Mektubat - page 856

f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
| 856 | Mektubat
Dördüncü Nükte:
Meydan-ı haşirde insanlar na-
sıl toplanacaklar? Çıplak olarak mı? Herkes ahbap-
larını görebilir mi? resul-i ekrem Aleyhissalâtü Ves-
selâmı şefaat için nasıl bulacağız? Hadsiz insanlarla,
bir tek zat olan resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâm nasıl görüşecek? ehl-i Cennet ve Cehennemin
libasları nasıl olacak? Ve bize kim yol gösterecek?”
altı meraklı sualin mukni ve makul cevabıdır.
Beşinci Nükte:
“zaman-ı Fetrette resul-i ekrem
Aleyhissalâtü ve selâmın ecdadı, bir din ile müte-
deyyin mi idiler?” cevabından güzel bir hakikat be-
yan ediliyor.
altıncı Nükte:
“Hazret-i İsmail Aleyhisselâmdan
sonra, peygamberin (
AsM
) ecdadından peygamber
gelmiş midir?” sualine karşı gayet mühim bir cevap-
tır.
Yedinci Nükte:
“resul-i ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâmın peder ve validesinin ve ceddi Abdül-
muttalip’in imanları hakkında en sahih haber han-
gisidir?” sualine karşı gayet mühim ve makul bir ce-
vaptır.
sekizinci Nükte:
“Amcası ebu talip’in imanı
hakkında en esah haber hangisidir? Cennete girebi-
lir mi?” sualine karşı güzel bir cevaptır.
ahbap:
dostlar, sevilen dostlar.
aleyhissalâtü vesselâm:
“salât
ve selâm onun üzerine olsun,”
anlamında, dua.
beyan:
anlatma, açık söyleme.
cet:
büyük baba, ata.
ecdat:
atalar, dedeler.
ehl-i Cennet:
Cennetlikler, Cen-
nette bulunanlar veya oraya
girmeye hak kazananlar.
esah:
en doğru.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız.
hakikat:
gerçek, doğru, bir
şeyin aslı esası.
iman:
inanmak.
libas:
elbise.
makul:
akla uygun.
meydan-ı haşir:
kıyamette
insanların dirildikten sonra
toplanacağı alan.
mukni:
ikna eden, inandıran.
mühim:
önemli.
mütedeyyin:
dindar, dine
bağlı.
nükte:
herkesin anlayamadı-
ğı ince mana.
peder:
baba, ata.
peygamber:
Allah tarafından
haber getirerek İlâhî emir ve
yasakları insanlara tebliğ
eden elçi, haberci, nebî, resul.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim olan peygamber, Hz.
Muhammed.
sahih:
gerçek.
sual:
soru.
şefaat:
Hz. Peygamberin ve
diğer salih kulların, bazı gü-
nahkâr mü'minleri bağışla-
masını Allah’tan dilemeleri.
valide:
ana, anne.
zaman-ı fetret:
insanlara
peygamber gönderilmeyen
manevî buhran zamanı.
zat:
kişi, şahıs.
1...,846,847,848,849,850,851,852,853,854,855 857,858,859,860,861,862,863,864,865,866,...1086
Powered by FlippingBook