Hem her iki said’in iştirakıyla, birtek ramazanda iki
        
        
          hilâl ortasında telif edilen ve kendi kendine ihtiyarım ha-
        
        
          ricinde bir derece manzum şeklini alan ve
        
        
          İşaratü’l-İ’caz
        
        
          kıt’asında ve elli altmış sahife bulunan türkçe olarak
        
        
          Le-
        
        
          maat
        
        
          namındaki risale dahi
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a girebilir. Ma-
        
        
          atteessüf, bir nüsha elde edemedim. Herkesin hoşuna
        
        
          gittiği için, matbu nüshaları kalmamış.
        
        
          Hem, eski said’in ilm-i mantık noktasında bir şaheser
        
        
          hükmünde bulunan gayr-i matbu
        
        
          Ta’likat’
        
        
          tan süzülen
        
        
          i’cazlı bir icaz-ı harikada müdakkik ulemaları hayret ve
        
        
          tahsinle dikkate sevk eden matbu
        
        
          Kızıl İcaz
        
        
          namındaki ri-
        
        
          sale-i mantıkiye
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’la bağlanmasına ve şakirtle-
        
        
          rinin âlimler kısmının nazarına göstermek lâyık gördüm.
        
        
          Fakat, çok derindir. Bugünlerde, Feyzi’ye bir parça ders
        
        
          verdim. Belki bir zaman Feyzi kendisi, başkasının da an-
        
        
          laması için dersini türkçe kaleme alacak…
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          90
        
        
          ·
        
        
          Aziz, SıddıkKardeşlerim!
        
        
          Bugünlerde, risale-i nur talebeleri hesabına gayet
        
        
          ehemmiyetli, endişeli bir sual-i manevî kalbime ihtar edil-
        
        
          di. sonra anladım ki, ekser risale-i nur talebelerinin li-
        
        
          san-ı hâlleri bu suali soruyor ve soracaklar. Birden bir ce-
        
        
          vap hatıra geldi. Feyzi’ye söyledim. dedi: “Hiç olmazsa
        
        
          icmalen kaydedilsin.”
        
        
          
            âlim:
          
        
        
          ilim ile uğraşan, ilim adamı.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, saygın.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            ekser:
          
        
        
          çoğunluk.
        
        
          
            endişeli:
          
        
        
          telaşlı, sıkıntılı.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          oldukça, son derece.
        
        
          
            gayr-i matbu:
          
        
        
          matbu olmayan,
        
        
          basılmamış.
        
        
          
            hariç:
          
        
        
          dışarı.
        
        
          
            hesabına:
          
        
        
          namına, adına.
        
        
          
            hilâl:
          
        
        
          yeni ay.
        
        
          
            hükmünde:
          
        
        
          değerinde, yerinde.
        
        
          
            i’caz:
          
        
        
          mu’cizelik, insanların ben-
        
        
          zerini yapmaktan âciz kaldıkları
        
        
          şeyi yapmak.
        
        
          
            icaz-ı harika:
          
        
        
          olağanüstü bir şe-
        
        
          kilde az sözle çok şey ifade etme,
        
        
          veciz olma.
        
        
          
            icmalen:
          
        
        
          kısaca, özet olarak.
        
        
          
            ihtar edilme:
          
        
        
          uyarılma.
        
        
          
            ihtiyâr:
          
        
        
          irade, tercih; kendi istek
        
        
          ve arzularına göre hareket et-
        
        
          me.
        
        
          
            ilm-i mantık:
          
        
        
          mantık ilmi,
        
        
          doğru muhakeme ve doğru
        
        
          düşüncenin esaslarını ve ka-
        
        
          idelerini konu alan ilim.
        
        
          
            iştirak:
          
        
        
          katılma.
        
        
          
            kıt’a:
          
        
        
          parça, cüz.
        
        
          
            lisan-ı hâl
          
        
        
          
            maatteessüf:
          
        
        
          ne yazık ki,
        
        
          üzülerek belirteyim ki.
        
        
          
            manzum:
          
        
        
          vezinli, kafiyeli söz,
        
        
          nazım olarak yazılmış eser.
        
        
          
            matbu:
          
        
        
          tab edilmiş, basılmış.
        
        
          
            müdakkik:
          
        
        
          tetkik eden, ince-
        
        
          den inceye araştıran.
        
        
          
            nam:
          
        
        
          ad.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, dikkat.
        
        
          
            nüsha:
          
        
        
          birbirinin aynı olan
        
        
          yazılı metinlerden her biri.
        
        
          
            risale-i mantıkiye:
          
        
        
          mantık ri-
        
        
          salesi, mantıkla ilgili risale.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            sahife:
          
        
        
          sayfa.
        
        
          
            sevk:
          
        
        
          yöneltme.
        
        
          
            sıddık:
          
        
        
          dost, samimî arkadaş.
        
        
          
            sua:
          
        
        
          ışık huzmesi.
        
        
          
            sual-i manevî:
          
        
        
          bizzat sorul-
        
        
          mamış, ancak akla gelmiş
        
        
          olan. soru.
        
        
          
            şaheser:
          
        
        
          üstün eser, çok üs-
        
        
          tün değerde ve güzellikteki
        
        
          eser.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            tahsin:
          
        
        
          beğenme, güzel bul-
        
        
          ma.
        
        
          
            telif:
          
        
        
          kitap yazma, eser orta-
        
        
          ya koyma.
        
        
          
            ulema:
          
        
        
          âlimler, bilginler, ilim
        
        
          sahipleri.
        
        
          
            | 192 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası