"Gerçekten" haber verir 19 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Yabancı dil öğrenmenin püf noktaları

Yabancı dil öğrenmeye karar verdikten sonra öncelikli hedef olarak kendinize mutlaka güçlü bir “öğrenme nedeni” sağlayın. Bu düşünceler içinde baskın olan küme iletişim kurabilme ve iyi bir iş bulabilmek için yabancı dil öğrenmektir. Aslında ülkemizde güçlü bir “öğrenme nedeni” ve gerekli motivasyonu sağlayabilmek için sarı sayfalardaki iş ilânlarına bir göz atmak bile yeterli olabilir. Yabancı dil çoğu zaman bir amaç değil, hedefe taşıyan çok önemli bir araçtır ve bu yüzden geleceğe yönelik kesinlik kazanmış bir perspektifinizin olması dil öğrenme sürecinde çok önemli bir rol oynar.

Dil öğrenmek için mevcut olan kaynakları sakın bazı yayınevlerinin hazırlamış olduğu kitap ve kasetlerle sınırlı sanmayın. Günümüzde İngilizce eğitimine ilişkin en kapsamlı kaynak İnternettir ve Türkiye’de olmasa da birçok ülkede çoğu insan yalnızca internet üzerinden dil öğrenmekte, eğitim sürecinde olanlar ise mutlaka destek amacıyla interneti kullanmaktadır. “Okulsuz Eğitim” kavramı dünya literatürüne girdiğinden beri, “online” eğitim hizmeti veren sitelerin sayısı ve ciddiyeti önemli ölçüde artmıştır. Görünen o ki yakın zamanda insanlar dil öğrenirken parmak kaldırmak yerine, farenin sol düğmesine tıklayacaklar, zil sesinin yerini modem zırıltısı alacak ve diplomamız e-postamıza gelecek. Bir bilim kurgu romanının satırları arasından fırlamış gibi duran bu ifadeler artık daha az sayıda insanı şaşırtıyor. Yabancı dil öğrenirken mutlaka internetteki kaynaklara ulaşmaya çalışın.

• Bir yabancı dilin öğrenilmesi, tarih, fizik ya da bir başka dersin öğrenilmesinden farklıdır. Bir dil, ait olduğu toplumun düşünce biçimini yansıtan bir araçtır. Dil toplumla birlikte geliştiği için, yabancı bir dile hâkim olabilmenin ilk şartı, o dili konuşan toplum gibi düşünebilmektir. Meselâ, yabancı bir dilde erkek ve kadın için kullanılan kelimeler, o toplumda erkek ve kadının sosyal statülerini ortaya koyar. Başka bir örnek vermek gerekirse Türkçede söylenen “Dereyi görmeden paçaları sıvama” atasözü İngilizcede “Şişman kadın söylemeden operayı bitti sanma” şeklinde söylenmektedir. Her iki atasözü de aynı amaçla söylenmiş olsa da, kültürel farklılıklar sonucu farklı biçimlere bürünmüştür. Günümüzde sinemanın ve (popüler) müziğin başşehri Amerika olduğu için bu kaynaklardan da faydalanma şansımız yüksektir. Film metinleri ve şarkı sözleri toplumun aynasıdır ve “İngilizce düşünme” sürecini hızlandıran faktörlerdir.

• Dil öğrenme sürecini mutlaka zevkli bir hobiye dönüştürün. Bunun için yabancı bir dergiye abone olun. Sinemaya gittiğinizde İngilizcenizin mutlaka gelişeceğini bilin ve o bilinçle seyredin. Filmlerden maksimum derecede yararlanmak için imkân varsa DVD filmleri hem seslendirmesi, hem de altyazısı İngilizce olarak seyredin.

• Eğer evinizde kablolu televizyon veya başka bir sistem varsa, günün belirli bir saati düzenli olarak BBC veya CNN seyredin. Hiç anlamıyorum diye yakınmayın. Bu öğrenme eylemi “bilinçsiz öğrenme” olarak adlandırılır ve öğrendiğinizi anlamazsınız.

Çoğumuzun başına gelmiştir. Bir alış veriş merkezinde dolaşırken dilimize bir şarkı takılır ve bir süre sonra alış veriş merkezinde de aynı şarkının çaldığını fark eder ve tesadüf sanarak hayret ederiz. Hâlbuki bu bir tesadüf değildir. Alış veriş merkezinde çalan müziği kulağımız fark eder ve beyine mesajı iletir. Ve biz o şarkıyı söylemeye başlarız ama niye söylediğimizi asla bilmeyiz. Yani bilinçsiz bir uyarılma vardır. Bir süre sonra ancak fonda çalan müziği beyin ayırt eder ve biz bunu tesadüf sanırız. Televizyon seyrederken veya film seyrederken de aynı durum yaşanır. Bu yüzden sakın “hiçbir şey anlamıyorum” diyerek vazgeçmeyin.

• Düzenli olarak mutlaka seviyenize uygun kitaplar okuyun. Eğer seviyenizi bilmiyorsanız ölçünüz şu olsun. Eğer kitabın bir sayfasında 10 kez sözlüğe bakıyorsanız o kitap size göre ağırdır ve bıkkınlığa sebep olabilir. Eğer bir sayfada hiç sözlük ihtiyacı duymuyorsanız o kitap da seviyenizin altındadır ve bir fayda sağlamaz. Bu yüzden her sayfada sadece 2–3 kez sözlük ihtiyacı duyacağınız kitapları seçin ve seviyeyi giderek arttırın. Peki, nereden kitap edinebilirsiniz?

Beşiktaş Barbaros Bulvarındaki British Council (İngilizce Kütüphanesi) dil öğrenen herkes için büyük fırsatlar içeriyor. Bu kütüphanede az bir ücret ödeyerek çok zengin kaynaklara ulaşabilirsiniz. Her seviyeye uygun hikâye kitapları, dergiler, kasetli kitaplar ve filmlere ulaşmak ve ödünç almak için bu kütüphaneye mutlaka üye olun. Ankara İstanbul ve İzmir’de oturan arkadaşlar Britisih Council’in hizmetinden istifade edebilir. Detaylı bilgi için www.britishcouncil.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

• Eğer büyük bir engeliniz yoksa hedefleriniz arasında kısa süreli de olsa mutlaka bir yurtdışı gezisi olsun. Yurtdışına çıkma fikri bile birçok insana çok uzak gelmektedir. Genellikle ekonomik kaygılar sebebiyle uzak durulan yurtdışı planları sanıldığı gibi zor değildir aslında. Yapmanız gereken tek şey Amerika veya İngiltere’de yaz boyunca süren yarı gönüllü kamp programlarını araştırmak ve uygun olan bir tanesini seçip katılmaktır. Genelde dört ay süren bu kamplar İngilizce konuşma problemini büyük ölçüde halleder ve dile yeni bir bakış açısı kazanmanızı sağlar.

Son olarak dili önemseyin ama dil öğrenme işini hafife alın. Hafife almak demek, sürekli nasıl öğreneceğinizi araştırıp kaygıyla beklemeye bir son vermek ve cesaretle ilk adımı atmak demektir. Bisiklete binmeyi öğrenmek isteyen bir kişi nasıl öğreneceği, öğrenirken nelere dikkat etmesi gerektiği, öğrendikten sonra geçireceği evreleri, bisiklet kullanabilen birisi olarak elde edeceği avantajları vs araştırmaya kalkarsa boş yere vakit kaybetmiş olur. Bisiklet kullanmak isteyen kişinin yapması gereken ilk iş seleye oturmaktır. Önce düzlük yerde başlayan çalışmalar daha sonra bir yokuşun başında olgunluğa erişir. Bisikletin üzerindeki kişinin hafif bir korku ve tedirginlik oluşsa da, bu duygu çok kısa bir zamanda güven duygusuna dönüşür.

Salih UYAN

19.08.2008


Sınıf yönetmek ya da başarıyı hedeflemek...

Eğitimcilerin özellikle eğitim-öğretim dönemi başındaki davranışlarının, öğrencilerin derse katılımı ve başarısı üzerinde önemli etkileri vardır. Öğretmen, öğrenciler üzerinde otorite sağlamak ve önceki yıl yaşanan olumsuzlukları yaşamamak için oldukça sert bir ifade takındığında, öğrencileri cezalandırmakla tehdit ettiğinde, çocuklar korkarak öğretmenin istediği gibi davranmaktadır. Ama bu durum öğrencilerin olumlu davranışları kavradığı anlamına gelmez.

Bu sebeple eğitimcinin geçtiğimiz eğitim-öğretim döneminde ne gibi sorunlarla karşılaştığını gözden geçirmesi lâzımdır. Böylece sınıfta öğrencilerin rahatsız olduğu durumların engellenmesi ve davranış bozukluğu olan çocuklarla doğru iletişimin sağlanması kolaylaşacaktır. Çünkü ders sırasında diğer öğrencilerin dikkatini dağıtan ya da bir şekilde dersi sabote eden çocuklarda davranış bozukluğu, uyum sorunları ve duygusal bozukluklar görülebilir. Davranış bozuklukları olan çocukları aşağılamak, cezalandırmak ya da korkutmak, çocuğun sadece o davranışları bir süre yapmamasını sağlayabilir. Ama öğrenci, öğretmenin siniri yatışınca yine benzer olumsuz davranışlarda bulunmaya devam edecektir.

Çocukların beden dili, arkadaşlarına yaklaşımları ve eğitimciyle iletişimi, onların duygusal gelişimleri ile ilgili önemli ipuçları verir. Çocukların derse katılımı ve doğru davranışları öğrenebilmesi için öncelikle eğitimci, onlara nasıl yaklaşması gerektiğini bilmelidir. Bununla birlikte öğretmenin sınıf içerisindeki davranışları, mimikleri ve ses tonu, öğrencilerle iletişimini ve başarıyı etkilemektedir. Öyle ki; sürekli bağıran öğretmenin öğrencileri de bağırmakta, öğretmenin bütün davranışları model olarak benimsenebilmektedir. Öğrencilerin zaman zaman derse katılım ile ilgili motive edilmesi, desteklenmesi ve çalışma sonunda ödüllendirilmesi gerekir. Övgü, ödüllendirme ve onaylama yaşı ne olursa olsun bütün öğrencilerin davranışlarını değiştirmede önemli bir etkiye sahiptir.

Öğrenci davranışlarını kontrol etmeye çalışmak eğitimciyi çok yıpratır. Bu sebeple kontrol etmek yerine önlemek daha doğru olacaktır. Olumlu davranışları öne çıkarmak ve desteklemek, olumsuz davranışları düzeltmeye çalışmaktan daha kolaydır. Öğrencilerin, öğretmenin adil olmadığını düşünmemesi için gereksiz cezalara yönelmemeli ve öğrenciler arasında ayırım yapmamalıdır. Unutulmaması gereken bir başka nokta da sınıfta eğitimin sekteye uğramasında eğitimcinin yanlış eğitim metodu seçmiş olmasının da etkisi olabileceğidir. Eğitimcinin, meslektaşlarıyla sürekli istişare halinde olması ve onların bilgilerinden yararlanması faydalı olacaktır.

Elbette ki dersin düzenli biçimde işleyebilmesi için öğrencilerin bazı kurallara uyması gerekir. Ancak bu kurallar çok fazla ve karışık olduğunda öğrenci hangi davranışı ne zaman yapması ya da yapmaması gerektiğini bilemeyebilir. Bu sebeple kurallar az sayıda ve herkesin anlayabileceği biçimde olmalıdır. Olumlu davranış sergileyen öğrencilerin davranışları övülmeli, olumsuz durumlarda öğrenci üzerinde değil, olumsuz davranış üzerinde odaklanılmalıdır. Kuralların niçin konduğu, hangi davranışların sınıf içerisinde rahatsızlığa sebep olduğu açıkça anlatılmalıdır. Eğitimci öğrencilere yaklaşırken onları ‘‘çalışkan, tembel, haylaz, akılsız’’ gibi etiketlememeli; her çocuğun kendi has yetenekleri, kişilik yapısı ve benliği olduğunu unutmamalıdır.

Öğretmenin sınıftaki ve öğrencilerle ilgili her türlü sorunu tek başına çözebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple eğitimci sorunlarla baş edemediği ya da uygun bir çözüm bulamadığı durumlarda okul yönetimi, meslektaşları ve rehberlik uzmanlarının desteğini alabilir. Öğrencinin sorunları aile kaynaklı olabileceğinden, ebeveynlerle iletişimi koparmamak çok önemlidir. Önemli olan öğrencilerin sınıf içerisinde kendilerini rahatça ifade edebilecekleri ve öğrenme sürecine etkin katılabilecekleri bir eğitim ortamı oluşturabilmektir.

Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Mustafa OĞUZ

19.08.2008


EDEBİYAT

Özetleme yöntemi

ir metni özetleme basit bir iş değildir. Bununla birlikte öğrenciler için en yararlı tekniklerden birisidir, çünkü onlara meslek hayatında olsun, akademik hayatta olsun birçok alanda başarılı olma imkânı sağlar. Başarılı bir özet yapmak için metinlerin sistemli, doğru yorumlanması gerekir:

Anlama (La compréhension): Bir metni özetleyebilmek için onu iyi anlamak gerekir.

Çözümleme, Tahlil (L’analyse): Özetlemek için metnin temel fikirlerini arayıp bulmak gerekir.

Birleştirme, Terkip (La synthèse): İyi bir özet yapmak için, esaslı olanı, ayrıntı olandan ve gerekli olanı, gereksiz olandan ayırt etmek gerekir. Bu işlem yapılırken metnin anlamı bozulmamalı, niteliği ve özü değiştirmemeli, özet, özlü ve veciz olmalıdır.

Denge: İyi bir özet, asıl metinde yer alan çeşitli konulara verilmiş olan önem derecelerine sadık kalır.

Düzenlemelerin ve eklemlemelerin korunması: İyi bir özet, metindeki fikirlerin yahut delillerin birbirine nasıl bağlandığını, fikir zincirinin nasıl kurulduğunu, oldukça açık ve anlaşılır biçimde -çok zaman asıl metinden de iyi- göstermek zorundadır.

Anlatım tarzı: Özet yapmak, metinden seçilip koparılmış cümlelerin art arda sıralanması değildir. Özet, bir metnin istenilen oranda kısaltılarak ve muhtevasına sadık kalınarak tekrar yazılmasıdır. Bir metin, ihtiyaca göre % 25, % 10, % 5 vb. oranlarında kısaltılabilir. Özet, gerek anlatımı ve gerek biçimiyle özgün yani orijinal olmalıdır, diğer taraftan ise muhtevasıyla asıl metne tamamen uygun olmalıdır.

Kaynak: http://www.georgetown.edu/faculty/spielmag/courses/txt/resume.htm

Türkçeye Uyarlama: Prof.Dr. Rıza Filizok

DR. GUY SPIELMANN

19.08.2008


GÜNCEL

Eğitimciler aranıyor

Garanti Bankası ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğiyle kurulacak Öğretmen Akademisi Vakfı’nın ‘Öğretmenin Sınırı Yok’ projesinde istihdam edilmek üzere eğitimciler aranıyor. Adaylar, www.ogretmeninsiniriyok.com adresindeki formu doldurarak, en geç 25 Ağustos’a kadar başvuruda bulunabilecek. Devlet veya özel ilköğretim okullarında sınıf veya branş öğretmenliğinde en az 8 yıl deneyimli, hizmetiçi eğitim projelerinde eğitimci olarak görev almış, uluslar arası eğitim programları konusunda bilgili olanlar, proje kapsamında eğitim vermek üzere başvurabilecek. Adaylarda aranan özellikler arasında, çok iyi derecede İngilizce bilmek ve bilgisayar kullanmak; yurtiçinde yoğun seyahat engeli bulunmamak; ekip çalışmasına yatkın, dinamik, üretici, pozitif kişiliğe sahip olmak yer alıyor.

Garanti Bankası, projeyi Türkiye’de düşünen, sorgulayan ve araştıran bir eğitim modelinin uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla başlatmıştı. Proje kapsamında, öğretmenlerin kişisel ve meslekî gelişimine yönelik eğitim faaliyetleri düzenlemek üzere Millî Eğitim Bakanlığı’yla 5 yıllık bir sözleşme imzalandı. Bankanın toplam 15 milyon YTL’lik kaynak ayırdığı projenin, 2008–2009 eğitim yılında başlaması ve bu kapsamda toplam 100 bin öğretmene eğitim verilmesi hedefleniyor.

19.08.2008


BİR DÜŞÜN

Çok değerli hediye

İKİ komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak, ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.

Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.” Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde san'attan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler, ama aralarında bir fark göremediler.

Kral tarafından çağırılan bir genç, önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi, ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı: “Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.”

19.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır