Sözler - page 809

Hem, gayet mütenevvi ve nihayet derecede ayr› ayr›
lezzetleri hissedecek istidatlar, yine cismaniyettedir.
Madem flu kâinat›n Sânii, flu kâinatla bütün hazain-i
rahmetini tan›tt›rmak ve bütün tecelliyat-› esmas›n› bil-
dirmek ve bütün enva-› ihsanat›n› tatt›rmak istedi¤ini,
kâinat›n gidiflat›ndan ve insan›n camiiyetinden, On Bi-
rinci Sözde ispat edildi¤i gibi, kat’î anlafl›l›yor. Elbette, flu
seyl-i kâinat›n bir havz-› ekberi ve bu kâinat tezgâh›n›n
iflledi¤i mahsulât›n bir meflher-i azam› ve flu mezraa-i
dünyan›n bir mahzen-i ebedîsi olan dâr-› saadet, flu kâ-
inata bir derece benzeyecektir; hem cismanî, hem ruha-
nî bütün esasat›n› muhafaza edecektir. Ve o Sâni-i Ha-
kîm ve o Âdil-i Rahîm, elbette cismanî aletlerin vezaifine
ücret olarak ve hidemat›na mükâfat olarak ve ibadat-›
mahsusalar›na sevap olarak, onlara lây›k lezaizi verecek-
tir. Yoksa, hikmet ve adalet ve rahmetine z›t bir hâlet
olur ki, hiçbir cihetle Onun cemal-i rahmetine ve kemal-i
adaletine uygun de¤ildir; kabil-i tevfik olamaz.
•
Sua l
: Cisim, e¤er hayatî olsa, ecza-i bedenî daim
terkip ve tahlildedir, ink›raza mahkûmdur, ebediyete
mazhar olamaz. Ekl ve flürb, beka-i flahsî ve muamele-i
zevciye ise, beka-i nev’î içindir ki, flu âlemde birer esas
olmufllar. Âlem-i ebediyette ve âlem-i uhrevîde flunlara
ihtiyaç yoktur. Neden Cennetin en büyük lezaizi s›ras›na
geçmifller?
El c e va p
: Evvelâ, flu âlemde cism-i zîhayat›n ink›ra-
za ve mevte mahkûmiyeti ise, varidat ve masarifin mu-
vazenesizli¤indendir. Çocukluktan sinn-i kemale kadar
SÖZLER | 809
Y
‹RM‹
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
esas:
temel gerçek.
esasat:
esaslar, özellikler.
evvelâ:
birinci olarak.
gayet:
çok, pek çok.
gidiflat:
gidifller.
hâlet:
hâl, durum.
havz-› ekber:
büyük havuz.
hayatî:
canl›, hayat sahibi.
hazain-i rahmet:
rahmet hazine-
leri.
hidemat:
hizmetler, vazifeler.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik, faydal› ve tam yerinde
oluflu.
hissetme:
alg›lama.
ibadat-› mahsusa:
kendilerine ait
ibadetler.
ink›raz:
y›k›lma, yok olma; son
bulma.
ispat etmek:
kan›tlamak.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabil-i tevfik:
ayr›lmas› müm-
kün, ayr›labilir.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
kemal-i adalet:
adaletin mükem-
melli¤i ve kusursuzlu¤u.
lây›k:
uygun, yak›flan.
lezaiz:
lezzetler.
lezzet:
tat.
mahkûm:
hükümlü, mecbur.
mahsulât:
ürünler.
mahzen-i ebedî:
sonsuza kadar
kal›nacak yer.
masarif:
masraflar, harcamalar.
mazhar:
kavuflma, sahip olma.
meflher-i azam:
en büyük sergi.
mevt:
ölüm, vefat.
mezraa-i dünya:
dünya tarlas›.
muamele-i zevciye:
evlilik iliflki-
si.
muhafaza:
koruma.
muvazene:
denge.
mükâfat:
ödül.
mütenevvi:
çeflitli.
nihayet:
son.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
esirgeme.
ruhanî:
ruh ile ilgili.
Sâni:
yaratan, Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
Sâni-i kâinat:
kâinat› mükemmel
bir sanatla yaratan Allah.
seyl-i kâinat:
kâinat›n ak›fl›.
sinn-i kemal:
olgunluk, yetkinlik
yafl›.
sual:
soru.
flürb:
içme.
tahlil:
da¤›lma, ayr›flma.
tecelliyat-› esma:
isimlerin yan-
s›mas›, görünmesi.
terkip:
sentez, birlefltirme.
tezgâh:
üretim aleti.
varidat:
gelirler.
vezaif:
vazifeler, görevler.
z›t:
ters, ayk›r›.
adalet:
hakkaniyet ve do¤ru-
luk.
Âdil-i Rahîm:
adalet ve rah-
metiyle her ifli gören Allah.
âlem:
dünya.
âlem-i ebediyet:
sonsuzluk
âlemi.
âlem-i uhrevî:
ahiret âlemi.
aletler:
organlar.
beka-i nev’î:
türün varl›¤›n›n
devaml›l›¤›.
beka-i flahsî:
kiflinin varl›¤›n›n
devam›.
camiiyet:
toplay›c› ve kap-
saml› olufl.
cemal-i rahmet:
rahmetin
güzelli¤i.
cihet:
yön, taraf.
cismanî:
vücutla alâkal›,
maddî.
cismaniyet:
cismanî olufl; be-
den.
cism-i zîhayat:
canl› bedeni.
daim:
devaml›, sürekli.
dâr-› saadet:
mutluluk yeri,
Cennet.
ebediyet:
sonsuzluk.
ecza-i bedenî:
vücudun te-
mel parçalar›; organlar›, hüc-
reler.
ekl:
yeme.
enva-i ihsanat:
iyiliklerin çe-
flitleri.
1...,799,800,801,802,803,804,805,806,807,808 810,811,812,813,814,815,816,817,818,819,...1482
Powered by FlippingBook