"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şefkat

Ahmet AKIN
18 Aralık 2014, Perşembe
Kelime mânâsıyla “başkasının kederiyle ilgilenmek, acıyarak sevmek, yardıma muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgiyle yardıma koşmak…” gibi açıklamalarla lûgattaki yerini almış.

Şefkat ve merhamet, Cenab-ı Allah’ın (cc) üzerimizde en açık şekilde görünen tecellisi.

Fakat, Rabbimizde (cc) şefkat derya ise, ana ve babalardaki tecellisi bir damla hükmünde. Bu hususta anneler, babalardan bir adım daha öndeler, çünkü anneler şefkat kahramanıdırlar. 

Şefkat, her şeyden önce fıtrîdir, kuvvetli bir imanla daha da barizleşir, açığa çıkar. İnsanoğlunun uzun yolculuğunda yolunu nurlandırması açısından, belli hizmetlerde hususan tavzif edilmiş şahsiyetlerde şefkatin cisimleştiğini müşahede ediyoruz. Öyle ki nurdan halelenmiş şefkat misalleri karşısında en katı bir kalbin yumuşamaması ve hayatına olumlu mânâda istikamet çizmemesi mümkün değildir!

Kâinatın Efendisi (asm) Taif’tedir. Müslümanlara zulüm alabildiğine sürmekte ve müşriklerin Peygamberimize (asm) istihza dolu sözleri, hakaretleri devam etmektedir. Hz. Zeyd (ra), Sultanlar Sultanıyla (asm) birliktedir. Hakaretlerden sonra taş yağmuru başlar. Peygamberimizin (asm) mübarek vücudu, Hz. Zeyd’in (ra) siper olmasına rağmen kan revan içinde kalır. O şefkat menbaı ve merhamet kaynağı, önce Cenab-ı Allah’a (cc) hazin bir münacatta bulunur. Daha sonra, Cebrail (as) gelip, “Ya Muhammed! Beni Rabbim gönderdi. Dile, iki dağı birleştirip Taif’i helâk edeyim” demesine karşılık Peygamberimizin (asm) şefkat pınarından neler dökülüyor bakın: “Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey; Hak Teâlâ’nın (cc) bu müşriklerin sulbünden, Allah’a (cc) hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibadet edecek bir nesil çıkarmasıdır. Ya Rab (cc), onlar bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı, affet.”

İşte; bedduâ değil, böyle mübarek şefkatli bir duâ. Niçin böyle bir dua? Çünkü Allah (cc), güzel isimlerinden olan Rauf (Şefkatli), Rahim (Merhametli) gibi isimlerini sadece Peygamberimiz (asm) için kullanmış. “Ümmetî, ümmetî” kelimelerinin Peygamberimiz’den (asm); hem doğduğunda bebekken, hem de peygamber olduğunda dudaklarından dökülmesinin  sebeblerinden birisi de budur.   

Sıddık ünvanına sahip Hz. Ebu Bekir (ra) ise, Müslümanlara olan şefkat ve merhametinden bakınız Allah’a (cc) nasıl yalvarıyor: “Allah’ım (cc); benim vücudumu Cehennem’de öyle büyüt ki, hiçbir ehl-i iman için girecek yer kalmasın!” Yani Müslümanların Cehenneme girmesine gönlü razı değil.

İman çekirdeği bir kalbe girip yeşerirse, o kalpte şefkat ve merhamet haykırışları kesilir mi? Kesilmez elbet. “Milyonlar kahraman başların feda olduğu bir hakikate başımız dahi feda olsun” diyerek milyonlar mânevî evlâtlarını kucaklamaya, kurtarmaya çalışan üç devir görmüş bir ihtiyar olan Bediüzzaman Hazretleri de feryad-ü figan ediyor. Peygamber’i (asm) gibi; muhabbetullah ve rıza-ı İlâhî için çalışıyor. O da “Bir tek gayem vardır. (…) zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın (cc) birliğine hizmet edeyim” diye çırpınıyor. Öyle halis bir şefkat ve merhamet numunesi ki, kendi sözlerini aktarmaya devam edelim: “Ben cemiyetin iman selâmeti yolunda ahiretimi de fedâ ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin îmanı namına bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Kur’ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cennet’i de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennem’in alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü, vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur.” (Tarihçe-i Hayatı)

Maalesef bizler ana-baba olarak kendimizden âdeta şefkat denilen güzelliği ürkütmüşüz. Hani şefkat duygusunu yerinde kullansak; bir baba, evlâdının eline müstehcen neşriyat canavarını verir mi? Oğlunu, kızını merhametsiz canavarların sofrasına bırakır mı? Bazen kılımız bile kıpırdamıyor. Halbuki bir gencin batağa düşmesi, bonzaiden ölümü veya imansız olması haberi karşısında; “O kalbin, ıztırabından atom zerreleri adedince param parça olması gerekir.” (Zübeyir Gündüzalp)

Hayvan olarak tavuk kadar da olamıyoruz. Nasıl mı? Anne hükmündeki tavuk, koruyup kollama adına civcivini köpeğin ağzından kurtarmak için kafasını köpeğe kaptırıyor. Niçin bu müstehcenlik kobra yılanına karşı bîgâne kalıyoruz? Din zaafı, ahlâksızlıktan kaynaklanmıyor mu? Ahlâk zaafını, iman zaafını müstehcenlik körüklemiyor mu? Örnek olma noktasında, ebeveyn olarak bize büyük görevler düşüyor. Tam burada Prof. Dr. Üstün Dökmen Hocamızın Küçük Şeyler’inden bir alıntı yapmak istiyorum: “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın, zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter!” Kendi iç dünyamızı, Sünnet-i Seniyye ile zenginleştirdiğimizde, terbiye ettiğimizde; bu güzel zenginlik çocuklarımıza da sirayet edecektir. Çocuklar söylenenden çok yapılanı dikkate alır ve taklit ederler.

Bizler bazen de şefkati çok hatalı kullanıyoruz. Çocuğumuzun tüm ihtiyaçlarını karşıladığımızda görevimizi yaptık zannediyoruz. İnsanoğlu muhteşem bir saray. O saraya girebilmek için birçok kapısı vardır. O kapıları aralamak, şefkatle iletişim kurabilmek için, illâ çocuklarımızın tüm ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir mecburiyetimiz yoktur. Onları bir birey olarak kabul etmemiz, sorumluluk vermemiz, yanağına bir şefkat öpücüğü kondurmamız, bazen sırtını sıvazlayıp, başını okşamamız bile yeterli olacaktır. Onların insan ve bir birey olduğunu unutmamamız gerekiyor. Esas olan ise, davranışlarımızla örnek olmak şefkatin gereğidir. Şefkat noktasında en büyük rol modelimiz ise Peygamberimizdir (asm), kullanım kılavuzumuz ise Kur’ân-ı Kerim’dir. Doğru şefkat uygulamalarıyla dünyamızın güzelleşmesi dileklerimle, saygılar sunuyorum.

Okunma Sayısı: 2434
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet AKIN

    18.12.2014 11:17:43

    Muhsin Bey Kardeşim , dualarına Amiiin Allahümme Amiiin demeyip de ne denir ? İnegöl'e , Açıktepe ailesine ve de kardeşlerimize binlerce selâm ....

  • muhsin açıktepe

    18.12.2014 08:38:52

    ALLAH EBEDEN SİZDEN RAZI OLSUN, SİZLERE SAĞLIKLI VE UZUN ÖMÜR VERSİN. RABBİM ŞEFKATİ VE MERHAMETİ TÜM İNSANLARIN GÖNÜLLERİNE YERLEŞTİRSİN. İNŞALLAH.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı