(...)
Muvazzaf bir general televizyonlarda dönemin resmi, görev başındaki Başbakanına küfür etti, bir şey olmadı.
Devlet organlarının bir biçimde bir bölümünün işin içinde olduğu aşikar cinayetler işlendi, bir şey olmadı.
Devletin çok üst düzey kurum ve kişileri arasında çok kuşkulu, tedirgin edici ve daha önemlisi illegal ve meşruiyet dışı ilişkiler saptandı, bir şey olmadı. Bu karanlık süreçlere Cumhurbaşkanı’nın anayasal statüsü doğrultusunda müdahil olması talep edilmedi.
Ne zaman ki iki orgeneral gözaltına alındı, birileri devlet kurum ve organlarının ahenkli ilişkisinin bozulduğuna hükmetti ve devreye Sayın Cumhurbaşkanı’nın girmesi istendi.
Bu talepler dahi ülkemizin normalleşme yolunda daha alacağı çok mesafe olduğunun kanıtı. Temel hedef yurttaşların özgürlüğü, refahı ve güvenliği ise, küresel örnekler bu konuda generalleri tutuklayan ülkelerin iktidar partilerini kapatan ülkelere oranla daha fazla mesafe aldığını gösteriyor.
Normalleşme demek herkesin, ve dahi askerlerin tüm hukuk süreçlerinde eşit yurttaş olması da demek.
Cumhuriyetçilik, kemalizm adına ‘herkes eşittir, askerler daha eşittir’ diyenlere de şaşmamak elde değil; askeriyenin içinde gerçek cumhuriyetçiliği kavrayanların sayısı da artıyor, bu da sevindirici.
Gel de tepkilere ‘Allah, Allah!’ deme.
Star, 6 Temmuz 2008
|