Mektubat - page 478

YirmiDördüncüMektup
W
(1)
o
ój/
ô o
j Én
e o
ºo
µ
r
ën
jn
h@ o
ABÉ°n
ûn
j Én
e*G o
?n
©r
Øn
j
Su a l :
eazım-ı esma-i İlâhiyeden olan rahîm ve
Hakîm ve Vedûd’un iktiza ettikleri şefkatperverâne terbi-
ye ve maslahatkârâne tedbir ve muhabbettarâne taltif,
nasıl ve ne suretle müthiş ve muvahhiş olan mevt ve
adem ile, zeval ve firak ile, musibet ve meşakkat ile tev-
fik edilebilir? Haydi, insan saadet-i ebediyeye gittiği için,
mevt yolunda geçtiğini hoş görelim. Fakat bu nazik ve
nazenin ve zîhayat olan eşcar ve nebatat envaları ve çi-
çekleri ve vücuda lâyık ve hayata âşık ve bekaya müştak
olan hayvanat taifelerini, mütemadiyen hiçbirini bırak-
mayarak ifnalarında ve gayet sür’atle onlara göz açtır-
mayarak idamlarında ve onlara nefes aldırmayarak me-
şakkatle çalıştırmalarında ve hiçbirini rahatta bırakmaya-
rak musibetlerle tağyirlerinde ve hiçbirini müstesna et-
meyerek öldürmelerinde ve hiçbiri durmayarak zevalle-
rinde ve hiçbiri memnun olmayarak firaklarında hangi
şefkat ve merhamet var, hangi hikmet ve maslahat bulu-
nur, hangi lütuf ve merhamet yerleşebilir?
adem:
yokluk, hiçlik.
beka:
kalıcılık, devamlılık.
eazım-ı esma-i İlâhiye:
Cenab-ı
Hakkın büyük isimleri.
enva:
türler, çeşitler.
eşcar:
ağaçlar.
firak:
ayrılık, ayrılma.
gayet:
son derece.
Hakîm:
Her şeyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hayata âşık:
hayatı seven.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
herkesin bilmediği gizli
sebep; gizli, bilinmeyen nokta.
hükmetmek:
karar vermek, hâ-
kim olmak.
idam:
yok etme.
ifna:
öldürme, yok etme.
iktiza:
gerekme, gerektirme.
lâyık:
uygun, yakışır.
lütuf:
iyilik, güzellik.
maslahat:
fayda; yarar.
maslahatkârâne:
faydaları göze-
terek.
memnun:
hoşnut, razı.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek.
meşakkat:
sıkıntı, zorluk.
mevt:
ölüm, vefat.
muhabbettarâne:
sevgi besleye-
rek, muhabbetle.
musibet:
belâ, sıkıntı.
muvahhiş:
dehşet veren, korku-
tan, korkutucu.
müstesna:
dışında tutma.
müştak:
istekli, düşkün.
mütemadiyen:
devamlı olarak.
müthiş:
ürküten, korkutan,
dehşetli.
nazenin:
nazlı, ince yapılı.
nazik:
narin, zarif, güzel.
nebatat:
bitkiler.
nefes:
soluk.
Rahîm:
sonsuz merhamet ve
şefkat sahibi, her bir varlıkta
tecellisi bulunan Allah.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk, cennet.
sual:
soru.
suret:
şekil, biçim.
sür’at:
çabukluk, hızlılık.
şefkat:
acıma, merhamet et-
me.
şefkatperverâne:
şefkat et-
meyi seven birine yakışır
tarzda, sevgi ve merhametle.
tağyir:
değiştirme.
taife:
topluluk.
taltif:
iyilik yapmak ve nimet
vermek.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
terbiye:
besleme, yetiştirme,
büyütme; eğitme.
tevfik etme:
bağdaştırma.
Vedûd:
Çok şefkatli olan ve
çok sevgi beslenen, seven ve
sevilen Allah.
vücut:
varlık; var oluş.
zeval:
kaybolma, yok olma;
sona erme, yok olma.
zîhayat:
canlı.
1.
Allah dilediğini yapar. (İbrahim Suresi: 27.) • Ve dilediğine hükmeder. (Mâide Suresi: 1.)
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup
| 478 | Mektubat
?
YirmiDördüncüMektup,
Barla’da 1928’de Türkçe
olarak telif edilmiştir.
1...,468,469,470,471,472,473,474,475,476,477 479,480,481,482,483,484,485,486,487,488,...1086
Powered by FlippingBook