Sözler - page 900

çok nukufl-u misaliye ve çok manidar nüsuc-u levhiyeyi
icat ediyor. Demek, zerreyi tahrik eden, flu makas›d-› azî-
meyi, flu hikem-i cesimeyi gösteren bir zatt›r; yoksa, her
bir zerrede günefl gibi bir dima¤ bulunmas› lâz›m gelir.
Daha bu befl numune gibi belki befl bin hikmetle tah-
rik olunan zerrat›n tahavvülât›n›, o ak›ls›z feylesoflar hik-
metsiz zannetmifller ve hakikatte; biri enfüsî, di¤eri afakî
iki hareket-i cezbekârânede zikir ve tesbih-i ‹lâhî ile Mev-
levî gibi zikreden ve deverana kalkan o zerreleri, kendi
kendine, sersem gibi dönüp oynuyorlar zu’m etmifller. ‹fl-
te, bundan anlafl›l›yor ki, onlar›n ilimleri ilim de¤il, cehil-
dir; hikmetleri, hikmetsizliktir.
Üçüncü Noktada alt›nc› uzun bir hikmet daha söylene-
cektir.
‹kinci Nokta
Her bir zerrede, Vacibü’l-Vücud’un vücuduna ve vah-
detine iki flahid-i sad›k vard›r.
Evet, zerre, acz ve cümuduyla beraber, fluurkârâne
büyük vazifeleri yapmakla, büyük yükleri kald›rmakla,
Vacibü’l-Vücud’un vücuduna kat’î flahadet etti¤i gibi,
harekât›nda nizamat-› umumiyeye tevfik-i hareket edip,
her girdi¤i yerde ona mahsus nizamat› müraat etmekle,
her yerde kendi vatan› gibi yerleflmesiyle Vacibü’l-Vü-
cud’un vahdetine ve mülk ve melekûtun maliki olan Za-
t›n ehadiyetine flahadet eder. Yani, zerre kimin ise, gez-
di¤i bütün yerler de onundur.
acz:
zay›fl›k ve güçsüzlük.
afakî:
her fleyin d›fla bakan yönü,
d›fla dönük.
cehil:
bilgisizlik, cahillik.
cümut:
cans›zl›k.
deveran:
dönmek.
dima¤:
beyinde bulunan ak›l ve
fluur, kafan›n içi.
ehadiyet:
her varl›kta tecelli
eden birlik delili.
enfüsî:
her fleyin içine bakan yö-
nü, içe dönük.
hakikat:
gerçek.
harekât:
hareketler.
hareket-i cezbekârâne:
atomla-
r›n dönerek meydana getirdi¤i
çekim gücü; çekici ve çekim gücü
olan hareketler.
hikem-i cesime:
büyük ve aza-
metli faydalar.
hikmet:
gaye ve fayda.
hikmetsiz:
gayesiz, faydas›z.
icat:
var etme, yaratma.
kat’î:
kesin.
mahsus:
özel.
makas›d-› azîme:
büyük amaçlar
ve hedefler.
malik:
sahip.
manidar:
anlaml›.
melekût:
her fleyin iç ve ruhanî
yönü ve ihtiva etti¤i âlemler.
Mevlevî:
Mevlâna Celâlettin-i Ru-
mî’nin atomun ve günefl sistemi-
nin hareketinden ilham alarak
gelifltirdi¤i hem kendi etraf›nda
hem de liderlerinin çevresinde
dönmesi tarz›nda.
mülk:
d›fl âlemdeki eflya.
müraat:
uyma.
nizamat:
düzen.
nizamat-› umumiye:
herkesin
tâbi oldu¤u düzene uyma.
nukufl-u misaliye:
temsilî nak›fl-
lar.
numune:
örnek.
nüsuc-u levhiye:
levhalaflm›fl,
levha haline getirilmifl dokuma-
lar; dokunmufl, ifllenmifl levhalar.
sersem:
bafl›bofl.
flahadet:
delil; flahitlik.
flahid-i sad›k:
do¤ru flahitler.
fluurkârâne:
ak›ll›ca.
tahavvülât:
devaml› de¤iflim
tahrik:
hareket ettirme.
tesbih-i ‹lâhî:
Allah’› överek
tesbih etmek.
tevfik-i hareket:
uygun dav-
ran›fl.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zo-
runlu olan, var olmak için hiç
bir sebebe ihtiyac› bulunma-
yan Allah.
vahdet:
birlik.
vücut:
varl›k.
Zat:
Allah.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerre:
atom, maddenin en
küçük yap›s›.
zikir:
Allah’› anma.
zu’m:
hayalden ve evhamdan
kaynaklanan yanl›fl düflünce.
900 | SÖZLER
O
TUZUNCU
S
ÖZ
1...,890,891,892,893,894,895,896,897,898,899 901,902,903,904,905,906,907,908,909,910,...1482
Powered by FlippingBook