07 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

3 şehit daha

Hakkari’nin Şemdinli ilçesi jandarma üst bölgesine terör örgütü PKK üyelerince düzenlenen silâhlı saldırıda 3 asker şehit oldu, 3 asker yaralandı. Çıkan çatışmada ve sonrasında 12 terörist ölü olarak ele geçirildi.

TERHİSİNE 25 GÜN KALMIŞTI

Çatışmada şehit olan Er Mahmut Yalçındağ’ın annesi Fethiye Yalçındağ, “Oğlumun tezkere almasına 25 günü kalmıştı’’ diyerek ağıtlar yaktı. Bunun yanında diğer şehit düşen Iğdırlı Erkan Akdeniz’in ağabeyi Mehmet Akdeniz’in de 1997 yılında şehit olduğu öğrenildi.

3 eve daha ateş düştü

ŞEMDİNLİ'DE teröristlerce jandarma üs bölgesine yapılan saldırıda 3 asker şehit oldu, 3 asker yaralandı. Çatışma sonrası bölgede başlatılan operasyonlarda 12 terörist ölü olarak ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, Beyyurdu Jandarma Karakol Komutanlığına ait üs bölgesine, önceki gün gece terör örgütü PKK üyelerince uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

Çıkan çatışmada 3 asker şehit oldu, 3 asker yaralandı. Genelkurmay Başkanlığının sitesinde yer alan bilgi notunda bölücü terör örgütü mensuplarının ateş altına alınması ile birlikte çatışma başladığı, çatışma neticesinde üs bölgesine sızma girişiminde bulunan gruptan 11 teröristin silah ve teçhizatı ile birlikte etkisiz hale getirildiği ifade edildi. Genelkurmay Başkanlığının açıklamasının ardından, operasyonlarda 1 terörist daha etkisiz hale getirildi.

Bilgi notunda,"Hedeflerine ulaşamayacaklarını anlayarak kaçmaya çalışan terörist gruplar, insansız hava aracı vasıtasıyla tespit edilerek ateş destek unsurlarıyla ateş altına alınmıştır" denildi.

Öte yandan, Şemdinli ilçesinde jandarma ekiplerinin Haruna Geçidi yakınlarındaki bölgede arazi arama faaliyeti yürüttüğü sırada, terör örgütü PKK üyeleri tarafından önceden araziye döşenen mayın patladı. Patlamada, 2 uzman çavuş yaralandı. Helikopterle Fatih Kışlası’na getirilen yaralı askerler, askeri hastanede tedavi altına alındı.

YÜKSEKOVA’DA TACİZ ATEŞİ

Yüksekova ilçesine bağlı Kamışlı köyünde hareket halindeki güvenlik güçlerine de terör örgütü PKK üyeleri tarafından taciz ateşi açıldı. İlk ateşte, 2 asker yaralandı. Yaralı askerler, helikopterle Hakkari’ye getirildikten sonra askeri hastanede tedavi altına alındı.

Bu arada, Elazığ Arıcak’a bağlı Bükardi beldesi Gavurtepe mevkisinde arazide konuşlu askeri time teröristlerce uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunuldu. Saldırıda 5 asker yaralandı. Helikopterle Elazığ Askeri Hastanesine kaldırılan yaralı askerlerin durumunun iyi olduğu belirtildi. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Kulp kara yolunun 3. kilometresinde operasyondan dönen askeri aracın geçişi sırasında, PKK’lı teröristlerce daha önce yola döşenen uzaktan kumandalı mayın patlatıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.

HALI TEZGÂHLARINI ATEŞE VERDİLER

DİYARBAKIR Valiliğince yapılan yazılı açıklamada, bir grup teröristin, önceki gece saat 23.00 sıralarında Yaprak köyündeki eski okul binasında 7 yıldır köydeki vatandaşlara hizmet vermekte olan halı dokuma kursunda bulunan 15 adet halı tezgâhını yaktığı belirtildi. Açıklamada, vatandaşlara meslek edindiren ve para kazanmasına imkan sağlayan halı tezgahlarının yakılmasının terör örgütünün gerçek yüzünü ve niyetini gösterdiği kaydedildi.

Ağabeyi ile aynı kaderi paylaştı

HAKKÂRİ'NİN Şemdinli ilçesindeki üs bölgesine önceki gece teröristlerce yapılan saldırıda şehit düşen Iğdırlı Erkan Akdeniz’in ağabeyi Mehmet Akdeniz’in de 1997 yılında mayın patlaması sonucu şehit olduğu açıklandı. Şemdinli ilçesi Beyyurdu Jandarma Karakol Komutanlığına ait üs bölgesine, terör örgütü PKK üyelerince uzun namlulu silahlarla ateş açılması sonucu şehit olan Erkan Akdeniz’in (21) ağabeyi Mehmet Akdeniz’in, 1997 yılında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde, bir operasyon sırasında mayın patlaması sonucu şehit olduğu belirtildi.

Iğdır Şehit ve Gazi Aileleri Derneği Başkanı Kamber Güzelkaya, yaptığı açıklamada, acılarının büyük olduğunu belirterek, bir ailenin ocağına ikinci kez ateş düştüğünü söyledi. Erkan’ın ağabeyi Mehmet Akdeniz’in 13 yıl önce Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde bir operasyon sırasında şehit düştüğünü kaydeden Güzelkaya, ‘’Erkan da ağabeyi gibi aynı kaderi paylaştı. Acımız çok büyük. Ailenin ocağına ikinci kez ateş düştü’’ dedi.

Bu arada, şehit olan Erkan Akdeniz’in, Kars’ın Kağızman ilçesindeki Çemçe Yaylası’nda bulunan ailesine acı haberin verilmesi için bölgeye ekip gönderildi. Öte yandan, Halfeli beldesine gelen Iğdır Valisi Amir Çiçek, Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Ernail Keleş, Emniyet Müdürü Cemil Tonbul ve askeri yetkililer ailenin sivil ekip eşliğinde beldeye getirilmesini bekledi.

TEZKERESİNE 25 GÜN VARDI

ŞEHİT Jandarma Er Mahmut Yalçındağ’ın Gaziantep’teki evinde de yas var. Beyyurdu Jandarma Karakolu’nda görevli şehit Jandarma Er Mahmut Yalçındağ’ın (22), Onur Mahallesi 84 Nolu Sokak’taki evine tam donanımlı ambulanslar ve sağlık görevlileri ile birlikte gelen askeri yetkililer, anne Fethiye (55) ile baba Cemal Yalçındağ’a (60) acı haberi verdi. Şehit annesi Fethiye Yalçındağ, gazetecilere yaptığı açıklamada, oğlu ile önceki gün akşam telefonla görüştüğünü ve kendisine iyi olduğunu söylediğini belirtti. Anne Yalçındağ, ‘’Oğlum bana iyi olduğunu ve benim de kendime iyi bakmamı istedi. Çünkü oğlum, ayaklarımdan rahatsız olduğumu biliyor ve bu nedenle sağlığıma dikkat etmemi istedi, ‘kendine iyi bak anne’ dedi. Oğlumun, tezkere almasına 25 günü kalmıştı’’ diyerek, ağıtlar yaktı. I

07.07.2010


 

20 FAİLİ MEÇHULDEN YARGILANIYOR

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un, Cizre'deki 20 faili meçhul cinayetten tutuklu yargılanan ve hakkında 7 kez müebbet istenen Albay Cemal Temizöz hakkındaki açıklamalarını eleştiren hukukçular, bu beyanlarla yargıya yine müdahale edildiğini söylediler.

MÜDAHALE ÖTESİ, DOĞRUDAN BASKI

Temizöz dâvâsının müştekî avukatlarından, Güneydoğu'da yıllardır faili meçhul cinayetleri takip eden Tahir Elçi, Temizöz'ü aklamaya çalışan ve tutuklu kalmasını eleştiren Başbuğ'un sözlerini “yargıya müdahaleden daha öte yargıya doğrudan baskı” olarak değerlendirdi.

KAZILARDAN DEĞİL, FAİLİ MEÇHULLERDEN

Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emir Aktar da, Başbuğ'un devam eden bir dâvâ konusunda yaptığı açıklamaların âdil yargılamaya müdahale olduğunu belirterek, Temizöz'ün kazılardan değil, 20 faili meçhul cinayetten yargılandığını hatırlattı.

Yargıya yine müdahale

GeneLkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğu’un, Cizre’deki 20 faili meçhul cinayetten yargılanan ve hakkında 7 kez müebbet istenen Albay Cemal Temizöz hakkındaki açıklamalarına hukukçular tepki gösterdi.

Genelkurmay Başkanı Başbuğ, önceki akşam özel bir televizyon kanalına verdiği röportajda, faili meçhuller davasının sanıklarından Albay Cemal Temizöz’ün haksız yere suçlandığını savundu. Başbuğ, “Terörle mücadelede görev yapmış, canını feda etmekten kaçınmamış, subayın, generalin, astsubayın haksız yere suçlanmaları beni çok rahatsız etti. Bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Albay Cemal Temizöz, buna bir örnek. Televizyonların eşliğinde yapılan kazılardan da bir şey çıkmadı’’ dedi.

Başbuğ’un bu açıklamaları özellikle davayı takip eden Diyarbakır’daki hukukçuların tepkisini çekti. Faili meçhuller davasının mağdur avukatlarından Tahir Elçi, “Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin başındaki kişi eğer bir yargılama, tutuklama süreci, devam eden davanın bir numaralı sanığı olan Temizöz’ün adını anarak açıklama yapıyorsa bu açıkça yargıya müdahaleden daha öte yargıya doğrudan baskıdır. Bu suçtur” dedi.

Başbuğ’un açıklamalarının yasalara aykırı olduğunun altını çizen Elçi, kamu görevlilerinin yargıyı etkilemesinin suç olduğunu ve bu konudaki hükmün çok açık olduğunu kaydetti. Elçi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mağdurların vekili olarak bu hukuk dışı tutuma karşı çıkıyoruz. Genelkurmay Başkanı’nın, dava ve sanık adını anmaması gerekiyordu. Özellikle bir dönem, kamu içindeki hukuk dışı yapılanmanın binlerce insanı öldürdüğü biliniyor. 15 yıldır zaten yargı gereğini yapmadı. Etkili bir soruşturma yürütmedi. Mağdurlar 15 yıldır adalet arıyor bulamıyorlardı. Yakınlarını kemiklerini arıyorlar. Bu kadar adaletsiz bir meselede çok sınırlı bir soruşturma yapılmış, sadece 1 tane kamu görevlisi yakalanmış bunun için bile Genelkurmay Başkanı çıkıp itiraz ediyor. Sıradan bir suçla ilgili insanların yıllarca tutuklu kaldığı bu ülkede 20 cinayeti azmettirdiği gerekçesiyle tutuklanan ve 7 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası istenen birinin 1 yıllık tutuklama süresine Genelkurmay itiraz ediyor. Bu hukuk adına iyi bir şey değil. Bu tutumu hukuk dışı buluyorum.”

“AÇIKLAMALAR YASALARA AYKIRI”

Yozgat Barosu Başkanı Avukat Yusuf Başer ise Başbuğ’un, Cizre’deki 20 faili meçhul cinayetten yargılanan Albay Cemal Temizöz için yaptığı açıklamaları ile hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını açıkça ihlal ettiğini söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu belirten Başer, “Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un açıklamaları yasalara aykırıdır. Hiç kimse ama hiç kimse yargılanması devam eden bir davada görüş beyan etmesi, yorum yapması ve mahkemeyi etkileyecek manada beyanda bulunması kabul etmek mümkün değildir” dedi.

“BU ÜLKE ASKER CUMHURİYETİ DEĞİL”

Gazetecı Yazar Mehmet Metiner de Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı açıklamaların demokrasiye, siyasete ve yargıya açıktan müdahale anlamı taşıdığını söyledi. Bu ülkenin asker cumhuriyeti olmadığını vurgulayan Metiner, ‘’Genelkurmay Başkanı, demokrasiye ve siyasete açıktan müdahale etmiştir. Açıklamaları yargıyı etkilemeye yöneliktir’’ dedi. Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’a bağlı olduğunu hatırlatan Metiner, ‘’Sayın Başbuğ böyle açıklamalar yaparken Başbakan’dan izin almış mıdır?’’ diye sordu.

“20 FAİLİ MEÇHULDEN YARGILANIYOR”

Diyarbakir Baro Başkanı Mehmet Emir Aktar da, Genelkurmay Başkanı’nın devam eden bir dava konusunda yaptığı açıklamaların adil yargılamaya müdahale olduğunu belirtti. Temizöz’ün kazılardan değil, 20 faali meçhul cinayetten yargılandığını hatırlatan Aktar, şunları söyledi: “İddianamede ve dosyadaki deliller açık. Temizöz faili meçhul cinayetlerden yargılanıyor. Başbuğ’un işgal ettiği makamın etkisi bakımından, söyledikleri yargıya müdahaledir. Terörle mücadelede görev almış birisinin işlediği suçtan dolayı bağışlanacağı hangi hukuk kuralında yer alıyor? Böyle bir kural var mı? Terörle mücadelede yer alanların yargılama bağışıklığına sahip olduğu nerede yazıyor? Böyle bir yasa varsa sayın Genelkurmay Başkanı bunu bize de açıklasın. Böyle açıklamalar çok açık adil yargılamaya müdahaledir. Bu süreçte İstanbul’daki çok sayıda tahliye ve çatışma süreci değerlendirildiğinde yargının etki altına alındığı görülüyor. Kimse suç işleme hakkına sahip değildir. Özellikle 90’lı yıllarda işlenmiş bütün suçların ortaya çıkarılması ve faillerinin yargılanması gerekir.”

07.07.2010


 

İmralı’da Genelkurmay tasarrufu

Adalet Bakanlığı, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın yattığı İmralı Adasının güvenliğinin özel timler tarafından sağlandığını bildirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Dış güvenlikle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığınca yapılan tasarrufla 3 Mayıs 2010 tarihinden itibaren ada içinde Özel Kuvvetler Komutanlığı tarafından sağlanan dış güvenlik görevi Jandarma Genel Komutanlığına bağlı özel time devredilmiştir” denildi.

İmralı’nın güvenliği İçişleri’nde

İMRALI Adası’nın denizden güvenliğinin sağlanması görevi Sahil Güvenlik Komutanlığına, ada içindeki dış güvenlik görevi de Jandarma Genel Komutanlığına bağlı birliğe devredildi. İki komutanlık da genel kolluk görevlerini İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak yürütüyor.

Adalet Bakanlığı, İmralı Adası’nda uygulanan yeni güvenlik düzenlemelerini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bazı basın yayın organlarında “Bordo bereli olarak isimlendirilen Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı timin İmralı Adası’ndan çekildiği - çektirildiği”ne ilişkin haber ve yorumlara yer verildiği hatırlatılarak, şunlar kaydedildi:

“İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda iç güvenlik, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü personeli olan ‘İnfaz Koruma Memurları’nca sağlanmaya devam edilmektedir. Dış güvenlikle ilgili olarak ise Genelkurmay Başkanlığınca yapılan tasarrufla 3 Mayıs 2010 tarihinden itibaren adanın denizden güvenliğinin sağlanması görevi Deniz Kuvvetleri Komutanlığından alınarak Sahil Güvenlik Komutanlığına, ada içinde Özel Kuvvetler Komutanlığı tarafından sağlanan dış güvenlik görevi de Jandarma Genel Komutanlığına bağlı birliğe devredilmiştir.” Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı, genel kolluk görevlerini İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak yürütüyor.

07.07.2010


 

Gül, Nijerya’ya gidiyor

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, D-8 Devlet ve Hükümet Başkanları Yedinci Zirvesi’ne katılmak ve ikili ziyarette bulunmak üzere bugün Nijerya’ya gidecek.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Ebele Jonathan’ın davetlisi olarak 7-9 Temmuz 2010 tarihlerinde başkent Abuja’ya gidecek olan Gül, Türkiye’den Nijerya’yı ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı olacak. Gül’ün ziyaretine bazı bakanlar ve milletvekilleriyle resmi zevatın yanı sıra, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, basın kuruluşları ve iş dünyasından temsilcilerin oluşturduğu geniş bir heyet eşlik edecek.

07.07.2010


 

YÖK, akademisyenleri yurtdışına gönderecek

YÖK, öğretim üyelerini, “bilgi ve deneyimlerini artırmak” amacıyla hem maaşları kesilmeksizin hem de ayrıca “ek maaş” ödeyerek yurtdışına göndermeye hazırlanıyor.

Alınan bilgiye göre, YÖK, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 39. maddesi kapsamında Yurtdışına Gönderilecek Öğretim Üyelerine Yükseköğretim Kurulu Tarafından Sağlanacak Desteklere ilişkin Usul ve Esaslar çerçevesinde, devlet üniversitelerinden yurtdışına öğretim üyesi gönderilecek. YÖK’ün hazırladığı proje, öğretim üyelerinin en az 1, en fazla 3 ay süreyle yurtdışında görevlendirilerek eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerine katılımlarını teşvik etmek, uluslararası çalıştay, yayın, seminer başta olmak üzere her türlü bilimsel çalışmalarını özendirmek ve uluslararası deneyim kazanmalarını sağlamak amacını taşıyor. Proje, devlet üniversitelerinde tam zamanlı olarak çalışan profesör, doçent veya yardımcı doçent kadrosundaki öğretim üyelerini kapsıyor.

07.07.2010


 

Disiplin cezası alana ek ödeme yok

ANAYASA Mahkemesi “disiplin cezası alana ek ödemeden kesinti yapılmasının aynı eylem yüzünden 2. kez cezalandırma olmadığını” bildirdi.

Anayasa Mahkemesesi’nin, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 28. maddesinin ikinci fıkrasın son tümcesinde yer alan “...ve disiplin cezaları” hükmünün iptaline ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Başvuruyu, Ankara Birinci İdare Mahkemesi itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştü. Anayasa Mahkemesi’nin kararında, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen ilkelere yer verilerek, 5502 sayılı yasanın 28. maddesine değinildi. 5502 sayılı yasanın 28. maddesi kapsamındaki ek ödemenin, genel bütçeden yapılan maaş ödemelerinin eklentisi niteliğinde olmadığı belirtilen kararda, “Aylıklar gibi genel ve zorunlu bir nitelik taşımayıp, kamu personelinin daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayan, kurumun üstlendiği kamu hizmetlerinin daha iyi yürütülmesi amacına yönelik etkili bir performans yönetimi aracıdır. Disiplin cezası almanın sonucu olarak ek ödemeden kesinti yapılması disiplin cezası niteliğinde olmayıp, kamu performans yönetiminde verimliliğin artırılmasını sağlamak için tercih edilmiş bir yöntem olduğundan aynı konu ya da eylem nedeniyle iki kez cezalandırma anlamına gelmez” denildi. Kararda, bu nedenlerle itiraz konusu ibare Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmadığı belirtilerek, iptal talebi reddedildi.

07.07.2010


 

Tuğluk’a 10 yıl hapis istendi

KAPATILAN DTP’nin eski milletvekili Aysel Tuğluk’un, ‘’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçundan, 2 kez olmak üzere toplam 2 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın dünkü duruşmasına, Tuğluk’un avukatı Mehmet Nuri Özmen katıldı. Özmen, müvekkilinin kendisine, aynı suçlama ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına da ifade verdiğini söylediğini aktararak, bu hususun ilgili Başsavcılıktan sorulmasını talep etti. Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, söz konusu talebin reddine karar verilmesini istedi. Savcı Yüksel, esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sundu. Savcı Yüksel, Tuğluk’un, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesinde düzenlenen ‘’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçu uyarınca 2 kez olmak üzere toplam 2 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.Avukat Özmen, esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak için süre istedi. Sanık avukatına esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için süre veren mahkeme, duruşmayı erteledi.

07.07.2010


 

Balyoz iddianamesi mahkemeye gönderildi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin soruşturmayı tamamlayarak, hazırladığı iddianameyi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

Alınan bilgiye göre, Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ergül, Süleyman Pehlivan, Ali Haydar ve Murat Yönder ‘’Balyoz Planı’’ iddialarına ilişkin olarak yürüttükleri soruşturmayı tamamladı. Savcılar tarafından hazırlanan iddianame, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine tevzi edildi. İddianamede, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in ‘’şüpheliler’’ arasında yer aldığı öğrenildi. Mahkeme, 15 gün içerisinde iddianamenin kabulüne ya da eksiklik görmesi halinde bunların düzeltilmesi için iadesine karar verecek.

07.07.2010


 

“Kafes”te tutuklu kalmadı

‘’Kafes Eylem Planı’’ soruşturmasında Kurmay Albaylar Mücahit Erakyol ve Levent Gülmen ile Kurmay Yarbay Halil Özsaraç’ın tahliye davada tutuklu sanık kalmadı.

Alınan bilgiye göre, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Haziran’daki duruşmada, sanık avukatlarından İhsan Nuri Tezel’in tutuklu sanıkların tahliye talebini reddetmişti. Bunun üzerine Tezel, geçen hafta tutuklu sanıkların tahliyesine ilişkin bir üst mahkeme olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. İtirazı değerlendiren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanıklar Kurmay Albaylar Mücahit Erakyol ve Levent Gülmen ile Kurmay Yarbay Halil Özsaraç’ın tahliyesine karar verdi. Bu kararın ardından ‘’Kafes Eylem Planı’’ davasında tutuklu sanık kalmadı.

07.07.2010


 

CHP, 2 il yönetimini görevden aldı

CHP’nın Adana ve Hatay il yönetimleri görevden alınarak, yeniden yapılandırma için Adana’da Zeydan Karalar, Hatay’da Yusuf Dağlı görevlendirildi.

CHP’den yapılan yazılı açıklamada, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında alınan kararlara yer verildi. Açıklamaya göre, Adana ve Hatay il yönetimleri görevden alındı. Yeniden yapılandırma için Adana’da Zeydan Karalar, Hatay’da Yusuf Dağlı görevlendirildi. Toplantıda ayrıca, 3 yıldır boş bulunan Kadın Kolları Genel Başkanlığına Asuman Çakmakçı getirildi. Umut Tunç Başkanlığında görev yapacak CHP Gençlik Kolları Merkez Yönetim Kurulu üyeleri de belirlendi.

07.07.2010


 

Ahmet Tan CHP’ye katıldı

İstanbul Bağımsız Milletvekili Ahmet Tan, CHP’ye katıldı. CHP TBMM Grubunun başlangıcında Tan’a parti rozetini, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu taktı.

Tan’ın katılımıyla CHP’nin TBMM’deki sandalye sayısı 102’ye yükseldi, bağımsız milletvekili sayısı ise 8’e düştü. Son katılımla TBMM’de milletvekillerinin partilere göre dağılımı şöyle: AKP 335, CHP 102, MHP 69, BDP 20, Bağımsız 8, DSP 6, DP 1, TP 1, Boş 8, Toplam : 550

07.07.2010


 

Başoğlu: Çin işkencesi tahammül sınırlarını aştı

Sağlık-İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, ‘’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Türklerine yaptığı işkencenin, tahammül sınırlarını aştığını’’ belirtti.

Başoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, insan haklarını savunan sivil toplum kuruluşlarına, ‘’Çin’in Müslüman Uygur Türklerine daha fazla baskı yapamayacağını hatırlatması’’ çağrısında bulundu. ‘’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Türklerine yaptığı işkence, tahammül sınırlarını aşmıştır’’ diyen Başoğlu, Türkiye’nin de bu haksızlığa daha fazla seyirci kalmaması gerektiğini ifade etti.

07.07.2010


 

Başbağlar Şehitler İstanbul’da anıldı

5 Temmuz 1993 günü Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde katledilen 33 kişi, İstanbul’da düzenlenen bir programla anıldı.

Mihrimah Sultan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma programına, siyasî parti temsilcileri ve gazeteciler katılırken, halk da yoğun ilgi gösterdi. Programda Başbağlar şehitlerinin isimleri tek tek zikredilirken, bir de sinevizyon gösterisi sunuldu. Programda bir konuşma yapan gazeteci Mustafa Karaaslanoğlu, Başbağlar katliamı faillerinin ortaya çıkarılmasın adına Meclis Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarına başladığını hatırlattı. Karaaslanoğlu, devletin gerekeni yaparak, faaliyetlerini tamamlayıp failleri adalete teslim etmesi gerektiğini belirtti. Program, şehitler adına yapılan duâlarla sona erdi.

07.07.2010


 

TBMM’de nükleer portesto

Sınop ve Mersin’de nükleer santral kurulmasına karşı çıkmak için TBMM’nin ön bahçesinde eylem yapan 58 kişi gözaltına alındı.

Sinop ve Mersinli çevrecilerin yanı sıra aralarında Greenpeace üyesi olduğu belirtilen 58 kişilik grup, Meclis’in ön bahçe girişindeki merdivenlerde oturarak eylem başlattı. ‘Nükleer santral istemiyoruz’, ‘Kirli nükleer anlaşmaya hayır’ yazılı pankart açan gruba polis dağılmaları yönünde uyarıda bulundu. Yapılan anonsun ardından bir süre daha grubun dağılması için bekleyen güvenlik güçleri, uyarılarına olumsuz cevap veren eylemcileri gözaltına aldı. Çevik kuvvet araçlarına bindirilen eylemciler sorgulanmak üzere Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Bu arada eylemcilerin yanında bulunan ve üzerinde 170 bin nükleer karşıtı imza yazısının bulunduğu karton kutular da dikkat çekti.

07.07.2010


 

Mimarlar Odası, Mimar Sinan’ı anmıyor

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vefa Çobanoğlu, “Mimarlar Odası, Mimar Sinan’ı anmıyor” dedi.

Marmara Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen “İstanbul Dersleri” ana başlıklı bilimsel eğitim programlarına Yrd. Doç. Dr. Çobanoğlu tarafından verilen “Osmanlı Devrinde İstanbul’un İmarı” konferansıyla devam edildi. Çobanoğlu, İstanbul’un, Osmanlı’nın eline geçtikten sonra kültürel, sosyal, ticari ve mimari açıdan geliştiğini, özellikle cami ve külliyelerin mimari estetiğine büyük önem verildiğini belirtti. Konferansın büyük bölümünü Mimar Sinan’a ve eserlerine ayıran Çobanoğlu, Osmanlı mimarisinde Mimar Sinan’ın çok önemli bir yer tuttuğunu belirterek şunları söyledi: “1539 yılında, günümüzde Bayındırlık Bakanlığı’na eş düşen mimarbaşılık makamına getirilen Mimar Sinan, imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu çağında yaşayan Mimar Sinan, I. Süleyman (Kanuni), II. Selim ve III. Murat olmak üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık etmiştir ve yapılarında gerçekleştirdiği deneyler ve yeniliklerle, Osmanlı-Türk mimarlığını doruk noktasına ulaştırmıştır. Mimar Sinan, dünyanın en büyük yapı sanatçılarından biridir. 1588 yılında vefat eden Mimar Sinan, asırlar geçmesine rağmen dünya çapında hatırı sayılan bir yapı sanatçısı olarak hâlâ anılır ve tanınırken, Mimarlar Odası’nın Mimar Sinan’ı anmamasını anlamak mümkün değildir.”

07.07.2010


 

NYT: Kimin kime daha çok ihtiyacı var?

New York Times gazetesi, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini ve son ekonomik gelişmeleri ele aldığı yazısında Türkiye’yi överek, “Şimdi kimin kime daha çok ihtiyacı var?” sorusunu sordu.

Türkiye’nin ekonomik olarak geri kaldığı gerekçesiyle on yıllar boyunca AB tarafından bekletildiğine dikkat çeken gazete, bu gerekçenin artık söz konusu olmadığının altını çizdi. Türkiye’de son ekonomik verilere dikkat çeken gazete, inanılmaz bir büyümeyle Türkiye’nin bu yılın ilk çeyreğinde Çin’den sonra en fazla büyüyen ikinci ülke olduğunu hatırlattı. Avrupa ülkelerinin yıllık yüzde 1 oranında büyümelerinin bile kendileri için iyi olacağını yazan gazete, Türkiye’nin genç nüfusunun ise ülkeyi bir girişimci üssüne çevirdiği ve komşu ülkelerle hızlı gelişen ekonomik ilişkilerine dikkat çekti.

07.07.2010


 

Türkler, AB vatandaşlığına geçmede 2. sırada

AB vatandaşlığına geçen yabancılar arasında ilk sırayı Faslılar, ikinci sırayı Türkler aldı.

AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre, 2008 yılında AB vatandaşlığına geçen Türklerin sayısı yüzde 10 düşüşle 49 bin 546’ya inerken, Faslıların sayısı yüzde 7 artışla 63 bin 823’e çıktı. AB vatandaşlığına geçişlerde uzun süredir ilk sırada bulunan Türkler, 2007 yılında sırayı Faslılara kaptırmıştı. 2006 yılında 64 bin Türk ve 48 bin Faslı AB vatandaşlığı alırken, bir yıl sonra bu sayı 55 bin Türk ve 59 bin 600 Faslı olarak değişmişti. 2008 yılında AB vatandaşlığına geçen 50 bine yakın Türk’ten 24 bin 449’u Almanya, 10 bin 202’si Fransa, 4 bin 640’ı İngiltere, 3 bin 147’si Hollanda, 1664’ü Avusturya, 1125’i İsveç ve 588’i Danimarka vatandaşlığı aldı. Türkler, AB vatandaşlığına geçen yabancılar arasında Almanya’da ilk, Danimarka ve Hollanda’da ikinci, Fransa, Avusturya ve Romanya’da üçüncü sırayı aldı. Eurostat, 2008 yılında 5 bin 968 yabancının Türk vatandaşlığına geçtiğini duyururken, bunların milliyetlerini açıklamadı.

07.07.2010


 

Din kursları kurumsallaşacak

KKTC Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Nazım Çavuşoğlu her yaz baskınlarla gündeme gelen Dinî Bilgiler Kurslarını kurumsallaştırarak bu sıkıntıyı halledeceklerini söyledi. Toplumun her kesiminden destek istediklerini belirten Çavuşoğlu, “Kurumsallaşmaya doğru çıktığımız bu yolda herkesin bizi anlamasını ve ne yaptığımızın bilinmesini istiyoruz” dedi.

Kur’ân’ı Türkiye’de öğrenecekler

KUZEY Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) sendikaların baskıları sebebiyle yaz aylarında Kur’an-ı Kerim öğrenemeyen çocuklar, Türkiye’ye gelerek eğitimlerini tamamlayacak.

KKTC Milli Eğitim Bakanlığı ve Din İşleri Dairesi’nin birlikte organize ettiği yaz Kur’an kursları Kıbrıs’taki sendikaların baskınına uğramıştı. Sendikalar tarafından öğrencilere Kur’an öğretilmesi engellenince, aileler çareyi çocuklarını Türkiye’ye gödermekte buldu. Bu kapsamda Kıbrıs’tan 34 öğrenci havayoluyla Ankara Esenboğa Havaalanı’na geldi. Öğretmenleriyle birlikte gelen 34 öğrenci, Kayseri’ye bağlı Kocasinan ilçesindeki Mustafa Germili İmam-Hatip Lisesi’nde yatılı olarak eğitim alacak. Yaklaşık 30 gün eğitim alacak olan öğrenciler havalimanı çıkışında yaptıkları açıklamada, Kıbrıs’ta öğretmen sıkıntısı çektiklerini ve bazı zamanlarda Kur’an ve din eğitimi almalarının engellenmesi üzerine dini eğitimlerini Türkiye’de almaya karar verdiklerini belirtti. Otobüsle Kayseri’ye gidecek olan Kıbrıslı öğrencilerin Kur’an öğrenmek için Türkiye’de olmaktan dolayı oldukça mutlu oldukları gözlendi.

KKTC’de Orta Eğitim Müdürleri Derneği Başkanı Niyazi Şafakoğlu ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) yetkilileri, bazı okullarda Dini Bilgiler Öğretimi kursları verildiği gerekçesiyle, Lefkoşa Demokrasi Ortaokulu’nda eylem yapmıştı. KTOEÖS Başkanı Ahmet Eraslan, eylem sonrasında yaz Kur’an kurslarına asla izin vermeyeceklerini söylemişti.

KKTC Hükümeti: Sıkıntıyı çözeceğiz

KKTC Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Nazım Çavuşoğlu her yaz baskınlarla gündeme gelen Dinî Bilgiler Kurslarını kurumsallaştırarak bu sıkıntıyı halledeceklerini söyledi. Toplumun her kesiminden destek istediklerini belirten Çavuşoğlu, “Kurumsallaşmaya doğru çıktığımız bu yolda herkesin bizi anlamasını istiyoruz ve ne yaptığımızın bilinmesini istiyoruz. Kimse buna takoz koymaya çalışmasın çünkü bu yapılmadığı takdirde bu insanlar farklı noktalardan bu eğitimi almaya çalıyor, asıl tehlike oradadır” dedi. İnsanların bilgi alma ihtiyacının ve inanç özgürlüğünün anayasal bir hak olduğuna dikkat çeken Bakan Çavuşoğlu, “İnançlarını en iyi bir şekilde yerine getirebilmeleri için Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetiminde şeffaf bir ortamda bu bilgileri almaları gerekiyor ve aldıkları bu bilgilerle daha sağlıklı bir şekilde inançlarını yerine getirmelerine yardımcı oluyoruz” dedi. Sendikaların görüşlerini ortaya koymaya haklarının olduğu gibi yasal çerçevede eylem yapma haklarının da olduğunu belirten Çavuşoğlu, sendikaların sınırlarını çiğneyerek kursların devamını engellemeye haklarının olmadığını vurguladı. Sendikaların muhtemel tavrı karşısında gereken tedbirleri alacaklarının da altını çizen Çavuşoğlu, çocukları ve velileri mağdur etmeyeceklerini belirtti.

07.07.2010


 

İnsan haklarına mutlak riayet

ANKARA Valisi Alaaddin Yüksel, Başkentlilerin sorunlarını dinlemek için başlattığı ‘’ Halk Günü’’nde, ‘’Bu buluşmalarda insan haklarına mutlaka riayet edeceğiz.

Her vatandaşa eşit, adil olacağız. Etkin verimli ve sür'atli kamu hizmetini Aziz Ankaralılarla buluşturacağız’’ dedi. Vali Yüksel, İl Özel İdaresi toplantı salonunda ‘’Halk Günü’’ sebebiyle Ankaralılarla bir araya geldi. Vatandaşların görüş, öneri ve sorunlarını tesbit etmek için başlatılan halk günü uygulamasında, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri de hazır bulundu. Gelenlere, Ankaralıların hizmetinde olmaktan bahtiyarlık duyduğunu söyleyen Vali Yüksel, ‘’Hizmetlerin yürütülmesinde, bürokratik kültürden, Ankaralıların içerisinde bulunduğu, vatandaş odaklı hizmet kültürüne yöneliş yapıyoruz’’ dedi. Yüksel, genel işlerin yürütümü esnasında, vatandaşın yanında bulunmanın kendilerinin ‘’hizmet konsepti’’ olduğunu, hizmetlerin yürütümünde Ankaralılara açık olacaklarını kaydetti. Vali Yüksel, şöyle konuştu: ‘’Açık ve katılımcı olacağız, hizmetlere vatandaşın katılımını da sağlayacağız. Emirlerinde ve hizmetlerinde olmaktan bahtiyarlık duyduğumuz Ankaralılarla diyaloglarımızda hesap verebilir olacağız. Vatandaşımızla her buluşmada, arkadaşlarımız, her konuda cevap verebilir olacak. Halkımızla olan buluşmalarda insan haklarına mutlaka riayet edeceğiz. Her vatandaşa eşit, adil olacağız. Etkin, verimli ve sür'atli kamu hizmetini Aziz Ankaralılarla buluşturacağız.’’

07.07.2010


 

Orman işletmesinden “keçi hediyeli” yarışma

KADİRLİ Orman İşletme Müdürlüğünce yangına müdahale ekipleri arasında ‘’keçi hediyeli’’ yarışma düzenlendi.

Şabaplı Orman Deposu İlk müdahale Merkezindeki yarışma olarak düzenlenen tatbikata, 5’erli takımdan oluşan Akarca, Kokar, Karatepe, Şabaplı ve Mehmetli orman yangın ilk müdahale ekipleri katıldı. İlçe Orman İşletme Müdürü Ferdi Özer başkanlığında ilgili birim sorumlularınca oluşturulan jüri, ekiplere haberleşme, ekip uyumu, kılık kıyafet, köpük ve su kullanımı, hortum serilmesi ve düzenlenmesi, malzeme düzeni ile birlikte süre kullanımı aşamalarında puan verdi. Yarışma sonunda 321 puan alan Karatepe ekibi birinci, 290 puanla Kokar ekibi ikinci ve 262 puanla Şabaplı ekibi üçüncü oldu. Birinci olan ekibe ‘’keçi’’ hediye edildi. Orman İşletme Müdürü Özer, yangın sezonu dolayısıyla ekiplerin kabiliyetini arttırmak ve muhtemel bir yangına karşı hazırlıkları değerlendirmek amacıyla bu çalışmayı gerçekleştirdiklerini söyledi.

07.07.2010


 

Kızılordu Korosu İstiklâl Marşı okudu

49. Uluslararası Bursa Festivali kapsamında sahneye çıkan Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı Ordusu Akademik Koro ve Dans Topluluğu (Kızılordu Korosu), başarılı performanslarıyla alkış topladı.

Şehirde ilk kez Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda sahneye çıkan topluluk, programlarına İstiklâl Marşı’nı seslendirerek başladı. Sanatseverlerin heyecanla ayakta dinlediği koro, daha sonra kendi millî marşlarını da söyledi.

07.07.2010


 

İzmir, UNESCO ekibini ağırlayacak

İZMİR'İN tarihsel ve kültürel zenginliklerini görmek, 8 bin yıllık kültürel miras listesine girmeye değer antik şehirlerini keşfetmek üzere UNESCO’dan 30 kişilik ekip İzmir’e gelecek.

UNESCO üyesi 8 ülkeden 30 kişilik temsilci grubun katıldığı organizasyon bugün başlayacak ve 11 Temmuz 2010 tarihine kadar sürecek. ‘’Kültür-Turizm: Avrupa Akdeniz Kültürlerarası Köprüler’’ temalı kongreye katılacak ekip, İzmir şehir merkezi, Selçuk-Efes, Bergama ve Seferihisar’a düzenlenen gezilerle antik şehirleri ve yerel kültürü tanıyacak.

07.07.2010


 

Gecekonduda oturan Roman kalmayacak

BAŞBAKANLIK Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Romanların daha iyi şartlarda yaşaması için konut yapımına hız verdi.

İdareden yapılan yazılı açıklamaya göre, TOKİ, Temmuz ve Ağustos ayları içerisinde 11 ilde 2 bin 524 Roman konutu için ihale düzenliyor. Bir yıl içinde tamamlanması öngörülen 45 metrekarelik konutlardan almak isteyen Romanlar, 100 liradan başlayan taksitlerle kendi evlerinin sahibi olacak.

07.07.2010


 

Doğu’da, 76 hastane, 245 sağlık ocağı açıldı

SAĞLIK Bakanlığı, 2003-2009 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 76 hastane, 245 sağlık ocağı açarak vatandaşın hizmetine sundu.

Aynı bölgelere yapılan toplam sağlık harcaması ise 2 milyon 500 bin TL’ye ulaştı. Sağlık Bakanlığı, 2003-2009 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sağlık alanında ciddî adımlar attı. Bakanlığın verilerine göre, bu dönemde Doğu Anadolu Bölgesi’ne toplam 44 hastane, 130 sağlık ocağı, 12 sağlık evi-112 Acil Sağlık İstasyonu açıldı. Yatak kapasitesi ise 3 bin 618 arttırıldı. Aynı dönemde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 32 hastane, 115 sağlık ocağı, 27 sağlık evi ve 112 Acil Sağlık istasyonu hizmete girdi. Yatak sayısında da 3 bin 478 artış sağlandı. Bu dönemde, Doğu Anadolu Bölgesi’ne yapılan sağlık harcamaları 1 milyon 359 bin 663 TL, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yapılan sağlık harcamaları ise 1 milyon 141 bin 219 TL olarak gerçekleşti. 1996-2002 yılları arasında ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yeni 27 hastane, 47 sağlık ocağı hizmete girdi. Bu dönemde, bölgelere yapılan inşaat harcaması ise 140 bin 636 TL olarak gerçekleşti.

07.07.2010


 

72 yaşındaki kadına kaçak elektrikten hapis cezası

BİTLİS'İN Tatvan ilçesinde yaşayan 72 yaşındaki Fidan Uğur’a, ‘’kaçak elektrik kullanarak evinin önünü aydınlattığı’’ iddiasıyla açılan davada, 23 ay hapis cezası verildi.

Van Gölü Elektrik Dağıtım A.Ş (VEDAŞ) yetkilileri, 10 Ekim 2009 günü, Fidan Uğur’un Tatvan Yeşilmezra mahallesinde bulunan evinde yaptıkları incelemelerde, dağıtımın sağlandığı direkten sokak aydınlatması için kaçak hat tesbit etti. Bunun üzerine VEDAŞ yetkilileri, 72 yaşındaki Uğur hakkında, ‘’Elektrik Enerjisi Hakkında Hırsızlık ve Mühür Bozmak’’ suçlarından dâvâ açtı. Tatvan Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dâvâ neticesinde, Uğur’a 23 ay hapis cezası verildi. Türkçe bilmediği için, torunu Dilan Uğur’un tercümesiyle açıklama yapan Fidan Uğur, 72 yaşından sonra ceza evine girmek istemediğini söyledi. Eşinin 11 yıl önce vefat ettiğini belirten Uğur, şunları anlattı: ‘’Çocuklarımın hepsi benden ayrıldı ve kendi yuvasını kurdu. Bu evde tek başıma yaşıyorum. Yaşadığımız Yeşilmezra mahallesi, daha önce köydü. Şehir merkezinden beş kilometre uzaktı. Buradaki aydınlatma noktasında lambalar yoktu. Eşim vefat etmeden önce bu hattı çekerek sokak lambasını aydınlatmış. Amacımız kaçak elektrik kullanmak değildi. Ben tek başıma yaşarken, ne kadar kaçak elektrik kullanabilirim ki. Bu yaştan sonra hapse girersem bu bana çok ağır gelir. Onun için Sayın Cumhurbaşkanıma sesleniyorum. Lütfen bu cezamı affetsin. Maddî durumum çok kötü. Tatvan’da bulunan bir avukat bana destek amacıyla dilekçe yazdı. Bu durum karşısında hem çok utanıyorum hem de çok üzülüyorum.”

07.07.2010


 

Şimdi ıhlamur toplama ve tefekkür zamanı

Geçen hafta bir grup Yalovalı gençle, ıhlamur toplamaya gittik. Kimi orman sporu yaptı, kimi yüzdü. Ve bu faaliyetlerin sonunda tefekkür ile “Ettahiyyatü lillahi vesselavatü ve tayyibatü…” hakikatini de okuduk.

Eczane-i suğra olarak yaratılan ormanların enva-ı çeşit bitki ve çiçeklerin tayyıp rayihalarını teneffüs ile ıhlamur, kekik toplayarak dağ ve orman sporuna ne dersiniz? Sporun yanında tefekkür, tezekkür ve teşekkürü ormanlardaki varlıkların sayısınca şuurlu bir tahiyyat ile O’na takdim etmeye…

Bir grup Yalovalı genç, “Şimdi ıhlamur zamanı” deyip Üvezpınarlı Giray’ın kılavuzluğunda köyün üstündeki ormanlıklara daldılar; derenin soğuk longozlarında yüzdüler, Risâle-i Nur penceresinden bakarak tefekkür ettiler, namaz kıldılar, ıhlamur topladılar ve çevrelerinde halkalanan diğer varlıkların da tahiyyelerini kendi namlarına O'na sundular…

***

21-26 Mart Orman Haftası. Ama, bu haftayı beklememize gerek yok. Her gün, orman günü, tefekkür günüdür. Ülkemizin hemen her yöresindeki, özellikle Bursa-Yalova-Sakarya-Düzce ormanlarında ıhlamur ağaçlarına çokça rastlanır. Mayısın sonu, Haziran, Temmuz’un başı ıhlamur mevsimidir. Ihlamur toplamanın sayısız faydalarını sayar uzmanları. Sayısız fayda nereden çıktı, demeyin!

“Ihlamur herkesin bildiği ve özellikle kışın çok kullanılan bir bitki. Soğuk algınlıklarında ve öksürükteki faydalarını çoğumuz biliriz. Fakat, kullanırken birkaç ayrıntıya dikkat etmek gerekir: Ihlamurun yaprakları 4-5 dakika kaynatılarak suyu içilmeli. Öksürük ve soğuk algınlığında kullanılan, göğüs yumuşatıcı etkisi yapraklarından kaynaklanır. Çiçeği daha çok sinirlere rahatlık sağlar. Çiçeklerinin kaynatılmadan, yani kaynar suda 15 dakika kadar demlenerek içilmesi daha uygun.”

Ihlamur toplayalım derken hem ziyaret, hem spor, hem ticaret mümkün. Gençler, orta yaşlılar, hatta sağlığı yerinde yaşlılar bile ıhlamur ormanlarına dalıp sağlığına katkı yapabilir.

Binlerce ıhlamur ağacı, toplayıcılarını bekliyor. Yoksa, pek çoğu kuruyup, çürüyüp gidecek… Sokaklarda dolaşın işsiz gençler, ıhlamur aile bütçesine ekonomik katkıda bulunabilir. Kuru ıhlamurun kilosu 25-30 bin lira. Bir genç, 5-6 saatte 40 kilo yaş ıhlamur toplayabilir. Dört kilo yaş ıhlamurdan bir kilo kuru ıhlamur elde edilir.

IHLAMUR İÇİN ORMANA,

ORMANDAN TEFEKKÜRE

Ihlamur, çam, sedir, köknar, ladin, ardıç, meşe, dişbudak, kayın, gürgenlerin mekânı ormanları hatırlattı.

Ihlamura giderken, hem tefekkür, hem

tezekkür, hem teşekkür etmek mümkün. Çeşitli hayvanların barındığı, enva-ı türlü bitkilerin, ağaçlar, ağaççıklar, mantarlar, otlar, yüzlerce, binlerce bitkinin bir arada bulunduğu bu ormanlar kimin ihsanıdır? Ağaçlar, toprağın nemli kalmasını, toprak kaymasını (erozyonu) önlemesini, selleri durdurmasını,

Yörenin iklimini etkilemesini, yağmurun yağmasını, çok sıcakları, şiddetli soğukları engellemesini, aynı zamanda pek çok av hayvanlarını barındırmasını kim sağlıyor?

Çalışma masası, oturduğumuz sandalye, elimizdeki kalem, defterimiz, yaktığımız odun, endüstrinin birçok kollarında, boya sanayiinde, ilâç yapımında kullanılan malzemelerin hammaddesi ağaçlar kimin ihsanı?

KUR’ÂN’DA AĞAÇ VE…

Ağaç-hava arasında, ayrıca “karbondioksit-oksijen” münâsebeti ve temizliği olduğundan, Kur’ân’ın ağaca verdiği değeri hiç düşünmüş müydük? Ağaca ibretle bakarak akıl etmiş miydik? Kur’ân, bağ, bahçe, meyve vasıtasıyla doğrudan teşbih ve temsiller yoluyla da dolaylı olarak ağaçtan bahsederek, bu mefhumu zihinlere yerleştirir, canlı tutar. Yâni, evvelâ bunu bir îman ve inanç olarak zihinlere eker. Böylece ağaç dikiminden, bağ-bahçe düzenlemesine kadar her meselede şevkleri uyandırır.

Meselâ, Kur’ân’da, ağaç, “şecer” olarak 26, bağ ve bahçe karşılığı “cennet” 146, aynı mânâyı taşıyan “firdevs” ise 2 defa geçer. Bir kısım ağaç cinsleri de, sûre (Tîn Sûresi) ismi olarak ve âyetlerde meyve ve faydaları sıralanarak bahsedilir. Âyet-i kerîmelerde ise, hurma mânâsında olan “nahl” 13, hurmalık (nahîl) 7, üzüm (ineb, a’nab) 11, zeytin 7, nar (rummân) 3, kiraz (sidre) 4 yerde zikredilir. Meyveden (fâkihe ve semer) haber veren kelimeler ise 38 yerde geçer. “O suyla sizin için hurmalıklar ve üzüm bağları inşâ ettik. Onların içinde sizin için pek çok meyveler vardır ki, onlardan yersiniz.”1

“İyi ameller sebebiyle defterleri sağdan verilen, sağcılar, onlar ne mutlu sağcılardır! Dikensiz kiraz, meyveleri tıklım tıklım muz ağaçları, yayılmış dâimî gölgeler, dâimî akan sular, hiçbir zaman kesilip tükenmeyen, yasak da edilmeyen birçok cinsten meyveler arasında ve kadri yüceltilmiş döşeklerdedirler.”2

Kur’ân eski kültürlerden, medeniyetlerden, topluluklardan bahsederken de, ağaç, bağ, bahçeleri gün yüzüne çıkarır.

AĞACIN EKONOMİSİ VE TEMİZLİK

Ağaç ve ormanların, ekonomik cephesini de zihinlere nakşederek, insanlara yeni ufuklar açar. Resûl-ü Ekrem Efendimiz de (a.s.m.), hem ağaç ve bitkilere dair gösterdiği mu’cizelerle, hem de bizzat tavsiyeleri ile bu hususu nazara vermiştir.

“Bir Müslüman ağaç diker de, bunun meyvesinden insan, ehil veya vahşî hayvan veya kuş yiyecek olsa, yenen şey onun için bir sadaka hükmüne geçer. Her kim [satın alıcı, hırsız, dost, düşman, inek, sinek] ne eksiltirse bu, kendisi için Kıyamete kadar sadaka olur.”3

“Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister” buyurmuştur.4

Günümüzde en çok tartışılan konuların başında çevre gelmektedir. Ancak, burada da bir sathîlik göze çarpıyor. Zirâ, temizliğin alt yapısı, temeli sağlam atılmadan gerçek bir çevre temizliğine gidilemeyeceği tartışma götürmez.

İnsanın âileden sonra, en çok alâkadar olduğu çevre mekândır. Çevre; su, hava, bağ, bahçe, toprak, ağaç, yol, komşudan başlayıp mahalle, şehir, bölge, ülke, kıt'a ve dünya dairesine kadar uzanan bir dizi unsur ve müesseseseler halkasıdır. İnsan bu halkalardan herbiri ile çok yakından alâkalıdır. Çevre ve temizlik sözkonusu olduğunda, ilk sırada, insanın kendisi ve eğitimi gelir. Sonra âile, sonra akraba, komşu ve nihâyet sair unsurlar...

IHLAMURA GİDERKEN…

Ihlamura giderken, defne yaprağı da toplayabilirsiniz. Zira, antiseptik özelliği vardır. Aynı zamanda midevî özelliklerinden dolayı çok kullanılan bir baharattır. Sinirleri rahatlatır. Sinir sistemi rahatsızlıklarında kullanılabilir. Yaprağından elde edilen uçucu yağı buğu halinde teneffüs edilerek sinirsel rahatlık sağlar ve bronşite de faydalıdır.

Defne tohumundan elde edilen yağın cilde faydası vardır. Sabun yapımında da kullanılır. Yaprağından ve tohumundan elde edilen yağlar karıştırılarak romatizmada haricen kullanılır.

Çam sakızı da yapabilirsiniz. Çam türlerinin gövdelerini yaralayarak elde edilen özdür. Yara kapatıcı ve antiseptiktir. İdrar yolları sorunlarında kullanılır. Ülser ve gastridi tedavi edici özelliği vardır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında etkilidir. Tüberküloz tedavisinde kullanılabilir. Akciğerdeki sigara gibi zararlı maddelerin bıraktığı artıkların balgamla atılmasını sağlar. Sadece defne yaprağı ve çam sakızı mı? Aktarlarda satılan bütün faydalı bitkiler, çiçekler, otlar; ormanları bir eczane-i kübra şeklinde yaratıp hizmetimize veren Şafi-i Hakikî değil mi?

IHLAMUR, İKTİSAT

VE SADAKA-İ CARİYE

Yalnız, ıhlamur toplamaya giderken, “evdeki bulgurdan olmayalım!” Zira, ormanlara, ağaçlara en büyük zararı, keçiler veya başka hayvanlar değil, insanlar veriyor!

Bize bu kadar fayda sağlayan, ülke ekonomisinde önemli yeri olan ormanları korumak boynumuzun borcu. Bütün ağaçlar ve yapraklar Allah’ı tesbih eder. Onları boşu boşuna kesemez, koparamaz, tahrip edemeyiz.

İzinsiz, çıra yapmak, reçine çıkarmak için ağaçları şuursuzca yaralayamayız.

Kâinatta herbir varlık, herbir hareket, iktisat ve kanaate riâyette hassasiyet gösterir. Topraktan ağaca, ağaçtan meyvelere, meyvelerden çekirdeklere, çekirdeklerden havaya, yıldızlara kadar herşey bu kanun dâiresinde hayatını sürdürüp gider. Ekolojik denge, bir mânâda iktisat ve kanaatin bir başka adıdır.

Kâinattaki bu kanunlara riâyet, dengeyi muhafaza etmek insaniyetin ve şuurlu varlık olmanın gereği olabilir ancak. Aksi halde, beraber yaşadığı “varlık kardeşlerine” muhalefet etmiş olacaktır. Ve bu muhalefetinin cezâsını da, fıtrî kanunların reddiyle peşin olarak alacaktır. Ya hastalanarak, ya taşkınlığa girerek, ya da hasta ederek.

VARLIKLARIN İBADETLERİ

Geçen hafta bir grup Yalovalı gençle, ıhlamur toplamaya gittik. Kimi orman sporu yaptı, bazısı yüzdü. Ve bu faaliyetlerin sonunda tefekkür ile “Ettahiyyatü lillahi vesselavatü ve tayyibatü…” hakikatini de şöyle okuduk:

“O kudsî sıfatın kâinatın envaındaki tecellileriyle Zat-ı Akdesi pek zahir bir tarzda göstermesine delalet ve şahadet eden Mirac-ı Muhammedi (a.s.m.) gecesinde huzur ve hitab-ı İlâhiye mazhar olduğu zaman, birden “Ettahiyyatü lillahi vesselavatü ve tayyibatü lillahi” diyerek, bütün zihayat ve enva-ı mahlûkat namına bir mebus ve elçi olmasından, bütün onların sıfat-ı ilmin cilveleriyle Rablerini bildirdikleri tarzda, selâm yerinde umum zişuur bedeline, Hâlıkına umum zihayatın hediyelerini takdim eder.5

Dipnotlar:

1- Mü’minûn Sûresi, 19.

2- Vakı’a Sûresi, 27-34.

3- Müslim, Müsakat: 7, 8.

4- Maide Sûresi, 6.

5- Bediüzzaman Said Nursî, YAN, s. 555.

ALİ FERŞADOĞLU

07.07.2010


 

Bu köyde 21 yıldır organik sebze meyve üretiliyor

MANİSA’NIN Salihli ilçesi Tekelioğlu Köy’ünde 21 yıldır organik sebze ve meyve yetiştirildiği, köye yerli turistlerin büyük ilgi gösterdiği bildirildi.

Tekelioğlu Köyü Organik Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Doğan Şener, zeytininden üzümüne, pamuktan tütününe kadar ürünlerin organik olarak yetiştirildiğini söyledi. Organik tarımın 1989 yılında özel bir firmanın teşvikiyle başladıklarını belirten Doğan Şener, elde edilen ürünlerin tamamının ihraç edildiğini ifade etti. Organik tarımın köyde artık tamamen yerleştiğini belirten Şener, şunları söyledi: ‘’Organik tarım konusunda çok iyi bir yere geldik. Köylüler bilinçlendi, önemini biliyorlar ve iyi kazanmaya başladılar. Doğal hayatla iç içe bir tarım uyguluyoruz. Köyde yaklaşık 10 bin dönümlük arazide organik tarım uygulanıyor. Zeytin, üzüm veya firmanın isteğine göre domates, biber daha çok dikiliyor, önceki yıllarda nohut ekiliyordu. Bu yıl tütüncülüğe de başladık, tütünü organik ürettik. Ekilen ürün çeşitliliği yıldan yıla farklılık gösteriyor. Firmalarla sözleşmeler yapıyoruz, ürettiğimiz sebze ve meyvenin tamamı ihraç ediliyor. Bu yıl ilk defa ürettiğimiz organik tütün büyük ilgi gördü, bunu da firmaya garantili olarak satacağız.’’ Doğan Şener, ürünlerin tüccar fiyatıyla değil, borsadaki değerlerinden satıldığını belirterek, ‘’Çiftçimiz organik tarım yaptığı için yüzde 10 ile 15 arasında prim de alıyor’’ dedi.

Tekelioğlu Köyü Muhtarı İbrahim Kerse, köyünün Gölmarmara Gölü yakınlarında olduğunu ve özellikle yerli turistlerin köye büyük ilgi gösterdiğini söyledi. Organik tarımla birlikte köyün de değiştiğini belirten Kerse, şunları kaydetti: ‘’Köyümüzü güzelleştirerek, turizme açık bir hale getirmek istiyoruz. Geçen yıllarda dışarıdan bir çok kişi hem organik tarım, hem de köyün görsel güzelliğini görmek için geliyordu. Ama köyümüze gelenler için yemek yiyebilecekleri, konaklayabilecekleri, alış veriş yapabilecekleri ve piknik yapabilecekleri alanlar arıyor. Onlar da oluşmadığı için istediklerini elde edemeden geri dönüyorlar. Buraya yapılacak desteklemeler ile köyümüz doğal bir turizm alanı olabilir.’’

07.07.2010


 

Afrika’ya kadar izlenecekler

EGE Üniversitesi Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi ile İzmir’in Selçuk ilçe belediyesinin başlattığı ‘’Leylekleri Koruma ve İzleme Projesi’’ kapsamında Türkiye’de dünyaya gelen 80 leylek yavrusuna ‘’T’’ halkası takıldı. Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Sıkı, Türkiye’de daha önce çeşitli kuş türlerinin halkalanması çalışmalarının yürütüldüğünü, ancak ilk kez leyleklerin halkalandığını belirtti. Proje kapsamında, ilçedeki elektrik direkleri ve su kemerleri üzerine yaptıkları ‘’platform yuvalarda’’ dünyaya gelen 80 leylek yavrusunun sağ bacağına ‘’Türkiyeli’’ olduğunu belirten ‘’T’’ harfiyle başlayan beyaz renkli 4 harf kombinasyonu bulunan halka taktıklarını ifade eden Prof. Dr. Sıkı, projeyi, Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü’nden alınan izinle yürüttüklerini söyledi. Prof. Dr. Sıkı, Selçuk Belediyesi çalışanları ile TEDAŞ yetkililerinden büyük destek gördüklerini ifade ederek, şöyle devam etti: ‘’Selçuk ilçesinde dünyaya gelen leylek yavrularının ilçeye veya aynı yuvaya gelip gelmedikleri, halkalı yavruların Güney Afrika’ya giderken ve dönüşte izledikleri göç yolları, beslenme alanları, kaç yıl sonra erişkin oldukları, aynı yuvadaki yavruların birbirleriyle eşleşip eşleşmedikleri ve kaç yıl yaşadıklarını izleyeceğiz. Yavruların gaga, ayak, kanat uzunluğunu ve kilosunu ölçüyoruz. Her hafta bu ölçümleri tekrarlıyoruz. Yavrular sağlıklı olarak büyüyüp, uçuncaya kadar bunu sürdüreceğiz.’’

07.07.2010


 

Mekke treni 130 bin hacı taşıyacak

SUUDİ Arabistan’ın Mekke şehrinde yapımı devam eden tren yolu projesinin ilk etabı tamamlandı. Kasım ayında hizmete girecek olan tren, bu hac sezonunda kutsal topraklarda 130 bin hacı taşıyacak.

Yerel medyada çıkan haberlere göre, Mekke’nin ilk tren projesine hükümet 1.8 milyar dolarlık bütçe ayırdı. Üç yıl önce başlanan proje, bütün safhalarıyla tamamlandığında 2 milyon yolcu taşıma kapasitesine sahip olacak. Suudi yetkililer, Mekke tarihindeki ilk tren yolu ile özellikle hac sezonunda Mekke yakınlarına yığılan binlerce aracın sebep olduğu trafik sıkışıklığını azaltmayı hedefliyor. Tren hizmete girdiğinde en az 50 bin aracın şehre girmesinin engelleneceği ifade ediliyor. Medyaya konuşan Suudi Hac Komisyonu Müdürü Cemil El Kirşi, yeni tren sistemiyle bu yıl bütün kutsal topraklardan Mekke’ye 130 bin hacı taşımayı planladıklarını, bunun 110 bininin Suudi Arabistan’dan gelen, 20 bininin ise komşu Körfez ülkelerinden gelen hacılar için ayrıldığını söyledi.

07.07.2010


 

Alzheimer’a önceden tesbit yolu açıldı

BİLİM adamları kanda “clusterin” adındaki proteinin düzeyinin yüksekliğiyle Alzheimer hastalığının gelişimi arasında bağlantı tesbit ettiklerini belirterek, bu bulgunun doktorların hastalığın önceden tesbitinin yolunu açabileceğini bildirdi.

Londra Üniversitesi’nin King’s College Psikiyatri Enstitüsünden araştırmacılar, elde edilen bu bulguyla doktorların 5 yılda Alzheimer hastalığına yakalanabilecek olanları tesbit edebilecek bir test geliştirebileceklerini kaydetti. Hastaların beyninde daha Alzheirmer’ın belirtileri ortaya çıkmadan hemen hemen 10 yıl önce kanda clusterin proteinin yükseldiğinin tesbit edildiği belirtilen çalışma, “Archives of General Psychiatry” dergisinde yayımlandı.

07.07.2010


 

Tuna nehri taştı

ROMANYA’DA aralıksız yağan yağmur dolayısıyla su seviyesi rekor derecede yükselen Tuna Nehri bazı bölgelerde taştı.

Galati ilini tehdit eden baskın riski dolayısıyla şehir içinde kum torbalarından 4,5 kilometrelik set yapıldı. Cumaya kadar yükselmeye devam etmesi beklenen suyun bu seti de aşması durumunda, Galati ilinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük tabiî afetin yaşanmasından korkuluyor. Son haftalarda yaşanan aşırı yağışlar dolayısıyla Romanya’da sel felâketinde ölenlerin sayısı 25’e yükselmişti. Romen yetkililer Avrupa Birliği Dayanışma Fonu’ndan yardım talebinde bulunmuştu.

07.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.