Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Rabbinin nimetlerinden hangisinde şüpheye düşersin?

Necm Sûresi: 55

21.02.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Ayete'l-Kürsî, Kur'ân'ın dörtte biridir.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 15

21.02.2007


Matbuat lisanıyla konuşmak

Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halaskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli manevi belâyı def etmek için matbuat âlemiyle tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

O dehşetli belâdan birisi: Hıristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı mânevî istilâsına karşı Risâlei’n-Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görebilir ve (ikincisi) âlem-i İslâmın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ithamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.

Ben dünyanın halini bilmiyorum. Fakat Avrupa’da istilâkârâne hükmeden ve edyân-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi, alem-i İslâmın ve Asya kıt’asının hâl-i hazırdaki itiraz ve ithamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mucize-i Kur’âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tab ederek resmî neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.

Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir sûrette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılâb ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur’ân’ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?

Emirdağ Lâhikası, s. 90

Lügatçe:

halaskâr: Kurtarıcı.

matbuat: Basın-yayın dünyası. Basılmış şeyler; kitaplar, gazeteler vs. Matbaalar.

tezahür: Ortaya çıkma, görünme.

şimal: Kuzey.

sedd-i Zülkarneyn: Zülkarneyn’in seddi; Zülkarneyn’in Yecüc ve Mecüc kavminden korunmak isteyenler için yaptırdığı çok büyük ve sağlam sed, kale.

sedd-i Kur’ânî: Kur’ân’ın yıkılmaz seddi, kalesi.

21.02.2007


“Zübeyir Ağabey, gazeteyi günlük lâhika gibi görürdü”

Bediüzzaman Hazretlerinin yakın talebelerinden merhum Zübeyir Gündüzalp’in yanında uzun yıllar kalarak birlikte iman hizmetinde bulunmuş olan gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular’a, Zübeyir Ağabeyin gazeteye bakışını sorduk.

Yeni Asya’nın yayın hayatına başlamasında büyük emeği olan Zübeyir Ağabey’in gazeteye bakışını Mehmet Kutlular’ın ağzından gelin birlikte dinleyelim:

“27 Mayıs 1960’tan sonra bir hayli dâvâ açılmıştı. Savunmasızdık, yani neşriyatımız yoktu. Sağ cephenin gazeteleri de bizim meselelerimize sahip çıkmıyor, çekiniyor ve korkuyorlardı. Bunun içindir ki, Zübeyir Ağabey bir gazetenin hasretini çekiyordu. Hatta bu hasretinden dolayı ‘Bir lahana yaprağı kadar gazetemiz olsa!’ diyordu. Yani en azından kendimizi savunabilecek ve dâvâmızı geniş dairelere duyurabilecektik böylece. Haftalık İttihat gazetesi, bu ihtiyaçtan doğmuştur.

“Daha sonraları günlük bir gazete ihtiyacı hissedildi. İttihad’ın günlük olarak çıkartılması gündeme geldi. Ama olmadı. Bunun üzerine 21 Şubat 1970’de Yeni Asya günlük bir gazete olarak yayın hayatına başladı.”

Gazeteyi “günlük lâhika” gibi görürdü

“Zübeyir Ağabey, gazeteyi günlük bir lâhika gibi, Türkiye genelindeki bütün Nur Talebeleriyle haberleşme vasıtası olarak görüyordu. Diyordu ki: ‘Sadece iman hakikatlerini okumamız, birlikteliğimizi tam muhafaza edemez. Üstadın siyasî ve sosyal hayata ait görüşlerinde de birlikte hareket etmeliyiz. Bunu da ancak gazete temin eder.’

“Bir de şöyle diyordu: ‘Biz öteki gazeteleri ‘Okuma, alma’ desek, kardeşlerimiz der ki: ‘Ağabey, biz günlük gazete okumak istiyoruz, ne yapabiliriz?’ Halbuki günlük gazetemiz olursa deriz ki, ‘Cemaatin çıkardığı bir gazete var. Başkasını alacağına, bunu al.’ O zaman makul ve gerçekçi olur.”

Gazeteyle ‘Doğru İslâmiyet’i anlatmalı

“Zübeyir Ağabey gazeteyi çok iyi takip ederdi. Manşetinden en küçük bir haberine, yazısına kadar hep taktik verir, yakından ilgilenirdi. O zaman da, şimdiki gibi siyasal ve radikal bir İslâmî anlayışı, dışarıdan, İslâm dünyasından buraya taşıyanlar vardı. Zübeyir Ağabey onlardan da endişe duyardı. ‘İslâmiyet bu değil, sadece Müslümanlar bunlardan ibaret de değil. Onun için Üstadın anladığı o müsbet hareketin, doğru İslâmiyetin ve İslâmiyete lâyık doğruluğun üzerinde daima durulması gerek. Derin devletin ve hükümetlerin Said Nursî’nin İslâm anlayışını, yorumunu ve siyasetini görmeleri lâzım’ diyor; bunun da gazeteyle mümkün olacağını söylüyordu.”

21.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004