Sözler - page 803

Amma, hadiste varit olan ki, “Ahir zamanda beni gör-
meyen ve iman getiren, daha ziyade makbuldür”
1
me-
alindeki rivayet, hususî fazilete dairdir, has baz› eflhas
hakk›ndad›r. Bahsimiz ise, fazilet-i külliye ve ekseriyet iti-
bar›ylad›r.
‹k i n c i s ua l :
Diyorlar ki: “Ehl-i velâyet ve ashab-›
kemalât, dünyay› terk etmifller. Hatta hadiste var ki,
‘Dünya muhabbeti bütün hatalar›n bafl›d›r.’
2
Hâlbuki,
Sahabeler dünyaya pek çok girmifller. Terk-i dünya de-
¤il, belki bir k›s›m Sahabe, o zaman›n ehl-i medeniyetin-
den daha ileri gitmifller. Nas›l oluyor ki, böyle Sahabele-
rin en ednas›na, en büyük bir velî kadar k›ymeti var, di-
yorsunuz?”
El c e va p :
Otuz ‹kinci Sözün ‹kinci ve Üçüncü Mev-
k›flar›nda gayet kat’î ispat edilmifltir ki, dünyan›n ahirete
bakan yüzüyle, esma-i ‹lâhiyeye mukabil olan yüzünü
sevmek, sebeb-i noksaniyet de¤il, belki medar-› kemaldir
ve o iki yüzde, ne kadar ileri gitse, daha ziyade ibadet ve
marifetullahta ileri gider. Sahabelerin dünyas› ise, iflte o
iki yüzdedir. Dünyay› ahiret mezraas› görüp, ekip biçmifl-
ler. Mevcudat›, esma-i ‹lâhiyenin âyinesi görüp, müflta-
kane temafla edip bakm›fllar. Fenâ-i dünya ise, fânî yüzü-
dür ki, insan›n hevesat›na bakar.
Üç ün c ü s ua l :
“Tarikatler, hakikatlerin yollar›d›r.
Tarikatlerin içerisinde en meflhur ve en yüksek ve
cadde-i kübra iddia olunan tarik-› Nakflibendî hakk›nda,
SÖZLER | 803
Y
‹RM‹
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
sahip olanlar.
ehl-i velâyet:
Allah’›n dostlu¤unu
kazananlar.
ekseriyet:
ço¤unluk.
el-Hâkim:
muteber bir hadis ki-
tab›.
el-Müstedrek:
muteber bir hadis
kitab›.
esma-› ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
eflhas:
flah›slar.
fânî:
ölümlü.
fazilet:
manevî de¤er ve üstün-
lük.
fazilet-i külliye:
büyük faziletler,
meziyetler.
fenâ-i dünya:
dünyan›n geçici
olan gayr-› meflru yönü.
Feyzü’l-Kadîr:
muteber bir hadis
kitab›
gayet:
son derece.
hadis:
Hz. Muhammed’e ait söz,
emir, fiil.
hakikat:
gerçek.
hevesat:
hevesler.
hofl:
güzel.
hususî:
özel.
ibadet:
kulluk.
iman:
inanç.
ispat etmek:
kan›tlamak.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
makbul:
kabul edilmifl.
marifetullah:
Allah’› tan›ma, an-
lama, bilme.
meal:
anlam.
medar-› kemal:
olgunluk vesilesi.
meflhur:
öne ç›kan, bilinen.
mevcudat:
var olan her fley
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
muhabbet:
sevgi, tutku.
mukabil:
karfl›l›k.
Müsned:
muteber bir hadis kita-
b›.
müfltakane:
çok arzulu ve istekli
flekilde.
rivayet:
haber.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine kat›lan mü’min kim-
se.
sebeb-i noksaniyet:
noksanl›k
sebebi.
tarikat:
yol, meslek, tarik.
tarik-i Nakflibendî:
Nakflibendî
tarikati.
temafla:
bak›p seyretme.
terk-i dünya:
dünyay› terk etme.
varit:
söylenen.
velî:
Allah dostu.
ziyade:
çok.
ahir zaman:
dünyan›n son
zaman›.
ahiret:
öbür dünya.
ashab-› kemalât:
olgun in-
sanlar, kemalât sahibi kimse-
ler.
âyine:
ayna.
cadde-i kübra:
büyük cadde.
dair:
hakk›nda.
edna:
en afla¤›.
ehl-i medeniyet:
flehir hal-
k›ndan olanlar; medeniyete
1.
Müsned, 5:248, 257, 264; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:41, 4:89.
2.
Feyzü’l-Kadîr, 3:368, hadis no: 3662.
1...,793,794,795,796,797,798,799,800,801,802 804,805,806,807,808,809,810,811,812,813,...1482
Powered by FlippingBook