"Gerçekten" haber verir 30 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

Mi'râc’ın ilk durağı: Kudüs

Hz. Muhammed’in (asm) Mi'rac’a çıktığı, Hz. İsa’nın (as) yaşadığı, Hz. Süleyman’ın (as) kutsal mabedini inşa ettiği Kudüs sokaklarının her adımında dinler tarihinin altın bir sayfasına rastlamak mümkün.

KURULUŞU milattan önce 4000’lere kadar uzanan Kudüs, 3 dinin en kutsal mekânları olan Kubbetüs Sahra ve Mescidi Aksa camileri, Ağlama Duvarı ve Kıyamet Kilisesi ile dünyanın en gözde şehirlerinden biri. MÖ 1000’li yılların başında Hz. Davud’un, İbrani kabilelerinin yaşadıkları bölgenin ortasındaki Kudüs’ü krallığına başşehir yapmasıyla tarih sahnesine çıkan bu şehrin uğruna asırlar boyunca nice savaşlar yapılmış ve şehir birçok kez el değiştirmiş.

Yahudi inancına göre, Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı Allah için kurban etmeye giriştiği (Yahudi inancına göre Hz. İbrahim’in oğlu İshak’tır. İslam inancına göre ise Allah adına kurban edilmek istenen kişi Hz. İsmail’dir) Moraih Tepesi’nde Hz. Süleyman’ın ilk mabedi yapmış olması, şehrin önemini daha da artırmış.

MÖ 6. yüzyılda Babil hakimiyeti sırasında Yahudilerin baş kaldırması esnasında mabet yıkılmış ve ardından da Yahudi toplumunun ileri gelenleri Babil’e sürülmüş. MÖ 538’den itibaren başlayan Pers egemenliği altında yeniden inşa edilen mabet, tüm Yahudileri birleştiren bir kutsal yer olarak varlığını bu güne kadar sürdürmüş. MÖ I. yüzyılda Kral Herod döneminde bugün ancak dış duvarının küçük bir kısmı ayakta kalmış olan mabet, 480 metre uzunluğunda ve 280 metre genişliğinde bir alanda yeniden inşa edilmiş ancak MS 70 yılında Roma hakimiyeti döneminde Romalı General Titus tarafından yerle bir edilmiştir. O günden bu yana mabedin ayakta kalan Batı duvarı önünde ağlayan Yahudiler için burası ‘’yıkım günü’’nü simgeleyen çok özel bir sembol olmuş.

Uzun yıllar devam eden Roma ve Bizans dönemlerinin ardından Hz. Ömer devrinde Müslüman Arapların 638 yılında Kudüs’ü almaları ile birlikte İslam devletinin yönetimi altına giren şehrin adı ‘’Hiyerusalim’’ olarak biliniyordu. Müslümanlar, ‘’Beytülmakdis’’ adı verdikleri şehir için 9. yüzyılın başına kadar Kudüs ismini kullanmadılar. Kudüs ismi ancak 832 yılından sonraki yazmalarda görülmeye başlandı.

Bir dönem Haçlıların hakimiyetinde kalan şehir, daha sonra Memlükler, ardından da Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine girmiş ve 1917’de İngilizlerce işgal edilene kadar Osmanlı yönetiminde kalmış.

KUDÜS’ÜN MANEVÎ YAPILARINDAN

KUBBETÜS SAHRA

Halife Abdülmelik İbn Mervan tarafından 7. yüzyılda yaptırılan Kubbetüs Sahra, altın kubbesi ile Kudüs’ün en görkemli yapılarından biri. İslâm mimarisinde bilinen ilk kubbeli eser olan Kubbetüs Sahra’nın içinde İslâm inancına göre Hz. Muhammed’in Mi'rac’a yükseldiği kaya bulunuyor. Batılılar tarafından daha çok ‘’Hz. Ömer Camisi’’ olarak bilinen cami, çoğu zaman hemen yanı başında bulunan Aksa Camisi ile karıştırılıyor.

Haçlılar’ın 1099 tarihinde Kudüs’ü Müslümanlardan almasından sonra kiliseye çevrilen Kubbetüs Sahra’nın içine Hristiyan din adamları için bölümler yapılarak, kubbesine haç yerleştirilmiş. 1187’de Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethinden sonra ise bu dönemde yapılan değişikliklerin büyük bir kısmı ortadan kaldırılmış.

Yavuz Sultan Selim devrinde Kudüs’ün Osmanlı topraklarına katılmasının ardından Kubbetüs Sahra, Kanuni Sultan Süleyman döneminde köklü bir tamirden geçmiş. Binanın dış cephesi İznik çinileri ile kaplanırken, III. Murat, I. Abdülhamid, II. Mahmud, Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz de kendi dönemlerinde binayı restore ettirmiş. II. Abdülhamid devirlerinde yapılan tamiratta padişahın emriyle binanın zemini İran halıları ile döşenirken, ortasına büyük bir avize asılarak, eskiyen çinileri yenilenmiş.

1927 yılında Filistin’de meydana gelen depremde önemli ölçüde hasar gören Kubbetüs Sahra, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Müslüman ülkelerin katkıları ile tamir edilmiş. Ürdün Kralı Hüseyin’in vefatından önce caminin kubbesinin bakımı ve tamiri için 8,2 milyon dolar bağışlamasının ardından başlatılan restore çalışmaları hala devam ediyor. Kubbenin tam altında, Hz. Muhammed’in Mirac’a çıkarken üzerinden yükseldiği ‘’Haceri Muallak’’ (Havada asılı bulunan taş) ya da ‘’Muallak’’ adı verilen taş bulunuyor. Restorasyon nedeniyle taşın üzeri ve kubbenin altı tamamen iskelelerle örülmüş durumda. Taşın altında ise mağarayı andıran bir mekanda Hz. Muhammed’in Mirac’da bazı peygamberlere namaz kıldırarak, imamlık yaptığı bildiriliyor. Camiyi ziyarete gelenlerin kimi burada dua ederken, kimi de namaz kılarak Kuran okuyor.

MÜSLÜMANLARIN İLK KIBLESİ MESCİDİ AKSA

Kudüs’te, Mescidi Aksa ve Kubbetüs Sahra’nın da içinde bulunduğu yaklaşık 161 dönümlük alan Haremi Şerif olarak adlandırılıyor. Yahudilerin ‘’Kudüs’ün Kalbinin Kalbi’’ anlamına gelen ‘’Lev libo sel Yeruşalim’’ dedikleri Haremi Şerif’teki kutsal mabetlerden biri de Kubbetüs Sahra’nın hemen karşısında bulunan Aksa Camisi’dir.

Hicret’in 16. ayına kadar Müslümanlar’ın kıblesi olan Mescidi Aksa’nın, Hz. Davud tarafından yapımına başlandığı ve oğlu Hz. Süleyman tarafından tamamlandığı rivayet ediliyor.

İslam’a göre, Hz. Muhammed, Recep ayının 27. gecesi Kabe’de uyuduğu sırada vahiy meleği Hz. Cebrail’in Allah’ın kendisini yüce katına davet ettiğini bildirmesiyle Mekke’deki Mescidi Haram’dan alınarak Mescidi Aksa’ya ‘’Burak’’ adlı binek ile götürülüyor. ‘’İsra’’ (Gece Yürüyüşü) adı verilen bu olay, Kur’ân’daki İsra Suresi’nde şöyle yer alıyor: ‘’Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir bölümünü gösterelim diye, kulunu Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya götüren/yolculuk yaptıran Allah’ın şanı yücedir. Gerçekten o, işiten ve görendir.’’

1967 savaşından sonra İsrail’in bölgenin kontrolünü ele geçirmesinin ardından, Mescidi Aksa’ya yönelik Yahudiler tarafından çeşitli saldırılar düzenlendi. 1969 yılındaki ilk saldırıda bir Yahudi tarafın kundaklanan camide, birçok önemli eser ve özellikle Selahaddin Eyyubi’nin buraya getirttiği ahşaptan çivisiz yapılmış olan minber yandı. Bunun üzerine Ürdün AlBalqa Üniversitesi ve Ürdün Krallığı’nın finansmanıyla, minberin aslına uygun olarak yeniden yapılması için çalışma başlatıldı. Yaklaşık 15 yıl süren uluslararası çalışmaların ardından 2002 yılında atılan somut adımlar sonucu minberin yapımı Türkiye’nin son kündekarı olan Mevlüt Çiller ustaya emanet edildi. Daha sonra minberin yapımında kullanılmak üzere, Bolu’da hazırlanan 15 metreküp ceviz ağacı ‘’yurt dışına çıkışı yasak olduğu’’ için Bakanlar Kurulu’nun özel izni ile Ürdün’e gönderildi. Eşi ve iki kalfasıyla birlikte Ürdün’e giden Mevlüt usta, yaklaşık 3 yıl süren çalışmalar sonucu tarihi minberi aslına uygun olarak tamamlayıp, Mescidi Aksa’ya yerleştirdi.

MESCİDİ AKSA’DAKİ ‘’KUDÜS KATLİÂMI’’NIN

İZLERİ

Yıkılan Hz. Süleyman tapınağına ait bir bölümün Mescidi Aksa’nın temelleri altında bulunduğuna inanan bazı Yahudilerin zaman zaman camiye saldırılar düzenlediğini belirten Filistinliler, 8 Ekim 1990 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda 30 kişinin öldüğünü, 800 kişinin de yaralandığını hatırlatıyor.

Mescidi Aksa’daki görevliler camiyi ziyaret edenlere, tarihe ‘’Kudüs Katliâmı’’ olarak geçen olayla ilgili bilgiler aktarırken, olaydan sonra cami içinden toplanan bomba ve mermilere ait parçaların muhafaza edildiği bölümü gösteriyor.

Bu arada Filistinliler, ‘’Ağlama Duvarı’’nın hemen yanı başında Hz. Süleyman’ın yaptırdığı tapınağın izlerini bulmak için İsrail tarafından başlatılan kazı çalışmaları ile tüneller açıldığını öne sürerek, Mescidi Aksa’nın bu sayede yıkılmak istenildiğini savunuyor.

HAREMİ ŞERİFİN GİRİŞİNDE FATİHA

OKUTULUYOR

Kanuni Sultan Süleyman döneminde onarılan surların koruma altına aldığı Haremi Şerif’in 11 giriş kapısında sadece 7’sinden Haremi Şerif’e geçiş izni veriliyor. Kapıların tüm girişlerinde İsrail polisi ve Filistinli sivil görevliler bulunuyor.

Müslümanların giriş yaptığı kapılarda sıkı güvenlik tedbirleri alan İsrail polisi, ‘’şüphe duyduğu’’ kişilerden ‘’Fatiha Suresi’’ni okumasını istiyor. Aynı şüpheyi duyan Filistinli görevliler de kimlik kontrolü yaparak, Kur’ân’dan bir ayet okutuyor.

Özellikle cuma günleri Müslüman ülkelerden Haremi Şerif’e gelen binlerce kişi Cuma Namazı’nı burada kılarak, bu kutsal mekanda dualar ediyor. İsrail polisi zaman zaman güvenlik gerekçelerini bahane ederek, Cuma günleri 45 yaşın altındaki kişilerin Haremi Şerif’e girişlerine izin vermiyor.

ZEYTİN DAĞI VE KİDRON VADİSİ

Müslümanların ‘’Beytül Mukaddes’’ olarak adlandırdıkları Kudüs’ün karşısındaki Zeytin Dağı ve hemen yanı başındaki Kidron Vadisi ise her üç dine mensup olanlar için önemli bir yer. Zeytin Dağı’nın hemen yamacında Maria Magdalena adında bir Rus kilisesi altın kaplamalı kubbeleri ile dikkat çekiyor. Yanı başında ise Hz. Meryem’in mezarı var. Vadinin öte yanında da sahabe mezarlarının olduğu bildiriliyor. Zeytin Dağı, şehrin en iyi göründüğü bir tepe olarak da her gün binlerce turisti ağırlıyor. Her dinden, dilden ve renkten insanın birbirine karıştığı Kudüs, sahip olduğu tarihi ve dini özelliği ile tüm insanlık için kutsal kabul edilmesi, kenti gezenler için o topraklardaki egemenlik mücadelesinin anlamını gözler önüne seriyor.

Hamdi ÇELİKBAŞ/AA / İstanbul

30.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Başlıklar

  Cennete uğurlandılar

  KAOS OLUŞTURMAK İSTEYENLER BAŞARAMAZLAR

  Kerkük için BM’ye çağrı

  Diyalogla çözülmeli

  İlköğretim kayıtlarında son gün

  Tedbir alınırsa, ölüm olmaz

  Erdoğan: Caniler elbette bunun hesabını verecek

  İnalcık, Onur Ödülünü bugün Toptan'dan alacak

  TESK’DEN, GÜNGÖREN ESNAFINA ZİYARET

  Dünya’dan kınama mesajları geliyor

  Acılı baba: Kızımı doğum gününde mezara koyduk

  ‘’TERÖRE KARŞI BİRLİK OLMALIYIZ’’

  Mağdurların yaraları sarılacak

  İstanbul'da sağanak serinliği

  Küresel ısınma meyveciliği de vuruyor

  Önce Kur'ân, sonra futbol

  Mi'râc’ın ilk durağı: Kudüs

  “Sigara ve kibrit” can ve mal yakıyor

  Aşırı sıcaklar dama çıkartıyor

  Berlin’de Ramazan şenlikleri

  2500 yıllık gemi enkazı bulundu

  Aşırı sıvı kaybı kalp krizini tetikleyebilir

  ODTÜ, gençlere gökyüzünü yeniden keşfettiriyor

  2. Dünya Savaşı’ndan kalma bomba korkuttu

  Denizanası tehlike saçıyor

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır