Rabbimiz Furkan Sûresi'nde 'Duânız olmazsa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var' diye buyuruyor.
Evet duâ bir ibadettir. Kulluğun özüdür. Ramazan ayıda huşu içinde duâ etmemize güzel bir sebeptir. İnsan Ramazan ayında daha çok açlık sebebiyle aciz ve fakir olduğunu anlar ve bu acz ve fakirlik halini kendine bir nevî şefaatçi eyler ve hakikî malikine yönelerek gönlünden geçenleri lisanına dökerek ihlâslı bir şekilde duâ eder. İsteklerini Ganiyy-i Mutlak olan Rabbine sunar. Bilir ki onu işiten ve gözeten Büyük bir Rabbi Rahimi var. Ve melce ve mence ancak O'dur ve cevap O'ndan gelir diyerek Kâinatın Sahibine bütün gücüyle yalvarır.
Oruç sadece açlıkla ilgili değildir. Oruç; kulun acziyetini hissedip Cenâb-ı Hakk'a arz edilerek yapılan fiilî bir duâ hükmündedir. Duânın hayat bulduğu bir aydır. Duâyı vahiyle, vahyi imanla, imanı icabetle buluşturur Ramazan. İkramlar, dâvetler, sadâkalar ve zekâtlar insan sevgisini muhabbeti Allah için sevme ve yardım etme duygularını üst seviyelere taşır. Sanki iftara çağıranlar ensar, bütün çağrılanlar ise muhacirdir. Bütün iftarlar Rabb'imizin biz âciz kullarına bir ikramıdır. Biz de bu acziyetimizi göz yaşlarıyla harmanlayarak duâ vasıtasıyla Rabbimize sunup ve bu uzun günlerde oruca sabrederek inşaallah Cennetlere lâyık bir hal kesbederiz.
İman, âciz ve fakir olan insanın kalbinde saray inşa eder. Amellerse o sarayı zinetlendirir. Maddî azalarımızın haz ve zevklerini iman basiretiyle görebilenler daima mutlu olurlar. İster sıkıntılı, ister sevinçli olsun her durumda kâr hanesini doldurmak ve ahirete azık toplamak isterler. Çünkü; niyet-i haliseyle sevdikleriyle Cennette buluşmak isterler. Buluşma noktası Cennet olana iman nuruyla hiçbir şey ağır gelmez. Duâ eden kullar, her ameli Cennete basamak ederek zulümatlı yolları bile nura çevirirler. İman nuruyla bakar ve iman nuruyla görürler. İnşaallah bu Ramazan vesile olur da ahirette altından ırmaklar akan saraylarda karşılıklı oturup dünyadaki hatıralarımızı birbirimize derhatır ederiz. Cennette buluşmak temennisiyle.