ettikleri hâlde; ehl-i nifak ve ehl-i dalâlet, meşreblerine
        
        
          zıd olduğu hâlde, ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde et-
        
        
          mek için ittifak ediyorlar, yüzde on iken, doksan ehl-i ha-
        
        
          kikati mağlûp ediyorlar.
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          94
        
        
          ·
        
        
          AzizKardeşlerim!
        
        
          Bu dakikada, Hüsrev, rüştü, re’fet, Isparta’nın Hafız
        
        
          Ali’si askerlikten ne vakit geleceklerini merak ediyorum.
        
        
          Hususan “Hüsrev’in kalemi ne vakit
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un fati-
        
        
          hâne intişarına kavuşacak?” diye bilmek istiyorum. on-
        
        
          lara da selâmımı tebliğ ediniz. Şimdi, bundan on dakika
        
        
          evvel, cesurca, fakat kalemsiz iki adam,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          da-
        
        
          iresine biri birisini getirdi. onlara dedim ki: “
        
        
          Bu dairenin
        
        
          verdiği büyük neticelere mukabil, sarsılmaz bir sadâkat
        
        
          ve kırılmaz bir metânet ister.
        
        
          Isparta kahramanlarının
        
        
          gösterdikleri harikalar ve cihanpesendâne hidemat-ı nu-
        
        
          riyenin esası; harika sadâkatleri ve fevkalâde metânetle-
        
        
          ridir.
        
        
          Bu metânetin birinci sebebi kuvvet-i imaniye ve ih-
        
        
          lâs hasletidir, ikinci sebebi cesaret-i fıtriyedir.”
        
        
          onlara dedim: “sizler cesaretle ve efelikle tanınmış-
        
        
          sınız ve dünyaya ait ehemmiyetsiz şeyler için fedakârlık
        
        
          gösterirsiniz; elbette
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un kudsî hizmetinde ve
        
        
          cihana değer uhrevî neticelerine mukabil, merdâne ve
        
        
          fedakârâne cesaret ve metanet gösterip sadâkatinizi mu-
        
        
          hafaza edersiniz” dedim. onlar da tam kabul ettiler.
        
        
          ì@í
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, saygın.
        
        
          
            cesaret-i fıtriye:
          
        
        
          yaratılıştan ge-
        
        
          len cesurluk, yiğitlik.
        
        
          
            cihanpesendâne:
          
        
        
          kâinat, cihan
        
        
          beğenircesine.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            ehemmiyetsiz:
          
        
        
          önemsiz.
        
        
          
            ehl-i dalâlet:
          
        
        
          dalâlet ehli; yoldan
        
        
          çıkanlar, azgın ve sapkın kimse-
        
        
          ler.
        
        
          
            ehl-i hakikat:
          
        
        
          hakikati arzula-
        
        
          yanlar, gerçeği bulup onun peşin-
        
        
          den gidenler; Allah adamı.
        
        
          
            ehl-i nifak:
          
        
        
          iki yüzlü kimseler,
        
        
          münafıklar, ara bozucular.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            fatihane:
          
        
        
          fethederek, fatihçe.
        
        
          
            fedakâr:
          
        
        
          kendini veya şahsî
        
        
          menfaatlerini hiçe sayan, fe-
        
        
          da eden.
        
        
          
            fedakârane:
          
        
        
          fedakârca, feda-
        
        
          kârlıkla.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            harika:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            haslet:
          
        
        
          güzel huy, iyi özellik.
        
        
          
            hidemat-ı nuriye:
          
        
        
          Risâle-i
        
        
          Nur hizmetleri.
        
        
          
            hususan:
          
        
        
          bilhassa, özellikle.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli
        
        
          başka bir karşılık beklemek-
        
        
          sizin, sırf Allah rızası için yap-
        
        
          ma.
        
        
          
            intişar:
          
        
        
          yayılma, yaygınlaş-
        
        
          ma, neşrolunma.
        
        
          
            ittifak:
          
        
        
          birleşme, fikir birliği
        
        
          etme.
        
        
          
            kudsî:
          
        
        
          mukaddes, yüce.
        
        
          
            kuvvet-i imaniye:
          
        
        
          iman kuv-
        
        
          veti.
        
        
          
            mağlup:
          
        
        
          yenilme, kendisine
        
        
          galip gelinmiş.
        
        
          
            merdane:
          
        
        
          mertçesine.
        
        
          
            meşrep:
          
        
        
          gidiş, hareket tarzı,
        
        
          tavır, tutum, meslek.
        
        
          
            metanet:
          
        
        
          metin olma, daya-
        
        
          nıklılık, sağlamlık.
        
        
          
            muhafaza:
          
        
        
          koruma.
        
        
          
            mukabil:
          
        
        
          karşılık.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            sadâkat:
          
        
        
          bağlılık, doğruluk.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, sela-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            tebliğ:
          
        
        
          ulaştırmak, bildirmek.
        
        
          
            uhrevî:
          
        
        
          ahirete dair, ahirete
        
        
          ait.
        
        
          
            | 198 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası