|
|
RAMAZAN TAKVİMİ
Gönüller huzurlu, kalpler huzurlu Dokuz oruçla yeryüzü mutlu Ramazanda gördük bolluk bereket Hoş geldin, ey on bir ayın sultanı...
|
|
GÜNÜN DUÂSI
Allah’ım! Bizi ve dünya halklarını hakta birleştir, hukukta birleştir, hakîkatte birleştir, doğrulukta birleştir! Zulümde, ölümde, haksızlıklarda, eğriliklerde, yanlışlıklarda birleştirme! Kalbimize doğruluk sevgisi ver!
|
|
Ramazan bizden ne bekler?
Her sene Ramazanı büyük bir heyecanla karşılar, gelişine ne kadar çok sevindiğimizi çeşitli şekillerde ifade ederiz. Camilere mahyalar kurarak “Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan, on bir ayın sultanı hoş geldin” şeklindeki ışıklı yazılarla kendisine hoşâmedî yaparız. Ondan sonra da Ramazan’dan beklentilerimizi dile getirir, dileklerimizi ifade ederiz.
|
|
Merhamet ve hürmet
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.)
|
|
Ramazan orucunun sünnetleri
Ramazan orucunun sünnetlerini şunlardır: * Sahura kalkmak. * Sahur yemeğini mümkün mertebe sahurun son vaktine getirmeye çalışmak.
|
|
Eğer ölüm olmasaydı...
Ölüm; yok olmak, ebedî bir ayrılık, karanlıklar ülkesine gidiş değildir. Ezel ve Ebed Sultanının huzuruna girmek için geçilmesi gereken bir kapıdır. Ebedî saadete geçmek için bir giriş kapısıdır. Bu itibarla bir nimettir. Ebediyetten daha büyük bir nimet yoktur. Ölüm de onun giriş kapısıdır. Bu kapıdan geçmeden sonsuzluk yurduna gitmek mümkün değildir. Nimetin mukaddemesi (başlangıcı) de nimettir.
|
|
Gaz yağı tenekesinden Ramazan davulu
Osmanlı’dan bu tarafa bir Ramazan nostaljisidir sahurda çalınan davul. Neredeyse, Ramazana ait bir şeâir olmuştur bizim cemiyetimizde. Bizim çocukluğumuzda, mahallemizden bir genç bu işi üstlenmişti.
|
|
Perde Pilâvı
MALZEMELER (6 kişilik)
* 2 su bardağı pirinç
* 250 gr. kuşbaşı et
* 2,5 su bardağı tavuk suyu veya su
* 3/4 çay bardağı sıvıyağ
* 1/2 adet tavuk göğsü
|
|
Bediüzzaman, İmam-ı A’zâm’dan nasıl bahsediyor?
|
|
Fani olan, kalbin alâkasına değmiyor
“Bir matlub ki, gurubda gaybûbet etmeye mahkûmdur; kalbin alâkasına, fikrin merakına değmiyor. Âmâle merci olamıyor. Arkasında gam ve kederle teessüf etmeye lâyık değildir. Nerede kaldı ki kalb ona perestiş etsin ve ona bağlansın kalsın.” (Sözler, 2004, s. 345)
|
|
|
|
|