"Gerçekten" haber verir 09 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

Mevlânâ’ya bitmeyen sanatçı ilgisi

Selçuk Üniversitesi Mevlânâ Araştırma ve Uygulama Merkezi (SÜMAM) Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Mevlânâ’nın kendi yaşadığı dönemde, güzel sanatlardan çok fazla bahsedebilmenin mümkün olmadığını ancak kendisinden sonra oluşan ve gelişen Mevlevilikte sanata büyük önem verildiğini, Mevlevî dergâhlarının adeta bir sanat kurumu gibi çalıştığını söyledi.

Dergâha giren kişilerin mutlaka Mesnevî okuması gerektiğini, bunun için de bütün dervişlerin Farsça öğrenmesinin bir zorunluluk olduğunu dile getiren Şimşekler, ‘’Dervişler burada sema yapmayı, hat, ebru, ney yapımı gibi el sanatı ürünleri üretmeyi, ilâhî ve Türk Sanat Mûsikisi öğreniyordu’’ dedi.

Mevlânâ’nın bir eserinde, kendisinin de rebap çaldığını belirttiğini ifade eden Şimşekler, Mevlânâ’nın eserlerinde, insanın yararına icra edilen sanatı övdüğünü, Mevlevilikte de her dervişe, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilmesi için mutlaka bir el sanatı öğretildiğini vurguladı.

DEDE EFENDİ VE ŞEYH GALİP DE DERGÂHTAN

Şimşekler, meselâ Dede Efendi ve Şevki Efendi’nin dergâhta yetişen, adlarını Türk Sanat Mûsikisi tarihine yazdıran önemli müzik adamlarının başında geldiğini, Mevlevî dergâhında yetişmiş edebiyatçıların başında ise Şeyh Galip’in olduğunu dile getirdi.

Dönemin edebiyat ve sanat dili olan Farsça’yı öğrenmenin zorunlu olduğu, dervişlerinin çoğunun müzik aletleri çaldığı Mevlevilik geleneğine bugün de çok sayıda sanatçının ilgisinin sürdüğünü ifade eden Şimşekler, şunları kaydetti:

‘’Ahmet Özhan gibi çok uzun zamandan beri Mevlânâ’ya büyük yakınlık duyan, bu uğurda hayat biçimlerinde keskin dönüşler gerçekleştiren sanatçılarımız da bulunuyor. Mevlânâ herhangi bir kesime ya da gruba ait olmadığı için ‘Mevleviyim’ demekte bir beis görülmüyor. Ayrıca günümüzde, geçmişte olduğu gibi Mevlevî olmanın bir usûlü, kaidesi de yok. Mevlânâ’yı seven ve biraz tanıdıktan sonra onu daha fazla anlamaya çalışan kişiler de kendine ‘Mevleviyim’ diyebiliyor. Her kesimden insanlar büyük hayat tecrübeleri yaşadıktan sonra ulaştıkları sonuçları Mevlânâ’da görünce, ona daha fazla hayran oluyor. Bunların yoğunluğunu da sanatçılar oluşturuyor. Sanatçıların Mevlânâ’ya ilgisini ise gönül dünyalarının çok geniş olmasına bağlayabiliriz.’’

Şimşekler, entelektüellerin 700 yıldır süren Mevlânâ’ya özel ilgilerinin altında, bütün insanların tatmak istediği dünyevi zevklerin üst noktasına ulaşmış ancak daha ötesinin olmadığını bizzat görmüş kişiler olmalarının da yattığını düşündüğünü vurguladı.

Yrd. Doç. Dr. Şimşekler, Mevlânâ’nın gönül zenginliği olan, gönlü temiz olanları kendine çektiğini, belki de gönül hoşluğu olan, hep güzeli ve iyiyi arayan sanatçıların da Mevlânâ’ya yönelmelerini kolaylaştırdığını dile getirdi.

‘’Mevlânâ derdi olmayan kişiye bir şey veremez’’ diyen Şimşekler, ‘’Derdi bulan, dermana ulaşmıştır zaten. Burada Mevlânâ’nın ‘dert’ten kastettiği, Yüce Yaradan’dan ayrı kalmanın derdidir. Geldiğiniz yerin derdiyle dertleniyorsanız, Mevlânâ’nın size vereceği şeyler vardır. Mevlânâ dertlilerin insanı güzelleştirdiğini, olgunlaştırdığına dair şeyler söyler’’ dedi.

ABD VE İRAN’DA DAHA ÇOK MEVLÂNÂ UZMANI VAR

Şimşekler, daha Mevlânâ okyanusunda keşfedilmeyi bekleyen binlerce değer olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: ‘’Bu değerlerin keşfedilmesi ve günümüz insanına sunulması için iletişimden ilahiyata, konservatuvara kadar çok sayıda araştırmacı ve bilim adamına ihtiyaç var. Bu konuda araştırma yapmak için kurulan merkezimiz enstitüye dönüştürülüp maddî olanaklar sağlanırsa işe bugün başlasak, ihtiyaç duyduğumuz araştırmacıların yetişmesi için en az 10 yıla ihtiyacımız var. İşin daha vahimi, Mevlânâ Konya’da yaşamış ve türbesi Konya olan bir değer ancak, ABD ve İran’da Mevlânâ konusunda yetişmiş daha fazla uzman var.’’

MEVLÂNÂ MÜZESİ ZİYARETÇİ

REKORUNA KOŞUYOR

UNESCO’nun 2007'yi Mevlânâ Yılı ilân etmesinin de etkisiyle geçen yıl ziyaretçi rekoru kıran Mevlânâ Müzesi, bu yıl yeni bir rekora koşuyor. Geçen yıl toplam 1 milyon 487 bin 164 turistin ziyaret ettiği Mevlânâ Müzesi’ne, bu yıl Ocak-Ağustos döneminde, geçen yıla göre yüzde 32 artışla, 1 milyon 383 bin 915 yerli ve yabancı turist geldi.

2007 yılının 8 ayında 186 bin 836 yabancı turistin geldiği Mevlânâ Müzesi’ni bu yılın aynı döneminde ziyaret eden yabancı turist sayısı yüzde 13 artışla 211 bin 128 olarak gerçekleşti.

Yerli turist sayısı da geçen yıla göre yüzde 36 artışla Ocak-Ağustos döneminde 1 milyon 172 bin 787’ye ulaştı.

Yetkililer, henüz 8 ay geçmesine rağmen ziyaretçi rakamlarının geçen yılın toplamına ulaşmasının sevindirici olduğunu, yıl sonuna kadar geçen yılın rakamının geçilebileceğini bildirdiler.

Müzeye Regaib ve Mi'rac Kandili gibi kutsal gece ve günlerde normal günlere oranla çok daha fazla ziyaretçi geldiğini ifade eden yetkililer, Aralıkta düzenlenecek Mevlânâ’yı anma faaliyetlerinde gelecek yoğun turistle bu yıl ziyaretçi sayısında önemli bir rakamı yakalayacaklarını kaydettiler. Tarih, kültür ve inanç turizmi açısından önemli potansiyeli barındıran Konya’da bulunan Mevlânâ Müzesi’nin dünyanın en önemli müzeleri arasında yer aldığını ifade eden yetkililer, her geçen yıl müzeye gelen özellikle yabancı turist sayısının arttığını bildirdiler.

/ KONYA

09.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Başlıklar

  Mevlânâ’ya bitmeyen sanatçı ilgisi

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır