Risale-i Nur
        
        
          ’un bir kahramanı olan tahirî’nin eniştesi ve
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un saff-ı evvelinde ve şakirtlerinin başında
        
        
          bir zaman nazırlık vazifesini gören ve şimdiye kadar da
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          hakkında kalbini bozmayan büyük Hafız
        
        
          zühtü’nün samimî kemal-i sadâkat ve ihlâsı gösteren
        
        
          mektubuyla ve Hulûsî-i salis Abdullah Çavuşun hâşiye-
        
        
          sinde tasdikle, bu eski ve yeni gayyur kardeşimiz Büyük
        
        
          zühtü, resmiyete bakmayarak,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un mühim
        
        
          vazifelerinden olan masumlara kur’ân dersini vermekle
        
        
          gösterildi ki, merhum zühtü Bedevi yerine, bu Büyük
        
        
          zühtü’yü yeni veriyor. Ve Atıf’ın tevakkufu yerine, bu
        
        
          müdakkik ve muktedir ve hatip Büyük Hafız zühtü’yü fa-
        
        
          aliyete getirdi. Cenab-ı Hakka şükrediyoruz. Bugünden
        
        
          itibaren,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un has şakirtleri içinde şirket-i ma-
        
        
          neviye-i nuriyeden hissedar olmasını ve ismiyle duaya
        
        
          girdiğini selâmımla beraber tebliğ ediniz.
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          166
        
        
          ·
        
        
          
            (1)
          
        
        
          /
        
        
          ¬p
        
        
          F=É n
        
        
          ªr
        
        
          ©n
        
        
          f '
        
        
          ¤n
        
        
          Y ! o
        
        
          ór
        
        
          ª n
        
        
          ër
        
        
          dn
        
        
          G @ p
        
        
          º«/
        
        
          Ms
        
        
          ôdG p
        
        
          ¢'
        
        
          ªr
        
        
          M s
        
        
          ôdG $G p
        
        
          º``````````r
        
        
          °ùp
        
        
          H
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un silsile-i keramatından
        
        
          Mu’cizat-ı Ah-
        
        
          mediye
        
        
          ve kerametli Yirmi dokuzuncu söz ve
        
        
          İşaratü’l-
        
        
          İ’caz’
        
        
          ın himayetkârâne ve mu’cizâne yeni bir kerametle-
        
        
          ri şudur ki: Bu ramazan-ı şerifin başında doktorun ihba-
        
        
          rıyla ve kuvvetli emarelerin delâletiyle ve birden hararet
        
        
          
            delâlet:
          
        
        
          delil olma, gösterme.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            emare:
          
        
        
          alâmet, belirti, nişan.
        
        
          
            gayyur:
          
        
        
          çok gayretli, çok çalış-
        
        
          kan.
        
        
          
            hararet:
          
        
        
          sıcaklık.
        
        
          
            has:
          
        
        
          ileri gelen, seçkin olan.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            hatip:
          
        
        
          hitap eden, topluluğa karşı
        
        
          konuşan.
        
        
          
            himayetkârane:
          
        
        
          korumaya çalı-
        
        
          şarak.
        
        
          
            hissedar:
          
        
        
          hisse sâhibi, hissesi
        
        
          olan.
        
        
          
            hulûsi-i salis:
          
        
        
          üçüncü Hulûsî.
        
        
          
            ihbar:
          
        
        
          haber verme, bildirme.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli başka
        
        
          bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
        
        
          lah rızası için yapma.
        
        
          
            kemal-i sadakat:
          
        
        
          sadakatın son
        
        
          derecesi, tam bağlılık, kusursuz
        
        
          sadakat.
        
        
          
            keramet:
          
        
        
          Allah’ın velî kullarında
        
        
          görülen olağanüstü hâller veya
        
        
          tabiatüstü hâdiseler.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız, saf, te-
        
        
          miz.
        
        
          
            merhum:
          
        
        
          rahmete kavuşmuş, öl-
        
        
          müş, ölü.
        
        
          
            mu’ciz-âne:
          
        
        
          mu’cizeli bir şekilde.
        
        
          
            mu’cizat-ı ahmediye:
          
        
        
          Peygam-
        
        
          ber Efendimizin (asm) gösterdiği
        
        
          mu’cizeleri anlatan On Dokuzun-
        
        
          cu Mektup risalesi.
        
        
          
            muktedir:
          
        
        
          iktidarlı, gücü yeten.
        
        
          
            müdakkik:
          
        
        
          tetkik eden, ince-
        
        
          den inceye araştıran.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli, ehemmiyet-
        
        
          li.
        
        
          
            nazır:
          
        
        
          vekil, bakan.
        
        
          
            ramazan-ı şerif:
          
        
        
          mübarek,
        
        
          şerefli ramazan ayı.
        
        
          
            resmiyet:
          
        
        
          resmîlik, resmî ol-
        
        
          ma hâli.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            saff-ı evvel:
          
        
        
          birinci saf.
        
        
          
            samimî:
          
        
        
          içten, candan, gönül-
        
        
          den.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, sela-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            silsile-i keramat:
          
        
        
          kerametler
        
        
          silsilesi, kerametlerin zincirle-
        
        
          me birbirini takibi.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            şirket-i maneviye-i nuriye:
          
        
        
          Risale-i Nur’un manevî ortak-
        
        
          lığı.
        
        
          
            şükür:
          
        
        
          Allah’ın nimetlerine
        
        
          karşı memnunluk gösterme,
        
        
          gerek dil ile gerekse hal ile
        
        
          Allah’ı hamd etme.
        
        
          
            tasdik:
          
        
        
          doğrulama, onayla-
        
        
          ma.
        
        
          
            tebliğ:
          
        
        
          ulaştırmak, bildirmek.
        
        
          
            tevakkuf:
          
        
        
          duraklama, durma.
        
        
          
            vazife:
          
        
        
          görev.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. • Nimetlerinden dolayı Allah’a hamd olsun.
        
        
          
            | 388 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası