15 Aralık 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

İlim talep etmek üzere yola çıkan hiç kimse yoktur ki, melekler, onun bu yaptığından memnun olarak, ona kanatlarını germemiş olsunlar.

Kütüb-i Sitte, No: 6015

15.12.2010


Kışın şiddetli hiddeti

Bize hücumların aynı zamanında kış çok hiddet etti, şiddetli soğuk ve fırtına ile havanın kızdığını gösterdiği gibi, hücumları durmasıyla ve Nurcuların ferahlanmasıyla bu zemherir günleri nevruz günleri gibi gülmeye başladı.

[Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikati ihtar]

Bugünlerde hastalığım itibarıyla kışın pek şiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle, umumî bir hatanın neticesinde hava ile zemin, zelzele ile fırtına ile gazab-ı İlâhîyi haber vermek nevinden hiddet ediyorlar gibi âdete muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir mânevî fırtınaya alâmet hissettim. Kalbime geldi ki: “Acaba yine İslâmiyet ve hakaik-i imaniye zararına bir hatâ-yı umumî mi meydana geldi?” Âdetim olmadığı halde ve dünya siyasetini terk ettiğim halde bu nokta için sordum: “Ne var? Cerideler ne haber veriyorlar?”

Bana dediler ki: “Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu tâcil edip tasdik etmişler.”

Kalbime geldi ki: Bu vatan ve İslâmiyetin maslahatı, herşeyden evvel dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun hem tâcil, hem tasdik ve hem de çabuk mekteplerde tatbik edilmesi elzemdir. Çünkü bu tasdikle Rusya’daki kırk milyona yakın Müslümanı, hem dört yüz milyon âlem-i İslâmın mânevî kuvvetini bir ihtiyat kuvveti olarak bu vatana kazandırmakla beraber, komünistin mânevî tahribatına karşı şimdiye kadar Rusun, Amerika ve İngilize karşı tecavüzünden ziyade bin senelik adavetinden dolayı en evvel bize tecavüz etmesi adavetinin muktezası iken, o tecavüzü durduran, şüphesiz hakaik-i Kur’âniye ve imaniyedir. Öyleyse, bu vatanda herşeyden evvel o acip kuvvete karşı hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeyi bilfiil elde tutup dinsizliğin önüne kuvvetli bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî yapılması lâzım ve elzemdir.

Çünkü dinsizlik Rusu, şimdiye kadar yarı Çin’i ve yarı Avrupa’yı istilâ ettiği halde, bize karşı tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren, hakaik-i imaniye ve Kur’âniyedir. Yoksa, Rusların tahribat nevinden mânevî kuvvetlerine karşı adliyenin binden birine maddî ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malını peşkeş çeken ve hevesli gençlere ehli namusun kızlarını ve ailelerini mübah kılan ve az bir zamanda Avrupa’nın yarısını elde eden bir kuvvete karşı, ancak ve ancak mânevî bombalar lâzım ki, o da hakaik-i Kur’âniye ve imaniye atom bombası olup o dehşetli solculuk cereyanını durdursun. Yoksa, adliye vasıtasıyla yüzden birine verilen maddî ceza ile bu küllî kuvvet tevkif edilmez.

Onun için, dindar milletvekilleri bu tacili lâzım gelen hakikati tehir etmelerinden, çok defa tecrübelerle gördüğümüz gibi bu defa da küre-i hava şiddetli soğuğu ile buna itiraz ediyor.

İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez.

Emirdağ Lâhikası, s. 604

***

Hem bu defa, bize hücumların aynı zamanında kış çok hiddet etti, şiddetli soğuk ve fırtına ile havanın kızdığını gösterdiği gibi, hücumları durmasıyla ve Nurcuların ferahlanmasıyla bu zemherir günleri nevruz günleri gibi gülmeye başladı. O tebessüm, devamla mânevî bir müjde ve tesellî veriyor kanaatindeyiz.

Emirdağ Lâhikası, s. 494

***

“Sadaka belâyı def eder” meâlindeki hadis-i sahihin hükmüyle, Risâle-i Nur Anadolu için belâları def eder bir sadaka hükmüne geçtiği, ona beraatler ve serbestiyetler verildiği zaman belâların def edilmesi, ona hücum edildiği zaman belâların gelmesi yüz haadisesi var ki, bazan zelzele ve fırtınalarla kaydedildiği gibi, bu defa da hayatımda görmediğim tahte’s-sıfır on sekiz dereceye yakın bir soğuk, taarruz ve taharrînin aynı vaktinde geldi.

Emirdağ Lâhikası, s. 865

15.12.2010


Sarıyer’de bir ev vardır

Aziz Üstadımın nur menzillerinden biri de, güzel İstanbul’un şirin bir semti olan Sarıyer’de bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Bitlis deresinde düşmanla çarpışırken yaralanarak Ruslara esir düşen Hazret-i Üstad, esaret altına alınarak Rusya’ya götürülür. Esarette iken firar ederek, çok zor şartlar altında inayet-i İlâhiye ile İstanbul’a teşrif eder ve burada uzun bir müddet kalır. İşte o zamanlar İstanbul’da ikamet ettiği yerlerden birisi de, Sarıyer’de boğaza nâzır iki katlı bir evdir.

Aziz Üstadımın bu evini bulmak ve görmek maksadıyla bir yaz günü Sarıyer sırtlarına doğru Nur yolculuğuna koyuldum.

Hazreti Üstadın, Osmanlı izlerinin bulunduğu son demlerde kurulan Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de üye iken, bizzat kendisinin doldurduğu ve eşkali hakkında bilgiler ihtiva eden tezkerede ikametgâhı olarak şunlar yazılıdır:

“Sarıyer - Fıstıklı Bağlar Sokağında 8 numaralı ahşap binada oturmaktadır.” (Son Devrin İslam Akademisi: Darü’l-Hikmet-i İslamiye, Y.A.Y, Sadık Albayrak)

Sarıyer - Fıstıklı Bağlar Sokağına ulaşmadan evvel, Aziz Üstad’ın şereflendirdiği bu Nur menzili hakkında kısa araştırmamızda oldukça mânidâr bilgilere ulaştık.

Evvelâ; muhteşem Nur Külliyatı içinde konuyla alâkalı birkaç yerde ifadeler mevcuttur. Meselâ bunlardan birisi, Lem’alar’da, Yirmi Altıncı Lem’a’nın Onuncu Rica’sındaki bahiste geçen şu ifadelerdir:

“..Ben de Boğaz tarafındaki Sarıyer’de, bir halvethâne kendime buldum. Gavs-ı Âzam (ra) Fütuhu’l-Gayb’ıyla bana bir üstad ve tabib ve mürşid olduğu gibi, İmam-ı Rabbânî de (ra) Mektubât’ıyla bir enîs, bir müşfik, bir hoca hükmüne geçti.”

Hazret-i Üstadın Birinci Said döneminden İkinci Said dönemine geçişteki acîp ve harika hâlin bu mübarek mekânda cereyan ettiği bir vâkıa. Bu husustaki Üstadın değerlendirmesi için 26. Lem’a ve 28. Mektub’a bakılabilir.

Hazret-i Üstadın mekân ittihaz ettiği bu Nur menzili ile alâkalı olarak, Risâle-i Nur’un saff-ı evvel talebelerinden İnebolulu Selahaddin Çelebi’nin de bir hatırası mevcuttur. Selahaddin Çelebi bu nurlu mekânla alâkalı olarak şunları kaydeder:

“1952 senesinde Üstad İstanbul’da Akşehir Palas Oteli’nin üst katında kalıyordu. Güneşli bir sabahtı. Kendilerini ziyarete gitmiştim. Biraz sohbetten sonra bana: ‘Selahaddin, bugün kısmet olursa seninle eski ikametgâhlarımdan Sarıyer’e gidelim’ dedi.

“Sonra taksi tutarak Sarıyer’e gittik. Orada kahveciden o semtin en yaşlısını sorduk. Kahveci, muhtarın yaşlı bir insan olduğunu söyledi. Aradım ve nihayet yaşlı muhtarı buldum. Ona, Üstad Hazretleri otuz sene evvel bu semtte oturduğunu, şimdi evin nerede olduğunu sordum. Muhtar hemen hatırladı. Fıstıklı Bağlar semtinde yokuşun hemen sağ tarafında durduk. Kapıyı vurunca bir hanım açtı. Hanıma ‘Müsaade ederseniz Üstad evi ziyaret edecek, otuz sene evvel burada oturmuş’ dedik. Hanım da ‘Buyursunlar’ dedi. Üstadla beraber eve girdik, merdivenleri çıktık.” (Bediüzzaman Said Nursî, Mufassal Tarihçe-i Hayatı, A.Badıllı)

Hz. Üstad’a mekân olmuş Sarıyer’deki bu nurlu evi ararken, bana Sarıyer’e bağlı İstinye’de bir camide imamlık yapan kayınbiraderim Adem Tok ile Sarıyer Merkez Camii’nde müezzin olan Serdar beyler refakat ettiler.

Kadim dostlarım Adem ve Serdar beylerin rehberliğinde boğaza nâzır Sarıyer sırtlarında Üstad’a ait evi aramaya koyulmuştuk.

Hava oldukça sıcaktı ve havanın müthiş sıcaklığına aldırmadan “Sımsıcak bir nurlu evin arayışını sürdürüyorduk.”

Her önümüze gelene sorduk. Sorduğumuz çoğu vatandaş “Bilmiyoruz” diyordu.

Biz aramaya devam ediyorduk.

Vakit bir hayli ilerlemiş, Sarıyer sırtlarında bir avcı misâli Üstadın evini bulmak hasretiyle gezip çırpınıyorduk. Güneş batmaya meyletmişti. Sonuçta aradığımız Nurlu mekânı bulmuş, maksadımıza ermiştik elhamdülillah.

Sevinç gözyaşları içinde hasret duygularıyla doyasıya seyrediyorduk, Aziz Üstada mekân olmuş o Nurlu menzili.

MUSTAFA ÖZTÜRKÇÜ

[email protected]

15.12.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.