ucuza alabilmesi için. Yani piyasayı dengeleyebilmek için biz çiftçinin her türlü ihtiyaç malzemesini karşılamaya çalıştık.

Geçmişte biz sadece pamuğa dönük malzeme veriyorduk. Şu anda çiftçinin her türlü malzemesini temin ediyoruz. Bunu çok cüz'î bir kârla satıyoruz. Hem gelir sağlıyoruz hem de çiftçinin giderlerini azaltmaya çalışıyoruz.

Pamuk dışındaki faaliyet alanlarınız neler?

Yaş sebze ve meyveye girmeye, bunun pazarlamasını yapmaya çalışıyoruz. Şu anda limon ve portakal ile başladık. Bu ihracatlarımızı şu anda aracı firmalar üzerinden yapıyoruz.

Bu sebze meyve ticaretinde şöyle bir sıkıntı var: Bir şahıs gibi çalışamıyorsunuz. Biz tekstilde ne yapıyorduk. Biz ürünü vermeden vatandaş yani müşteri ya parayı peşin gönderiyordu ya da banka teminatı gönderiyordu. Böyle satış yapıyorduk. Başka türlü satış yapamıyorduk. Ama yaş sebze ve meyvede bunu yapamıyorsunuz. Müşteri almıyor. Başka çaren yok. Malı müşteriye satamazsan çürüyor. Yani müşteri “Ben çekimi veririm” diyor. Burada büyük risk var. Yani satmama lüksün yok. Pamukta ve iplikte “Ben bu fiyata satmam” deyip depo yapma imkânın var. Ama sebzede elin mahkûm.

Meyve suyu projeniz var mı?

Hayır, şu anda böyle bir projemiz yok. Biliyorsunuz bu konuda büyük bir rekabet var. Önce pazarı bulmadan böyle bir yatırım yapmanın anlamı yok. İş olsun diye her şeye girmenin bir anlamı yok. Vatandaşa iş yapıyoruz burda diye reklâm yapmanın da bir anlamı yok. Yoksa iki gün sonra bu iş biter.

Zeytinyağı işine girdik dediniz. Bu işi nasıl yapıyorsunuz?

Bu sene ilk defa bu işe girdiğimiz için şöyle yapıyoruz. Vatandaş zeytinini getiriyor bize. Zeytinini sıktırıyor yani yağını çıkartıyor. Ya bize sıkma ücreti olarak çıkan yağın kilosuna 1.200 lira veriyor. Ya da 1/6 oranında yağ veriyor. Ama pek yağ veren olmuyor. Biz de biriktirdiğimiz yağı 8 bin liradan satıyoruz.

Pamuk yan ürünlerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Meselâ pamuk yağı var...

Pamukta yan ürün şöyle pamuk toplanıp bize geldiği zaman buna kütlü pamuk diyoruz. Bu pamuk çırçırdan geçirildiği zaman bundan elde edilen lif pamuk dediğimiz bir öz elde ediliyor. Bir de çekirdek çıkıyor. Çekirdek haricinde koçbaşı dediğimiz döküntüler çıkıyor. Bunların hepsi presleniyor. Preslendikten sonra pamuk iplik fabrikasına veriliyor veya piyasaya arz ediliyor. Kalitesine göre yani. Devletin ekpertizleri geliyor. Kalitesini belirliyor. Ekpertiz geliyor kalite denetimini yapıyor. Denetimden sonra piyasaya sürülüyor.

Çekirdek ise direkt entegre olan yağ fabrikamıza veriliyor. Diğer kooperatiflerden de buraya geliyor. Yağ fabrikasında pamuk çekirdekleri işleniyor. İşleme sırasında önce çekirdeğin üzeri tıraşlanıyor. İntel dediğimiz bir yan ürün ortaya çıkıyor. Bu yan ürün ayrıca preslenip ihracata ya da piyasaya pazarlanıyor. Bunun dışında çekirdek yağ makinasına girmeden kırılıyor. Kırılım sırasında kabuğun bir miktarı ayrılıyor. Biz buna kapçık diyoruz. Bu ürünü biz yakıt olarak kullanıyoruz. Kazan dairesindeki yakarak bu ürünü değerlendiriyoruz. Fazla olan kısmını ise hayvan yemi olarak satıyoruz. Ama çok az satıyoruz. Bunun dışında yağla birlikte küsbe dediğimiz bir pamuk küsbesi çıkıyor. Antbirlik’in küsbesinde protein oranı 30’un üzerinde olduğu için hayvan yemi bakımından çok değerli bir ürün. Bu bölgenin en iyi küsbesi. Biz küsbeyi piyasadan 100-150 bin lira daha pahalı satıyoruz. Şu anda yok satıyoruz. Çünkü bizim küsbenin içinde bir miktar yağ oranı var. Biz yağı genel olarak nötr olarak satıyoruz piyasaya. İlk önce yağ rafine edilip topraklandıktan sonra piyasaya sürülüyor. Genellikle yağımızı Trakya Birlik satın alıyor. Yağdan çıkan maddelerden oluşan atıkları da sabun yaparak çiftçiye satıyoruz.

ÖTV GETİRİLDİ, BİODİZEL İŞİ

BİTTİ.

Biodizel konusunda bir çalışmanız var mı?

Biodizel konusunda bir girişim yaptık. Başlangıçta biodizel üretmeye çalıştık. Hatta lisanslı firmalara da bir miktar üretim yaptırdık. Çiftçiye biraz biodizel dağıttık. Ama biodizele Özel tüketim Vergisi (ÖTV) getirilince biz bu işi bıraktık. Zaten biz piyasadan yüzde 10-12 oranında indirimli motorin alıyoruz. Zaten pamuk yağının şu anda piyasadaki fiyatı 1.4-1.5 YTL civarında. Buna 6-6.6 Ykr ÖTV geliyor. Bu da 2 bin küsur lira yapıyor. Buna KDV’sini filan ilâve ederseniz biodizel yaptırmanın bir anlamı almadı. Zaten o fiyata motorini alabiliyoruz. Aslında biodizel yaptıracağımız maliyetin altında motorin alabiliyoruz. Bu durumda biodizel yapmamızın bir anlamı kalmıyor. Hatta bazı vatandaşlar biodizel için yatırım yaptı. Onlarda bu işi şu anda yapmıyorlar kapattılar. ÖTV’den sonra bir cazibesi kalmadı. Ancak merdiven altı yapıyorlarsa bunu bilmiyorum.

Dünyadaki pamuk üretimi ile Türkiye’deki üretimi kıyasladığınızda Türkiye’nin bulunduğu nokta yeterli mi?

Dünyanın en büyük pamuk üreticisi ülkeler sırasıyla ABD, Çin, Hindistan, Pakistan, Bağımsız Devletler Topluluğu (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan), Brezilya, Türkiye, Avustralya, Yunanistan, Suriye ve Mısır. Bu ülkelerin yıllar itibariyle toplam üretimleri ki buna dünya pamuk üretimi de diyebiliriz. Son 5 yıla göre şöyle: 2003 yılı 20 milyon 610 bin ton, 2004 yılı 24 milyon 139 bin ton, 2005 yılı 22 milyon 815 bin ton, 2006 yılı 23 milyon 500 bin ton, 2007 yılı tahminî olarak 24 milyon 72 bin ton olarak gerçekleşti.

Bu üretim içindeki Türkiye’nin yeri ise yıllar itibariyle şöyle: 2003 yılı 899 bin ton, 2004 yılı 932 bin ton, 2005 yılı 864 bin ton, 2006 yılı 903 bin ton, 2007 yılı tahmini olarak 918 bin ton.

*(TUİK (2005/06), TEAE, USDA, ICA-Cotton World Statistics-September 2006)

Pamuk saplarının kâğıt sanayiinde kullanıldığını duymuştuk. Böyle bir şey var mı?

Bununla uğraştılar, ama ekonomik olmadığı için bir netice vermedi. Çünkü ekonomik olmayan bir işle uğraşmanın bir anlamı yok. Türkiye’de çiftçi pamuk saplarını kesip toprağı sürüyor. Pamuk sapları toprağın altında gübre oluyor yani. Türkiye’deki petrol fiyatlarıyla bu pamuk saplarını kesip, getirip işlemek, değerlendirmek, mümkün değil. Bu maliyetlerde pamuk saplarını bir şey yapamazsınız.

YARIN: İLÂÇLAMA UÇAKLARI ELDE KALDI

25.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (25.05.2008) - BİTKİSEL YAĞ AÇIĞIMIZ ÇOK BÜYÜK

  (24.05.2008) - Kanola, Türkiye’nin tarımdaki alternatifi

  (23.05.2008) - Bereketli topraklarımızı iyi planlayalım

  (22.05.2008) - Birliklerin faiz borçları silinsin

  (21.05.2008) - Organik pamukta dünya lideriyiz

  (16.05.2008) - Eğitimci Aydın Üneşi: Kemalizm birlikte yaşamayı dinamitledi

  (15.05.2008) - Batman eski Baro Başkanı Sabih Ataç: Çoğulcu Osmanlı’da sorun yoktu

  (14.05.2008) - PKK ve Hizbullah’a Nurcular set oldu

  (13.05.2008) - İnsanlar özgürce kendini ifade edebilmeli

  (12.05.2008) - Emekli vaiz Sadullah Hatipoğlu: Din burada çok hakimdir

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır