Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Risâle-i Nur nesiller arasında köprü oldu

Risâle-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi tarafından düzenlenen “Pazar Seminerleri”nin bu haftaki konuğu “Risâle-i Nur’da Edebiyat” konusu ile edebiyatçı Dr. Muammer Gürbüz idi. Enstitüsü seminer salonunda düzenlen seminerde Risâle-i Nur’un üslubuna değinen Gürbüz, “Risâle-i Nur da müstesna bir belâgat, icaz, nazirsiz cazip ve orijinal bir üslûp vardır. Bediüzzaman zatına mahsus bir üsluba sahiptir” dedi.

Eserlerin bazı yerlerinde edebiyat kurallarına pek uygun düşmemiş zannedilen bir noktaya rastlanırsa orada gayet ince bir nükte, bir ima, ince bir mânâ veya bir hikmet olduğuna dikkat çeken Gürbüz, “O inceliği alimler birden fark edememişlerdir. Bediüzzaman’ın eserlerindeki hususiyet ve incelikleri, Risâle-i Nurlarla fazla meşgul olmayanlar bu duruma birden intikal edemezler” şeklinde konuştu.

Risâlelerdeki temsili hikâyelerde iki ayrı temel kültürel özün mukayeseleri yapıldığını belirten Gürbüz, “İman ve küfür dediğimiz bu çatışmalar bazı sembollerle ortaya konulmaktadır. Sağdaki yol, soldaki yol, Hikmet-i Kur’ân’iye , hikmet-i felsefe, felsefe tilmizi, Kuran şakirdi gibi. Hikâyelerde tümüyle iman yolcusu mutlu sona ulaşırken; küfür yolunu tercih edenler hep hüsrana uğramışlardır. Bu iki öz kavramın şahısları da temsil ettikleri felsefeye göre isimlendirilirler. Bahtiyar nefer, bedbaht nefer, acemi nefisperver, aklı başında olan vb” dedi.

RİSÂLE-İ NUR KUR’ÂN’DAN

SÜZÜLEN MÂNÂLARI İHTİVA EDİYOR

Dr. Muammer Gürbüz seminerde şunları söyledi:

“Risâle-i Nur’un en önemli anlatım şekillerinden birisi tahkiye metodudur. Bediüzzaman, anlatacağı bir imanı meseleyi duruma göre bir hikâye anlatarak asıl meselelere intikal eder. Tahkiye ettikten sonra hikâyede geçen meselelerle hakikatteki meseleleri mukayese eder. Sonra da birleştirerek sorulan sorulara veya akla gelen şüphelere mantıklı cevaplar vererek problemleri ortadan kaldırır, kişiyi ikna eder. Bediüzzaman diyalog metodunu da bolca kullanır.

“Bediüzzaman tüm eserlerinde samîmî cesaretli ve muhatabına zaman ve zemine göre gayet iyi ayarlanmış bir üslûp tarzı kullanmıştır. Çocukla çocuk olmuş hasta ile iç içe olmuş, zalimlere karşıda cesaretini hiçbir zaman yitirmeyen, korkusuzca bir üslûp kullanmıştır. Yani belâgatı (mukteza-yı hale mutabakat) düstur edinmiştir.

“Risâle-i Nur Kur’ân’dan süzülen mânâları ifade ettiği ve kaynak olarak sadece Kur’ân-ı Kerim’i ölçü aldığı için Kur’ân üslûbuna yakın bir dil kullanılmıştır. Bediüzzaman kimi eserlerini Arapça telif ederken kimilerini Türkçe telif etmiştir. Dinsizlik cereyanına karşı özellikle Anadolu insanını korumak ve imanını kurtarmak için insanların anlayışına göre düzenlenmiştir.

“Son senelerde risâlelerin dilinin sadeleştirilmesi gibi sunî bir gündemle insanların kafaları karıştırılmak istenmiştir. Kesin ve katî olarak söyleyebiliriz ki; Risâlelerin dili hiçbir zaman sadeleştirilemez ve bozulamaz. Bu gibi düşüncelerde art niyet vardır. Risâlelerde kullanılan dil Türkçeye hizmet etmiş, kuşaklar arasında köprü kurmuştur.”

YENİ ASYA / ANKARA

11.10.2006


 

İslâm Yaşar: Ramazanda insanlar melekleşir

Köprü Kültür San'at Eğitim ve İletişim Derneğinin haftalık seminerleri kapsamında bu hafta İslam Yaşar konuk edildi. İslâm Yaşar, orucun hayatımızdaki etkilerini, kişisel ve sosyal hayatımızı şekillendirmesini anlatan seminerinde, Ramazan ve orucun ayrı birer tarifi olduğunu vurguladı:

“Ramazan on bir ayın içersinde Cenâb-ı Hakk’a yapmakla mükellef olduğumuz bir ibadet ayı. Oruç ise sadece Ramazan’a mahsus kalmayan bütün bir hayata yayılacak bir hayat tarzı. Oruçlu insan yalan söylemez, kendi içinde iç huzuru yakaladığı için dışardaki insanlara öfkelenmez, etrafına bağırıp çağırmaz, ailesine, çocuklarına ilgili olur. Saydığımız bu davranış biçimleri sadece Ramazana has olmazsa oruç hayatı şekillendirmiş olur. Meselâ kimse dışardan bakıldığında yakasında ‘ben oruçluyum’ rozeti taşımaz. Ama onun hal ve tavırları, daha insancıl daha mütebessim olması iç hayatının birtakım değişikliğe uğradığını gösterir.”

Kişinin şahsî hayatını düzenleyen orucun aynı zamanda içtimaî hayatıda düzenlediğini vurgulayan Yaşar, sözlerine şöyle devam etti:

“Kişi orucun etkisiyle Cenâb-ı Hakk’ın rububiyetini tanır. O’nun izni olmadan elini bir şeye uzatamaz. Oruç hayatın her anının ibadet olabilme şuurunu kazandırır. Aynı zamanda oruç toplumda da güzellikler getirir. Suç işleme oranı Ramazan ayında düşer. İnsanlar adeta melekiyet kesb eder. Bu da huzurlu bir toplum, maneviyatla bezenmiş bir hayat demektir.”

Oruç ibadetinin ve oruç edebinin sadece Ramazan ayına mahsus yaşanmamasını, Ramazan ayının Karagöz oyunu gibi eğlence ayı olmadığını, ezanlar ve mahyaların şeari İslâmiye olduğunu belirten Yaşar’ın semineri oldukça büyük bir beğeni topladı.

Feyza Nur Güntay SÖĞÜT

11.10.2006


 

Diyarbakır surlarının “iç”i açıldı

Tarihî Diyarbakır surlarının çekirdek kısmını oluşturan İçkale’deki yapıların turizme kazandırılması için geçen yıl uygulamaya konulan ‘’İçkale Kültür ve Turizm Merkezi’’ projesi, ilk meyvesini verdi.

İl Kültür ve Turizm Müdürü Songül Göksu, şehrin zengin tarihî ve kültürel dokusunu koruma altına almak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla 4 yılda hazırlanan ‘’İçkale Kültür ve Turizm Merkezi’’ projesinin, Türkiye’nin kültürel anlamda en büyük projelerinden biri olduğunu söyledi.

İçkale’nin şehrin kuruluş noktası olduğunu ve tarih boyunca da yönetim merkezi olarak kullanıldığını hatırlatan Göksu, Diyarbakır’ın tarihî dokusunu bir arada bulunduran çok önemli bir mekân olduğunu kaydetti.

Göksu, İçkale’nin 2000 yılında mimarî ve teknik projelerinin çıkarıldığını, koruma kurulu kararının alınmasının ardından 2005 yılında da uygulamaya konulduğunu ifade ederek, ‘’Burası için 20 trilyon liralık bir bütçe gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2006 yılı da dahil olmak üzere 4 trilyon liralık ödenek geldi. Bunun 2,5 milyon YTL’lik bölümü kullanıldı ve halen kullanılmaya devam ediyor’’ dedi.

Bir yıllık sürede yapıların hafriyat çalışmaları ile arkeolojik kazılarının yapıldığını anlatan Göksu, şunları söyledi:

‘’Meryem-i Zal Kilisesi’nin müştemilatı olarak kullanılan yapının restorasyonu tamamlandı. Burasını Kültür ve Turizm Müdürlüğü binası olarak kullanacağız. Taşınma işlemi 1-2 güne kadar tamamlanmış olacak. Öte yandan daha önce hazırlanan projeler yeni buluntularla yeniden güncelleniyor.’’

11.10.2006


 

Şanlıurfa dini yayınlar fuarı açıldı

Şanlıurfa Belediyesi tarafından organize edilen Şanlıurfa Dinî Yayınlar Fuarı Şanlıurfa Belediye Başkan Vekili Gülendar Açanal tarafından açıldı. Belediye binası önündeki kurulan kitap fuarındaki stand sorumluları ile bir süre sohbet eden Açanal, standlardan çeşitli hediyeler aldı.

Göreve geldikleri günden bu yana Şanlıurfalılara her yıl olduğu gibi bu yılda özledikleri Ramazan ayını yaşattıklarını belirten Açanal, 15 günlük süre içerisinde belediyenin düzenlediği etkinliklere vatandaşların gösterdiği ilgiden memnun kaldıklarını söyledi.

Kitap Fuarı, Ramazan Ayı boyunca okurların ziyaretlerine açık kalacak Gazetemiz Yeni Asya’nın standı fuar içersinde en çok ilgi çeken bölüm oldu. Özellikle gençlerin Risâle-i Nur’a ilgileri oldukça fazla.

Nihat ÇİÇEK / ŞANLIURFA

11.10.2006


 

Sami Özer’den müzik ziyafeti

Ümraniye Belediyesi’nin, ‘3. Ramazan Etkinlikleri’ çerçevesinde düzenlediği konserler devam ediyor. Her cumartesi akşamı gerçekleştirilen konserlerin bu haftaki konuğu Türk Tasavvuf Müziğinin büyük ustası Savni Sami Özer’di.

Sahnede dinleyicilerle sık sık diyaloglar kuran Sami Özer, eski ve yeni eserlerini Ümraniyeler için seslendirdi. Sahnedeki performansı ile de büyük beğeni toplayan sanatçı bazı ilahilerini de kendisini dinleyenlerle birlikte söyledi.

11.10.2006


 

Erzincan’da hüsn-i hat kursu açılıyor

Erzincan Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nce geleneksel Türk Süsleme San'atları ve el sanatlarını yeniden canlandırmak için Hüsn-i Hat kursu açılacak.

Kültür ve Turizm İl Müdürü Metin Çankaya, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, İl Kültür Müdürlüğü bünyesinde 2007 Mart ayında açılacak kursların iki aşamalı olacağını ve toplam 600 saat süreceğini belirterek, Hüsn-i Hat kursuna ön kayıtların devam ettiğini ve kursa 15 yaş üzeri tüm vatandaşların müracat edebileceğini söyledi.

Çankaya, şunları kaydetti: “Bakanlığımız tarafından unutulmaya ve yozlaşmaya başlayan Türk süsleme san'atları ve el san'atalarımızı tanıtarak tahribatını ve yok edilmesini önlemek, aslına uygun olarak öğretip yeni elemanlar ve ustalar yetiştirerek gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak amacıyla önceki yıllarda olduğu gibi 2007 yılında da valilikce işbirliği yaparak il müdürlüğümüz yönetiminde geleneksel Türk süsleme ve el san'ataları kurslarının açılması planlanmıştır. Valiliğimiz diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca eğitim öğretimi yapılmayan el san'atlarımızın yaşatılması için Erzincan’da açılması uygun görülan Türk süsleme san'atları ve el san'atları kursları açılacak. Kursa katılmak isteyen kişilerin 15 Kasım tarihine kadar müracaatta bulunmaları gerekiyor.”

11.10.2006


 

Ordu evleri maketlerle yaşatılıyor

Ordu’da ‘’Tarihi Evlerimizi Yaşatalım’’ kampanyası kapsamında çoğunluğu Taşbaşı Mahallesi’nde bulunan 120 tarihi evin maketleri Ordu Belediyesi’nde sergilenmeye başlandı.

Ordu’daki tarihi ve kültürel yapıların korunması amacıyla Ordu Belediyesi tarafından başlatılan ‘’Tarihi Evlerimizi Yaşatalım’’ kampanyası kapsamında çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Daha önce bu konuda bir kurultayın gerçekleştirildiği kampanya kapsamında şimdi de çoğunluğu Taşbaşı Mahallesi’nde bulunan 120 tarihi evin maketleri hazırlanarak Ordu Belediyesi’nde sergilenmeye başlandı.

11.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004