Güncel |
Sokakta sabahlayacaklar |
Mevlânâ sevgisi bir araya getiriyor
ÖLÜMÜ sevgiliye (Allah’a) kavuşmak olarak gören Mevlana’nın hayata gözlerini yumduğu 17 Aralık, ‘’Şeb-i Arus’’, yani ‘’Düğün Gecesi’’ olarak adlandırılıyor.Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin yüz yıllar öncesinden yaptığı ‘’Gel ne olursan ol yine gel’’ çağrısı, günümüzde de etkisini sürdürüyor. Bugün kitapları ve hakkında yazılan eserleri birçok dile çevrilen, verdiği mesajları ile farklı dine mensup insanları bir araya getiren Mevlana, her yıl Aralık ayında düzenlenen anma törenlerinde dünyanın dört bir tarafından gelen farklı din, dil, ırk ve mezhepteki insanlar tarafından anılıyor. Türk ve İslam aleminin yetiştirdiği en büyük mutasavvıflardan Mevlana Celaleddin Rumi, 737. ölüm yıl dönümünde şiir, sema ve müzikle harmanlanmış ‘’Şeb-i Arus’’ töreninde, insanları bir araya getirmeye devam ediyor. Bugün farklı dillere çevrilmiş birçok eseri bulunan Mevlana, her yıl Aralık ayında düzenlenen programlarda, çeşitli etkinliklerle anılıyor. Etkinliklerin en önemli unsurunu ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu semazenlerinin sunduğu sema gösterileri oluşturuyor. Bu yıl düzenlenen Mevlana’nın 737. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri kapsamında dün erçekleştirildi. Şeb-i Arus töreni de devletin zirvesini Konya’da buluştu. Törenlere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çok sayıda Bakan ve Büyükelçi katıldı. Konya/aa
Okulda şiddeti önlemek için ikinci adım başladı
nANADOLU Üniversitesi (AÜ) Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Diken, 3-5 yaş aralığındaki antisosyal davranışlar sergileyen çocukların erken dönemde tespit edilmesi ve olumsuz davranışlarının düzeltilmesi amacıyla ‘’Başarıya İlk Adım’’ (BİA) adlı projenin ikinci ayağını başlattıklarını söyledi. Doç. Dr. Diken, ‘’okullarda öğrenciler arasında yaşanan şiddetin önlenmesi’’ amacıyla hazırladıkları TÜBİTAK Kariyer Programı destekli ‘’BİA’’ projesinin ilkini tamamladıklarını kaydetti. Doç. Dr. Diken, ‘’Türkiye’de antisosyal davranışları engellemeye yönelik bir program yok. Bu çocukları erken teşhis edip, davranışlarını olumlu yönde destekleyecek sistematik bir program da yok. Böyle bir program olmayınca çocuklar ilkokuldan itibaren sorunlu davranışlarıyla ortaokul ve liseye kadar ilerliyor. Bu projeyle bu çocukları erken dönemde saptayıp, olumsuz davranışlarını olumlu yönde değiştirmeyi planlıyoruz’’ diye konuştu. Aile kurumu zayıflıyor
SELÇUK Üniversitesi Aile Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Nazmi Zengin, hem taşrada, hem de merkezde aile kurumunda bir zayıflama olduğu tespitinde bulundu. Her şeye rağmen ailenin ülkemizde büyük bir değer olduğuna işaret eden Prof. Dr. Zengin, “Kuşkusuz bir aile kuramamış insanların arttığı, kurulan ailelerin bazılarının kısa bir sürede parçalandığı bir ortamda yaşıyoruz. Bu yönüyle ‘aile için tehlike çanları çalıyor’ demek yanlış olmaz.” dedi. Boşanma oranlarının Ege’de fazla, Doğu Anadolu’da daha az olduğu yönünde veriler bulunduğunu söyleyen Zengin, “Ancak sadece boşanma oranıyla ilgili rakamlara bakarak aileyle ilgili sağlıklı çıkarımlarda bulunmak doğru olmaz. Sağlıklı olmadığı halde, çeşitli sosyal baskılarla boşanma aşamasına gelmemiş çok sayıda evlilik var” tespitini yaptı. Psikiyatr Mustafa Merter ise büyük şehirlerde aile yapısının zorlandığına dikkat çekerek; kitle iletişim araçlarının sunduğu sözde değerler ile genç dimağların karşı konulmaz bir tsunami ile karşı karşıya olduğunu kaydetti. Mamak Aile Danışma Merkezi Koordinatörü Rabia Zincirkıran da aile içinde iletişimin kesinlikle koparılmaması gerektiğini vurguladı.
EYLEM, İSTEYEN HERKESE AÇIK
İLK sokakta kalma eylemini 2000 yılında gerçekleştirdiklerini belirten Bulan, ikinci eylemi de bugün saat 23.00’den gün doğumuna kadar Taksim’deki İstiklal Caddesi’nde ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sokakta yaşayan evsizler için “Bir Kış Gecesi Sokakta Yaşama” etkinliği düzenleyeceklerini, etkinliğin herkese açık olduğunu kaydetti. Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu, Şefkat Kapısı’dan yapılan açıklamada, “Sosyal devlet olmak, bu insanlara sahip çıkmayı gerektirirken, bu insanlar sokaklarda sürünüyor. Bizler sıcak yataklarımızda yatarken, bu insanlar karda, kışta, soğukta, sokaklarda yatıyor ve bundan kimsenin ne haberi var!, ne de umurunda” denildi. Bu duruma dikkat çekme amacıyla Kocaeli’ndeki duyarlı insanları destek vermeye davet eden platform, “Taksim’de saat 23.00 da başlayacak ve Pazar sabahı gün doğarken bitecek bu sesiz eyleme Kocaeli’nden sizde kendi imkânlarınızla katılarak destek verebilirsiniz” dedi. Eylemin kocaelindeki adaresi ise Sabri Yalım İnsan Hakları Parkı. Eylemin başlam saati gece 12.30 olarak duyuruldu.
CİNSEL Kurbanlara Şefkat Kapısı Yoksullukla Mücadele ve Ötekilere de İnsan Hakları Derneği (ŞEFKAT-DER) Genel Başkanı Hayrettin Bulan, devlet yetkilileri, siyasi parti başkanları ve ailelerini, bugün günü sokakta yaşayan evsizler için yapacakları “Bir Kış Gecesi Sokakta Yaşama” etkinliğine davet etti. Hayrettin Bulan, Taksim Postanesinden, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, diğer siyasi parti genel başkanları ve ailelerine etkinlik için davet faksı çekti. Bulan, burada yaptığı açıklamada, sokakta yaşayan evsizler için kalacak yer imkânı sunulamadığını belirterek, 1995 yılından itibaren özellikle 18-65 yaş aralığındaki korunmasız kadın, erkek ve aileler için ayrı rehabilitasyon merkezlerinin açılmasına yönelik çalışmalar yaptıklarını kaydetti. Türkiye’de 2010 yılına gelinmesine rağmen soğuk havalarda belediyelerin spor salonları dışında merkez bulunmadığını ifade eden Bulan, evsizlerin kısa süreliğine tutulduğunu ve geç toplandığını anlattı. Bulan, şöyle dedi:“Sokakta yaşayan bir kişinin ıslanıp üstünü değiştiremediğini ya da 10-20 yıl yıkanamadığını düşünün hangi iş yeri, lokanta kabul eder? Sadece kışın kötü şartlarında toplamak değil, devamlı olarak hizmet verecek yerler oluşturulmalıdır. Avrupa’da olduğu gibi erkek, kadın ve ailelerin kalabileceği barınaklar var. Kilisede evsizlerin kalabileceği yerler var. Bizde böyle barınaklar olmadığı gibi, ‘Cami bahçesinde yatmak yasaktır’ yazıları bile bulunuyor.” |
18.12.2010 |
Demokrasi gelmeden refah olmaz |
DEMOKRATİK ADIMLAR CESARET İSTER TÜRKONFED tarafından Diyarbakır’da düzenlenen “14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’’nde konuşan TÜSİAD Başkanı Boyner “Bu bölgede huzur olmadan Türkiye huzurlu olmayacaktır. Demokratik adımlar cesaret gerektirir. Burada herkese görev düşüyor. Cesur kişiler zaman zaman bizi uyardı. Onları cezalandırdık. 19 yıl önce bir başbakan ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ demişti. Arkası gelmedi” diye konuştu. Refah, demokrasiyle gelir Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, demokrasi standardı yükselmedikçe refah standardının yükselemeyeceğini belirtti. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED) Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği (DOSİAD) ev sahipliğinde düzenlediği ‘’14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’’nin açılışında konuşan Boyner, Türkçe ve Kürtçe olarak ‘’Barış için, kardeşlik için, eşitlik için hepinize merhaba. Diyarbakır bizim de evimizdir’’ diyerek başladı. Boyner, yatırım ortamı için altyapı dediklerini, insan kaynağına yatırım dediklerini ama en önemli ihtiyaç olan demokrasi açığını da unutamayacaklarını dile getirerek, ‘’Demokrasi açığının olduğu ortamda huzur ve barışın sürekli olmasını bekleyemeyiz’’ dedi. Diyarbakır’da KOBİ’lerin, ekonomik gelişim ve bölgesel farklılıkların giderilmesinin yanında bu konuyu da etraflıca ele almak istediğini ifade eden Boyner, şöyle devam etti: ‘’Çünkü burada koca bir sorunun, Türkiye’nin en yakıcı sorununun merkezindeyiz. Demokrasi açığını kapatmadıkça, toplumsal barışı sağlamadıkça enerjimizi, kaynaklarımızı 21. yüzyılın ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumu olmak için harcayamayız. Demokrasi standardı yükselmedikçe refah standardı yükselemez. Önümüzde seçimler için 6 ayımız var. Ancak, Türkiye’nin üç böleni olarak nitelediğimiz ‘din ve vicdan özgürlüğü’, ‘kimlik sorunu’ ve ‘kuvvetler ayrılığı’nı üç birleştiren haline getirmek için gerekli adımların atılması için de kaybedecek zamanımız yok. Bu bağlamda, seçimlere kadar olan süreyi, bu yeni dönemi karşılayacak atmosferi oluşturma amacıyla çok iyi kullanmamız gerekiyor. Siyasilerimizin de bu gerçeğin bilincinde olduklarını ummak istiyoruz. Devlet ve kimlik ilişkisi yeni anayasa çerçevesinde mutabakata varılarak çözülmesi gereken önemli bir demokratikleşme eksenidir. Devlet-kimlik meselesinde de Türkiye’nin en önemli konusunu elbette Kürt meselesi olarak görüyoruz.’’
DEMOKRATİK ADIMLAR CESARET İSTER Türkiye’de bölgeler arasında fark olduğunu anlatan Boyner, “TÜSİAD olarak, bütün unsurlarıyla yerinden yönetim ilkeleri gündemimizin önünde. Yerelin güçlendirilmesi konusunda merkezi yönden girişimler başlamışsa da yerel düzeyde istenilen seviyeye ulaşamadı. Bu bölgede huzur olmadan Türkiye huzurlu olmayacaktır. Demokratik adımlar cesaret gerektirir. Burada herkese görev düşüyor. Belki biraz daha cesaret. Silâhı gömdüğümüz, mayınlı günleri geride bıraktığımız günleri ümit edebiliriz. Artık gençlerin birbirini öldürmesine, şehit olmasına, hiçbir evlâdın dağ başında duasız namazsız gömülmesine artık tahammülümüz yok. Geçmiş 70 yılda Kürt meselesine Kürt meselesi dememek için büyük gayret sarf ettik. Şunca kahır çektik, 100 milyar dolar harcadıktan sonra meselenin ismini koyar noktaya geldik. Cesur kişiler zaman zaman bizi uyardı. Onları cezalandırdık. Kimini ölümle kimini cezaeviyle, kimini de sürgünle. Bu arada haram parayla servet edinildi. Olan, bağrı yanık kişilere ve hayatı kaydırılan nesillere oldu. Bundan sora gerçek gündemimizi görmeden edemeyiz. 19 yıl önce başbakan Kürt realitesini tanıyoruz demişti. Biran önce ortak kaderi el birliğiyle düzeltmeye çalışmalıyız.”
“DEMOKRATİK AÇILIM SEÇİME KURBAN EDİLMESİN”
Türkonfed Başkanı Celal Beysel de demokratikleşme süreci içerisinde olunan bir dönemde zirvenin Diyarbakır’da yapılmasının demokratikleşme süreci açısından çok önemli olduğunu kaydetti. Beysel şunları söyledi: ‘’Zirvenin demokratikleşme açısından önemine baktığımız zaman belki ekonomi biraz ikinci planda kalıyor diyebilirim. Seçim süreci yaklaşıyor. Son yıllarda ekonomi artık seçime kurban edilmiyor. Bunun altını çizmek gerekiyor. Yiğidin hakkını yiğide vermek gerek. Gerçekten seçim ortamında eskiden olduğu gibi ekonomi seçime kurban edilmiyor. Ama bu günlerde benim korkum demokratik açılım seçime kurban edilir mi? Bu korkum inşallah gerçekleşmez. Bunda tereddütlerim var. Bu adımların seçim ortamına kurban edilmemesi gerekir.’’ Beysel, bölgede önce güven ortamının tesis edilmesi gerektiğini, bu gerçekleştiği zaman yatırımcının bölgeye geleceğini, bölgeye yatırım yapmak isteyeceğini söyledi. |
18.12.2010 |
Uzman çavuş, sivil araçtan açılan ateşle şehit oldu |
Mİllî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Mardin’in Dargeçit ilçesinde bir uzman çavuşun şehit olduğunu bildirdi. Gönül, TBMM Genel Kurulu’nda bakanlığının 2011 bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında yaptığı açıklamada, Dargeçit’teki olaya ilişkin bilgi vermek istediğini söyledi. Bakan Gönül, uzman çavuş Kenan Erdem’in Mardin’in Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığında görevli iken, ilçe merkezinde sivil bir araçtan açılan ateş sonucu şehit olduğunu bildirdi. Gönül, şehit uzman çavuş Erdem’e Allah’tan rahmet, ailesine ve Türk Silâhlı Kuvvetlerine başsağlığı diledi. |
18.12.2010 |
İl başkanları da “blok liste” istedi |
CHP İl Başkanları toplantısında, bugün gerçekleştirilecek 15. Olağanüstü Kurultay’da Parti Meclisi’nin “blok liste” yöntemiyle belirlenmesi kararlaştırıldı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında genel merkezde dün basına kapalı yapılan toplantıda, bugün gerçekleştirilecek Kurultaya ilişkin değerlendirmede bulunuldu. Edinilen bilgiye göre, yaklaşık 1.5 saat süren toplantıda, 15. Olağanüstü Kurultay’da Parti Meclisi üyeliklerine seçimin blok liste yöntemiyle yapılması ve divan başkanlığına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun önerilmesi yönünde karara varıldığı öğrenildi. |
18.12.2010 |
Yeni havaalanı kaçınılmaz |
UlaştIrma Bakanı Binali Yıldırım, 2023 yılı hedeflerine göre İstanbul’da yılda yaklaşık olarak 150 milyon yolcu trafiği olacağını, bu trafiği iki havaalanının kaldırmayacağını belirterek, ‘’Dolayısıyla İstanbul’a yeni bir havaalanı kaçınılmaz’’ dedi. Yıldırım, ‘’İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın Hava Ulaşımındaki Artan Önemi’’ konulu sempozyumda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2023’e kadar toplam yolcu sayısını 375 milyona çıkaracağının öngörüldüğünü hatırlattı.Toplam trafiğin yüzde 40 civarının İstanbul’da olduğuna işaret eden Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Bunun da ağırlıklı, büyük kısmı Atatürk Havaalanı’nda oluyor. Bu hedeflere göre yaklaşık olarak İstanbul’da yılda 150 milyon trafik olacak. Bu 150 milyon trafiği iki havaalanı kaldırmaz. Bu aşikar. Yani Sabiha Gökçen’e ikinci pist de yapsak durum değişmez. Atatürk Havaalanı’nı iyileştirsek yeni yeni cihazlar koysak, ne yaparsak yapalım... Dolayısıyla İstanbul’a yeni bir havaalanı kaçınılmaz. Bunu da hiçbir zaman ne Atatürk Havaalanı, ne de Sabiha Gökçen işletmecileri ‘Aman böyle bir havaalanı yapmayalım, bizim işlerimize halel gelir’ diye düşünmesin. Eğer biz böyle bir havalaanını planlamazsak, asıl siz o zaman büyük sorun yaşayacaksınız. Yapmanız gereken işletmeyi de yapamaz hale geleceksiniz.” |
18.12.2010 |
Bediüzzaman Takvimi çıktı |
13x19 ebadında 365 günlük yaprak takvim halinde hazırlanan Bediüzzaman Takvimi, muhtevasıyla da orjinal ve ilgi çekici. Takvim; Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur ve Nurculuk ile ilgili bilgilerin yer aldığı adeta mini bir ansiklopedi. Âyet ve Hadisler, Risale-i Nur’dan Pasajlar, Kavramlar, Portreler, Günün Tarihi, Aydınların Gözüyle Bediüzzaman, Müslüman İlim Öncüleri, Risale-i Nur Kongresi Deklerasyonları gibi zengin ve doyurucu bir muhtevaya sahip. Takvimin muhtevasını hazırlayan Risale-i Nur Enstitüsü, “Bediüzzaman Takvimi, dünyada ilk defa yapılmış bir çalışmadır. Muhtevasıyla mini bir ansiklopedi hükmündedir. Günün tarihi ile ilgili Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur ve Nurculuk konuları dikkate alındı. Ayrıca Risale-i Nur’da adı geçen kişilerle ilgili portre yazılarına yer verdildi. Risale-i Nur’daki kavramları izah etmeye gayret edildi. Bunların dışında aydınların Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili müspet görüşlerine yer verildi. Bu takvimi alanlar, ayrıca Risale-i Nur Kongresi’nin deklerasyonlarını da okuyabilicekler” açıklamasında bulundu. 20 TL’den satışa çıkarılan, 1. hamur kalitesinde beyaz kâğıda dört renk olarak basılan takvime sahip olmak isteyenler, Yeni Asya Neşriyat bürolarından, seçkin kitap ve kırtasiyecilerden, ayrıca internetten yeniasyakitap.com adresinden de satın alabilecekler. |
18.12.2010 |
İnternetten mezar ziyareti |
Konya’nIn Kulu ilçesine bağlı Tavşançalı beldesinde belediye, mezarlık için özel internet sitesi kuruyor. Tavşançalı Belediye Başkanı Hüseyin Baysal, Avrupa’da yaşayan yaklaşık 5-6 bin civarında Tavşançalılı olduğunu belirtirken, bu insanların birçoğunun uzun süre memleketine gelemediğini ifade etti. Baysal, “Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimize, gelişen teknolojiyle birlikte böyle bir hizmet sunmayı düşündük. Şu an çalışmalarımız devam ediyor, kasabadaki mezarlığımız bakımlı ve düzenli olduğu için bütün mezarların fotoğrafını çekerek bilgisayar ortamına aktardık. Güçlü bir veritabanı oluşturduktan sonra sitemiz yayına başlayacak ve bütün fotoğraflar sitemizde yayınlanacak. Gurbetçilerimiz güncellenen fotolarla anne baba ve yakınlarının mezarlarını internetten takip edebilecek” dedi. |
18.12.2010 |
Gün batımında kuşların ihtişamı |
Kütahya’nIn simgesi Çinili Vazo’nun bulunduğu Zafer Meydanı’nın üzerinde gün batımında ilginç görüntüler oluşturan sığırcık sürüleri, izleyenlere görsel şov sunuyor. Sığırcık sürüleri, her yıl kış mevsimi başlayınca Kütahya semalarını kendilerine mesken ediniyor. Şehir merkezindeki çınar ağaçlarıyla yüksek katlı binaların çatılarına bir konup bir havalanan sığırcıklar, akşam saatleri yaklaştığında sürüler halinde birbirinden ilginç hareketler sergiliyor. Meydanda bulunan bazı vatandaşlar, kameralı cep telefonları ve fotoğraf makineleriyle kuşların hareketlerini görüntülemeye çalışıyor. |
18.12.2010 |
Kanada, 1 cente veda edecek |
Kanada Senatosu Finans Komitesi, hükümete, ülkede 1908’den beri kullanılmakta olan bakır “1 cent”in mali sistemden kaldırılmasını tavsiye etti. Komitenin tavsiyesini açıklayan Senatör Richard Neufeld, “1 centlerin, Kanadalılar’ın 100 yıllık duygusal para biriktirme alışkanlıklarının bakır simgeleri olmaktan başka anlamları kalmadı. 1 centler artık, evlerdeki kavanozlarda, arabaların çekmecelerinde ya da kumbaralarda toz içinde kalmaya mahkûm gibi. Günlük hayatta artık cente önem veren de pek kalmadı” dedi. Bakırdan imal edilen 1 centlerin maliyetinin 1,5 cent (0,22 TL) olduğunu da açıklayan Senatör Neufeld, “ağırlığı kendinden daha değerli” diye konuştu. |
18.12.2010 |
Almanya’daki Türk çocuklarının eksiği |
Alman Sosyolog Dr. Norbert FrietersReermann, Almanya'da büyüyen Türk gençlerinin durumuna ilişkin ilginç bir tespitte bulundu. Çalışmak için Almanya'ya gelen Türk ailelerinin anne ve babalarını getiremediğine dikkat çeken sosyolog, "Dolayısıyla burada büyüyen gençler dedesiz ve ninesiz yetiştiler. Bu da büyük bir eksiklik. Bu eksikliği telafi etmek mümkün değil." şeklinde konuştu. |
18.12.2010 |
Saraybosna kuşatması ‘sanal müze’de yayında |
Bosna’da 1992-1995 yıllarındaki toplumlararası çatışmalar sırasında 44 ay boyunca süren Saraybosna kuşatmasını görüntü ve bilgilerle anlatan “sanal müze”, internette ziyaretçilerini bekliyor. Fena ajansının haberine göre, projenin koordinatörü Selma Rizviç, “Saraybosna savaşının eşyaları” adlı projenin başkent Saraybosna’daki Tarih müzesinde sunulduğunu ve aynı konudaki kalıcı bir serginin de bulunacağını belirterek, bu projenin öneminin, tüm dünyadan internet kullanıcılarına Saraybosna kuşatması konusunda daha fazla ayrıntı öğrenme imkanı sağlaması olduğunun altını çizdi. 1500’ü çocuk yaklaşık 10 bin kişinin öldüğü kuşatmanın detaylarını İngiliz ve Boşnak dilinde anlatan internet sitesi, internet kullanıcılarına kuşatma sırasında günlük yaşamda kullanılan eşyaları tanıtarak Saraybosna halkının zorlu hayatını gözler önüne seriyor. İnternette ‘’http://h.etf.unsa.ba/srp’’ adresinde yer alan proje, Saraybosna Üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümü öğrencileri tarafından hayata geçirildi. |
18.12.2010 |
Herkes sorumlu davransın |
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, BDP milletvekillerinin TBMM’de kürsüden Kürtçe konuşmalarıyla ilgili sorumluluk çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Gül, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı ziyaret ederek Başkan Melih Gökçek’ten brifing aldı. Gül, BDP’li bazı milletvekillerinin TBMM kürsüsünden Kürtçe konuştuklarının ve bu konudaki tepkilerin olduğunun hatırlatılması üzerine, ‘’TBMM’nin çalışma tüzüğü vardır. Nasıl çalışılır, nasıl konuşulur, nedir bunlar gayet açık seçiktir. Bunların tersine iş yapmamak gerekir. Bunlar fayda getirmez’’ dedi. Bugün Türkiye’nin daha çok demokratikleştiğini, Türkiye’de herkesin birbirini daha çok anlamaya çalıştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, ‘’Eskiden farklılıklarımızı korkulacak bir şey gibi görürken şimdi farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeye başladığımız bir dönemde herkesin daha sorumlu, herkesin daha dikkatli hareket etmesi yolumuzu daha çok açar. Bu açıdan herkes Türkiye’de böyle büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket ederse daha çok faydalı olur kanaatindeyim’’ diye konuştu. |
18.12.2010 |
Meclis Başkanı da uyardı |
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de Devlet Personel Başkanlığının 50. kuruluş yıl dönümü sebebiyle düzenlenen yemekte BDP’yi uyardı. Şahin, bir soru üzerine Türkiye’nin aslında çok dilli bir ülke olduğunu ve bunu zenginlik olarak kabul ettiklerini, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Türkçe olduğunu söyledi. Bunun hem Anayasa’nın hem de Anayasa’ya bağlı olarak çıkan diğer yasaların bir gereği olduğunu ifade eden Şahin, şunları söyledi: ‘’Bu Anayasa ve yasalar yürürlükte kaldığı sürece herkes, özellikle milletin kendilerine temsil görevi verdiği kişiler bunlara uymak zorundadır. Aksi halde vatandaş bir suç işlediğinde ‘ben o yasayı tanımıyorum’ derse, yetkililer olarak ne cevap vereceğiz. Parlamentoda grubu bulunan bir siyasi partinin genel başkanı ‘Anayasa değişmese de yasalar değişmese de biz bunlara aykırı davranacağız’ diyorsa, ortada kendileri açısından çok ciddî bir sorun var demektir. Seçimlere doğru siyasî bir propaganda amaçlı çıkışlar olduğunu düşünüyoruz.’’ |
18.12.2010 |
Genelkurmay: Endişeyle izliyoruz |
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamada ise Türkiye Cumhuriyeti’nin, halk egemenliğine dayalı, kuruluş felsefesinin temelinde, ‘üniter devlet’ ve ‘ulus devlet’ olgusunun yer aldığı, demokratik bir yapı ve sağlam hukuki temeller üzerinde yükselerek bugünlere ulaştığı ifade edildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: ‘’Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilmeyecek hükümleri arasında yer alan 3’üncü maddesi; ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir’ hükmünü amirdir. Dil, kültür ve ülkü birliği, bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezleridir. Dil birliğinin olmaması durumunda bunun sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir. Son günlerde ‘dilimiz’ üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmaların, cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla götürülmeye çalışıldığı endişeyle izlenmektedir. Türk Silâhlı Kuvvetleri; devletin, Anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir.’’ |
18.12.2010 |
Darbe anayasası hâlâ değişmedi |
ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesi, “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin görülen dava ile ilgili olarak, “Hâlâ askeri cunta tarafından yazılmış anayasaya sahip bir ülkede, daha üç yıl önce, bu derece üst düzeyde askeri personelin yargılanması düşünülemezdi” yorumunda bulundu. Gazetenin internet sitesinde yer alan İstanbul mahreçli haberde, “ordu, medya, akademik çevre ve siyasetten ünlü isimlere yönelik toplu dâvâ açmaların Türkiye’de son iki yılda yaygın hale geldiği, çoğunluğu, Ergenekon olarak bilinen karanlık bir örgütün üyeleri olduğu iddia edilen kabaca 400 kişinin, AKP hükümetini devirme çabaları vermekle suçlandığı” belirtildi. “Türk kamuoyunun, bu tür dâvâlar konusunda bölünmüş durumda olduğunun” ifade edildiği haberde, “dâvâları destekleyenlerin, İslâm’ın kamu yaşamında daha fazla yer kaplamasını isteyen ve ekonomik açıdan yükselen Müslüman muhafazakarlar ile ordunun hükümet üzerindeki etkisinin azaltılmasını isteyen ordu karşıtları” olduğu kaydedildi. “Bu kesimlerin, Türkiye’nin geçmiş tarihinde yaşanan darbelere dikkati çektiğinin” belirtildiği haberde, “Eleştirenler açısından ise Balyoz Planı davası, ordu içinde, AKP’ye karşı dost olarak görülmeyen unsurların tasfiye edilmesine yönelik giderek daha açık hale gelen bir girişimi temsil ediyor. Muhalifleri, laikliğin katı biçimde yorumlanmasına bağlı kalan ve şu anki iktidarı tehdit olarak gören ordu mensupları ile eskiden iktidarda olan elitler oluşturuyor. Bu kesimler, davanın, AK Parti’ye muhalif duruş sergileyen isimlere karşı misillemede bulunma amacını güden siyasi bir hareket olduğunu söylüyor. Hükümet ise bu suçlamayı reddediyor” görüşü dile getirildi. |
18.12.2010 |
Hava ısınacak |
DEVLET Meteoroloji İşleri Genel Müdürü Mehmet Çağlar, hava sıcaklıklarının hafta başından itibaren artacağını bildirdi. Çağlar, yaptığı açıklamada, halen yurdun büyük bölümünde etkili olan soğuk ve yağışlı havanın, bugün akşam saatlerinden sonra yurdu terk edeceğini, batı bölgelerin ise Orta Akdeniz üzerinden gelen yeni bir ılık ve yağışlı havanın etkisine gireceğini söyledi. Mehmet Çağlar, bugün, yarın ile hafta başında beklenen hava durumuna ilişkin şunları söyledi: ‘’Yarın (bugün), Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, Doğu Akdeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülecek yağışlara ilave olarak, Marmara’nın batısı ve Kıyı Ege akşam saatlerinden sonra Orta Akdeniz’den gelen yeni bir ılık ve yağışlı havanın etkisine girecek. Rüzgâr, Marmara ve Kıyı Ege’de güney ve güneybatı yönlerden kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına şeklinde esecek. Pazar günü Marmara, Ege, Batı Karadeniz, İç Anadolu’nun batısı, Batı Akdeniz, Güneydoğu Anadolu’nun batısı ile Adana, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş, Elazığ ve Bingöl çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar yağmur ve sağanak şeklinde olacak. Hava sıcaklıklarının batı bölgelerimizden başlamak üzere ülke genelinde artarak, hafta başından itibaren Marmara, Kuzey Ege, Karadeniz, İç Anadolu ile Doğu Anadolu bölgelerinde mevsim normallerinin 6 ila 8, Güney Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 2 ila 4 derece üzerinde seyretmesi bekleniyor.’’ |
18.12.2010 |
“Sınav çetesi”ne dâvâ |
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, ALES, ÜDS ve KPDS’de kopya iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında 30 kişi hakkında, “Rüşvet alıp verdikleri”, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurdukları” gerekçeleriyle iddianame hazırladı. Memur Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Mehmet Cihan Kısa tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında bir sınav gözetmeninin de bulunduğu Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim Sınavı (ALES), Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) ve Kamu Personeli Dil Sınavı’nda (KPDS) kopya çekildiği iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 30 kişinin, “Rüşvet almak ve vermek”, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” ve “Görevi kötüye kullanmak” iddialarıyla cezalandırılmaları talep edildi. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamenin kabul edilmesi halinde, söz konusu kişilerin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. |
18.12.2010 |
Denizde can pazarı |
ANTALYA'DA fırtınaya yakalanan Bolivya bandıralı 5 bin 91 gros tonluk Sea Bright adlı kuru yük gemisi, şehir merkezindeki Yavuz Özcan Parkı kıyısındaki falez kayalıklarına çarparak yan yattı. Tarsus Limanı’ndan hareket eden ve Antalya Limanı’ndan alacağı çimento ile Mısır’a hareket edecek Bolivya bandıralı Agamar Denizcilik acentesine bağlı 18 personelin bulunduğu ‘’Seabright’’ adlı yük gemisi, Antalya kent merkezindeki Yavuz Özcan Parkı’nın alt kısmında kayalıklara çarparak yan yattı. Gemideki 18 personelden 17’si kurtarılırken, bir kişi kayboldu. Öte yandan, fırtınanın etkisiyle Kumluca ilçesine bağlı Adrasan koyunda da Bolivya bandıralı bir kuru yük gemisi karaya oturdu. Gemideki 1’ i Türk 8 ‘i Suriyeli 9 mürettebat sahil güvenliğe ait iki helikopter tarafından alınarak karaya çıkarıldı. Antalya Körfezi’ndeki şiddetli fırtınadan korunmak üzere çok sayıda yük gemisinin Antalya Limanı ile küçük koylara sığındıkları, Antalya Limanı’nda yeni bir geminin girebileceği yer kalmadığı bildirildi. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı Antalya Bölge Müdürü Caner Arseven, Antalya’da karaya oturan geminin iki gün önce uyarıldığını bildirdi. |
18.12.2010 |
Vali yardımcısı gözaltına alındı |
KAYSERİ Şeker Fabrikalarında yolsuzluk yapıldığı iddialarıyla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında Antalya Vali Yardımcısı A.Y.E. ile bir hostes gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, Ankara Özel Yetkili Savcısının Kayseri Şeker Fabrikası ile ilgili yürütüğü soruşturma kapsamında, daha önce Kayseri’de vali yardımcısı olarak görev yapan ve halen Antalya Vali Yardımcısı olarak görev yapan Ali Yener Elçin, dün sabah izinli olarak geldiği Kayseri’de Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğüne getirildi. Halen Ankara’da tutuklu olan Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık’la olan ilişkileri sebebiyle gözaltına alındığı öğrenilen Ali Yener Elçin, işlemlerin ardından Ankara’ya götürüldü. |
18.12.2010 |
Ehlibeyt sevgisi ile Kerbelâ acısını sahipleniyoruz |
Ankara Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Onat, Anadolu insanının, Hz. Muhammed (asm) ve ehlibeyt sevgisi dolayısıyla Kerbelâ olayının acısını sahiplendiğini söyledi. Prof. Dr. Onat, yaptığı açıklamada, Muharrem ayının 10. gününde Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesini, ‘’insanlık tarihinin en acı olaylarından biri’’ olarak değerlendirerek, Hz. Hüseyin’in, Kûfelilerin daveti üzerine buraya gittiğini ancak kendisine sahip çıkılmaması sebebiyle katledildiğini vurguladı. Emevi iktidarının hırsı sebebiyle, Hz. Hüseyin ile aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 72 kişinin Kerbelâ’da şehit edildiğini anlatan Onat, ‘’İktidar hırsı insanın gözünü bürüdüğünde insanlık ve duygular kalmaz. Kerbelâ bunun en güzel örneğidir’’ diye konuştu. Kerbelâ olayının, Türklerin Müslümanlığı kabul etmesinden önce gerçekleştiğine, olayın faillerinin de mağdurlarının da Araplar olduğuna işaret eden Onat, ancak Anadolu insanının, Hz. Muhammed ve ehlibeyt sevgisi dolayısıyla bu acıyı sahiplendiğini söyledi.Türklerin, Kerbelâ hadisesini asla onaylamadığını vurgulayan Onat, Kerbelâ’nın, Alevisi ve Sünnisi ile herkesin hassasiyet gösterdiği bir konu olduğunu söyledi. Anadolu’da hiçbir çocuğa ‘’Yezid’’ ve ‘’Muaviye’’ adının verilmediğine dikkati çeken Onat, bunun da ‘’Anadolu insanının kendine özgü naif din anlayışıyla peygamber ve soyuna duyduğu kalbi sevgiden kaynaklandığını’’ vurguladı. |
18.12.2010 |
MİLLET KÜRSÜSÜ |
Silifke Mal Müdürlüğünde Milli Emlak Uzman Yardımcısı olarak görev yapıyorum. Memurluk yasasında taşra uzmanı olarak adlandırılmaktayız. Fakat bu konuma KPSS sınavından iyi bir puan, kurum sınavı ve mülakattan iyi derece alarak geldik. Merkez uzman yardımcıları da eğer araştırırsanız aynı koşullardan geçmişlerdir. Göreve devam etme durumları da eşittir. 3 yıl yardımcılık, yeterlilik tezi ve sınavı. Bu koşullardan hem merkezi uzmanlar hem de taşra uzmanları geçmektedir. Sınav zorluklarına gelince 2009 Mart milli emlak uzman yardımcılığı sınavını 300 kişiden 15 kişi kazanmıştır. Yani zamana göre zorluklar yer değiştirebilir. Hükümetimiz merkezi uzmanların maaşını 3 bin TL’de eşitlerken, taşrayı tamamen gözardı etmiştir. Tabii olarak aynı koşullardan geçen taşranın büyük tepkisini almıştır. Amaç uzmanların ordan oraya geçişini engellemekse bu tasarı başarılı olamayacaktır. Bu sefer de taşra uzmanları maaşı daha iyi olan merkezi uzmanlıklara doğru kayacaktır. Yine devletimiz zarar edecektir. Verilen eğitimler bunların masrafları düşünüldüğünde külfet büyüktür. Bunun yerine merkezi 3 bine eşitlerken, taşra uzmanlıklarınında maaşları buna yakın düzeltilirse barışın sağlanacağı kanaatindeyim. Taşrayı arkasına almayan merkezi uzmanlar başarılı olamayacaktır. Teşekkürler Umut Türkmenilli |
18.12.2010 |
Mevlânâ buluşturdu |
ÖLÜMÜ sevgiliye (Allah’a) kavuşmak olarak gören Mevlana’nın hayata gözlerini yumduğu 17 Aralık, ‘’Şeb-i Arus’’, yani ‘’Düğün Gecesi’’ olarak adlandırılıyor.Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin yüz yıllar öncesinden yaptığı ‘’Gel ne olursan ol yine gel’’ çağrısı, günümüzde de etkisini sürdürüyor. Bugün kitapları ve hakkında yazılan eserleri birçok dile çevrilen, verdiği mesajları ile farklı dine mensup insanları bir araya getiren Mevlana, her yıl Aralık ayında düzenlenen anma törenlerinde dünyanın dört bir tarafından gelen farklı din, dil, ırk ve mezhepteki insanlar tarafından anılıyor. Türk ve İslam aleminin yetiştirdiği en büyük mutasavvıflardan Mevlana Celaleddin Rumi, 737. ölüm yıl dönümünde şiir, sema ve müzikle harmanlanmış ‘’Şeb-i Arus’’ töreninde, insanları bir araya getirmeye devam ediyor. Bugün farklı dillere çevrilmiş birçok eseri bulunan Mevlana, her yıl Aralık ayında düzenlenen programlarda, çeşitli etkinliklerle anılıyor. Etkinliklerin en önemli unsurunu ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu semazenlerinin sunduğu sema gösterileri oluşturuyor. Bu yıl düzenlenen Mevlana’nın 737. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri kapsamında dün erçekleştirildi. Şeb-i Arus töreni de devletin zirvesini Konya’da buluştu. Törenlere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çok sayıda Bakan ve Büyükelçi katıldı. |
18.12.2010 |
Japonlar Risale-i Nur’u kendilerine yakın buluyor |
Emre Ayhan kimdir? 1981 Erzurum doğumlu. Lisans eğitimimi İnönü Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. Şu an Nagoya’da (Japonya’nın 3. büyük ve aynı zamanda Türk vatandaşlarımızın en yoğun olarak yaşadığı şehir) bulunan Nagoya Institute of Technology de (Japan) yüksek lisans öğrencisi.
Japonya’ya ilk ne zaman ve hangi sebeple gittiniz?
3 yıl önce ihtisas için Japonya’ya geldim.
Japonya’da Risale-i Nur hizmetleri tam olarak hangi tarihte ve kimler tarafından başlatıldı?
Malumunuz Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri daha hayattayken bizzat kendisi 400 merkeze (55’i yurt dışı olmak üzere) Risale-i Nur Külliyatını göndermiştir. Bu merkezlerden birisi de Japonya’dır. Varislerinden merhum Bayram Yüksel ağabeyin Kore harbine iştirakleri vesilesiyle Bediüzzaman hazretleri altı eserini, Eski Said döneminde İstanbul'dan arkadaşı olan Japon başkumandanına hediye olarak gönderir. Fakat bu zat (intihar ederek) öldüğü için, eserler kendisine ulaşmaz. Bayram ağabey de eserleri Kazan Türklerinin vücuda getirdikleri caminin külliyesine teslim eder. Yani diyebiliriz ki, Japonya hizmetleri bizzat Üstad Bediüzzaman Said Nursî hazretleri tarafından 1951 yılında merhum Bayram Yüksel Ağabey vasıtasıyla başlatılmıştır.
Japonların Risale-i Nur’a ilgisi nasıl?
Amerika ve Japonya gibi ülkelerde insanlara ulaşmak, boş vakitlerini bulmak hakikaten zor oluyor. Bir Japonla arkadaş olup samimi olmadan kendisine bir kitap vermeniz uygun bir yaklaşım değil. Türkiye’de nasıl Risale-i Nurları ilk defa eline alan bir kişi anlamakta bazı zorluklar yaşıyorsa, Japonya’da da bu durum aynı. Ama beraber okuyup müzakere edince hayret ve hayranlıklarını ifade ediyorlar. İslâmiyeti anlamakta Risale-i Nur metodunun Japonlar için son derece muvafık olduğunu belirtiyorlar.
Kültür farklılıkları muhakkak olacaktır ama Japon Müslümanlar ile yöremiz Müslümanları arasında açıkça görülebilen fark var mıdır?
Japonlar bir Müslüman’ın, vasıflarının da Müslüman olmasını bekliyorlar. Namazsız, oruçsuz, içki içen, yalan söyleyen Müslüman görünce ikilemde kalıyorlar. Japonlar şuurlu bir şekilde İslâmiyeti kabul ettiklerinde sıkı sıkıya yapışıyor ve vecibeleri hassasiyetle yerine getiriyorlar.
Hep merak etmişimdir, bedenen 'cüce' olan Japon halkını çalışma alanında yüceleştiren sır sizce nedir?
Her millette vatanı ve milleti uğruna gayret eden, fedakârlıkta bulunan fertler olsa da bunların sayısı sınırlıdır. Japonya’ya baktığınızda ise, bunun halkın geneline yayıldığını görürsünüz. Yere çöp atmazlar, sigara izmaritlerini bile yanlarında taşıdıkları kül tablalarına koyarlar. İsraftan kaçarlar; bir pirinç tanesinin bile israf edilmesinin Allah’ı kızdıracağını çocuklarına öğretirler. İlkokuldan itibaren çocuklarına milli şuuru aşılarlar. Biz çocuklarımıza dünyada eşi olmayan Çanakkale’yi anlatmayı ihmal ederiz ama Japonlar çocuklarına Hiroşima ve Nagazaki’yi anlatmayı ihmal etmezler. Kısacası İslâmiyet’in sosyal hayata bakan yönlerini (temizlik, yalan söylememek, ticarette sadakat, iktisat, ebeveyne saygı, adab-ı muaşerete hassasiyet) tatbik ettikleri için maddeten de terakki etmişler. Bediüzzaman Hazretleri de, 'fen ve medeniyeti alma' noktasında bu milleti örnek almamızı tavsiye ediyor.
Şu an Japonya’da Risâle-i Nur hizmetler nasıl?
Japonya’daki hizmetlerimizi şöyle özetlersek;
Japonlarla, Japonca ders Türklerle, Türkçe ders Sair ülkelerden olan Müslümanlarla İngilizce ders Kur’ân-ı Kerim ve tecvid öğretimi Risâle-i Nurlar’ın Japonca’ya tercümesi Camilerde çocuklarla ders Cemaatten arkadaşlarımızın vücuda getirdiği Helâl Market’in üst katında bayanların çalışmaları Ev ve iş yeri dersleri
Tokyo Camii’ne gelen Japonlarla âlâkadar olma
Japonya’da eğitimlerini sürdürmek isteyenlere nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?
Bütün Müslümanlar özellikle yurtdışında yaşayanlar İslâm’ı temsil ettikleri için, her hallerine dikkat etmeleri gerekiyor. Allah korusun bizim bazı kusurlarımız İslâm’a hamledilebilir. Ayrıca İslâmiyeti bizim vesilemizle öğrenen insanlar, biz ne kadar biliyor ve yaşıyorsak, onlar da aynı şekilde devam ediyor. Bu noktadan yurtdışında neresi olursa olsun İslamî bilgilerimizi (Kur’ân-ı Kerim, fıkıh, hadis vs.) pekiştirerek gitmek lazım. Bir memlekette tebliğ ve irşada bulunmak isteyen kişi o memleketi ve oranın insanlarını sevebilmesi gerekir. Japonya’da Türkiye ve Avrupa’dan çok farklı bir kültüre sahip. Gelmeden önce Japonya hakkında malûmat edinerek gelmelerini tavsiye ederim.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Osmanlı, son dönemlerinde bile Uzak Doğuya lakayt kalmamış, Japonya’ya ve Filipinler’e heyetler göndermiştir. Malûmunuz Abdulhamid Han Japonya’ya 650 kişiden müteşekkil Ertuğrul fırkateynini göndermiş. Bu fırkateyn Japonya’da üç ay kaldıktan sonra geri dönüşte batmıştır. Bugün Japonya’da 500’den fazla şehidimiz medfun bulunmaktadır. Japonya’da hemen her İslâm ülkesinden Müslüman öğrenciler var. Burası doğunun Amerikası gibi. Fakat Türkiye’den çok az öğrenci var. Eğitim gibi vesileleri kullanarak buradaki insanlara da İslâm nurunu ulaştırmak vazife miz diye düşünüyorum. Mehmet Akif’in ifadesiyle; “Müslümanlık sanırım parlayacaktır orada sade, Osmanlıların gayreti lazım arada.”
Teşekkürler… Ben de teşekkür ederim.
Ishikawa San nasıl Nasreddin oldu?
-Risâle-i Nurlar sayesinde İslamiyet ile şereflenen kişiler var mı? Bahseder misiniz?
Evet, Müslüman olan Japonlar var. Meselâ Ishikawa San’ı (san-Japonca bey demek) anlatayım. 2 sene kadar önce İslâmiyeti araştırmak üzere Nagoya Camiine gider ve Suriyeli Muhammed ağabeyimizle tanışır. Muhammed ağabey de kendisini bizimle tanıştırdı. Ishikawa San üç hafta sohbetlerimize devam ettikten sonra dördüncü hafta İslâmiyetle şereflendi ve Nasreddin ismini aldı. Nasreddin Hoca’nın Japonca’ya tercüme edilmiş fıkraları var. Kendisi de bu fıkralar vesilesiyle Nasreddin Hoca’ya muhabbet beslemiş. Farklı isimler de tavsiye ettiysek de Nasreddin ismini almak istedi. Nasreddin ağabey Müslüman olduktan sekiz ay sonra hacca da gitti. Geçen sene Kadir gecesinden bir gün önce de eşi Müslüman oldu. Yaklaşık bir sene önce Hoca Nasreddin isimli içkisiz bir restoran açtı. Japonya da içkisiz restoran bulmak imkânsızdır (sair Müslümanların restoranları dâhil). Bu Ramazanda da Ramazan ayı vesilesiyle gündüzleri restoranını açmadı. Nasreddin ağabey misalinde olduğu gibi, Japonlar şuurlu bir şekilde İslaâmiyeti kabul ettiklerinde sıkı sıkıya yapışıyorlar ve vecibeleri hassasiyetle yerine getiriyorlar.
MUHAMMED ZORLU |
18.12.2010 |