Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Hikmetin başı



Bir iş yerinde veya devlet dairesinde çalışsanız, bir kısım hatalar yapsanız bir-iki derken uyarı, para kesme cezası v.s. alır, nihayet suçun büyüklüğüne göre işten dahi atılabilirsiniz.

İnsanların affedemediği nice hata, günah ve kusurlarımız vardır ki, tam bir tevbe ile yöneldiğimizde—kul hakkı hariç—Rabbimiz bizi affeder. Böyle bir Rabbimiz olduğu için ne kadar şükretsek azdır.

Tabiî ki önemli olan kusur işlememeye çalışmaktır. Beşeriyet gereği bir hata işlediğimizde de onda ısrar etmemek, hemen dönüş yapabilmektir. Yoksa işlenen günahlar yığıla yığıla kalbi karartmakta, mahva sebep olmaktadır.

İnsanı kötülüklerden alıkoyan en önemli unsurlardan biri, belki de başta geleni Allah korkusudur. Hadis-i şerifte, “Hikmetin başı Allah korkusudur”1 buyurulmuştur.

Öyle ya, bir Müsüman için ne kadar güzel, dünya ve ahiret için faydalı şey varsa buna sevk eden hakikat ancak Allah korkusudur. Allah korkusu hâkim olduğunda kötülüklerin, günahların, haramların önü alınır.

Gizli bir polis gibi kalbine Allah korkusu yerleşen kişi, her nereye gitse, “Allah benimle beraber. Allah beni görüyor. Birgün gelecek büyük bir mahkemede yaptıklarımın hesabını tek tek vereceğim” diye düşünüp kötülüklere karşı kendini frenler.

Evet, kişiyi kanunun, polisin, insanların görmediği yerde kötülüklerden alıkoyacak hakikat ancak Allah korkusudur. Dünya işlerinin düzenliliği için de buna muhtacız. Avrupa’da bile işyeri sahiplerinin, Allah korkusu taşıyan, dinine bağlı insanları tercih etmelerinin sebebi budur.

Şu hadis-i şerif mü’mini ne kadar eğitici: “Hangi halde bulunursan bulun Allah’tan kork. Yaptığın kötü bir işin arkasından bir iyilik yap ki, onu yok etsin. İnsanlara güzel ahlâkla muamele et, iyilikle davran.”2

Görüldüğü gibi hadis-i şerifte Allah Resûlü (a.s.m.) gayet güzel öğütler veriyor.

Allah korkusunu kalbine nakşeden kişi kolay kolay yanlışlıklar yapmaz. Faraza yapmışsa, peşinden bir iyilik yaparak o hatasını silmeye çalışır. Güzel ahlâk ve iyilikle davranmak da hem Allah korkusunun, hem de hataları silmenin yollarından biridir.

Demek bütün öğütler mü’mini iyiliklerin, güzelliklerin adamı hâline getirmek içindir.

Dipnotlar:

1. Keşfü’l-Hafa, 1:371 (H. no:1350).

2. Tirmizî, Birr: 55.

01.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.05.2006) - Çile ve meyvesi

  (30.05.2006) - İslâm kardeşliğinin gereği

  (29.05.2006) - Kutlu fetih

  (28.05.2006) - Kuvvet ne zaman elden gider?

  (27.05.2006) - Oyunlar ve tesanüd

  (26.05.2006) - İnsî ve cinnî şeytanlara karşı

  (25.05.2006) - Üstadın en çok önem verdiği mesele

  (24.05.2006) - Tesanüdü muhafaza

  (23.05.2006) - Bir toplantının ardından

  (22.05.2006) - Bir mutluluk reçetesi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004