"Gerçekten" haber verir 28 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Türkiye Frankfurt’ta “Bütün Renkleriyle”

Türkiye’nin onur konuğu olarak katılacağı Frankfurt Kitap Fuarı’na ilişkin hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor.

Türk edebiyatı, dünyanın en büyük kitap fuarları arasında yer alan organizasyonun öncesi ve sonrasında ‘’Bütün Renkleriyle Türkiye’’ sloganıyla 250 etkinlikle okura tanıtılacak.

‘’Bütün Renkleriyle Türkiye’’ sloganıyla 15-19 Ekim arasında 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’na onur konuğu olarak katılacak Türkiye, kültür ve edebiyatını Almanya’dan tüm dünyaya tanıtmak üzere çalışmalara devam ediyor.

Fuar öncesi ve esnasında gerçekleştirilecek 250 etkinlikle Türk edebiyatı bütün renkleriyle okura sunulacak. Katılım programı çerçevesinde gerçekleştirilen üç sempozyumdan ikincisi olan Çağdaş Türk Edebiyatı Sempozyumu, 5-6 Eylülde Berlin Edebiyat Evinde (Literaturhaus Berlin) yapılacak.

2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi ile Türkiye Yayıncılar Birliğinin ortaklaşa düzenlediği sempozyum, Türk Edebiyatı’nı uluslararası arenaya taşımayı, Alman akademik çevrelerine, yazar ve çevirmenlerine, yayıncılarına, basın ve kamuoyuna Çağdaş Türk Edebiyatı hakkında bilgi vermeyi ve tanıtmayı amaçlıyor.

Sempozyum kapsamında, şiir, hikaye ve roman üzerine 3 oturum yapılacak ve sempozyuma konuşmacı olarak katılan şairlerin Türkçe ve Almanca şiirlerinin sunulacağı bir şiir akşamı düzenlenecek.

Şiir oturumunda, yüzyıl başından bugüne değin Türk şiirinin tarihçesi ve çağdaş Türk şiirinin önemli isimleri tanıtılacak. ‘’Hece’’, ‘’Garip’’, ‘’İkinci Yeni’’, ‘’Toplumculuk’’ gibi anlayış ve akımlardan söz edilecek. Ayrıca, Çağdaş Türk Şiiri’nin oluşumunda etkili olan dünya şiiri ve özellikle Avrupa şiiriyle bağlantılara da değinilecek.

Etkinlikte, Çağdaş Türk Hikayeciliği’nin temellerini oluşturan masallar, destanlar gibi sözlü anlatım sanatlarına da değinilerek Türk hikayeciliğinin dönüm noktaları olan 1930’lu yıllar, toplumculuk, köy edebiyatı, bireycilik ve 1950’lerde yaşanan varoluşçuluk gibi Avrupa kaynaklı akımların etkisi de irdelenerek bugünkü Türk hikayeciliğinin durumu ele alınacak. Türk hikayeciliğinde çok önemli rolleri olan kadın yazarlar da ayrı bir bildiriyle tanıtılacak.

NOBEL’E UZANAN YOL

Roman oturumunda da Türkiye’nin en genç edebiyat türü olan romanın doğuşu, Türkçe’de romanın dünyadaki örneklerine göre neden geç yazılmaya başlandığı gibi sorunlara değinilecek. Türk romanının önemli dönüm noktaları olan, Cumhuriyet’in kuruluş yılları, köy edebiyatı, gerçekçilik, varoluşçuluk gibi akımların etkileri ele alınacak. Nobel’e uzanan yolda, çağdaş Türk romanının günümüzdeki önemli temsilcileri de tanıtılacak.

Şiir akşamı ile sona erecek sempozyuma konuk olan şairler, eserlerini Türkçe ve Almanca seslendirecek.

Sempozyumun tüm bölümleri ile şiir akşamına girişler serbest olacak, etkinlikler Türkçe ve Almanca gerçekleştirilecek.

Sempozyum, 5 Eylül Cuma günü Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri ve 2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Yayıncılar Birliği Komitesi Üyesi Metin Celal’in konuşması ile başlayacak. Sempozyumun, şair Gültekin Emre’nin yöneteceği ‘’Çağdaş Türk Şiiri’’ başlıklı birinci oturumunda, şair ve eleştirmen Baki Asiltürk, Nilay Özer, Gökçenur Ç. ile Mehmet Can Doğan konuşmacı olarak yer alacak.

Yazar Zafer Şenocak’ın yöneteceği 6 Eylüldeki ‘’Çağdaş Türk Romanı’’ isimli oturumda, Eleştirmen Ömer Türkeş, Ahmet Sait Akçay, yazar ve eleştirmen Atilla Birkiye ile yazar Mahir Öztaş konuşmacı olacak.

Aynı gün düzenlenecek Yazar Menekşe Toprak’ın yöneteceği ‘’Çağdaş Türk Hikayesi’’ adlı oturumda da yazar İbrahim Yıldırım, Yekta Kopan, yazar ve eleştirmen Behçet Çelik ile eleştirmen Ömer Lekesiz konuşacak.

Sempozyum, Baki Ayhan T., Nilay Özer, Gökçenur Ç., Mehmet Can Doğan ile Gültekin Emre’nin katılacağı Şiir Gecesi ile sona erecek.

28.08.2008


 

Mengücekoğulları toprağın altında

SİVAS’IN Divriği ilçesindeki tarihi kale ile çevresindeki sur ve kilise kalıntılarının gün yüzüne çıkarılması için başlatılan kazı çalışmaları devam ediyor.

Kazının başkanlığını yürüten Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Arkeoloji ve Sanat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Erdal Eser, Divriği Kalesi ve çevresindeki tarihi eserlerin gün yüzüne çıkarılabilmesi için 2006 yılında çalışma başlattıklarını hatırlattı.

Aradan geçen yıllardaki çalışmalarda, kale ile çevresinin temizlendiğini ve kalenin kuzey yamacındaki kilisede Ermenice kitabe parçası bulunduğunu aktaran Eser, bu yılki çalışmalara kendisinin başkanlığında 22 kişilik ekiple 25 Ağustosta başladıklarını belirtti.

Tarihi Divriği Kalesi kazısının Sivas’taki ilk Orta Çağ kazısı olma özelliğine sahip olduğunu kaydeden Eser, ‘’Amacımız Mengücekoğulları ile ilgili bilinmeyenleri ortaya çıkarmak. Kazıların tamamlanmasıyla birlikte,Mengücekoğulları ve Ortaçağ dönemiyle ilgili yeni bilgilere ulaşacağımızı tahmin ediyoruz’’ dedi. Bu yıl kazı çalışmalarını, kale ve surların olduğu bölge ile Yukarı Kilise’de yoğunlaştıracaklarını belirten Eser, tarihi Kale Camisi’ne ziyaretçilerin girişini sağlayacak kale kapısını açmayı hedeflediklerini söyledi.

Kazı çalışmalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri Müdürlüğü tarafından sağlanan bütçeyle yapıldığını kaydeden Eser, kazıya işçi desteğinde bulunan Divriği Belediye Başkanı Mehmet Güresinli’ye de teşekkür etti.

28.08.2008


 

“Ehl-i Beyt” sizi Topkapı Sarayı’nda bekliyor

Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesinde yüzyıllarca muhafaza edilen Hazret-i Hüseyin’in cübbesi ve Hazret-i Fatma’nın hırkası gibi Hazret-i Peygamber’in ev halkına ait hatıralar ilk kez görücüye çıktı

TOPKAPI Sarayı Müzesi ile Türk Kadınları Kültür Derneği (TÜRKKAD) İstanbul Şubesinin ortaklaşa düzenlediği “Osmanlı Devleti’nde Ehlibeyit Sevgisi’’ sergisi ziyarete açıldı. Sergide, müzenin Hırka-i Saadet Dairesi’nde yüzyıllarca muhafaza edilen Hazreti Hüseyin’in cübbesi ve Hazreti Fatma’nın hırkası gibi Hazreti Peygamber’in ev halkına ait hatıralar ilk kez görücüye çıktı. Serginin hazırlık çalışmaları sırasında, envanter kayıtlarında Hazreti Muhammed’in katibi Ebü’l Hasan’ın kılıcı olarak yer alan kılıcın, Hazreti Ali’yi ait olduğu ortaya çıktı.

Sergi hakkında bilgi veren Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Hilmi Aydın, sergiyle Osmanlı Devleti’ndeki ehlibeyit sevgisini yerli ve yabancı ziyaretçilere gösterebilmeyi amaçladıklarını söyledi. Aydın, Osmanlı padişahlarının, Hazreti Peygamber’e duydukları sevgiyle ehlibeyte ait olan veya ona atfedilen eşyaları yüzyıllar boyunca Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde büyük bir özenle sakladıklarını anlatarak, sergilenecek eserler arasında; Hazreti Muhammed’in kızı Hazreti Fatma’nın hırkası, Hazreti Fatma’ya atfedilen seccade, Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin’in cübbesi, Hazreti Muhammed’in damadı Hazreti Ali’nin kılıcı, Kerbela toprağı, Hazreti Peygamber’in su içtiği tas ile Kısas-ı Enbiya ve Siyer-i Nebi el yazmalarının yer aldığını kaydetti. Eserlerin yeni keşfedilmiş eserler olmadığını belirten Aydın, ilk kez teşhir edilmeleri nedeniyle önem taşıdığına dikkati çekti.

Aydın, eserlerin bugüne kadar sergilenmemiş olmasının özel bir nedeni bulunmadığını dile getirerek, ‘’Eserlerdeki yorgunluk ve yıpranmalar görülebiliyor. Çok ciddi bir konservasyon ve restorasyon işlemlerine tabi tutulmaları gerekiyordu’’ dedi. Teşhire konulan eserlerin detaylı bilgilerinin yer aldığı Türkçe ve İngilizce bir yayının da hazırlandığını belirten Aydın, serginin böylece kalıcı hale getirildiğini söyledi. Hilmi Aydın, ‘’Serginin amacı, Osmanlı Devleti’ndeki ehlibeyit sevgisini yerli ve yabancı ziyaretçilerimize gösterebilmek. Hazreti Peygamber’in hoşgörüsünün daha sonraki dönemlerde insanların kısmi nefsani davranışların getirdiği olumsuzluklarla eksilmediğini ve günümüzde de devam ettiğini halkımıza gösterebilmek’’ diye konuştu.

Osmanlı döneminde insanlara, ehlibeyte olduğu gibi hiçbir ayrım gözetilmeden yaklaşıldığını dile getiren Aydın, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Günümüzde de Osmanlı’da olduğu gibi Hazreti Muhammed’e karşı duyulan sevgi ne ise Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin, Hazreti Hasan ve Hazreti Fatma’ya duyulan sevgi arasında hiçbir fark olmadığını söylememiz gerekir. Ancak her ortamda, her dönemde birtakım istenmeyen olayların olduğu da bir gerçek. Önemli olan bunların sistematik şekilde bir devlet politikası haline getirilmemesidir.’’

28.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır