Sözler - page 1268

On Dokuzuncu Söz
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
370
(1)
n
Ú/
?n
°Sr
ôo
Ÿr
G n
øp
ª n
d n
?s
fp
G @ p
º«/
µn
?r
G p
¿'
Gr
ôo
?r
dGn
h @¢=ù'
j
ayetle-
rinin mealindeki yüzer ayatın en mühim hakikat-
leri olan risalet-i Ahmediyeyi (
ASM
) On Dört Reş-
ha namıyla on dört kat’î ve parlak ve muhkem
bürhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannit
bir hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risalet-i Ah-
mediyeyi (
ASM
) izhar ediyor.
Yirminci Söz
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
387
İki Makamdır.
BİRİNCİ MAKAM
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
387
Sure-i Bakara’nın başında, Hazret-i Âdem’e me-
leklerin secdesi ve bir bakaranın zebhi ve taşlar-
dan su çıkması hakkındaki üç mühim ayete karşı
şeytanın gayet müthiş üç şüphesini öyle bir tarz-
da reddedip mahveder ki, şeytanı ve şeytan gibi
insanları öyle desiselerden perişan edip vazgeçiri-
yor. Çünkü onlar, tenkit ve itirazlarıyla lemaat-ı
i’caziyenin kapısını açtırttılar. O üç ayetten üç
lem’a-i i’caziye göründü.
İKİNCİ MAKAM
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
398
Mu’cizat-ı enbiya (aleyhimüsselâm) yüzünde par-
layan bir mu’cize-i Kur’âniyeyi göstermekle bera-
ber, mu’cizat-ı enbiyaya dair ayat-ı Kur’âniyenin
ne kadar manidar ve hikmettar olduklarını göste-
rir. Ve Kur’ân’da kapalı kalmış çok defineler bu-
lunduğunu ihtar eder.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayat-ı Kur’âniye:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bakar:
öküz, sığır.
bürhan:
delil, kanıt.
dair:
ilgili.
desise:
hile, entrika, dolap.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
hasım:
düşman.
Hazret-i Adem:
ilk insan ve ilk
peygamber.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılışta-
ki İlâhî gaye.
hikmettar:
hikmetli.
ihtar:
hatırlatma.
ilzam:
susturma.
ispat:
delil ve şahit göstererek
doğruyu ortaya koyma.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya duru-
mu kabul etmeyip çürütmeye
kalkışma.
izhar:
açığa vurma.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
lemaat-ı i’caziye:
mu’cizevî parıl-
tılar.
mahvetme:
yok etme.
manidar:
ince anlamlı.
meal:
anlam, mana.
melek:
Allah’ın nurdan yarattığı,
iradeleri, cinsiyetleri, yeme ve iç-
meleri olmayan, çeşitli şekil-
lere girebilen, gözle her za-
man görülemeyen, Allah’ın
emirlerine tam itaat eden
mahlûk.
muannit:
inatçı.
mu’cizat-ı enbiya:
peygam-
ber mu’cizeleri.
mu’cize-i Kur’âniye:
Kur’ân’a
ait mu’cize.
muhkem:
sağlam.
mühim:
önemli.
müthiş:
dehşetli, korkunç.
nam:
ad, isim.
perişan:
kederli, hüzünlü.
reşha:
sızıntı, damla.
risalet-i Ahmediye:
Peygam-
ber Efendimizin peygamberli-
ği.
secde:
baş eğme.
şeytan:
Hz. Âdem’in üstünlü-
ğünün kabulü anlamında ona
secde edilmesi ile ilgili İlâhî
emre uymadığı için semadan
kovulan ve o zamandan beri
âdemoğullarını doğru yoldan
çıkartmaktan geri durmayan
lânetlenmiş varlık, iblis.
şüphe:
tereddüt.
tarz:
biçim, şekil.
tefsir:
açıklama.
tenkit:
eleştiri.
zebih:
boğazlama, kesme.
1.
Yâ sin. • Hikmet dolu Kur’ân’a yemin olsun ki • sen Allah tarafından insanlara gönderilmiş
peygamberlerdensin. (Yâsin Suresi: 1-3.)
F
İHRİST
| 1268 | SÖZLER
1...,1258,1259,1260,1261,1262,1263,1264,1265,1266,1267 1269,1270,1271,1272,1273,1274,1275,1276,1277,1278,...1482
Powered by FlippingBook