Beşincisi:
        
        
          geçendeki ramazandaki hastalık gibi, bu
        
        
          hastalık dahi, fedakâr kardeşlerimin şefkatlerini heyeca-
        
        
          na getirip, benim hesabıma a’mal-i uhreviyelerinin bir
        
        
          nevi zekâtını vermek; nâkıs, kusurlu sermayemi birden
        
        
          ona, belki yüze ve bine çıkarmaya sebep olmasıdır.
        
        
          Altıncı faydası:
        
        
          Hastalara, yirmi beş deva-i imanî ve-
        
        
          ren risalenin ilâçlarını nefsimde tatbik ederek, ayn-ı ha-
        
        
          kikat olduğunu tasdik edip, asap ve sinirden gelen ziya-
        
        
          de hassasiyetimden kıymetsiz, fânî işleri, lüzumsuz ve
        
        
          endişeli meraktan ve faydasız ve zararlı alâkadan bir de-
        
        
          rece kurtulmaya sebep olmasıdır.
        
        
          Umum kardeşler ve hemşirelerimize birer birer selâm
        
        
          ve selâmetlerine dua…
        
        
          Ve dualarını rica eden kardeşiniz
        
        
          
            Said Nursî
          
        
        
          ì@í
        
        
          ‡
        
        
          161
        
        
          ·
        
        
          Aziz, SıddıkKardeşlerim!
        
        
          size, hastalığın dokuz faidesinden bakî kalan üçünü
        
        
          yazıyorum ki; o hastalığın bir meyvesi sabık Arabî fıkra-
        
        
          dır.
        
        
          Yedinci faidesi: Risale-i Nur
        
        
          ’un ehemmiyetli bir şakir-
        
        
          dinin ehemmiyetli bir hatasını tamir etmesidir. Şimdilik
        
        
          bu ehemmiyetli faideyi izah etmek münasip değil.
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 379 |
          
        
        
          uzak olma.
        
        
          
            sermaye:
          
        
        
          varlık, servet.
        
        
          
            sıddık:
          
        
        
          çok doğru, dürüst, hakkı
        
        
          ve hakikati tereddütsüz kabulle-
        
        
          nen.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            şefkat:
          
        
        
          karşılıksız sevgi besleme,
        
        
          içten ve karşılıksız merhamet.
        
        
          
            tasdik:
          
        
        
          doğrulama, onaylama.
        
        
          
            tatbik:
          
        
        
          uydurma, uygulama.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          çok, fazla.
        
        
          
            alâka:
          
        
        
          ilgi, ilişki. bağ.
        
        
          
            a’mal-i uhreviye:
          
        
        
          ahirete ait
        
        
          iş, hareket ve ibadetler.
        
        
          
            arabî:
          
        
        
          Arapçaya ait, Arap dili
        
        
          ile ilgili.
        
        
          
            asap:
          
        
        
          sinirler.
        
        
          
            ayn-ı hakikat:
          
        
        
          hakikatın aslı,
        
        
          gerçeğin tâ kendisi.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, say-
        
        
          gın.
        
        
          
            bâkî:
          
        
        
          geri kalan.
        
        
          
            deva-i imanî:
          
        
        
          imanî deva,
        
        
          imanla ilgili ilâç, imandan ge-
        
        
          len ilâç.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            faide:
          
        
        
          fayda.
        
        
          
            fânî:
          
        
        
          ölümlü, geçici.
        
        
          
            fedakâr:
          
        
        
          kendini veya şahsî
        
        
          menfaatlerini hiçe sayan, fe-
        
        
          da eden.
        
        
          
            fıkra:
          
        
        
          kısım, fasıl, bölüm.
        
        
          
            hassasiyet:
          
        
        
          hassaslık, dikkat-
        
        
          lilik, ihtimamlılık.
        
        
          
            hemşire:
          
        
        
          kız kardeş, bacı.
        
        
          
            izah:
          
        
        
          açıklama, ayrıntıları ile
        
        
          anlatma.
        
        
          
            kıymet:
          
        
        
          değer.
        
        
          
            münasip:
          
        
        
          uygun.
        
        
          
            nakıs:
          
        
        
          noksan, eksik.
        
        
          
            nefis:
          
        
        
          kötü vasıfları kendisin-
        
        
          de toplayan hayırlı işlerden
        
        
          alıkoyan güç.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            sabık:
          
        
        
          geçmiş.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, sela-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            selâmet:
          
        
        
          salimlik, eminlik,
        
        
          kurtuluş, korku ve endişeden