"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nefis nedir, nasıl bir düşmandır?

Sema CEYHAN
20 Mart 2016, Pazar
Parkta karşılaşmıştık Songül’le. Sürekli tebessüm eden çehresiyle selâm verip kendini tanıtmış benim de kendimi tanıtmamı istiyordu.

Kendimi tanıtma faslından sonra her insanın yapması gereken  kulluk görevlerini de anlatınca Songül’ün bana olan güveni artmış, ”ablacığım bana nefis nedir anlat” diyordu. Risale-i Nurları tanıtmam bir Nur Talebesi olarak vazifelerimin içinde olduğundan, ben de Songül’e Risale-i Nurları anlatmak istiyordum: 

“Songül’cüğüm, aslında nefsi en güzel tarif eden Risale-i Nurdur. Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde bu bahsi çok güzel tarif eder” dediğimde, “ablacığım o kitapları nereden temin edebilirim?” diyerek sevinç içinde beni dinlemeye koyulmuştu. Ben de dilimin döndüğünce nefsi Songül’e anlatmaya başlamıştım.  

“Songül’cüğüm nefsin pek çok tanımı yapılmıştır. Ama genel anlamda nefis; kötü huyların, çirkin vasıfların, şerrin ve kötülüğün esası olan bir lâtifedir diye tanımlanmıştır. Öyle ki o sadece kötülük isteyen, insanı daima kötü şeylere sevk eden, kötülük yapmaktan zevk alan kötülüklere sebep olan menfaat duyduğu şeylere kul ve köle olan, bütün gücüyle dünyaya, maddiyata yöneltmeye çalışan, insana daima tuzak kuran, Allah’ın rızasını kazanması için imtihan vesilesi olarak insana verilmiş olan bir lâtifedir” diyerek nefis tarif etmeye çalıştım. Songül büyük bir sükûnet içinde dinliyordu. Ben ise büyük bir zevkle kendi nefsimi de ele alarak anlatmaya devam ediyordum. 

Nefis insan için düşmanların en tehlikeli ve kişiyi Allah’u Zülcelâl’in rızasına giden cennet yolundan ayıran bir düşmandır. Nefis, insanın Allah’u Zülcelâl ile arasında karanlık bir perdedir. Bununla beraber nefis, Allah’ın rızasına giden cennet yolunda insanın bineğidir.  

Eğer insan bu yolda mesafe kat etmek istiyorsa bu bineğe ihtiyacı vardır. İnsan ancak nefsini bilir, onun hile ve tuzaklarını öğrenirse Allah’u Zülcelâl’in kudret ve azametini idrak edebilir, emir ve nehiylerini yerine getirebilmek için gayret sarf eder ve nefsini de bu şekilde terbiye eder. Nefis daima hata ve günahlara, keyf’ü sefaya meyillidir. 

Onun için Allah’u Zülcelâl; “Çünkü nefis daima kötülüğü emreder”1 diye buyurmuştur. 

İnsan eğer Allah’ın rızasını kazanıp bâki olan ahiret hayatında rahat etmek istiyorsa nefsini cennetin yoluna çevirerek kibir, ucub, riya, cimrilik gibi kötü sıfatlardan temizleyerek Allah’ın rızasına yönlendirmesi  lâzımdır. Böylece, “Onu ( nefsini) arındıran kurtuluşa ermiştir” 2  âyet-i kerimesinin hükmü altına girerek ebedi saadeti elde edebilir.  

Ama bunun aksine, insan nefsini şımartır onun bütün arzu ve isteklerini kayıtsız şartsız yerine getirirse, yani nefsinin emrine ve hizmetine girerse, kendisini ateşe atmış olur. Şeytan insana nefsinin gölgesinden gelerek onu günaha sürüklemek için çaba harcar. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde; “Sizin en büyük düşmanınız koltuğunuzun altında saklamış olduğunuz nefsinizdir”3  buyurmuştur.  

Nefsin isteklerini ne kadar yerine getirirsek getirelim o daima daha fazlasını ister. Onun istekleri hiç bitmez. Nitekim Firavun’u peşinden sürüklemiş ve en sonunda; “Ben sizin en yüce Rabbinizim”  dedirtmiştir. Bu yüzden nefse karşı çok dikkatli olmak ve onun isteklerinin peşinden koşmamak lâzımdır. Çünkü nefis kendi haline bırakılırsa azgınlaşır ve sahibini de beraberinde ateşe sürükler. 

Nefis sahibini günaha sürükleyen bir casus gibidir. Onun bu casusluğundan muhafaza olmak için onu tanımak lâzımdır. İnsanın görevi nefsinin arzu ve isteklerini tamamen terk etmek değil, terbiye etmek suretiyle Allah yoluna çevirmektir. Bunu yapabilmek içinde nefsi ve nefsi saran kalbi hastalıkları iyi bilmek tanımak ve tedavi etmek için mücadele etmek gerekir.

Songül ile sohbete devam ederken, vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştık. Sonra bir hayli geç olduğunu fark ettik. Artık ayrılmak zamanı gelmişti. Birbirimize telefon numalaralarımızı verdik. Sohbetimize katılması için yapmış olduğum dâveti memnuniyetle kabul etti. Haftaya görüşmek üzere ayrılırken, her ikimiz de çok mutluyduk. Bir genç kızımızın daha Risale-i Nur’u tanımasına vesile olacağımı düşünerek, Rabbime hamd ettim. 

Dipnot:

1- Yusuf Sûresi; 53. 
2- Şems Sûresi; 9. 
3- Beyhaki.  

Okunma Sayısı: 9622
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    20.3.2016 01:00:41

    Maşallah Sema Hanım kardeşim.. Rabbim sizlerden ve sizin gibi nurun gizli kahramanlarından ebediyyen razı olsun.. Biliniz ki bir insanın imanının kurtulmasına vesile olmak Allaha sahralar dolusu kırmızı koyun bağışlamaktan daha hayırlıdır..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı