Bir Sahabenin Günlüğü |
Cimri bilgin - Salİha Ferşadoğlu Safer, Hicretin 10. Senesi, Mekke
Birkaç arkadaş mescitte oturmuş, Mekke pazarında neler duyup gördüğümüzü birbirimize anlatıyorduk. İlgimizi çeken en önemli olay, Şam’da yaşayan bir bilge zatın yaptıkları idi. Bu zât son zamanların en bilgili ve çok aranılır kişisiymiş. Fakat bildiklerini kimseyle paylaşmazmış. Hayatında hiç öğrenci yetiştirmemiş. İnsanlar bu yüzden ona bilgi cimrisi diyorlarmış. Yaşı yüze yaklaşan bu bilgenin kulakları artık az duyuyor, gözleri az görüyormuş. İnsanlar bu kadar çok bilginin bu adamla mezara gömülmesini istemediği için bir sürü talebe göndermiş kapısına. Ama o, ömrünün son günlerinde bile kimseyi kabul etmiyormuş. Hatta bu talebeleri azarlıyor, gücendirerek gerisin geri gönderiyormuş memleketlerine. Arkadaşım, kafasını ağır ağır iki yana sallayarak, “Neden böyle yapıyor bu zat? Hem de bu kadar bilgili olmasına rağmen.” “Demek ki o bilgilerin hiçbiri bir işe yaramamış” dedim üzüntüyle. “O yaşlı zat hem bilginin efendisi hem de kölesi olmuş. Yazık!” “Oysa Kur’ân bize, her fırsatta ilim öğrenmemiz ve anlatmamız gerektiğini söyler.” Canım sıkıldı yaşlı adamın yaptıklarına. Kendimi tutamadım: “Allah cezasını verecek elbet o adama” dedim. “Sinirlenmekte haklısın. Ama bu kadar asabiyete gerek yok” diyen Efendimizin sesi ile kendime geldim. Nasıl utandım, nasıl sıkıldım anlatamam size. Ne zaman kızgınlıkla ağzımdan birkaç söz çıksa, hepsine şahit oluyor Efendimiz (asm). Onun yanında sırf bu yüzden küçüldükçe küçülüyorum. Kendime için için kızdım durdum. Ama nafile. Söz ağızdan çıkmıştı bir kere atılan ok misâli. “Ey Allah’ın Resûlü! Adamın yaptıklarını bir duysan… Sen de çok üzülürsün.” Beni anlayan gözlerle şöyle bir süzdü. Yüzünden hiç eksik etmediği tebessümü ile baktı. Sonra da şöyle dedi: “İlim konusunda cimri davranmayın ve başkalarına öğretmekten geri durmayın. Onu birbirinizden gizlemeyin. Çünkü ilmi gizlemekle yapılan hıyanet, malda yapılan hıyanetten daha büyük günahtır.” * *Ebu Nuaym’ın Hilye’sinden. |
09.09.2009 |