"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hoşgeldin Ey Sevdicek!

Hülya ÇİLEK
26 Nisan 2015, Pazar
Hoşgeldin Ey Sevdicek! Arabistan kuraklıktan değil cehaletten kavrulurken, güzel Mekke’n bakışlarını Hira’ya çevirmişti. Seni beklemekteydi kâinat.

Sadece bir kelimeyle sana koşmak istiyordu yolunu gözleyenler “ Efendim!!!”. Semayı kaplayan Cebrail’in müjdesinde gizlenmişti Seni (asm) bekleyenlerin hasreti. “Ben Cebrail’im (as) Sen de Peygambersin (asm)” diye seni (asm) muştularken Seni (asm), dağlar, taşlar, çiçek ve ağaçlar önünde secde halinde hoşâmedi ediyordu Sana (asm). Telâşına kulak veren Hz. Hatice (ra) biliyordu Sana (asm) gelen mu’cizeyi evvelinde. Müjdeler olsun ey Muhammed (asm)! Sana gelen, Musa’ya (as), İsa’ya (as) ve evvel peygamberlere gelen Ruhu’l Kudüs’tür diyerek görmeyen gözleriyle okumuştu Sana (asm) gelen müjdeyi Varaka. 

Hoşgeldin ey Sevdicek! Ebu Cehil ve Lehebler kara bulutların üzerinde zafer naraları atarken, boynu bükük yetimler ve toprağa diri diri gömülen kızlar elleri Sana (asm) uzanmış beklemekte… Bir ses bir nefes canlandıracaktı ölümle sarmaş dolaş yaşamaya alışmış ruhları… Tekbir sesleri yankılanacaktı semada ve mazlûmlar en güzel, en huzurlu anı yaşayacaktı yanında. 

Hoşgeldin ey Sevdicek! Mübarek Kâbe’yi putlarla dolduran zalimleri taşımaktan usanmıştı ayak izine hasret toprak! Kâbe’n karalara bürünmüştü, Sen (asm) gelmeden bitirmeyecekti yasını. Hâlâ Hz. İbrahim’in duâsı çınlatmaktaydı kara cevherin duvarlarında: “Rabbimiz onlara kendi içlerinden kitabı ve hikmeti öğretecek bir peygamber gönder…” Zulmün oluk oluk aktığı bu yerde Seni (asm) beklemekteydi dağlar taşlar bile. 

Hoşgeldin ey Sevdicek! Mazlûm tüccarların malına göz dikenlere dur diyecek Hılfu’l-Fûdül sensiz açmazken sinesini kimselere, Sen zikir olmuştun bütün kâinatın dilinde. Zenginin insan, fakirin köle olduğu, özgürlüğün sadece zalimlere mahsus olduğu bu kara düzene nurlu bir sayfa açacak kurtarıcıyı beklemekteydi insanlık. 

Hoşgeldin Ey Sevdicek! Güneş solgun yüzünü Sensiz (asm) topraklarda dolandırmaktan usanmış, ay gecenin karanlığına hapsetmişken kendini; Sensiz (asm) dönmem diyen dünyanın çığlıkları inletmekteydi melekût âlemini… Dedenden hediye kalan Zemzem suyu güneşin ve toprağın dokunacağı yüzüne bir kez olsun dokunmak için salınmaktaydı… Belki de “ben” diyecekti; “Kutlu Nebi’nin dudaklarına dokunup yüreğine serinlik veren su olacağım ve her zaman özel kalacağım.”… 

Hoşgeldin ey Can! Doğarken “Ümmetim, ümmetim” dedin, nefsinden önce ümmetin için elini kaldırdın Rabbine. Seni (asm) beklemekteydi bütün sevenlerin! 

Hoşgeldin Ey, aşka muştak gönüllerin eşsiz Sevgilisi!

Okunma Sayısı: 1721
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı