Sözler - page 804

o tarikatin kahramanlar›ndan ve imamlar›ndan baz›lar›,
esas›n› böyle tarif etmifller, demifller ki:
,Én
«r
fo
O p? r
ôn
J :r
? r
ôn
J pQÉn
¸ rón
eBG
r?pRn
’ i/
ór
æn
Ñp
°ûr?nf p?j/
ôn
W rQn
O
.r
? r
ôn
J p? r
ôn
J ,?/
àr
°ùn
g p
? r
ôn
J ,?'Ñr?oY p
? r
ôn
J
Yani: “ ‘Tarik-› Nakflîde dört fleyi b›rakmak lâz›m: hem
dünyay›, hem nefis hesab›na ahireti dahi maksud-u haki-
kî yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucba, fah-
re girmemek için bu terkleri düflünmemektir.’ Demek,
hakikî marifetullah ve kemalât-› insaniye terk-i masiva ile
olur?”
El c e va p :
E¤er, insan yaln›z bir kalpten ibaret ol-
sayd›, bütün masivay› terk, hatta esma ve s›fât› dahi b›-
rakmak, yaln›z Cenab-› Hakk›n zat›na rabt-› kalbetmek
lâz›m gelirdi. Fakat, insan›n ak›l, ruh, s›r, nefis gibi pek
çok vazifedar letaifi ve hasseleri vard›r. ‹nsan-› kâmil
odur ki, bütün o letaifi, kendilerine mahsus ayr› ayr› ta-
rik-› ubudiyette, hakikat canibine sevk etmek ile, Sahabe
gibi genifl bir dairede, zengin bir surette; kalp, bir ku-
mandan gibi, letaif askerleriyle kahramanâne maksada
yürüsün. Yoksa kalp, yaln›z kendini kurtarmak için aske-
rini b›rak›p tek bafl›yla gitmek, medar-› iftihar de¤il, bel-
ki netice-i ›zt›rard›r.
Dö rdün c ü s ua l :
“Sahabelere karfl› iddia-i rüçhan
nereden ç›k›yor, kim ç›kar›yor? fiu zamanda, bu mesele-
yi medar-› bahsetmek nedendir? Hem, müçtehidîn-i iza-
ma karfl› müsavat dava etmek neden ileri geliyor?”
canip:
yön.
Cenab-› Hak:
Allah.
esma:
isimler.
fahir:
övünme.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hasse:
duygu.
iddia-i rüçhan:
üstünlük iddias›.
insan-› kâmil:
olgun insan.
kemalât-› insaniye:
insana ait ol-
gunluklar.
letaif:
insan›n manevî yap›s›nda-
ki ince duygular.
mahsus:
özel.
maksat:
hedef, gaye, amaç.
maksud-u hakikî:
gerçek mak-
sat, as›l gaye.
marifetullah:
Allah’› tan›ma, an-
lama, bilme.
masiva:
Allah’tan baflka bütün
varl›klar.
medar-› bahis:
söz konusu.
medar-› iftihar:
övünme sebebi.
müçtehidîn-i izam:
müçtehitle-
rin büyükleri.
müsavat:
her bak›mdan ayn›
derecede olma, eflitlik.
nefis:
arzu ve istek.
netice-i ›zt›rar:
çaresiz bir
hale düflmek.
rapt-› kalp etmek:
gönül
ba¤lamak.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle flereflenen ve
onun sohbetlerine kat›lan
mü’min kimse.
sevk etmek:
yönlendirmek.
s›fât:
nitelik, vas›f.
surette:
flekilde.
tarikat:
yol.
tarik-i Nakflî:
Nakflibendî tari-
kati.
tarik-› ubudiyet:
kulluk yolu.
terk-i masiva:
mevcudat›,
yarat›lanlar› terk etme.
ucub:
kibir, gurur.
vazifedar:
vazifeli.
zat:
azamet ve ululuk sahibi.
804 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
1...,794,795,796,797,798,799,800,801,802,803 805,806,807,808,809,810,811,812,813,814,...1482
Powered by FlippingBook