Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Görüntülerin arkasında kim varsa, cezasını çekecek

Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, Ogün Samast’ın jandarma ve emniyet görevlileri ile birlikte çekilmiş görüntüleriyle ilgili olarak, “Bunun arkasında veya yanında kimler varsa hangi görevlilerimiz varsa silsile yoluyla bütün teşkilatımız emniyet genel müdürüne kadar bütün kişiler hakkında soruşturma yapılabilir. Müfettişlerin raporları sonucunda gereği neyse mutlaka yapılacaktır” dedi.

Görüntülerin çekilmesinde ve yayınlanmasında polis memurundan Emniyet Genel Müdür Vekili’ne kadar kim sorumluysa gerekli cezanın verileceğini söyleyen Çalışkan, ‘’Bunun arkasında kim varsa gerekli ceza verilecektir’’ dedi. Emniyet mensuplarının profesyonel olmak zorunda olduğunu söyleyen Çalışkan, Dink’i öldüren faille yan yana fotoğraf çektirmenin görev anlayışıyla bağdaşmayacağına vurgu yaparak, ‘’Emniyet teşkilâtı kurumsal bir yapıya sahiptir. Bütün olaylar karşısında profesyonelliğini korumak zorundadır. Duygu ve düşüncesini katamaz. Her zaman her olayın üstüne kararlılıkla gitmekteyiz.’’ dedi.

Konuyla ilgili olarak şu anda görevden almaların söz konusu olmadığını söyleyen Çalışkan, ‘’Şu anda görevden alma söz konusu değil. Memurundan Emniyet Müdür Vekiline kadar kimin kusuru varsa hepsi hakkında adli yönden olsun idari yönden olsun işlem yapacaktır. Bütün sorular müfettişlerimiz tarafından en ince ayrıntısına kadar soruşturulmaktadır. Raporları bekliyoruz. Müfettişlerimiz İstanbula geçtiler. Sizinde aklınıza gelmeyen bir çok soru araştırılmaktadır. Raporların gelmesi halinde gerekli her türlü işlem yapılacaktır’’ diye konuştu. Çalışkan, basın önünde ülkenin güvenlik gücünü oluşturan polis ile jandarmanın karşı karşıya getirilmesi, birbirini suçlar halde gösterilmesinin yanlış olduğunu söyledi.

/ ANKARA

03.02.2007


 

Olmasaydı muhteşem olurdu

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün önümüzdeki hafta gerçekleştireceği ABD ziyareti öncesi, Türk basınına bilgi veren ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlarından Matt Bryza şöyle konuştu: “Bize göre Türkiye hoşgörü ve toleransın beşiği. Diğer ülkelerin de Türkiye’yi böyle görmesini istiyoruz. Ancak (TCK) 301 nolu madde Türkiye’nin böyle görülmesini zorlaştırıyor. Türkiye’nin eleştirilmesine sebep olan böyle bir yasanın söz konusu bile olmaması çok muhteşem olurdu.”

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlarından Matt Bryza, TCK 301. maddesinin Türkiye’nin görüntüsünü bozduğunu söyledi.

Matt Bryza, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Washington ziyareti öncesinde Türk gazeteciler için düzenlediği brifingde, Türkiye’de demokrasinin tersine çevrilebileceğine ilişkin Washington’un herhangi bir endişesi bulunmadığını belirterk, “Türk demokrasisi güçlü” dedi.

Matt Bryza, milliyetçiliğin şovenizme dönüşmesi halinde bunun kötü olduğunu, ancak Türkiye’de durumun böyle olmadığını kaydetti. Bryza, buna karşılık, Türkiye’de AB ve ABD’ye karşı eğilimlerin sertleşmekte olduğunu ve bundan kaygı duyduklarını kaydetti. ABD Dışişleri Bakanlığının üst düzey yetkilisi Bryza, son günlerde tartışmalara konu olan TCK’nin 301’inci maddesine ilişkin olarak da siyasi durumdan dolayı Türk hükümetinin bunu kaldırmasının zor olduğunu kendilerinin anladığını belirtti. Ancak Bryza, Türkiye’yi dışarıda eleştiren çevrelerin, kendilerine malzeme olarak bu maddeyi kullanamamalarını sağlayacak bir çözümün çok iyi olacağını söyledi.

/ WASHİNGTON

03.02.2007


 

“Hem polis, hem jandarma vardı”

Hrant Dink’in katil zanlısı Samast’ın medyada yayınlanan Türk bayrağı önündeki görüntülerinin Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi olduğunu belirten Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gökçınar şubede hem jandarma komutanlığından, hem emniyet müdürlüğünden elamanlar olduğunu açıkladı.

Gazeteci Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın Türk Bayrağı fon alınarak görüntülerinin çekilmesi ve söz konusu görüntülerin televizyonlarda yayınlanmasıyla ilgili Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma sürdürülüyor. Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Gökçınar, yaptığı basın açıklamasında, önceki akşam bazı televizyon kanallarında yayınlanan görüntülerle ilgili başlatılan soruşturma hakkında bilgi verdi. Hiç kimsenin suç işlemesine izin vermeyeceklerini bildiren Gökçınar, Samsun Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma elemanlarının çok başarılı bir operasyonla şüpheliyi yakaladıklarını ifade ederek, ‘’Ancak ardından bu tip bir olayın gelişmesi bizi son derece üzmüştür. Yasal gereği ne ise hiç duraksamadan yerine getirilecektir’’ diye konuştu.

GÖRÜNTÜLER EMNİYETTE ÇEKİLDİ

ökçınar, kimler hakkında ne gibi iddialarla ilgili soruşturma açılmasının olaya karışan personelin tespitinin ardından yapılacağını söyledi. Söz konusu görüntülerin Samsun Emniyet Müdürlüğünde çekildiğini de belirten Başsavcı Gökçınar, ‘’Olayın dün akşam (önceki gün) yayınlanan kasetin geçtiği mekan Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesidir. O şubede bizim şu andaki tespitlerimize göre hem jandarma komutanlığından, hem emniyet müdürlüğünden elamanlar mevcuttur. Ancak kimler hakkında ne gibi isnatlarla davanın açılacağını soruşturmanın seyri belirleyecektir’’ dedi.

Başsavcı Gökçınar, söz konusu kaset ve fotoğrafın kim ya da kimler tarafından basına ne şekilde sızdırıldığının ise yürütülecek soruşturmadaki ‘’hazırlık soruşturmasının gizliliği’’ kasamında araştırılacağını bildirdi.

03.02.2007


 

Fotoğrafa 8 sürgün

Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi sonrası başlatılan soruşturma kapsamında Samsun İl Emniyet Müdürlüğünde görevli 4 emniyet mensubu görevden uzaklaştırılırken, İl Jandarma Komutanlığında görevli 4 jandarma personelinin de görev yerlerinin değiştirildiği bildirildi.

03.02.2007


 

‘Görüntüler kasıtlı servis edildi’

Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreterliği’nden yapılan açıklamada, Hrant Dink cinayeti zanlısı Ogün Samast’ın fotoğraf ve görüntülerinin jandarma karakolunda çekilmediği yinelendi.

Samsun’da incelemelerine devam eden İçişleri Bakanlığı müfettişlerince tanzim edilen ‘’tesbit ve beyan tutanağı’’nda da televizyonda yayınlanan görüntülerin Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü çay ocağında çekildiğinin açıkça belirtildiği kaydedilen açıklamada, ‘’Müfettişlerce tespit ve beyan tutanağının düzenlenmesinden hemen sonra görüntülerin kaynak belirtilmeden ve jandarma karakolunda çekildiği ifade edilerek TGRT televizyon kanalına servis edilmesi, bu tertibin arkasında olanların niyet ve maksatlarını göstermesi açısından son derece düşündürücü ve endişe vericidir’’ denildi.

/ ANKARA

03.02.2007


 

‘Milleti devletten uzaklaştırır’

Gazeteci Hrant Dink cinayetini işleyen Ogün Samast’ın askerlerle birlikte görüntüsünün yayınlanmasını siyasi parti liderlerinin de gündemini oluşturdu.

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, askerlerin Samast ile birlikte fotoğraf çektirmesi ile ilgili hükümeti ciddiyetsizlikle suçldı. Ağar, ‘’Görüntüler basına yansımadan hükümet açıklama yapmalıydı. Bu konuda halen ciddi bir açıklama yapılmamıştır. Sonuçta bir fotoğraf çekilmiştir, bizim açımızdan meselenin sorumlusu hükümettir’’ dedi.

Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu da, ‘’Milleti devletten uzaklaştırır’’ yorumunu yaptı. Mumcu ‘’Bu fotoğrafın bir mesaj içeriği varsa bile ve bu ilişkilerin ortaya çıkarılmasında muhalefet konumunda olduğumuz için aydınlatılması güç olabilir. Hükümetin bu konuya bir açıklık getirmesi gerekiyor. Sorumluluğunu yerine getirmelidir’’ ifadelerini kullandı.

BBP Genel Başkanı Yazıcıoğlu ise, yargı sürecinde olan bir konu hakkında konuşmanın doğru olmadığını söyledi. Yazıcıoğlu, araştırma sonuçları ve yargı kararını beklediklerini ifade etti.

/ ANKARA

03.02.2007


 

Müfettişler İstanbul’da

Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından İçişleri Bakanlığınca Trabzon’da inceleme yapmak üzere görevlendirilen iki mülkiye başmüfettişinin ön raporlarını hazırladıkları öğrenildi.

Alınan bilgiye göre, İçişleri Bakanlığı tarafından Trabzon’da meydana gelen asayiş olaylarında idarenin ve emniyetin kusur ve ihmallerinin olup olmadığına ilişkin inceleme yapmak üzere görevlendirilen mülkiye başmüfettişleri Şükrü Yıldız ve Mehmet Ali Özkılınç, çalışmalarını tamamlayarak şehirden ayrıldı. İncelemelerine ilişkin ön raporlarını hazırladıkları belirtilen Yıldız ve Özkılınç’ın, aynı görevle İstanbul’a gittikleri belirtildi. Mülkiye başmüfettişleri 26 Ocak 2007 tarihinde şehre gelerek çalışmalara başlamıştı.

/ TRABZON

03.02.2007


 

3 partiden Dink cinayetine suç duyurusu

Üç siyasi partinin Ankara il örgütleri, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, avukat Kemal Kerinçsiz ve emekli general Veli Küçük hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Demokratik Toplum Partisi, Emek Partisi ve Sosyalist Demokrasi Partisi Ankara il örgütü üyeleri, Ankara Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yaptı. Emek Partisi Ankara İl Başkanı Haydar Kaya, ‘’Hrand Dink cinayetinin sorumlusunun, 32 saat içinde yakalanan Ogün Samast’ın olamayacağını’’ ileri sürerek, cinayetle, Türkiye’deki kardeşlik ortamının bozulmak istendiğini savundu. ‘’Cinayetin azmettiricisinin Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesi ve bu maddeyi savunanlar olduğunu’’ öne süren Kaya, ‘’cinayetin azmettiricilerinden hesap sorulması gerektiğini’’ söyledi.

Kaya’nın ardından Sosyalist Demokrasi Partisi Ankara İl Sekreteri Cengiz Gültekin Başsavcılığa sunacakları suç duyurusu dilekçesini okudu. Parti üyeleri daha sonra suç duyusu dilekçesini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sundu. Dilekçede, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Avukat Kemal Kerinçsiz ve Emekli General Veli Küçük’ün, ‘’hizmet nedeniyle emniyeti suistimal’’, ‘’suç işlemeye teşvik’’, ‘’tehdit’’ ile ‘’suçu ve suçluyu övmek’’ suçlarından cezalandırılmaları istendi.

/ ANKARA

03.02.2007


 

Erdoğan: Kurumlarımızı birbirine vuruşturmayız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kurumları birbiriyle vuruşturmak gibi bir gayretin içerisine girmenin çok büyük bir yanlış olduğunu belirtti.

Başbakan Erdoğan cuma namazı sonrası basın mensuplarının sorularını cevaplarken, “Kamuda, kendi kutsal değerlerini öne çıkararak hukukun üstünlüğünü hiçe saymak suretiyle bir tür örgütlenmeye, çeteleşmeye gitmek isteyenlere fırsat vermemenin gayreti içerisindeyiz” dedi. ‘’Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturmayı sıkı tutarak bundan önce meydana gelen olaylarla da bazı irtibatların ortaya çıkartılması ve yeni belgelerin bulunması halinde yeniden yargı sürecinin başlamasının mümkün olacağını’’ söyleyen Erdoğan, böyle bir şey olması halinde bunların üzerine hassasiyetle gidileceğini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, ‘’Jandarma ile polis arasında bir sürtüşme mi var?’’ soru üzerine, şunları kaydetti:

‘’Burada bir şeyi vurgulamak lazım, kurumlarımızı birbiriyle vuruşturmak gibi bir gayretin içerisine girmek, çok büyük bir yanlıştır. Ama kurumların içerisinde art niyetli olanlar, bu ülkenin değerlerine saygısız olanlar çıkabilir. Yani bu her yerde var, her ülkede var, bizim ülkemizde de muhakkak vardır. Ama mesele bunları bulup çıkarmaktır ve bunları bulup çıkaracağız. Ama biz kişilerin yanlışları sebebiyle, bizler için çok önemli olan ve yıpratılmasına milletin bir ferdi olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hiç kimsenin müsaade etmemesi gereken olay bu. Ne silahlı kuvvetlerimizi, ne jandarmamızı lekeleyebiliriz, gölgeleyebiliriz. Ne de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin herhangi bir kurumunu bu noktada lekeleyebiliriz. Bunlar yanlış şeylerdir. Ama kurumlarımızın içerisinde bu tür yanlışları, hataları olanlar çıkabilir.’’

/ İSTANBUL

03.02.2007


 

CHP Erdoğan’a suç duyurusunda bulunacak

CHP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suudi işadamı Yasin El Kadı ile ilgili açıklamalarının ‘’suç ve suçluyu övme’’ ve ‘’adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs’’ suçunu oluşturduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunacak.

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ile CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Parlamentoda ‘’Başbakan Erdoğan ile Yasin El Kadı ilişkisinde gelinen aşama’’ konulu basın toplantısı düzenledi. Kart, Erdoğan ile Yasin El Kadı ilişkilerinin 1 yıldır siyasette belirleyici olduğunu, bu ilişki ağı içinde AKP iktidarının makyajının döküldüğünü ve gerçek kimliğinin ortaya çıktığını savunarak, “Sayın Başbakan, bu ilişkiye neden bu kadar kararlı bir şekilde sahip çıkıyor?’’ diye sordu.

Kart, Başbakan Erdoğan’ın eylem ve davranışlarının, TCK’nın “suç ve suçluyu övme’’ ve ‘’adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs’’ niteliğinde olduğunu iddia ederek, bu fiillerden fezleke düzenlenmesi istemiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 5 Şubat Pazartesi günü suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti.

/ ANKARA

03.02.2007


 

Avrupa’da benzeri yok

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eşbaşkanı Joost Lagendijk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal’a hitaben yazdığı açık mektupta Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301’inci maddesinin değiştirilmesini istedi.

Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından ikinci haftanın geride kaldığına işaret eden Lagendijk, dün basına dağıttığı ‘’açık mektup’’ başlıklı yazısında, ‘’100 binden fazla insanın katıldığı cenaze merasiminin ardından, artık harekete geçme zamanının geldiğini’’ kaydetti. Herkesin üzerinde uzlaştığı konunun ‘’Türkiye’de son 2 yılda artan saldırgan milliyetçilik ve hoşgörüsüzlük ikliminin Hrant Dink cinayetiyle öyle ya da böyle bir şekilde ilgisinin bulunması’’ olduğunu dile getiren Lagendijk, TCK 301’inci maddenin bu iklimi temsil eden bir sembol olduğunu ifade etti.

‘’Türk basının 301’inci maddenin tamamen değiştirilmesi ya da kaldırılması yönündeki birçok çağrısına ikiniz de benzer şekilde tepki verdiniz. Birçok AB ülkesinde devlet organlarına ve yönetimine iftira ve hakarete müeyyide getiren ceza kanunlarının bulunduğu doğrudur. Bunlar arasında Almanya’nın ve Avusturya’nın (ceza kanunu) metinleri en belirginleridir’’ diyen Lagendijk, kendi ülkesi Hollanda’da da devlet görevlilerine ya da kurumlarına hakaret edenlerin hapis cezası alabileceğine dikkat çekti.

BÖYLESİ AVRUPA'DA YOK

301’inci maddenin ise Avrupa’daki benzerlerinden 2 açıdan farklı olduğunu belirten Lagendijk, ‘’Birincisi 301’inci maddenin ilk paragrafında yer alan ‘’Türklüğü’’ kelimesinin bulunmasıdır. Avrupa’da hiçbir ceza kanununda böyle bir ifade bulamazsınız. Almanlığı ya da Avusturyalılığı aşağılamak yasaklanmamıştır. Bu ülkelerde devlete hakaret yasaktır. Türkiye’de gazeteciler ve yazarlar hakkında açılan davaların artması ‘Türklüğe’ kelimesi nedeni iledir. Hrant Dink de bu nedenle mahkum olmuştu. Bu kelime Türk vatandaşlarının ne konuşup ne konuşamayacakları konusunda muğlaklık, farklı yorumlara açıklık ve hukuki belirsizlik yaratıyor’’ ifadelerine yer verdi. ‘’İkinci konu bu maddenin (neden konulduğunun) arkasındaki endişelerdir’’ diyen Lagendijk, Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerindeki benzer yasaların kamu hizmetlerinin düzenli işletilmesi amacıyla getirildiğini, demokratik toplum açısından yönetime saygının hedeflendiğini ve kamu yararına hizmet ettiğini dile getirdi. Bunlarla görevini yapan bir polise, devlet memuruna ya da hükümet üyelerine hakaret edilmesinin ya da tehdidin engellenmek istendiğine dikkat çeken Lagedijk, bazı Avrupa ülkelerinin ceza kanunlarındaki 301 benzeri maddelerin bu açıdan Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’yla uyumlu olduğunu ifade etti. Lagendijk, ‘’Türkiye’de ise 301’inci maddeye dayanılarak bilinen yazarlar ve gazeteciler aleyhine açılan davaların hiçbirinde benzer bir neden göremezsiniz. Yazılan makaleler ve dile getirilen fikirler kamu yararına tehdit oluşturmuyor. Bu nedenle demokratik toplumlarda yazarlara davalar açılması zorunlu değildir’’ şeklinde görüş bildirdi.

DAHA FAZLA BEKLEYEMEYİZ

‘’Her zaman (bekleyelim ve bu maddenin nasıl yorumlandığını görelim) dediniz. Mahkemelerin bunu nasıl yorumladığını gördük. Daha fazla bekleyemeyiz’’ diyen Lagendijk, Hrant Dink’in Türklüğü aşağılamaktan ceza aldığını ve temyiz başvurusunun reddedildiğini hatırlattı. ‘’Türk hükümetinin ya da TBMM’nin bu sonucu arzulamadığını göz önünde bulundurarak tek bir çözüm gördüğünü’’ kaydeden Lagendijk, ‘’Yasa koyucunun yeterince açık olmadığı ortada. Bu nedenle 301’inci maddenin geri çekilmesi gerekiyor. Türk demokrasisinin işleyişi açısından devletin hakaretlere karşı korunması gerektiği düşünülüyorsa 301’inci madde hiç kimsenin yanlış yorumlamayacağı ve cezalandırma amacıyla kullanamayacağı şekilde yasalaştırılır’’ önerisinde bulundu. Başbakan Erdoğan ve CHP Başkanı Baykal’ın ‘’Türkiye’yi Avrupa’ya yakınlaştıran reformları kesintiye uğratmak isteyen insanlarla karşı karşıya gelme cesaretleri olduğuna samimiyetle inandığını’’ vurgulayan Lagendijk, ‘’önünde birçok tehdit bekleyen Türkiye’nin ülkeyi geriye değil ileriye götürecek siyasi liderlere ihtiyaç duyduğunu’’ ve ‘’Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarına aşırı ve şiddet içeren milliyetçiliğe teslim olarak hizmet edilemeyeceğini’’ ifade etti.

/ BRÜKSEL

03.02.2007


 

Demokrasinin önünde engel

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, 301 maddedeki uygulamadaki farklılıkların muğlaklıktan kaynaklandığına işaret ederek, “İlgili değişikliklerin yapılmaması demokrasinin önünde bir engeldir” diyor.

301. madde üzerindeki tartışmaları Zaman’a değerlendiren Dengir Fırat, rötuş yapılmasını zorunlu görüyor. Aksi takdirde demokrasinin mesafe alamayacağı inancında. Fırat, siyasî iradenin desteğine rağmen sivil toplumun çalışmalarının yetersizliğinden yakınıyor. Değişikliği konsensüsle yapmak istediklerini kaydeden Fırat, “Bu konuyu bir zamanlamaya bağlamış değiliz. Ancak yeteri kadar öneri gelmediği de görülüyor. Gelenler de birbirine tamamen zıt talepler” görüşünü dile getiriyor.

‘Hapis yerine para cezası verilsin’

Uzun süre 301. maddeyle ilgili dâvâlara bakan emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, hapis yerine para cezasına öncelik veren bir değişiklik yapılmasından yana. Aşağılama suçu cezasının alt sınırının 3 aya, üst sınırının da 1 yıla düşürülmesini isteyen Gündel, “Böylece hapis cezası verilse bile bu ceza paraya çevrilerek hürriyeti bağlayıcı bir yaptırım yerine ekonomik bir yaptırım uygulanarak madde daha özgürlükçü bir niteliğe kavuşturulabilir” diyor.

/ ANKARA

03.02.2007


 

Meslek örgütleri 301 için toplandı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok’un çağrısı üzerine 18 sivil toplum örgütü 301. madde ile ilgili değişiklik önerilerini tartışmak üzere TBB Merkezi’nde bir araya geldi.

Toplantı öncesinde konuşan TBB Başkanı Özok, toplantının konusunu teşkil eden 301. madde ile ilgili Türkiye Barolar Birliği başta olmak üzere bir çok örgütün görüşlerinin belli olduğunu ifade etti. Özok, “Sayın Başbakan ve siyasî iktidarın temsilcileri 301 ile ilgili görüşlerini söylemişlerdir. Sayın Başbakan 301 konusunda sivil toplum örgütlerinin görüş geliştiremediklerini belirterek ‘genel mutabakat gelmezse gereğini yaparız’ açıklamasını yapmıştır. Biz de TBB olarak böyle bir toplantı yapmaya gerek gördük” dedi.

/ ANKARA

03.02.2007


 

İslâma karşı önyargılar giderilecek

İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da katılımıyla ‘’İslâmofobi’’ konulu toplantı düzenlendi.

Yıldız Sarayı’ndaki İslâm, Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezinde (IRCICA) basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantı öncesi bilgi veren İhsanoğlu, toplantının, ‘’İslâmofobi’’ ile ilgili bir beyin fırtınası toplantısı olduğunu söyledi.

Ekmeleddin İhsanoğlu, toplantıya, ‘’İKT’nin konuyla ilgili birimlerinin başkanları ve uzmanlarının, AGİT başkanı temsilcisinin, BM temsilcilerinin, İngiltere ve ABD’den İslâm kuruluşlarının başkanları ve Gençlik İslam Konferansı Gençlik Forumu temsilcilerinin’’ katıldığını, kurumlar arasında bir koordinasyon sağlamak istediklerini kaydetti.

İslâm daha iyi tanıtılacak

İKT Genel Sekreteri İhsanoğlu, şöyle konuştu: “Toplantının amacı, gün geçtikçe Avrupa ve Batı dünyasında artan İslâmiyet’e karşı yanlış telâkkiler, değerlendirmeler ve ön yargıları karşılamak, batı kamuoyunu aydınlatmaktır. Ayrıca, batı kurumlarının bu hususta hassasiyetlerini sağlamak ve gerek batı dünyasındaki mevzuat, gerek kamuoyunda gerekli ayarlamaların yapılması için çalışmak ve medeniyetler arasındaki çatışma eğilimini yapıcı bir duruma çevirmek.’’

İslamofobi’nin giderek arttığına dikkat çeken İhsanoğlu, ‘’karikatür meselesi, Papa’nın açıklamaları, bazı mezarlıkların kirletilmesi, insanların rahatsız edilmesi ve yabancı düşmanlığının’’ bunun göstergesi olduğunu dile getirdi.

/ İSTANBUL

03.02.2007


 

Ali Ulvi Kurucu’yu vefatının 5. yılında rahmetle anıyoruz

1922’de Konya’da doğan, Akif-i Sânî ünvanıyla meşhur Ali Ulvi Kurucu, uzun ve bereketli bir dünya hayatından sonra 3 Şubat 2002’de Medine’de Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Medine’de Cennetü’l-Bakî mezarlığına defnedilen Kurucu, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatını anlatan “Tarihçe-i Hayat”ın Önsöz’ünü yazmıştı. Bediüzzaman Hazretleri, bu Önsöz’ün başında, kendisinden ‘mühim bir âlim’ olarak bahsediyordu.

—DEVAMI LAHİKA SAYFASINDA—

03.02.2007


 

Kalemi ve yazdıklarımı tanıklığa çağırıyorum

Yazar Ahmet Taşgetiren Yeni Asya’ya konuştu: “Gaflet sahibi insan için, Rabbi onu görüyormuş gibi yaşama hissi, hayatın içinde zaman zaman arka planda kalabiliyor. Bu duyarlılığın diri olmasının altını özellikle çizmek isterim.”

—DEVAMI RÖPORTAJ SAYFASINDA—

Tuğba Akbey İNAN

03.02.2007


 

Mağdurlara verilen sözler unutuldu

Konya’da 92 kişinin hayatını kaybettiği Zümrüt Apartmanı’nın enkaz alanına çelenk ve karanfiller bırakıldı.

Konya Dağcılık, İzcilik, Doğa Sporları, Arama ve Kurtarma Kulübü (KONDAK) Başkan Yardımcısı Cem Canbaz, etrafı tellerle çevrilen Zümrüt Apartmanı’nın enkazının bulunduğu yerde yapılan anma programında, Konya tarihinde yaşanan en büyük felaket olan Zümrüt Sitesi’nin çökmesini unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını belirtti.

‘’Zümrüt faciası’’ndan sonra verilen söz ve vaatlerin unutulduğunu dile getiren Canbaz, şunları kaydetti: ‘’Verilen sözler unutuldu. Mağdurlar bu acımasız hayatta yapayalnız kaldılar. Gözleri yaşlı çocuklar annesiz babasız, anne-babalar evlatsız kaldılar. Enkazdan mucizevi bir şekilde 1 hafta sonra canlı olarak çıkarttığımız Muhammed Kalem’e yardım etmek çok mu zordu? Ancak bizler her zaman dostlarımızın yanındayız. Biz mağdur ailelere sahip çıkılmasını istiyoruz. Tüm Konya’ya sesleniyoruz. Geç kalmış sayılmayız.’’

Duâlar okunduktan sonra, hayatını kaybeden 92 kişi anısına enkaz alanına çelenk ve karanfiller bırakıldı. Zümrüt Apartmanı enkazından 5,5 gün sonra canlı olarak kurtarılan Muhammet Kalem de Konya Fenerbahçeliler Derneği Başkanı Bülent Kaşdoğan ile birlikte faciada ölen annesi ve ağabeyinin Musalla Mezarlığı’ndaki kabirlerini ziyaret etti. Oldukça üzgün olduğu gözlenen Kalem, annesi ve ağbeyinin mezarı başında dua okudu. Kerkük Caddesi’ndeki Zümrüt Apartmanı’nın 2 Şubat 2004’de çökmesi sonucu 92 kişi ölmüş, 30 kişi yaralanmıştı.

/ KONYA

03.02.2007


 

Otorite boşluğu okullarda şiddeti besliyor

Utah State Üniversitesi Öğretim Teknolojisi Araştırma Görevlisi Bekir Gür, ‘’okullardaki şiddetin, çocuklar üzerinde aile ve öğretmen otoritesinin olmamasından’’ kaynaklandığını söyledi.

Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA), vakıf binasında düzenlenen ‘’Eğitimde Post-Modern Masallar: Yeni Yaklaşımlar, Yeni Sorunlar’’ konulu söyleşiye katılan Gür, tarihte siyasi değişimlerle birlikte, eğitimde de yenilikler olduğunu kaydetti. Gür, yeryüzünde 18. yüzyılın sonlarına kadar krallık yönetiminin olduğunu belirterek, demokrasiyle birlikte eşitlik düzeninin geldiğini, bu düzenin eğitimi de etkilediğini ifade etti.

Öğrenci ile öğretmen arasındaki ilişkinin eşitlik üzerine kurulu olmadığını kaydeden Gür, öğretmenlerde olumlu, yapıcı bir otoritenin olması gerektiğini söyledi. Gür, ABD’de ailelerin, çocukların sorumluluğunu üstlenmediğini belirterek, ‘’Çocuğu özgürleştirmek için otoriteyi kaldırdığımızda ya uysallaşır ya da suça gider. Çocuk, ailesi ve okul tarafından şekillendirilmediğinde, dışarıdaki etkenler tarafından şekillendirilir’’ dedi.

Otoritenin olumlu anlamda olmadığında çocukların dış güçlere karşı çaresiz kaldığını ifade eden Gür, şunları söyledi: “Okullarda şiddetin olmasının sebebi, çocuklar üzerinde aile ve öğretmen otoritesinin olmamasıdır. Anne, baba ve öğretmenler, çocuğa güç kullanmadan şekil verebiliyorsa, burada otoriteden bahsedebiliriz. Aksi takdirde çocuk, ailesi ve öğretmeninden bilgi almak yerine medyadan, internetten bilgi alır. Bu da onu yanlış yönlendirir.’’

Gür, çocukların kişiliğinin toplum içinde geliştiğini belirterek, fakir çocuklar ile zengin çocukların bilgi yönünden eşit olmadığını, böyle durumlarda öğretmenlerin dezavantajlı çocukları desteklemesi gerektiğini söyledi. Eğitimde ilk olarak temel bilgilerin verilmesi gerektiğini kaydeden Gür, ‘’Öğrencilerin gelişmesi için öğretmen destek olmalıdır. Akıl yürütmenin gerçekleştirilmesi için de tartışma ortamı gereklidir’’ diye konuştu.

/ ANKARA

03.02.2007


 

Kullanılabilir su miktarı zenginlik göstergesi

Fırat Üniversitesi (FÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. Feyzi Bingöl, bir ülkenin su zengini ülke olarak adlandırılması için kişi başına yıllık kullanılabilir su miktarının 10 bin metreküp ve daha üzerinde olması gerektiğini, Türkiye’de ise bu miktarın 1400 metre küp civarında olduğunu söyledi.

Bingöl, 20 yıl içerisinde kullanılan suya olan ihtiyacın yaklaşık yüzde 40 oranında artacağını belirtti.

Gelişmiş ülkelerde kullanılan toplam suyun yüzde 40’nın tarımda, 18’nin evlerde, 62’nin ise sanayide kullanıldığını ifade eden Bingöl, gelişmekte olan ülkelerde ise bu oranların tarımda yüzde 80, evlerde 9, sanayide ise yüzde 11’nin kullanıldığını söyledi.

Kişi başına kullanılan günlük su miktarının Kuzey Amerika ve Japonya’da 350, Avrupa’da 200, Türkiye’de 111, Afrika sahrasında ise 10 ila 20 litre arasında değiştiğini ifade etti. Bingöl, şöyle konuştu: "Bir ülkede kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1700 metre küpten az ise bu ülke su eksikliği, bin metre küpten az ise su fakiri ülke olarak kabul edilmektedir. Bir ülkenin su zengini olarak adlandırılması için kişi başına yıllık kullanılabilir suyun 10 bin metreküp ve daha üzeri olması, 1700 metre küpten fazla suya sahip ülkeler ise yeterli su varlığı olan ülkeler olarak kabul edilmektedir. DSİ verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 1400 metreküp civarındadır. Bu duruma göre ülkemiz su stresi olan bir ülkedir.“

/ ELAZIĞ

03.02.2007


 

Helikopterle hastahaneye yetiştirildi

Batman’da kar sebebiyle yolları kapalı olan köyde böbrek sancısı tutan bir hasta askeri helikopterle hastahaneye yetiştirildi.

Batman’ın Sason ilçesine bağlı Derince köyünün Dörtbülük mezrasında oturan geçici köy korucusu Fikri Çelik’in böbrek hastalığı sebebiyle sancıları tuttu. Ailesi yolları kapalı olduğu için Çelik’i hastahaneye götüremeyince, yetkililerden yardım istedi. Bunun üzerine Çelik, 7. Kolordu Komutanlığına ait helikopterle Batman’a getirildi. Çelik, Batman Devlet Hastahanesinde tedavi altına alındı. Sancıları nedeniyle çok acı çektiğini belirten Çelik, “Hayatımı Mehmetçiğe borçluyum. Beni büyük bir acıdan kurtardılar’’ dedi. Çelik’in sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.

/ BATMAN

03.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004