11 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

İLK SAHUR

ZEYNEB’İN RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

İlk sahuruydu. Artık on yaşındaydı ve biraz sorumlulukları artmaya başlamıştı. İlk oruç, ilk teravi namazı ile bu sene yeni ve çok zevkli olan ibadetlere adım atıyordu…

Gece yatağına yattığında çok mutluydu. Yaklaşık beş altı saat sonra kalkacak ve kahvaltı yapacaklardı. Annesi ona hikâye anlatmaya geldiğinde: “Anne, biz erken kahvaltı yapacaksak, tavuklar ne zaman kalkacak?” diye sordu. Annesi tebessüm etti. “Onlar yine aynı saatte kalkacaklar, bu bizim için kızım” dedi. “Şimdi kapat gözlerini ve güzel bir şekilde uyu ve güzel rüyalar gör, ben seni sahura kaldırırım” diyerek lambayı kapattı.

Ve sahur vakti gelmişti. Annesi, Zeynep'i kaldırdı ve sofraya çağırdı. Koşarak yüzünü yıkadı ve sofraya geldi. Mis gibi kokan tostlardan birisini aldı ve yemeye başladı. Öyle hızlı yiyordu ki ağabeyi bir ara: “Yavaş yesene biraz kızım, şimdi patlayacaksın” dedi. O ise yemeğe devam ediyordu. Yemekten kalkınca “Abicim, acıkmamam için çok yemem ve depolamam lâzım” dedi ve herkes gülmeye başladı.

Sofrayı toplayan annesi herkesin oturmasını istedi ve anlatmaya başladı: “Üstadımız, orucu anlatırken; biz insanlar için çok önemli olduğunu; bizlerin hayatımızı sürdürebilmek için farklı şekilde gruplandırıldığımızı söylemiş. Meselâ zengin, fakir gibi... Zenginlerin bir görevi de fakirleri kollamaktır; bazen bunu unutabilirler. İşte oruç, fakirlerin açlık çektiklerinde ne yaşadıklarını anlatabilmek için çok büyük bir fırsattır. Böylelikle şefkat ve merhamet ederek onlara yardım edebilirler. Eğer bu orucumuzu tutmazsak, onların ne yaşadıklarını hissedemez; o duyguyu yaşamadan yardım yaparsak tam yapmış olamaz ve kendi nefsimizi de terbiye edemeyiz ve tutmazsak nefsimizin kölesi olmaya başlarız…”

Zeyneb’in uykusu gelmişti, ama annesini de dinlemek istiyordu. Bunu gören annesi dersi bitirdi ve son olarak şunları söyledi: “Zeynepçim, çok yesen de, hiçbir şey yemesen de önemli olan acıkmamızdır ve senin küçük nefsini terbiye etmendir. Şimdi on yaşındasın ve bunları anlayamazsın, ama aç kardeşlerini görüp nasıl ağlıyorsan, nasıl onlar pasta, bisküvi yiyemiyorlarsa, Üstadımızın dediği gibi onları anlayabilmemiz için oruç en büyük nimettir. Biz onların hâlini ne kadar anlamaya çalışırsak paylaşmayı ve günü geldiğinde bizimle paylaşılmasının güzelliğini keşfederiz. Şimdi artık sadece suyunu iç ve vakit girdiği zaman namazını kılıp güzel uykuna geri dön”

Zeynep orucun anlamını anlamaya başlamıştı, ama daha önünde kocaman otuz günü vardı…

MERVE İRİYARI

11.08.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Başlıklar

  RAMAZAN TAKVİMİ

  Herkes kendi yaptığının hesabını verecek

  “Dönüşte alırız”

  İnayete mazhar bir Ramazan

  İLK SAHUR

  Vazifemiz, esmâ-i İlâhiyeye ayna olmak

  SELİM GÜNDÜZALP

  ŞİİRLERLE ESMÂ-İ HÜSNÂ

  Kur’ân ayında Kur’ân’a yoğunlaşalım

  Boğazımız

  Çalınan malları nasıl buldu?

  Fetva değil, para almaya geldim

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.