"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aşksız üşürmüş yürekler!

Hülya ÇİLEK
03 Mayıs 2015, Pazar
Aşksız üşürmüş yürekler! Ne ananın, ne babanın, ne evlâdın, ne yârin ne yârenin bakışları ısıtırmış aşkla yıkanmamış ruhumuzun donmuş çehresini. Üşüyenlere mahsusmuş asılmış yüzler, âşıklar meğer hep gülermiş.

Aşksız üşürmüş yürekler! Ne kışın ayazı dondururmuş kalplerimizi, ne kutup rüzgârı üşütürmüş bedenimizi. Sevdasız kalan yüreklerin çığlığıymış üşümek… Onların yakarışları ve duâlarıymış sevdayla bütünleşmek. Gel nidalarıymış bebek çağırır hassasiyetteki kalp titremeleri… Sevdaya sarılmanın, onu taşımanın hasretiymiş titreyen ellerimiz… Ve aşk diye tomurcuklar biriktirip, hasret ummanına gelince yağmurlarını salıverenmiş gözlerimiz. Binler ses içinde cânânın sesini özlermiş kulaklarımız… Ölü bir bedenmiş onu tanımadan yaşadığını sananlarımız. 

Aşksız üşürmüş yürekler! Neden sevdasıyla dilleri aşındırmışların alâmetidir yanıklık… Mecnun çölde kavrulmadan elde eder mi Leyla’sını… Ferhat dağları delmeden kucaklar mı ölümle gülümseyen Şirin’ini. Kerem gömleğinin düğmelerinde bulmaz mı ateşle özdeşleşmeden, Aslı’sını… Yanmaktan geçer aşkın safhası… Ardında pişmektir “Leylayı ararken Mevlâyı bulmanın” adı. Yandıktan sonra susmak, beklemek, Mevlânâ gibi vuslat için düğün hazırlığına girişmektir aşkla terlemiş yüreklerin ilâcı…

Aşksız üşürmüş yürekler! Ne ananın, ne babanın, ne evlâdın, ne yârin ne yârenin bakışları ısıtırmış aşkla yıkanmamış ruhumuzun donmuş çehresini. Üşüyenlere mahsusmuş asılmış yüzler, âşıklar meğer hep gülermiş. Her seste her kokuda her bakışta her dokunuşta aşk ağacına sarmaşık misâli sarılanların gördüğü, duyduğu, hissettiği imiş gerçek aşkın ta kendisi. Onsuz üşürken yüreklerimiz, isyan eder aşksız geçen günlerimize dilimiz. Kendi labirentinde kaybolur gider benliğimiz. Aklımız kendi perdesine gizlenmeye çalışırken, ruhumuz onu alıp girdaplara sokarmış aşka yelken açmadıysa. Bakışları sönermiş âdemoğlunun hayatına aşkın ışıltısını katmadıysa… 

Aşksız üşürmüş yürekler! Dünyanın binler eğlencesi ve cazibesi döndürürken aşktan uzak kalmış sineleri, umursamaz bir sultanlıkla sınar aşkla dünyaya hükmedenleri… Kader döngüsünde yaşanılan anlarımızın tek mânâsı kalır yüreğini ayazdan koruyanlar için: Aşka sarılmak ve ateşi avuçlamak… Hem takdir-İlâhîdir aşka boyanmak, hem kulun dileğidir aşkla boyanmak…

Aşksız üşürmüş yürekler! İnlemeleri semayı sarsarken ayazın donduruculuğuna yenik düşmüş ruhları, sıcaklığıyla ısıtır kâinatı aşkla melekleri secdeye vardıranları… Heyhat nasıl bir sarhoşluktur ki bu; yüreklerin kana kana yudumlayıp her damlada varlıkla yokluğun çizgisinde yalpalamaları… Ve nasıl bir yangındır ufacık kıvılcımlarıyla hem aşık hem maşuk dışındaki her şeyi yakan aşkın kora çalmış yüreklerdeki istilâsı…

Aşksız üşürmüş yürekler! Her bir isim anlamsızlığa bulanırmış O’nun adı dışında. Ne yâr demenin ne yâren demenin, ne cân demenin ne cânân demenin mânâsı kalır aşkla yüreğinin küllerini savuranlara. Cân da cânân da yâr da yâren de tek ve bir ile hemhâl olur hem âşık hem mâşuk olmuşların fenâsında… 

Okunma Sayısı: 1983
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı