Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Soğutma suçları

Vicdanî ret konusundaki görüşlerimi iki kez yazdım. Tekrar etmeyeceğim. Bugünkü konum, Perihan Mağden’in yargılandığı madde. Yani “soğutma suçu”...

Türk Ceza Kanunu’muzda “askerlikten soğutma” dışında başka “soğutma suçları” var mı bilmiyorum. Ama varsa da ben uygulandığını, yani başka bir soğutma suçundan herhangi bir kimsenin yargılandığını hatırlamıyorum.

Oysa şöyle bir düşününce, askerlikten soğutmaktan çok daha tehlikeli nice soğutma suçu geliyor aklıma.

Mesela, siyasetten soğutma, demokrasiden soğutma... Hukuktan soğutma... Ya da konumuzla daha doğrudan ilgili olarak barıştan soğutma.

Eğer “demokrasiden soğutma” diye bir suç olsaydı mesela, gün aşırı “evrensel demokrasi kurallarının bizim ülkemiz için lüks olduğunu yazan, en küçücük bir siyasi anlaşmazlıkta askeri çağırıp duranların asliye ceza mahkemelerinin önünde kaç kilometrelik bir kuyruk oluşturacaklarını bir düşünün. Ama böyle bir şey olmadı ve olamazdı. Çünkü kanun koyucularımız, halkın demokrasiden soğumasına hiç aldırmıyor. Yeter ki askerlikten soğumasın.

Ya da hukuktan soğutma suçunu ele alalım. Susurluk Skandalı patlak verip de hukuksuzluk çirkefi devletin derinliklerinden yüzeye fışkırdığında “Devlet rutin dışına çıkabilir” buyuranların, en tehlikeli soğutma suçunu işledikleri, halkı hukuk devletinden buz gibi soğuttukları da hepimizin malumu. Hiç korkmadan, hiç çekinmeden söyleyebildiler bu cümleleri. Çünkü bu ülkede halkı hukuk devletinden soğutmak diye bir suç olmadığını biliyorlardı. Tam da bekledikleri gibi oldu. O “rutin dışı” uygulamaların icraatçıları mahkeme salonu önünde hakarete uğramak ne kelime, kurbanlar kesilerek ve “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratlarıyla kutsandılar.

Gelelim barıştan soğutma suçuna... Eğer Türkiye’de düşünce suçu denen kavramın kökünü kazıyamıyorsak, ille de bazı düşünce suçlarımız olacaksa, ben halkı barıştan soğutmanın en büyük düşünce suçu olarak ceza yasamıza girmesini savunuyorum.

Bir toplumun barıştan soğutulması, yani savaşa kışkırtılmasından daha tehlikeli bir suç olabilir mi? Her türlü bela, her türlü şiddet, her türlü kardeş kavgası, dünyanın yaşadığı en büyük trajediler kitlelerin savaşa kışkırtılmasından kaynaklanmadı mı şimdiye kadar? Ama böyle bir yasa da yok.

Kanun yapıcılarımız askerlikten soğutma dışında soğutma suçu düşünmemişler bile. Bu da onların, Mağden’in mahkemesinde “Her Türk asker doğar” diye slogan atanlarla aynı görüşü paylaştığını ortaya koyuyor. Öyle ya, eğer her Türk asker doğuyorsa, savaş arzusu yaradılıştan genlerine işlemişse, savaşmayı hayatın en temel güdüsü olarak algılıyorsa, savaşmazsa kendini asla gerçekleştiremeyecekse; askerlikten soğutmak, Türk insanının varoluşuna ilişkin temel bir ihtiyaca ters düşer ki, o zaman ne kadar kızsalar haklılar.

Ama etrafıma şöyle bir bakınca hiç de öyle bir tablo görmüyorum doğrusu.

Her Türk asker doğuyorsa, asıl yuvasına, yani asker ocağına gitmek için can atması gerekirken, neden milyonlarca genç bu kadar ayak sürüyor askere gitmemek için?

Riyakârlığı bir yana bırakalım. Bu ülkede her yıl üniversiteye girmek için umutsuzca çırpınan 1.5 milyonluk genç kitlesi içinde yüzbinlercesinin tek amacının askerliği ertelemek olduğunu bilmiyor muyuz? Açık öğretimin neredeyse sadece bu amaçla dolup taştığını inkâr mı edeceğiz? Sırf askerliği ertelemek için hiçbir ilgi duymadıkları fakültelere yazılanlar, hiçbir zaman bitirmeyecekleri masterlara başlayanlar, yurtdışına gidip üç yıl çalışarak bedelli hakkı kazanmak için çırpınanlar Türk değil mi yoksa?

Her hükümete yeni bir bedelli askerlik yasası çıkarması için sürekli baskı yapan bu halk, Türk halkı değil mi? Askere gitmemek için sahte rapor düzenleyen çetelerin müşterileri Türk değil mi? Acaba şu anda kaç bin asker kaçağı yaşıyor bu topraklarda?

Demek ki, Perihan Mağden’in ya da bir başka yazarın halkı askerlikten soğutmaya çalışmasına pek ihtiyaç yok. Halkımız, bütün diğer halklar gibi askerliğe de savaşa da, ölmeye de öldürmeye de zaten soğuk bakıyor.

Üstelik ben bu eğilimi gayet insanî buluyorum. Çünkü savaş ölüm demektir. İnsan, yaradılış olarak ölüme değil, yaşama yönelir.

Bugün, 9 Haziran 2006

Gülay GÖKTÜRK

10.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Soğutma suçları

  Zerkavi öldü, şimdi ne olacak?

 

  Koruma, kollama

  AK Parti, Vural Savaş’ın TMK’sını çıkarıyor!

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004