Sözler - page 898

muhtelif kitab› hikmetiyle istinsah etmek ve bir tek haki-
kati baflka baflka surette göstermek ve kâinatlar›n ve
âlemlerin ve mevcudatlar›n, taife taife arkas›ndan gelme-
lerine yer vermek ve zemin haz›rlamak için, Fât›r-› Zül-
celâl, kudretiyle zerrat› tahrik ve tavzif etmifltir.
•
‹kincisi:
Malikü’l-Mülk-ü Zülcelâl flu dünyay›, bahu-
sus rûy-i zemin tarlas›n› bir mülk suretinde yaratm›flt›r.
Yani, neflvünemaya, taze taze mahsulât vermeye kabil
bir surette müheyya etmifltir; tâ ki nihayetsiz mu’cizat-›
kudretini orada ekip biçsin. ‹flte flu zemin yüzündeki tar-
las›nda zerrat› hikmetle tahrik ederek, intizam dairesin-
de tavzif edip, her as›rda, her fas›lda, her ayda, belki her
günde, belki her saatte mu’cizat-› kudretinden yeni yeni
birer kâinat gösterir, yeryüzü avlusuna baflka baflka mah-
sulât verdirir. Nihayetsiz hazine-i rahmetinin hedâyâs›n›,
nihayetsiz kudretinin mu’cizat›n›n numunelerini hare-
kât-› zerrat ile izhar eder.
•
Üçüncüsü:
Nihayetsiz tecelliyat-› esma-i ‹lâhiyenin
nak›fllar›n› göstermekle, o esman›n cilvelerini ifade için
mahdut bir zeminde hadsiz nukufl göstermek, küçük bir
sahifede nihayetsiz maanileri ifade edecek olan hadsiz
ayatlar› yazmak için, Nakkafl-› Ezelî, zerrat› kemal-i hik-
metle tahrik edip kemal-i intizamla tavzif etmifltir.
Evet, geçen senenin mahsulât›yla flu senenin mahsu-
lât›n›n mahiyetleri bir hükmündedir; fakat, maanileri
baflka baflkad›r. Taayyünat-› itibariyeyi de¤ifltirmekle ma-
anileri de¤iflir ve ço¤al›r. Taayyünat-› itibariye ve teflah-
husat-› muvakkata, tebdil edildikleri ve zahiren fânî
âlem:
dünya.
ayat:
deliller.
bahusus:
özellikle.
cilve:
yans›ma, görünme.
esma:
isimler.
fânî:
gelip geçici, ölümlü.
fas›l:
mevsim.
Fât›r-› Zülcelâl:
kudret ve azamet
sahibi yarat›c›.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat:
gerçek.
harekât-› zerrat:
atomlar›n hare-
ketleri.
hazine-i rahmet:
rahmet hazine-
si.
hedâyâ:
hediyeler.
hikmet:
‹lâhî gayelere yönelik
olarak anlaml›, faydal› olmas›.
hükmünde:
de¤erinde.
intizam:
düzen.
istinsah:
yazma, nüshalar› ço¤alt-
ma.
izhar:
ortaya ç›karma.
kabil:
kabiliyetli, yetenekli.
kâinat:
evren, tüm varl›klar.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
hikmet; flaflmaz bir hikmet ve ga-
ye.
kemal-i intizam:
son derece mü-
kemmel düzen.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
maani:
anlamlar; manalar.
mahdut:
s›n›rl›.
mahiyet:
nitelik, özellik.
mahsulât:
mahsuller; ürünler.
Malikü’l-Mülk-ü Zülcelâl:
bütün
mülkün gerçek sahibi, sonsuz bü-
yüklük ve haflmet sahibi olan Al-
lah.
mu’cizat:
mu’cizeler.
mu’cizat-› kudret:
kudretin takli-
di imkâns›z eserleri.
muhtelif:
çeflitli.
müheyya:
haz›r olma.
mülk:
sahip olunan ve hükmedi-
len yer.
Nakkafl-› Ezelî:
bafllang›c› olma-
yan nak›fl ustas› Allah.
nak›fl:
süsleme.
neflvünema:
tohumlardan ç›-
karak geliflip olgunlaflma.
nihayetsiz:
sonsuz.
nukufl:
süsler, nak›fllar.
numune:
örnek.
rûy-i zemin:
yer yüzü.
suret:
flekil, görüntü.
taayyünat-› itibariye:
bir fle-
yin Allah’›n ilminde var olup,
henüz fleklen ortaya ç›kma-
m›fl olmas›.
tahrik:
harekete geçirme.
tavzif:
vazifelendirme, görev-
lendirme.
tebdil:
de¤iflme.
tecelliyat-› esma-i ‹lâhiye:
‹lâhî isimlerin eflyada yans›-
malar›.
teflahhusat-› muvakkat:
ge-
çici görüntü, flekil ve yaflay›fl.
zahiren:
görünüflte.
zemin:
yer.
zerrat:
atomlar, zerreler.
898 | SÖZLER
O
TUZUNCU
S
ÖZ
1...,888,889,890,891,892,893,894,895,896,897 899,900,901,902,903,904,905,906,907,908,...1482
Powered by FlippingBook