Sözler - page 808

söylensin. Fakat o parlak, ezelî ve ebedî yüksek ve güzel
ayetleri fehme takrip için baz› basamaklar›, hem o cen-
net-i Kur’âniyeden numune için, baz› çiçeklerin numune-
si nev’inden baz› nükteleri söyleyece¤iz. Befl rumuzlu su-
al ve cevapla iflaret edece¤iz.
Evet,
Cennet, bütün lezaiz-i maneviyeye medar oldu-
¤u gibi, bütün lezaiz-i cismaniyeye de medard›r.
•
Sua l
: Kusurlu, noksaniyetli, mütegayyir, karars›z,
elemli cismaniyetin ebediyetle ve Cennetle ne alâkas›
var? Madem ruhun âlî lezaizi vard›r; ona kâfidir. Lezaiz-i
cismaniye için, bir haflr-i cismanî neden icap ediyor?
El c e va p
: Çünkü, nas›l toprak suya, havaya, ziyaya
nispeten kesafetli, karanl›kl›d›r; fakat, masnuat-› ‹lâhiye-
nin bütün enva›na menfle ve medar oldu¤undan bütün
anas›r-› sairenin manen fevkine ç›kt›¤› gibi; hem, kesa-
fetli olan nefs-i insaniye, s›rr-› camiiyet itibar›yla, tezekki
etmek flart›yla bütün letaif-i insaniyenin fevkine ç›kt›¤› gi-
bi; öyle de, cismaniyet, en cami, en muhit, en zengin bir
âyine-i tecelliyat-› esma-i ‹lâhiyedir.
Bütün hazain-i rahmetin müddeharat›n› tartacak ve
mizana çekecek aletler, cismaniyettedir.
Meselâ, dildeki
kuvve-i zaika, r›z›k zevkinde enva-› mat’umat adedince
mizanlara menfle olmasayd›, her birini ayr› ayr› hissedip
tan›mazd›, tad›p tartamazd›.
Hem, ekser esma-i ‹lâhiyenin tecelliyat›n› hissedip bil-
mek, zevk edip tan›mak cihazat›, yine cismaniyettedir.
adedince:
say›s›nca.
alâka:
ilgi.
âlî:
yüce, yüksek.
anas›r-› saire:
toprak d›fl›ndaki
di¤er unsur ve elementler: su, ha-
va, ›fl›k, v.d.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
âyine-i tecelliyat-› esma-i ‹lâhi-
ye:
Allah’›n isimlerinin yans›d›¤›
ve göründü¤ü ayna.
cami:
içinde bulunduran, topla-
yan.
Cennet-i Kur’âniye:
Kur’ân’da
Cenneti anlatan ayetler.
cihazat:
organlar.
cismaniyet:
bedenle, cisimle ilgili
olma; cismanî olufl; beden.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
ebediyet:
sonsuzluk.
ekser:
en çok, pek çok.
elem:
s›k›nt›, üzüntü, ac›.
enva:
çeflitler, türler.
enva-i mat’umat:
yiyecek çeflit-
leri.
esma-i ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
ezelî:
bafllang›c› olmayan sonsuz-
luk.
fehim:
anlama, anlay›fl.
fevk:
üst, üstüne.
haflr-i cismanî:
cisimle, cesetle
dirilme.
hazain-i rahmet:
rahmet hazine-
leri.
hissetmek:
alg›lamak.
icap:
gerekme.
itibar:
özellik.
kâfi:
yeterli.
kesafet:
yo¤unluk, kat›l›k; koyu-
luk.
kuvve-i zaika:
tat alma duygusu.
letaif-i insaniye:
insandaki ma-
nevî duygular.
lezaiz:
lezzetler.
lezaiz-i cismaniye:
maddî lezzet
ve zevkler.
lezaiz-i maneviye:
manevî lez-
zetler.
manen:
manaca.
masnuat-› ‹lâhiye:
Allah ta-
raf›ndan sanatla yarat›lan
varl›klar.
medar:
kaynak; sebep; vesile.
menfle:
kaynak.
mizan:
ölçü.
muhit:
kuflatan.
müddeharat:
depolanm›fl,
saklanm›fl fleyler.
mütegayyir:
tagayyür eden,
de¤iflen.
nefs-i insaniye:
insan nefsi.
nev:
tür, çeflit.
nispeten:
oranla, göre.
noksaniyet:
eksiklik, noksan-
l›k.
numune:
örnek, misal.
nükte:
ince söz ve mana.
r›z›k:
Allah’›n herkese lütuf
ve ihsan etti¤i nimetler, yiye-
cekler.
rumuz:
remizler, iflaretler.
s›rr-› camiiyet:
pek çok ma-
nay› kapsay›c› özellik.
sual:
soru.
takrip:
yaklaflt›rma.
tecelliyat:
bilinmeler, görün-
meler.
tezekki:
manevî temizlik, ah-
lâken yükselme.
zevk:
tatma.
ziya:
›fl›k.
808 | SÖZLER
Y
‹RM‹
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
1...,798,799,800,801,802,803,804,805,806,807 809,810,811,812,813,814,815,816,817,818,...1482
Powered by FlippingBook