20 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

Çekin ellerinizi...

Bir metrekare alan ülkeye zarar verebilir mi? Bunun tartışmaları yıllardır yapılıyor aslında. Alanı matematiksel olarak zarar vermese de, varlık olarak zarar verdiği iddia ediliyor.

Madde itibariyle tanımlarsak; ipinin cinsine göre saten, pamuk, ipek olabilen; çeşitli renkleri bünyesinde barındıran; belirli bir markası olan, dokuma fabrikalarında yapılan ve kullanımı günden güne artan bir madde.

Manevî olarak varlığı kimilerine göre; yıllardır bu ülkeye zarar veren; bölücülüğü hatırlatan; gereksiz görülen; ‘örümcek kafalı, yobaz’ insanlar tarafından kullanılan; modernlikten uzak olan; gericiliğin simgesi olan; söylenecek bir sebep bulunamadığında laiklik öne sürülerek “irticaî faaliyet” olarak görülen bir araç.

Manevî olarak varlığı kimilerine göre; İslâmiyetin simgesi; kullananların kimliği; hayatımızın anlamı; kullanan birileri olarak bizi biz yapan; bölücülüğü değil aksine yapıcı bir unsuru simgeleyen; kimseye bir zararı olmayan; asla yok edemeyecekleri ve buna güçlerinin yetmeyeceği; varlığı yine kullanıcılar için son derece önemli olan; medeniyetin simgesi olan; onların gereksiz görmelerine bedel yaşam için, sosyal hayat için kesinlikle gerekli olan; siyasetin simgesi olmayıp imanın, inanışın mührü olan; Rabbimin Settar ismini en güzel yansıtan; her zaman için temizliği, berraklığı, iffeti, sadakati, simgeleyen bir gerçek ‘başörtüsü...’

Bu tanımlar insanların inanç boyutuna göre değişiklik gösterebilir. Ama gerçek de ortada. Çünkü bütün zaman ve mekânlara, çağlara hükmeden İslâmiyetin simgesi olan bir meseleyi ‘yok etmek’ için uğraşıyorlar. Unuttukları bir şey var ki; İslâmiyetin emirlerini yaşanması için gönderen Cenab-ı Hak ve koruyacak olan yine Cenab-ı Hak…

İslâmiyetle gelen medeniyet ‘Cahiliye Devri’ne bile diz çöktürdü. Onlar bile kısa zamanda bu değişikliği fark edip benimsemişken biz hâlâ uygulamamakta neden bu kadar direniyoruz acaba? Bu durum bence onlardan daha vahim durumda olduğumuzu gösteriyor. Cahiliye Devrinin ayıpladığımız yanları şimdi gözler önünde yapılmasına izin veriliyor.

O zaman kızlar diri diri toprağa gömülüyordu. Şimdi bizim diri diri toprağa gömülmekten ne farkımız var? Hiç düşündüler mi? Onlar en azından toprak altına girince günahsız bedenleri kısa zamanda can veriyordu. Ya bizler… Yaşıyor muyuz, yoksa can mı çekiyoruz gün be gün…

Başörtüsü gerçeğinin kolay anlatılacak bir olay olarak görmüyorum. Çünkü bu ülkede başörtüsünün hâlâ farz olup olmadığı tartışılıyor. Vicdanlarını rahatlatmak için bizi de kendi çıkmazlarına sürüklemek istiyorlar. Eğer başörtüsünün yokluğunu toplum olarak benimsersek her daim rahat olacaklar.

Evet, tablo ne kadar vahim değil mi? Bu düşüncelerin hepsinin sahibi var. Duyanlar, görenler şahit… Başörtülü insanları görmeye, alınlarının aklığı ile başörtüsünün dalgalanışına tahammül edemeyen insanlar mevcut.

Biz nasıl onların hayatlarına müdahale edip, kısıtlama getirmiyorsak; onlarda bizim hayatlarımıza müdahale etmesinler. Bizim o insanlarından tek istediğimiz, o ellerini başörtümüzden çekmeleri…

AYŞENUR ÖZBABALIK

20.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.