Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

‘Kodu mu oturtmak’

ŞEMDİNLİ iddianamesinde orduya, bazı komutanlara yönelik suçlamalar... Ortalık toz duman. Herkes gergin, ordunun tepkisi ne olacak? Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök dengeli, makul bir açıklama yapıyor. Sonra Atatürk’ün Harbiye’ye girişinin 107. yıldönümü kutlamalarında gazeteciler Org. Özkök’e soruyor:

- Biz Genelkurmay’dan daha sert, muhtıra gibi bir açıklama bekliyorduk?..

Org. Özkök’ün cevabı:

- İlla pata küt mü yapmak lazım? Türkiye birinci sınıf bir ülkedir, bütün kurumlar birinci sınıf gibi oynamalı. Biz de öyle oynuyoruz. Biz masaya yumruğumuzu değil beynimizi, aklımızı, ışığımızı koyarız. Yumruk değil, beynimizi koyarız. (14 Mart 2006, basın)

Birinci sınıf bir cevap! Vurguladığı değerlere dikkat ediniz: Masaya yumruk değil beyin koymak, akıl, ışık...

Bilim, teknoloji, sanat, kültür, üretim, rekabet hepsi bu “birinci sınıf” kategorisinin eserleri...

Maganda terimi

Ama abi öyle değil! Genelkurmay başkanı o kadar da demokrat olmasın! Kodu mu oturtsun! Ben kodum mu oturturum abi! Keleği anlarım ben koçum!.. vs...vs...

Peki bu sözleri “birinci sınıf” kalitesinde görmek mümkün mü? Bu kafanın hâkim olduğu bir Türkiye “birinci sınıf ülke” olabilir mi?!

“Kodu mu oturtmak...” sözü fizik kuvveti yüceltiyor; ayıplanacak, kınanacak, kaba bir ifadedir. Org. Özkök’ün haklı olarak “birinci sınıf” kategorisinin aşağılarında gördüğü “pata küt” jargonun ‘avam’ modeli!

Asker, sivil fark etmiyor... Aslında sosyal sınıf da fark etmiyor. Zor geçinen nice insan vardır ki, kibardır, naziktir, saygılıdır.

Öbür tarafta, ekonominin çok hızlı geliştiği uzun dönemlerde cepleri, hatta depoları ‘mangır’ dolu nice zengin vardır ki, kültürel kaliteleri “birinci sınıf”ın çok aşağılarındadır! Uzunca bir zamandır “maganda” teriminin dilimizde yaygınlaşması ve günlük hayatımızda pek çok örnekleriyle karşılaşmamız bundandır!

“Maganda” çok şeyi ifade ediyor; bir kelime değil, bir terim, bir sosyolojik olgu! Balzac’ın, Dickens’ın romanlarında çoktu bu tipler.

Türkiye geliştikçe küçülüp kaybolacaklar.

Birinci sınıf

Org. Özkök’ü “fazla demokrat” diye veya “Bu kadar da demokrat olmasın abicim!” diye eleştirenler oldu. 27 Mayıs şekavetinde ihtilalcilerin o zamanki genelkurmay başkanı merhum Org. Rüştü Erdelhun’u tutuklayıp hapse attıklarını da sık sık yazdılar!

En azından nezaketsizlikti, kabalıktı bunlar!

Halbuki Org. Özkök, dünyayı tanıyan bir vatansever, vasıflı bir komutan olarak, ülkesinin “birinci sınıf ülkeler” kulvarında bulunmasını istiyor, ona göre davranıyor, herkesin de öyle “birinci sınıf” davranışlar içinde olmasını arzuluyor.

“Kodu mu oturtsun!” demek, Türkiye dünyada üçüncü lige düşsün demektir!

Buna Org. Özkök’ün cevabı:

- Herkes kendisine layık Genelkurmay başkanını özler!

Birinci sınıf bir cevap!

Org. Özkök, bin yıllık kurumlaşma tarihi ve iki yüz yıllık modernleşme tarihi olan Türkiye’nin “birinci sınıf” yönünü yansıtan şahsiyetlerden biridir.

Türkiye’nin lokomotifi yoksul ya da zengin, şehirli ya da taşralı, “birinci sınıf” insanlar ve bu vasıftaki kurumlardır. Yarınki Türkiye “birinci sınıf”ın kalitesine daha fazla sahip olacaktır; diliyle de işiyle de.

Milliyet, 14.8.2006

Taha AKYOL

15.08.2006


 

Durum vahim, ufak ufak tüyelim..

Size demokrasi getireceğiz dediler.. Özgürleştirme vaadi ile yola çıktılar.. Sonuç iç savaş oldu.. Bir ülkeye demokrasi ihraç edilmeyeceğini tüm dünya gördü.. Diktatörleri devirmekle, halkın önüne sandık koymakla demokrasiye geçilmiyor..

Ne yazık ki halkın bedel ödemesi gerekiyor.. 50 yıl, 100 yıl çaba göstermesi gerekiyor..

1946’yı baz alırsak, 60 yıl oldu biz bile hâlâ demokrasiyi oturtamadık..

Tam demokrasiyi benimseyemedik..

Başbakan olanlar sadece bir grup seçmenin tercihi ile o koltuğa oturduğunu kavrayamadı..

Kendilerine karşı olan bir başka grubun varlığını kabul edemediler.. Millet adına diye başlayan nutuklar atmaktan vazgeçemediler..

Protestonun, gösteri yapmanın temel bir hak olduğunu içlerine sindiremediler..

Biz bile zaman zaman patinaj yaparken Irak’a üç yılda demokrasinin geleceğini sanmak hayalcilik olur..

Zaten amaç o değildi.. Amaç bu ülkeyi ele geçirmekti.. Suudi Arabistan gibi ABD’ye tam bağımlı hale dönüştürmekti..

Olmadı..

Muhafazakâr kesimin önde gelen isimlerinden Thomas Friedman; New York Times’daki makalesinde “Savaşı desteklemiş biri olarak, ABD’nin Irak’ta daha fazla kalmasının yararlı olmadığını kavradım” diye yazdı..

Bu sözün tercümesi şu..

İşler sarpa sardı, ufak ufak tüyelim..

Tüymenin ardında başka bir plan da var.. Kuru kuruya tüymek değil bu..

Gelin şöyle bir düşünelim.. Bu görüş, ABD yönetiminde de taraftar bulursa, Bush ikna olursa ne olur?

Yani ABD askeri çekip giderse..

Irak’ta Şiileri, Lübnan’daki Hizbullah’ı destekleyen İran karışır.. Savaşın tarafı olur.. Diğer Arap ülkeleri de işin içine girer..

Yıllarca sürecek olan Şii -Sünni çatışması başlar.. Yani Müslüman Müslüman’ın düşmanı olur..

ABD’nin istediği bu mu?

Son işaretler bunu gösteriyor..

Ne diyor Freidman..

“İç savaş iyice alevlendikten sonra ABD’nin Irak’tan çekilmesi İran’a zarar verecek en anlamlı eylemdir” diyor..

“Iraklı Arapların, İran’a karşı tarihsel düşmanlığı yeniden su yüzüne çıkacaktır “diyor..

Yani, Irak’ı ele geçirip, bütün bölgeye hakim olmaya çalışan ABD bunu başaramayınca ikinci senaryoyu sahneye koymaya hazırlanıyor..

Herkesin herkesle savaştığı bir Orta Doğu.. Böylece kökten dinci terörün de önüne geçilecek.. Birbirine düşenler, Batı’yı unutacak.. Batı karşıtlığı, Batı’ya muhtaçlığa dönüşecek..

Tehlikeli bir oyun değil mi?

Birbirlerini yesinler, zayıflasınlar, küçülsünler..

Ortalığın yakılıp yıkılmasına zemin hazırlamak, sonra gelip onarmak, yeniden harita çizmek..

Arzulanan bu..

Ancak bu senaryonun önünde bir tek engel var..

Petrol..

Savaş sırasında üretimin sürüp sürmeyeceğini kimse kestiremiyor.. Bütün dünyayı saracak bir krizin kapısının açılıp açılmayacağını kimse bugünden hesap edemiyor..

Petrol fiyatını kimse kestiremiyor..

Bu yüzden 133 bin ABD askeri hâlâ Irak’ta duruyor..

Bu yüzden Hizbullah ile İsrail arasına BM askerleri yerleştirilmek isteniyor..

Büyük savaşı şimdilik petrol engelliyor..

Ama şimdilik..

Vatan, 14.8.2006

Mehmet TEZKAN

15.08.2006


 

AK Parti’nin açmazı

International Herald Tribune’da geçen hafta Türkiye üzerine iki makale aynı gün yayınlandı. Aslı Aydıntaşbaş dün yazısında bahsetti. Makalelerden biri Türkiye’nin İran’ın politikaları nedeniyle nükleer silahlanmaya gitmek zorunda kalabileceği, bunun da bölgedeki dengeleri bozacağı, bu nedenle bu yolun açılmaması üzerineydi.

Diğeri ise Lübnan’a gönderilecek uluslararası barış gücü hakkındaydı.

Bu makalenin yazarı, bu gücün asli unsurunu Türkiye’nin oluşturması kanaatindeydi.

Makale, bu konudaki argümanlarını Türk ordusunun yıllardır gerilla savaşı ile pişmiş olmasına, Bosna, Kosova, Afganistan gibi ülkelerde çok başarılı sınav vermiş olmasına, hem İsrail’in hem de Hizbullah’ın güven duyacağı bir ülke olması savına dayandırıyordu.

Türkiye’nin 1 milyon kişiye yaklaşan ordusuyla NATO’nun ikinci büyük ordusunu oluşturduğunu belirten makalede, bu büyüklüğün Türk askerini ideal görev adamı haline getirdiğini iddia ediyordu.

Zaten George Soros da geçen yıl, Türkiye’nin en iyi ihraç maddesi ordusu dememiş miydi?

Bir nevi Anzak modeli öngörmemiş miydi gençlerimize...

Bu makale de, Amerika’nın Irak’tan dolayı askeri kabiliyetinin sınırlı olduğu bu dönemde, bir Türk komutan liderliğindeki uluslararası güce diğer ülkelerin küçük sayıda askerle de olsa katkıda bulunabileceğine işaret ediyordu.

Irak Savaşı Tezkeresi ile Washington’la gerilim yaşayan AK Parti, Kuzey Irak’taki PKK varlığı ve Türkiye’nin geleceğine yönelik haritalar nedeniyle de huzursuz.

Yeniden çizilmesi planlanan Ortadoğu haritasında Türkiye’ye ne rol biçildiği meçhul.

Cumhurbaşkanlığı seçimini de göz önüne aldığımızda iktidar partisinin bu kritik yılda Amerikan yönetimiyle arayı açmak istemeyeceği sonucuna varabiliriz.

O nedenle asker göndermeye sıcak bakmasını, böylesi bir yılda içerde karşılaşabileceği güçlükleri göz önüne alarak Washington’un desteğini almaya çalışabileceğini tahmin edebiliriz.

Sürekli huysuzluk çıkaran yaramaz çocuk rolünden, büyüklerin sözünden çıkmayan aile çocuğu rolüne geçmek isteyebilir.

Bu, işin uluslararası boyutu.

Ancak işin bir de iç politika yönü var.

Lübnan’da yaşanan kıyımın ardından suların hemen durulmayacağı kesin.

Hizbullah’ın kendi varlık nedenini ortadan kaldıracak koşullara evet demesini beklemek safdillik olur. Üstelik Müslüman kamuoyunda böyle saygınlık kazandığı bir dönemde.

Her türlü manipülasyona, provokasyona açık bir ortamda görev yapacak Türk birliğinin her an iki ateş arasında kalması mümkün.

Cumhurbaşkanlığı seçimi yılında Lübnan’dan gelecek cenazeler iktidar partisini köşeye sıkıştırmaktan başka sonuç vermeyecektir.

Bu nedenlerle AK Parti, Çankaya hedefleri için dış baskı koşullarıyla iç kamuoyu tepkisini dengeleyecek bir çözüm arayışı içinde olmak zorunda.

Aksi halde kendini “kaybet-kaybet” diyebileceğimiz bir oyun içinde bulabilir.

Sabah, 14.8.2006

Ergun BABAHAN

15.08.2006


 

Beyaz Saray’da namaz

Umut Amerika’da da, İsrail’de de iç kamuoyundadır. Her ülkede demokrat, savaşa karşı hakça bir barıştan yana, güçlü bir kamuoyu da vardır. Amerika gibi İsrail’de de iç siyasi gidişatı yakından izleyip, öğrenmeye çalışmalıyız.

Önceki gün ABD’nin başkenti Washington’da savaş karşıtları Beyaz Saray’ın önünde büyük bir yürüyüş yaptılar. Amerika’da her türlü hak ve talep bu şekilde başlayan süreçlerle alınmıştır. Vietnam savaşı da bu tür yürüyüşe benzer bir yürüyüş ile başlayan süreç sonunda bitirilmek zorunda kalındı.

Beyaz Saray’ın karşısındaki parkta bir grup Müslüman namaz da kıldı. Bence günün fotoğrafı buydu ve kendisi de dindar olan Başkan Bush, acaba kendisi ve dünya hakkında neler düşündü namaz kılanları seyrederken?..

Dünyanın kurtarılma umudu bu tür süreçlerle olabilir ancak.

Akşam, 14.8.2006

Serdar TURGUT

15.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004