bu mübarek Şuhur-i selâsede rica ediyorum. Her birisi-
        
        
          ne birer birer selâm ve dâreynde selâmetlerine dua edi-
        
        
          yoruz.
        
        
          
            Said Nursî
          
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          99
        
        
          ·
        
        
          [Bu mektup gayet ehemmiyetlidir.]
        
        
          Aziz, SıddıkKardeşlerim!
        
        
          Bugünlerde,
        
        
          Kur’ân-ı Hakîm’in nazarında imandan
        
        
          sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esas-
        
        
          larını düşündüm.
        
        
          Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinâb etmek; ve
        
        
          amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazan-
        
        
          maktır.
        
        
          Her zaman def-i şer celb-i nef’a racih olmakla bera-
        
        
          ber, bu tahribat ve sefahat ve câzibedar hevesat za-
        
        
          manında, bu takva olan def-i mefasit ve terk-i kebair üs-
        
        
          sülesas olup, büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş.
        
        
          Bu zamanda, tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği
        
        
          için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını
        
        
          yapan, kebireleri işlemeyen kurtulur. Böyle kebair-i azî-
        
        
          me içinde, amel-i salihin ihlâsla muvaffakıyeti pek azdır.
        
        
          Hem, az bir amel-i salih, bu ağır şerait içinde çok hük-
        
        
          mündedir. Hem, takva içinde bir nevi amel-i salih var.
        
        
          Çünkü, bir haramın terki vaciptir; bir vacibi işlemek çok
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 205 |
          
        
        
          
            kebire:
          
        
        
          büyük günah.
        
        
          
            kesb:
          
        
        
          kazanma.
        
        
          
            Kur’ân-ı hakîm:
          
        
        
          her ayet ve su-
        
        
          resinde sayısız hikmet ve fayda-
        
        
          lar bulunan Kur’ân.
        
        
          
            menfi:
          
        
        
          olumsuz, müspet olma-
        
        
          yan.
        
        
          
            menhiyat:
          
        
        
          şer’an haram edilem-
        
        
          ler, yasak olanlar.
        
        
          
            muvaffakıyet:
          
        
        
          başarma, başarılı
        
        
          olma.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, nezdinde.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            racih:
          
        
        
          daha daha üstün, önce, di-
        
        
          ğerinden üstün.
        
        
          
            rüçhaniyet:
          
        
        
          üstün olma hâli, üs-
        
        
          tün olmaklık.
        
        
          
            sefahet:
          
        
        
          zevk, eğlence ve yasak
        
        
          şeylere düşkünlük, sefihlik.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selamet ve
        
        
          esenlik dileme.
        
        
          
            selâmet:
          
        
        
          salimlik, eminlik, kurtu-
        
        
          luş, korku ve endişeden uzak ol-
        
        
          ma.
        
        
          
            sıddık:
          
        
        
          çok doğru, dürüst, hakkı
        
        
          ve hakikati tereddütsüz kabulle-
        
        
          nen.
        
        
          
            şerait:
          
        
        
          şartlar.
        
        
          
            Şuhur-i selâse:
          
        
        
          Üç Aylar; Recep,
        
        
          Şaban ve Ramazan.
        
        
          
            tahribat:
          
        
        
          tahripler, yıkıp bozma-
        
        
          lar.
        
        
          
            takva:
          
        
        
          Allah korkusuyla dinin ya-
        
        
          sak ettiği şeylerden kaçınma, Al-
        
        
          lah’ın emirlerini tutup azabından
        
        
          korunma.
        
        
          
            terk-i kebair:
          
        
        
          büyük günahları iş-
        
        
          lemekten kaçınma.
        
        
          
            üssülesas:
          
        
        
          hakikî sağlam temel.
        
        
          
            vacip:
          
        
        
          dinî bakımdan yapılması
        
        
          şart olan, kesinlik bakımından
        
        
          farzdan sonra gelen.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          çok, fazla.
        
        
          
            amel-i salih:
          
        
        
          Allah rızasına
        
        
          uygun hayırlı iş, dine uygun
        
        
          hareket, davranış.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, say-
        
        
          gın.
        
        
          
            cazibedar:
          
        
        
          çekici, cazibeli.
        
        
          
            celb-i nef:
          
        
        
          faydalı olanları
        
        
          kendi etrafına çekmek, men-
        
        
          faati elde etme.
        
        
          
            cereyan:
          
        
        
          akım, fikir, sanat ve-
        
        
          ya siyaset hareketi.
        
        
          
            dâreyn:
          
        
        
          her iki dünya, dünya
        
        
          ve ahiret.
        
        
          
            def-i mefasit:
          
        
        
          bozgunculuk
        
        
          yapacak fiil ve sözlerden çe-
        
        
          kinmek; fesatlıkları defetmek.
        
        
          
            def-i şer:
          
        
        
          zararlıları, kötülük-
        
        
          leri defetmek, kötülüğe mâni
        
        
          olma.
        
        
          
            dehşet:
          
        
        
          büyük tehlike karşı-
        
        
          sında korkma ve şaşırıp kal-
        
        
          ma.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece.
        
        
          
            haram:
          
        
        
          İslâmiyetçe yasakla-
        
        
          nan işler.
        
        
          
            hayrat:
          
        
        
          hayırlar, sevap ka-
        
        
          zanmak amacıyla Allah rızası
        
        
          için yapılan iyilikler.
        
        
          
            hevesat:
          
        
        
          hevesler.
        
        
          
            hükmünde:
          
        
        
          değerinde, yerin-
        
        
          de.
        
        
          
            içtinap:
          
        
        
          çekinme, sakınma,
        
        
          uzak durma.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli
        
        
          başka bir karşılık beklemek-
        
        
          sizin, sırf Allah rızası için yap-
        
        
          ma.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanç, itikat.
        
        
          
            kebair-i azîme:
          
        
        
          büyük gü-
        
        
          nahlar.