Yukarıdaki anlattığım bu durumu; bugünlerde neye benzetiyorum biliyor musunuz? Ülkemizin gündemine, siyasetçilerin konuşmalarıyla değişebilen, hararetli hale gelebilen gündemimize…  Siyasetçilerin söz söylemesi, fikir beyan etmesi, düşüncelerini dile getirmeleri gayet tabiîdir. Zaten olması gereken de budur; ama garip olan toplumun beklentilerinin siyasetin gündemi olması gerekirken, siyasetin sorunlarının toplumun gündeminde olması ve ülkenin tansiyon durumunun her daim siyasetçilerin elinde olması, onların sözleriyle yükselmesi, onların sözleriyle düşmesidir.

Siyasetin ve siyasetçilerin bu kadar etkili olmasının başlıca sebeplerinden birisi, (bana kalırsa en önemli sebebi) düşünce mecralarımızın siyaset ve siyasetçiler tarafından oluşturuluyor olmasıdır. Tâbiri caizse labirentlere konan deney hayvanları gibi ne kadar çabalarsak çabalayalım, nereye gidersek gidelim, gideceğimiz yerin sınırları başkaları tarafından önceden belirlenmiş durumda. Sanırım bu durum; kendi gündemimizi, kendimizin belirliyor olamamamız, gündemimizin başkaları tarafından belirlenmesine yol açıyor. 

Öyle düşünüyorum ki, bunun en kötü tarafı sizi reellikten uzaklaştırıyor olmasıdır. İnsanların bence asıl gündemleri, en yakın çevrelerindeki konular olmalıdır. Eğer köyünüzde suyun yetersizliği büyük bir problemse, su üzerine düşünülmeli, tarım üzerine düşünülmeli, hayvancılık üzerine düşünülmeli, köyün camisi, okulu hakkında düşünülmeli, asıl gündeminiz bunlar olmalıdır. İnsanlar tartışacaksa, bu konuları tartışmalı, size en yakın sorunlar üzerine fikirler çarpışmalı ki, ortaya bir güzellik çıkarabilsin. En yakınınızdaki konulardan uzaklaşıp siyasetin ve siyasetçilerin gündemini gündeminiz olarak belirlediğiniz zaman, hem hayatınızın reelliğinden uzaklaşıp asıl düşünmeniz gereken konulardan kendinizi alıkoyuyorsunuz, hem de çözümden uzaklaşıyorsunuz demektir. Tabiî ki siyaset takip edilmeli; ama bir seçim yapacak, bir karar verecek kadar. Sanırım ülkemizde seçmen olmakla siyasetçi olmak arasındaki mesafenin kısa; seçmenle siyasetçi arasındaki farkın oldukça az olması siyaseti hayatımızda bu kadar etkili hale getiriyor.

Bu kadar keskin ve kemik düşüncelerin olduğu bir ülkede, bir şeyler yapmak kadar aynı zamanda varlık mücadelesi veren siyasetçilerin düşüncelerindeki ve dillerindeki sertlik belki siyasetin kendi mantığı içinde makul karşılanabilir; lâkin ülkenin her mahallesini, her sokağını, her binasını, her köyünü Ankara haline getirmek sanırım bizim için pek hayırlı bir şey olmuyor/olmayacak. Tabiî ki bir ülkede siyaset ve siyasetçi olmalı; ama hayatımızın merkezinde değil. Sürekli gündemimizi meşgul edecek şekilde olmamak kaydıyla. 

Siyasetin aynı zamanda taraf olmak olarak algılandığı ülkemizde, sürekli birbirimize taraf ve karşı taraf olarak bakabiliriz. Hararetin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda taraf ve karşı olmanın getireceği sıkıntı, milleti yorar ve gergin bir hale getirir diye düşünüyorum. Bir ülke için düşünce, ateş olmalı, hararet olmalı ki, saç üzerindeki ekmeği pişirirken ateşi ayarlayabilelim. Siyasetin harareti ile hareket edersek, ekmeği yakma ihtimalimiz oldukça yüksek olacaktır...