Sözler - page 797

ve taze ve genç bir surette ifade etti¤i gibi; o ink›lâb-› azî-
min tarrakas› alt›nda olan insanlar›n bütün hissiyat›n›, le-
taif-i maneviyesini uyand›rm›fl, hatta vehim ve hayal ve
s›r gibi duygular hüflyar ve müteyakk›z bir surette o zikir,
o tesbihlerdeki müteaddit manalar› kendi zevklerine gö-
re al›r, emer. ‹flte, flu hikmete binaen, bütün hissiyatlar›
uyan›k ve letaifleri hüflyar olan Sahabeler envar-› imani-
ye ve tesbihiyeyi cami olan kelimat-› mübarekeyi dedik-
leri vakit, kelimenin bütün manas›yla söyler ve bütün le-
taifiyle hisse al›rlard›.
Hâlbuki, o infilâk ve ink›lâptan sonra, git gide letaif
uykuya ve havâs o hakaik noktas›nda gaflete düflüp, o
kelimat-› mübareke, meyveler gibi, git gide ülfet perde-
siyle letafetini ve taravetini kaybeder. Âdeta sathîlik ha-
vas›yla kuruyor gibi, az bir yafll›k kal›yor ki, kuvvetli, te-
fekkürî bir ameliyatla, ancak evvelki hâli iade edilebilir.
‹flte bundand›r ki, k›rk dakikada bir Sahabenin kazand›¤›
fazilete ve makama, k›rk günde, hatta k›rk senede bafl-
kas› ancak yetiflebilir.
ÜÇÜNCÜ SEBEP:
On ‹kinci ve Yirmi Dördüncü ve Yir-
mi Beflinci Sözlerde ispat edildi¤i gibi, nübüvvetin velâ-
yete nispeti, güneflin ayn-› zat› ile, âyinelerde görülen
güneflin misali gibidir. ‹flte daire-i nübüvvet, daire-i velâ-
yetten ne kadar yüksek ise, daire-i nübüvvetin hademe-
leri ve o güneflin y›ld›zlar› olan Sahabeler dahi daire-i ve-
lâyetteki sülehaya o derece tefevvuku olmak lâz›m geli-
yor. Hatta, velâyet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve s›d-
d›k›yet—ki, Sahabelerin velâyetidir—bir velî kazansa,
SÖZLER | 797
Y
‹RM‹
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
ink›lâb-› azîm:
büyük ve köklü
de¤ifliklik.
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
kelimat-› mübareke:
mübarek
kelimeler, sözler.
letafet:
güzellik, hoflluk.
letaif:
duygular; insandaki ince
duygular.
letaif-i manevîye:
manevî duy-
gular.
makam:
seviye, derece.
mana:
anlam.
misal:
benzer.
müteaddit:
çeflitli, birden fazla.
müteyakk›z:
uyan›k, basiretli.
nispet:
oran, k›yas, ölçü.
nübüvvet:
peygamberlik.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine kat›lan mü’min kim-
se.
sathî:
yüzeysel.
surette:
flekilde.
süleha:
iyi yararl› ifl yapanlar.
s›dd›k›yet:
do¤ruluk.
s›r:
gizli fley.
taravet:
tazelik,.
tarraka:
gümbürtü.
tefekkürî:
tefekkürle ilgili.
tefevvuk:
üstün olma, üstünlük.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma.
ülfet:
al›flma.
vehim:
zan, flüphe.
velâyet:
ermifllik; Allah dostlu¤u.
velâyet-i kübra:
en büyük velâ-
yet.
velî:
Allah dostu.
veraset-i nübüvvet:
peygamber
vârisli¤i.
zevk:
tad alma.
zikir:
dua.
âyine:
ayna.
ayn-› zat:
bizzat kendisi.
binaen:
-den dolay›.
cami:
toplayan, içine alan.
daire-i nübüvvet:
peygam-
berlik dairesi.
daire-i velâyet:
velîlik daire-
si.
envar-› imaniye:
iman nurla-
r›.
fazilet:
de¤er.
gaflet:
ihmal.
hademe:
hizmetçi.
hakaik:
do¤rular, gerçekler.
havas:
duyular, duygular.
hayal:
insan›n zihninde tasar-
lay›p, canland›rd›¤› fley.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›-
l›fltaki ‹lâhî gaye, yüksek bilgi.
hisse:
pay.
hissiyat:
duygular.
hüflyar:
uyan›k.
iade:
geri çevirme.
infilâk:
patlama.
1...,787,788,789,790,791,792,793,794,795,796 798,799,800,801,802,803,804,805,806,807,...1482
Powered by FlippingBook