Çocuklarına milyonlar milyarlar servet biriktiren;
Güçlü bir gelecek hazırlayan anne ve babalar; gün gelir azıcık bir gaflette bulunarak, boşluklarına denk gelip, bunları çocuklarının başına çalabilirler!
“Bak oğlum sana ne miraslar bıraktım...”, “Bak kızım sana ne çok mal varlığı kalacak, bunun kıymetini bil...” diyerek bu mal varlığını çocuklarının başına çalarlar.
Tahrik dolu cümleler ile küçümseyici tavırlarla ikide bir bu mal varlığı her şeymiş gibi yavrucaklarının önlerine koyarlar.
***
Bu çok tehlikeli...
Çok aşağılayıcı bir hâl alınca da...
Gün gelir; bu kız ve oğlan çocukları anne ve babalarının başa kakıcı sözlerinden rahatsızlık duyarak demezler mi: “Aman yetti bu tavrınız”, “Tamam, mal-mülk bırakıyorsunuz, ama canımıza da okudunuz”, “Azıcık aşımız kaygısız bir başımız olaydı da bu kadar töhmetli konuşup malı-mülkü; milyon liralarınızı başımıza çalmasaydınız!”
***
Baba ve annelerin yaptığı bu yanlı(ş) tutum, bu candan bezdirici hal tam da günümüze uyarlanacak cinsten.
Hükümet; engin ve de zengin bir Türkiye, güçlü bir devlet taahhüdü peşinde!
Twitter atan, fesbukçu çocuklar... Bilgisayarlara ters takla attıran gençler tenperverlik sevdasında!
***
Kaderin bir garip tecellisi: Bir yanda alev-ateş, bir yanda Mi’raç Kandili ve dağıtılan kandil simitleri ile biçimlenen “Taksim Gezi Parkı” olayları...
“Sen özür dile.”
“Ben dilemem, sen dile!” inatlaşmaları.
Sahi; çok hızla gelişen bu yüzyıla isim arıyorduk ya alın size bir isim: “Bilgisayar çağı” değil.
Bu olaylar ile bu çağ: “Bilişim Çağı” da olmaz.
Belki; “Sosyal medya yüzyılı” olabilir belki.
Ama bence; aklımızı başımıza alalım...
“Kölelik çağı, işçilik çağı, ücretli çağı bitti” diyerek, kan-revan dolu bu gösterileri bir kenara atarak.
Yeni yüzyıla davranışlarımızı uydurarak şu ismi verelim:
“EFENDİLİK ÇAĞI”
Olmaz mı?