Sözler - page 796

Hâlbuki, o zamandan sonra, git gide ve gele gele s›dk
ve kizb ortas›ndaki mesafe azala azala, omuz omuza gel-
di; bir dükkânda ikisi beraber sat›lmaya bafllad›¤› gibi,
ahlâk-› içtimaiye bozuldu. Propaganda-i siyaset, yalana
fazla revaç verdi. Yalan›n müthifl çirkinli¤i gizlenip, do¤-
rulu¤un parlak güzelli¤i görünmemeye bafllad›¤› zaman-
da, kimin haddi var ki, Sahabenin adalet ve s›dk ve ulvi-
yet ve hakkaniyet hususundaki kuvvetlerine, metanetle-
rine, takvalar›na yetiflebilsin veya derecelerinden geçsin?
Geçen meseleyi bir derece tenvir edecek, bafl›ma gel-
mifl bir hâlimi beyan ediyorum. fiöyle ki:
Bir zaman kalbime geldi, “Niçin Muhyiddin-i Arabî gi-
bi harika zatlar Sahabelere yetiflemiyorlar?” Sonra, na-
maz içinde
1
'
¤r
Yn
’r
G n
»u
Hn
Q n
¿Én
ër
Ñ°o
S
derken, flu kelimenin ma-
nas› inkiflaf etti, tam manas›yla de¤il, fakat bir parça ha-
kikati göründü. Kalben dedim: “Keflke, bir tek namaza
bu kelime gibi muvaffak olsayd›m, bir sene ibadetten da-
ha iyi idi.” Namazdan sonra anlad›m ki, o hat›ra ve o
hâl, Sahabelerin ibadetteki derecelerine yetiflilmedi¤ine
bir irflatt›r.
Evet, Kur’ân-› Hakîm’in envar›yla hâs›l olan, o ink›-
lâb-› azîm-i içtimaîde, ezdat birbirinden ç›k›p ayr›l›rken,
flerler bütün tevabiiyle, zulümat›yla ve teferruat›yla ve ha-
y›r ve kemalât bütün envar›yla ve netaiciyle karfl› karfl›ya
gelip, bir vaziyette, müheyyiç bir zamanda, her zikir ve
tesbih, bütün manas›n›n tabakat›n› turfanda ve taravetli
adalet:
hakkaniyet, âdillik.
ahlâk-› içtimaiye:
toplum ahlâk›.
envar:
nurlar.
ezdat:
z›tlar.
had:
yetki.
hakkaniyet:
adalete uygunluk.
hâl:
durum.
hâs›l:
meydana gelen.
hay›r:
iyilik.
husus:
yön.
inkiflaf:
aç›lma.
ink›lâb-› azîm-i içtimaî:
sosyal
hayata ait büyük de¤iflim, dönü-
flüm.
irflat:
do¤ru yolu gösterme.
kemalât:
olgunluklar.
kizb:
yalan.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
mana:
anlam.
metanet:
dayan›kl›l›k.
Muhyiddin-i Arabî:
bkz. fiah›s Bil-
gileri.
muvaffak:
baflar›l›.
müheyyiç:
heyecan veren.
münezzeh:
uzak, berî.
müthifl:
korkutan, ürküten.
netaiç:
sonuçlar.
propaganda-i siyaset:
siyaset
propagandas›.
revaç:
geçerlik, ra¤bet.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine kat›lan mü’min kim-
se.
s›dk:
do¤ruluk.
fler:
kötülük.
tabakat:
tabakalar.
takva:
Allah’tan korkma.
taravet:
tazelik.
teferruat:
ayr›nt›lar.
tenvir:
ayd›nlatma.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tut-
ma.
tevabi:
ba¤l› olanlar.
turfanda:
yeni, ilk kez ortaya
ç›kan.
ulviyet:
yücelik.
zikir:
anma, dua etme.
zulümat:
karanl›klar.
1.
En yüce olan Rabbim bütün noksan s›fatlardan münezzehtir.
796 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
1...,786,787,788,789,790,791,792,793,794,795 797,798,799,800,801,802,803,804,805,806,...1482
Powered by FlippingBook