Söz konusu dizi özetle M. Kemal’i ve öğretisini yüceltirken; tarikat ve cemaate üye ve bağlı olanların fikir ve yaşantılarını küçümsüyor, tahkir ediyor. 

Bir alet ilmi olan mantık ilkelerini istimal ederek adım adım gidelim.

“Her insan suç işleme potansiyeline sahiptir. H de bir insandır. O halde H’nin de suç işleme potansiyeli vardır.” 

Ancak “potansiyel suçlu” diyerek insanlara ceza vermek hatalıdır. Bu sebeple zaten “suç ve ceza şahsidir.” 

Her vicdanlı insan, yakını suçlu olanın suçlu kabul edilemeyeceğine, bu durumun mantıken de vicdanen de ve fıtraten de hatalı olduğuna inanır. Nitekim bu inanç bozulduğu içindir ki 15 Temmuz sonrasındaki yargılamalarda ceza anlayışının ve adalet hedefinin saptırılması sonucu yargı makamları mantıktan ve vicdandan uzaklaştığı gibi fıtrattan ve hukuktan da uzaklaştı.  

“Her Kemalist zalimdir” önermesinin yanlışlanabilir olduğunu biliriz. Her tarikatçı ve cemaat “mutlak istikamet üzeredir” önermesi de yanlışlanabilir. 

İşte tıpkı bir insan gibidir; tarikatlar, cemaatler ve diğer topluluklar.

Her cemaat ve tarikat ulvi maksadından sapabilir. Bu ihtimalin varlığı ve bazen görünmüş olması genellemeye imkan vermez.

Topyekûn bir şekilde “cemaatleri ve tarikatları kapatın” diyenlerin esassız ve ölçüsüz bir talepte bulunduğu ve hatta kötü niyetli oldukları açık.

Aynı şekilde bir dizi üzerinde topyekûn bir şekilde cemaatleri ve tarikatları hedefine alanların da maksatlarının farklı olduğunu anlayabiliriz.

Dizinin resmi internet sitesinde şöyle deniliyor:

“Seküler bir Atatürkçü olan Levent ve mutaassıp bir tarikatın içinde yaşayan Meryem’in kaderlerinin kesişmesi konu alınırken, inanç ve fikir ayrılıklarına rağmen ‘evlat’ söz konusu olduğunda anneliğin/babalığın birleştirici gücüne dikkat çekiyor.” 

Belli ki dizinin senaristi “seküler bir Atatürkçü” portresini eleştiriyor. “Dindar bir M. Kemal” ideali ve tercihi var burada. 

Ancak bu dindarlık bizim bildiğimiz dindarlık değil.

Çok bid’aları ihtiva eden bir dindarlık bu. 

Sağlam kaynaklardan günümüze ulaşan dinin esaslarını ve şartlarını hafife alan yeni bir dindarlık.

İşte bu yeni dindarlığın da kurucusu, senaristin -anlayışına göre- yine ancak M. Kemal olmalı.

RTÜK, dizinin bazı sahnelerinde “İslam’a ve Müslümanlara yakışmayacak sıfatların dindar görünümlü karakterler için kullanıldığı” ve “dini hassasiyetlere sahip toplum kesimlerinin aşağılandığı” bu sebeple 6112 sayılı kanunda yer alan “Yayın hizmetleri,….toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle yayıncı kanala üst sınırdan idari para cezası ve 2 kez de program durdurma müeyyidesi uyguladı.

Keşke RTÜK aynı hız ve hassasiyetle aile müessesesini tahrip eden diğer diziler hakkında da kararlar alabilse.

Doğrusu, bu hassasiyeti bu RTÜK’ten istemek de bir çelişki. 

Ama bir ümittir, belki düzelir!