"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aliya İzzet

Cemil GÜNVAR
03 Ocak 2015, Cumartesi
Donuk bir muhafazakârlıkla iç içe olmadığından mıdır bilmem, nedense Batı’daki İslâmî yaşantı ve Müslümanlar daha canlı, daha parlak, daha temiz, daha mülâyim gelir bana.

Bu beğenilerin içine yokluğunu görmüş, yokluğunun ne demek olduğunu bilen, sonradan bulup ne yaşadığının farkında olan Avrupa’nın göbeğindeki Müslümanlar girdiği gibi; Doğu’nun durgun sular gibi artık akışını, canlılığını kaybetmiş, hayatın içinde beton gibi donuk duran muhafazakâr anlayışlardan coğrafî olarak uzak kalmasının yanında, Avrupa kültürüne de çok yabancı olmayan Boşnaklar da giriyor. Ne zaman televizyon ekranlarından Bosna Hersek’i, Boşnakları görsem aklıma İslâmiyet’in parlak, yumuşak, temiz, mülâyim yönleri ve Aliya İzzet Begoviç geliyor. Bilge Kral...

Bilge Kral’la ilk tanışıklığım üniversite öğrencisiyken onun cümleleriyle hayatım arasında kurduğum bağla, “Tarihe Tanıklığım” kitabını bitirdiğimde oldu. Ruh dünyama ciddiyet adına, adanmışlık adına, hayatını bir şeylere verebilme adına bir şeylerin girdiğini hissettim kitabın son cümlelerini bitirdiğimde. Kelimeler her ne kadar kâğıt üzerinde hareketsiz kalan şekiller olarak gözükse de, taşıdıkları manâlara göre siz farkında olmadan ruh dünyanıza bir şeyler üfleyebiliyorlar. Eğer yazar kendinden, ruh dünyasından bir şeyler katabilmişse işin içine... Sanırım, Aliya İzzetbegoviç kitabını oluşturan kelimeleri bir araya getirirken samimiyetini ve ruhunu işin içine katmıştı ki, o yıllarda üzerimde kuvvetli bir anlam bıraktı onun cümleleri. Onun cümlelerinde hazmedildikten sonra telkin edilen kelimeler vardı. Bu yüzden anlatmaya çalıştığı şeyleri derinliğini kaybettirmeden sade bir dille anlatabiliyordu. Cümlelerindeki bu derinlik ve samimiyet öyle düşünüyorum ki bir şeylerin peşinden koşmasında, hayatındaki arayışta gizliydi. Kendi anlatımıyla Müslüman bir aileden gelse de, on yedi yaşında İslâmiyet’e kendi isteğiyle, onaylayarak geçmişti. Bir çoğumuz gibi doğuştan üzerimize giydirilen bir gömlek gibi bulmamıştı İslâmiyet’i. Yokluğunu gördüğü için varlığının ne olduğunu, ne demek olduğunu iyi biliyordu sanırım... Bu yüzden olsa gerek bir şeyleri arayan ve bulanları dinlemeyi daha önemli buluyorum. Çünkü onlar malûmatı değil işin aslını; buldukları şeyi, yaşadıklarını anlatıyorlar. Onun gibi bir şeyleri arayan ve bulan insanların cümleleriyle tanış olmak vücuduma taze kan almak gibi geliyor bana... 

Aliya İzzetbegoviç’in sonradan farkına vardığım bir başka yönü de, siyaset yapmasına, siyasetin içinde olmasına rağmen, entelektüel yönünü siyasetin içinde kaybolmasına izin vermemesi, korumasını bilmesiydi. Bunları yazarken sayıları az da olsa birkaç entelektüel siyasetçimizi düşündüm. Bu birkaç siyasetçinin siyasetten önceki derinlemesine yaklaşımlarımdan, çözümlemelerinden oluşan cümleleri; yerini ülkemizde kelime oyunu olarak algılanan siyasetin içi boş, kanatsız cümlelerine bırakıyor, bırakmaya devam ediyor; siyasetin rengini alıyor maalesef. Sanırım siyasetin karşılıklı atışma ve kelime oyunu içinde geçtiği bir ortamda, ülkemizde, Aliya İzzetbegoviç siyaset yapmazdı, yapamazdı. Onu doğuran, kendisi yapan şey biraz da içinde bulunduğu şartlardı. Ülkenin doğum sancılarının olduğu bir dönemde kelime oyunlarıyla yapılacak bir siyasî anlayışı olmadı, buna entelektüel yönü de izin vermezdi sanırım.

Üniversite yıllarında, Aliya İzzetbegoviç’in kitabını bitirip son sayfasını çevirdiğimde, içimdeki hissiyatından dolayı ileride bir oğlum olursa onun adını  Aliya İzzet koyacağıma dair ahdım olmuştu. On dört yıl geçti ve iki hafta önce bir oğlum oldu. Bilmiyorum belki de bu sadece benim hissiyatımdır, ama ne zaman aklıma Aliya İzzet Begoviç gelse, kar altında duâ edişi, duruşma salonunda on dört yıl ceza verildiği zamanki dağ gibi duruşu, bir çocukla bağdaş kurup yanyana oturuşu, yüzündeki paklık, gözlerindeki derin mânâ, tavırlarındaki başkalık, omuzlarında en ağır yükler varken bile bu mânânın kaybolmadığı ve sükûneti aklıma geliyor. İşte bunun için, hissetiğim  bu şeyleri oğlumun hayatında da görmek istediğimden dolayı oğlumun adını Aliya İzzet koydum. Rahmetle Aliya İzzetbegoviç...

Okunma Sayısı: 1977
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı