Hâlbuki, bu dünyada en ziyade alâkadar olduğum on-
        
        
          lardır. Her ne ise…
        
        
          
            (HaşİYe)
          
        
        
          Bu defa hakikatlerin yemişle-
        
        
          ri nev’inde ve risale-i nur talebelerinin medar-ı teşviki
        
        
          olan letaif-i tevafukiyeden birisini, Feyzi’nin sebebiyle ve
        
        
          arzusuyla size gönderildi. Şöyle ki:
        
        
          Bir gün tashihat işim yoktu.
        
        
          İşaratü’l-İ’caz
        
        
          ’ın
        
        
          ä
        
        
          teva-
        
        
          fuku hakkında yanlışım ve sehvim hatırıma geldi. Bir ke-
        
        
          faretü’z-zünup aradım. Birden, lâfzullahın başı olan
        
        
          elif
        
        
          ,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un bir muhtasar fihristesi ve çekirdek-i aslîsi
        
        
          olan
        
        
          İşaratü’l-İ’caz’
        
        
          da ve resail-i sairede kerametkârâne
        
        
          vaziyetler gösterdiğini düşündüm. Acaba lâfzullahın
        
        
          ?
        
        
          ve
        
        
          ?
        
        
          harfleri dahi ne vaziyet gösterecek diye baştan aşa-
        
        
          ğıya kadar bütün
        
        
          İşaratü’l-İ’caz
        
        
          ’ı, sahifelerdeki satır baş-
        
        
          ları ve nihayetlerini saydım.
        
        
          ?
        
        
          ve
        
        
          ?
        
        
          ’nin
        
        
          elif
        
        
          gibi keramet-
        
        
          kârâne vaziyetini gördüm. Belki, inşaallah, tevafukta se-
        
        
          hivden gelen kusurlarıma ve yanlışlarıma bu da bir küçük
        
        
          kefaretü’z-zünup olur.
        
        
          evvelki mektupta,
        
        
          İşaratü’l-İ’caz’
        
        
          da, sair hurufatın
        
        
          mecmuu başka bir tarzda ehemmiyetli bir vaziyet-i hari-
        
        
          kaları bulunduğuna bir işaret, bir uç, bir emare gördüğü-
        
        
          müzü size yazmıştık; fakat, o geniş sırrı tamamen gör-
        
        
          mek çok zamana muhtaç olduğundan, çok ehemmiyetli
        
        
          vazifeler şimdilik onunla iştigale müsaade etmedi.
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 79 |
          
        
        
          
            tarz:
          
        
        
          biçim, şekil.
        
        
          
            tashihat:
          
        
        
          düzeltmeler, tashihler.
        
        
          
            tevafuk:
          
        
        
          uyma, uygunluk, birbiri-
        
        
          ne denk gelme.
        
        
          
            vazife:
          
        
        
          görev.
        
        
          
            vaziyet:
          
        
        
          durum.
        
        
          
            vaziyet-i hârika:
          
        
        
          olağanüstü du-
        
        
          rum.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          fazla, fazlasıyla.
        
        
          
            alâkadar:
          
        
        
          ilgili, ilişki.
        
        
          
            çekirdek-i aslî:
          
        
        
          asıl çekirdek,
        
        
          öz; kâinatın özü, aslî çekirde-
        
        
          ği.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            emare:
          
        
        
          alâmet, belirti, nişan.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            fihriste:
          
        
        
          katalog, liste.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            hurufat:
          
        
        
          harfler.
        
        
          
            inşaallah:
          
        
        
          ‘Allah izin verirse’
        
        
          manasında kullanılan bir dua.
        
        
          
            iştigal:
          
        
        
          bir işle uğraşma, meş-
        
        
          gul olma.
        
        
          
            kefaretü’z-zünup:
          
        
        
          günahla-
        
        
          rın kefareti.
        
        
          
            kerametkârane:
          
        
        
          kerametli
        
        
          bir şekilde, keramet gösterir-
        
        
          cesine.
        
        
          
            kusur:
          
        
        
          eksiklik, noksan, özür.
        
        
          
            Lâfzullah:
          
        
        
          Allah lâfzı.
        
        
          
            letaif-i tevafukiye:
          
        
        
          uygun-
        
        
          luktaki güzellikler.
        
        
          
            mecmu:
          
        
        
          toplam, tüm.
        
        
          
            medar-ı teşvik:
          
        
        
          şevklendir-
        
        
          me sebebi, teşvik kaynağı.
        
        
          
            muhtasar:
          
        
        
          kısaltılmış, özet.
        
        
          
            müsaade:
          
        
        
          izin.
        
        
          
            nev:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            nihayet:
          
        
        
          son.
        
        
          
            resail-i saire:
          
        
        
          diğer risaleler.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            sahife:
          
        
        
          sayfa.
        
        
          
            sâir:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            sehiv:
          
        
        
          hata, yanlışlık.
        
        
          
            sır:
          
        
        
          gizli hakikat, bir şeyin dik-
        
        
          kat ve tecrübe ile anlaşılan
        
        
          en ince yanı.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            HaşİYe:
          
        
        
          Huruf-i kur’âniyeyi tercüme ile tahrif, tağyir etmek mülhitlerin
        
        
          dehşetli cinayetlerine mukabil cihad eden said, ifratkârâne ve müsrifâ-
        
        
          ne tevafukta bir tetkikatı lüzumsuz değil, manasız olmaz.