Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

“Ortak kültürümüz var”

Hâlâ Osmanlının kültür mirasına sahip çıkmaya devam eden Mısır, bugün için Türkçeyi çok önemli bir dil olarak kabul ediyor ve bu konuda derin ilmî çalışmalar yaptırarak, san'atçılar yetiştiriyor. Bunlardan biri olan Mısırlı Türkolog Dr. Sabri Tevfik Hamam sanatalemi.net’ten Güzin Osmancık’ın sorularını cevaplandırdı.

* Mısır’lısınız ve Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri bölümünü bitirdiniz. Türkologsunuz. Neden Türkçe diye sorsam.

HAMAM: Mısır Sohağ Edebiyat Fakültesi’ni bitirdim. Bizde Türkçe en önemli dildir. Özellikle bizim atalarımızın pek çoğunun kökleri Türkiye’den gelmiştir. Özellikle Osmanlı’nın Mısır’da kalma süresinde bıraktığı kültürün neticesinde dilimize de Türkçeden pek çok kelimeler girmiştir. Osmanlı’dan bütün Arap ülkeleri etkilenmiştir ve hepsi de hâlâ Osmanlı’nın izlerini taşımaktadır. Biz de İslâm dinine mensubuz. Bu sebeple bizim için Türkçe inanılmaz derecede önemlidir.

* Tasavvuf’ a olan ilgi nasıldır. Türk mutasavvıfları orada tanıyor mu?

HAMAM: Evet, meselâ Mesnevi çok meşhurdur. İki doktora ve master konusu oldu. Aynı zamanda kitap fuarında birincilik ödülü kazandı. Yunus Emre çok okunur ve bilinir. Bizde de tasavvuf yolları var: Rifai, Nakşîbendi, Kadiri en yaygın olanlarıdır. Her sene törenleri olur. Niyazi-i Mısrî’nin Divan’ı ile Muhiddin-i Arabi’nin Fütuhat-ı Mekkiye isimli eseri bizde çok önemlidir.

* Sizin edebiyat üzerine çalışmalarınız nelerdir. Şu an herhangi bir çalışmanız var mı?

HAMAM: İstanbul da çalışmak çok güzel olmalı. Şu an doçentlik için 7 tane makale yazıyorum. Bizde bu makaleler tez gibi hazırlanıyor. 50 sayfa kadar tutuyor. Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar” şiirini, “Ahşap Konak” piyesini ve Cahit Zarifoğlu’nun bütün romanlarını çevirdim. Düşünceleri çok değerli, sembolü çok fazla kullanır. Turan Oflazoğlu 3. Sultan Selim hakkında bir piyes yazmıştı. Şimdi onu Arapça’ya çeviriyoruz.

* Mısır’ın, Osmanlıya bakış açısı nedir?

HAMAM: Keşke Osmanlı gelse yine diyoruz. Osmanlı zamanında hiçbir problem yoktu. Adalet vardı, barış vardı. Osmanlı tarihi çok büyük bir devlettir. Osmanlı’nın Mısır’da olduğu dönemler çok değerli bir dönemdi. Bizde hâlâ özlem var o döneme, hasret var. Sizde İslâm çok güzel yaşanıyor. Vallahi biz çok seviyoruz sizleri, Türklere karşı çok büyük bir muhabbet var.

* Sizin, Türkiye hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

HAMAM: Çok zengin bir edebiyatınız var. Düşünceler zengin, yazarlarınızın düşünceleri çok önemli. İnşallah Türkiye ve Mısır arasında çok önemli konular var. Siyasî ve edebî olarak konularımız da aynı. Hatta hikâyelerimiz bile ortak. Sizde fıkralarıyla Nasrettin Hoca var. Bizde aynı fıkralar ile Cohha var. Kalp dili de halk dilinde atasözleri de aynı. Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun hep hikâyeler aynı. Gelenek ve göreneklerimiz benziyor. Osmanlı dönemi bizim için çok önemli. Osmanlıdan kalan mirası hâlâ devam ettiriyoruz. Osmanlı’nın bütün Ortadoğu coğrafyasında mirası ve izi hâlâ devam ediyor.

03.10.2006


 

Genç Dergisi

Aylık gençlik dergisi “GENÇ” ilk sayısı ile okurlarıyla buluştu. Dergide, “Enkaz, Zafer ve Umut” başlığı ile işlenen konu çerçevesinde; Lübnan’a giden İHH, Deniz Feneri Derneği, İstanbul Uluslararası Kardeşlik ve Yardımlaşma Derneği (IBS) ve Yeryüzü Doktorları gibi yardım kuruluşları yetkilileriyle yapılan röportajlar geniş yer tutuyor.

GENÇ’in ekim sayısında yer alan bir diğer konu da; İslâm Konferansı Örgütü Gençlik Forumu’nun kuruluşu. Forum’un Genel Sekreteri Elşad İskenderov ile yapılan söyleşide; gençlerdeki liderlik potansiyelinin nasıl açığa çıkarılacağı ele alınıyor.

03.10.2006


 

Anlayış

Anlayış dergisi bu ay, Papa 16. Benedikt’in Eylül ortasında yaptığı bir konuşmada İslâma ve onun peygambe-rine hakaret içeren ifadelere yer vermesi konusunu “Allah Akıl Versin!” başlığıyla kapağa taşıyor. Papa’nın otuz yıllık arkadaşı Prof. Hans Köchler Anlayış için kaleme aldığı yazısında Papa’nın ifadelerini “cahilce” diye niteliyor.

Hasan Kösebalaban, yazısında Papa’nın konuşmasının Avrupa’nın korkularını yansıttığını belirtiyor; Ahmet Okumuş, bu konuşmanın Helen mirasına sahip çıkan kurumsallaşmış Hıristiyanlığın yeni bir savunusu olarak da okunabileceği yorumunu yapıyor; İbrahim Kalın, Papa’nın yaptığı konuşmanın, kültür savaşlarının daha yeni başladığının habercisi olduğu görüşünü savunuyor.

Bilgi için: 0(212) 520 74 74

03.10.2006


 

Semerkant Aile

Gençliği tehdit eden modern felaket uyuşturucu, Semerkant Aile’nin bu ayki kapak dosyasında ele alınıyor. Bağımlılık neden gençleri hedef alıyor? Kimler uyuşturucu kullanıyor? Uyuşturucunun belirtileri neler? Ebeveynler uyuşturucu konusunda çocuklarına karşı nasıl bir tutum izlemeli? Gençlere ve anne-babalara konuyla ilgili uzman teklifleri bu dosyada.

Bilgi için: 0(216) 311 13 35

03.10.2006


 

Tasavvufçular ruh terbiyecisi

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara, aynı yaş ve özelliklere sahip bir insan bedenini geliştirerek 250 kiloyu kaldırabildiği gibi, tasavvufun da kalp temizliği ile insanı olgunluğa eriştirdiğini söyledi.

Kara, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Temaşa-i Ramazan faaliyetleri dolayısıyla Tayyare Kültür Merkezi’nde düzenlediği ‘tasavvuf kültürü’ konulu konferansında, “İnsan bedeninde öyle bir güç vardır ki, bu bir bilenin eğitiminde ortaya çıkabiliyor” dedi. Taklit edilmeyen gelişmelerin medeniyet olamayacağına değinen Kara, “İslâm medeniyeti sadece dini değil, astronomi, fizik, tıp, san'at gibi bütün ilimlerde asırlardır bir numara oldu. 2-3 asır önce Avrupa’da Arapça öğrenen entelektüel bir sınıf vardı. Bunlar İslâm medeniyetinin ortaya çıkardığı, keşfettiği yenilikleri öğrenmeye çalışıyorlardı. Tasavvuf da İslâm medeniyetinin bir parçasıydı” şeklinde konuştu.

03.10.2006


 

Kumdan heykellere ilgi yok

Lara Kum Kenti Koordinatörü Cem Soydemir, kum şehrin bekledikleri ilgiyi görmediğini belirterek, “Kum kentini şu ana kadar 100 bin kişi gezdi ama bu beklediğimizden çok az oldu’’ dedi.

Soydemir, özellikle hava şartları sebebiyle heykellerde bozulmaların meydana geldiğini ve bunları düzeltmekle büyük zaman harcadıklarını bildirdi.

Heykellerin 30 Ekim tarihinde düzenlenecek partiyle yıkılacağını belirten Soydemir, şunları kaydetti:

“Bu şehri büyük bir partiyle yıkacağız. Aslında yıkmakta denmez, toprağı doğaya iade edeceğiz. Kum kentini şu ana kadar 100 bin kişi gezdi ama bu beklediğimizden çok az oldu.’’

03.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004