"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yargıtay’ın sû-i zan vesvesesi

Hakan Özlen
24 Ocak 2024, Çarşamba
Gerçek ya da hakikat tahakkuk etmeden, tespit edilmeden ve bunun için lazım gelen usulî yollar izlenmeden elde edilen hükme “zannî hüküm” denilir. Peki, zannî hükümlere netice bina edilebilir mi?

“Gece sokaklarda çok dolaşan bir adamın hırsız olması” hakkındaki hüküm zannîdir. Zira “sokaklarda çok dolaşan adam karinesi” ya da “emaresi” başka başka ihtimalleri de akla getirir. Eldeki zan sağlam delillerle yakiniyyat (kesinlik) kesb etmeli ki “netice hüküm” adilane olsun.

Cezayı gerektirecek veya tahkiri iktiza edecek karineler ya da emareler zanna dayalı ise, o zannın hüsnî ihtimallerini de düşünüp şüpheli (zanlı) hakkında lehe hüküm oluşturulması âdil olanıdır. Zira adalet-i mahza tam da budur. Bu sebeple modern ceza hukukunun “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi kıymetlidir. Çünkü “zannın birçoğundan çekinin” ilahi emrinin beşer dimağı ve vicdanından süzülmüş halidir bu ilke.

İşte bu ilke sayesinde suç ve ceza da ancak şahsi olmak zorundadır. Bir adamın hatasının ya da suçunun onun akrabasına ya da yakınlarından birisine teşmil edilemeyeceğini çok iyi biliriz. 

Ancak sû-i zan hastalığı yüzünden şu iki önemli ve hayatî ilkeden devamlı olarak taviz verildiğini görüyoruz.

Yargıtay 3. Dairesi’nce Anayasa Mahkemesi üyelerine isnat edilen her bir hükmün birer zandan ibaret olduğunu söylemek istiyoruz. 

Ceza hâkimlerinin, şüphenin kesinlik kazanmadığı bir durumda zannî kabulle aleyhe hüküm tesis ettiğini duyduk, duyuyoruz ve duymaya da devam edeceğiz. Ancak Yargıtay’ın bir ceza dairesinin, görev ve yetkilerini de aşarak AYM’ye zannî isnatlar yüklemesi bir başka hâl.

Su-i zan hem ahlakî hem de hukukî açıdan sakıncalıdır; bu yöntemle tesis edilen hüküm ise hukuka aykırı ve geçersizdir. Yargıtay’ın bir ceza dairesinin AYM’nin kararlarının “hukuka aykırılık” gerekçesiyle uygulanamayacağını belirtip direnmesi, aslında AYM ve kararlarının “su-i zan vesvesesi” sebebiyle bazılarını rahatsız etmesinden kaynaklı. Ancak, bu direnme eylemi sadece Anayasa’ya aykırı değil, aynı zamanda bir krizi de beraberinde getirdi. 

Anayasa Mahkemesi, demokratik temellere dayanır ve üyeleri meşru bir seçimle atanır. Ancak, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM’yi tanımama eğilimi, derin bir sû-i zanın izlerini taşıyor gibi görünüyor. Bu tavır, sadece AYM’yi değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de dışlama anlamına gelir ki Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu gerçeği iyi bilmektedir. 

Yargıtay’ın bu sû-i zan vesvesesi, belli ki güç mücadelelerinden veya siyasi etkileşimlerden kaynaklanıyor. 

Bu durum, Yargıtay’ın kalbinin neye dayandığını sorgulatıyor: Masdar mı, yoksa misdar mı? 

Esasen, şu vesvese, devletin tüm katmanlarına, sû-i zan vesvesesi ile malul bir hükümet yüzünden sirayet etmiştir.  

Yargıtay’ın ceza dairesine sirayet eden şu vesvese, adaletin kalbini sararak kalp hastalığına dönüşmüştür. Bu karanlık hastalık, devlet aklını bulandırarak yargının şeffaflığını ve duruluğunu bir kez daha gölgelemiştir. 

Bu ise hukukun üstünlüğü ve tarafsızlık prensipleri açısından endişe verici bir tablo. 

Türkiye’nin demokratik kurumları arasındaki uyumu ve güveni yeniden tesis etmek için bu dahilî çekişmelerin aşılması hayati öneme sahiptir.

Vazife ve mesuliyet yargıdan ziyade Türkiye Büyük Millet Meclisindedir. 

Okunma Sayısı: 1121
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ayşe H.

    24.1.2024 00:57:06

    Allah razı olsun. Kaleminize sağlık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı