Sözler - page 450

kendi kendine olmak bin derece muhaldir ki, kendilerin-
den ziyade, sanatkârlar›n› gösteriyorlar.
Hem bunlar› iflleyici, öyle mu’ciznüma bir zatt›r ki,
hiçbir ifl ona a¤›r gelmez. Bin kitap yazmak, bir harf ka-
dar ona kolay gelir.
Bununla beraber, her tarafa bak ki, hem öyle bir hik-
metle her fleyi yerli yerine koyuyor ve öyle mükrimâne
herkese lây›k olduklar› lütuflar› yap›yor; hem öyle ihsan-
perverâne umumî perdeler ve kap›lar aç›yor ki, herkesin
arzular›n› tatmin ediyor. Hem öyle sahavetperverâne
sofralar kuruyor ki, bütün bu memleketin halklar›na,
hayvanlar›na, her bir taifesine has ve lây›k, belki her bir
ferdine mahsus ismiyle ve resmiyle bir tabla-i nimet veri-
liyor.
‹flte, dünyada bundan muhal bir fley var m› ki, bu gör-
dü¤ümüz ifller içinde tesadüfî ifller bulunsun; veya abes
ve faydas›z olsun; veya müteaddit eller kar›fls›n; veya us-
tas› her fleye muktedir olmas›n; veya her fley ona musah-
har olmas›n? ‹flte, ey arkadafl, haddin varsa, buna karfl›
bir bahane bul!
YED‹NC‹ BÜRHAN
Ey arkadafl, gel! fiimdi bu cüz’iyat› b›rak›p, saray flek-
lindeki bu acip âlemin eczalar›n›n birbirine karfl› olan va-
ziyetlerine dikkat edece¤iz.
‹flte, bak: Bu âlemde o derece intizam ile küllî ifller
yap›l›yor ve umumî ink›lâplar oluyor ki, âdeta bütün bu
abes:
bofl, anlams›z.
acip:
benzeri görülmemifl, hayret
verici.
âdeta:
sanki.
âlem:
dünya.
arzu:
istek, heves.
bahane:
kusur, noksan.
bürhan:
delil.
cüz’iyat:
küçük, ferdî fleyler.
ecza:
parçalar.
fert:
birey.
haddin varsa:
gücün yetiyorsa.
has:
özel.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak faydal› ve tam ye-
rinde olmas›.
ihsanperverâne:
iyili¤i, ba¤›flta
bulunmay› pek sever flekilde.
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
intizam:
düzen.
iflleyici:
yapan.
küllî:
büyük.
lây›k:
yak›flan.
lütuf:
yard›m, iyilik, ba¤›fl.
mahsus:
özel.
memleket:
ülke.
mu’ciznüma:
mu’cize göste-
ren.
muhal:
imkâns›z.
muktedir:
gücü yeten.
musahhar:
boyun e¤mifl.
mükrimâne:
ikram ederek.
müteaddit:
birden fazla.
sahavetperver:
cömertlikte
bulunmaktan pek hofllan›r
flekilde.
sanatkâr:
usta.
tabla-i nimet:
nimet tablas›.
taife:
topluluk.
tatmin:
doyurma.
tesadüfî:
tesadüfen, rastgele.
umumî:
genel, herkese ait,
herkesle alâkal›.
vaziyet:
durum, durufl.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla.
450 | SÖZLER
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,440,441,442,443,444,445,446,447,448,449 451,452,453,454,455,456,457,458,459,460,...1482
Powered by FlippingBook