Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Kandemir: Tezkere geçseydi taşeron olurduk

DYP Genel Başkan Yardımcısı Nüzhet Kandemir, 1 Mart tezkeresinin Meclis’ten geçmemesinin Türkiye açısından olumlu olduğunu belirterek, kabul edilmesi halinde Türk askerlerinin en fazla kan dökülen bölgede ABD’nin taşeronu olarak görev yapacaklarını hatırlattı.

Mesudiye Geliştirme Vakfı tarafından düzenlenen ‘’Orta Doğu ve Politikaları’’ konulu panelde konuşan DYP Genel Başkan Yardımcısı Kandemir, Ortadoğu ile ilgili politikalarda dengeli ve hassas davranılmasının önemine işaret ederek, hükümetin bu konudaki politikalarını eleştirdi. Türkiye’nin bölgesinde önemli bir ülke olduğunun altını çizen Kandemir, ‘’Türkiye’nin, İran ve Suriye ile diyalog sürecine girip bölgesine katkı yapma imkanı varken, ABD ve İsrail bunu istemediği için yanlışlara düştü’’ dedi.

ABD’nin, Irak’a müdahalesine başından beri karşı çıktığını anlatan Kandemir, bunun Türkiye üzerinde menfi etkileri olduğunu, ABD’nin bu bataklıktan çıkmaya çalıştığını anlattı.

1 Mart tezkeresinin geçmemesinin de Türkiye açısından olumlu olduğunu kaydeden Kandemir, kabul edilmesi halinde Türk askerlerinin en fazla kan dökülen bölgede ABD’nin taşeronu olarak görev yapacaklarını savundu. Kuzey Iraklı liderlerle diyalog konusundaki tartışmalara da değinen Kandemir, ‘’Barzani’nin muhatap alınmaması doğaldır. Başbakan’ın bunlarla görüşebileceğini söylemesi yanlıştı’’ diye konuştu.

/ ANKARA

12.03.2007


 

Birşey olursa...

Andıç raporunun medyayı ikiye bölmekle kalmadığını, aynı gazete içinde de yazarları tasnif ederek “resmen bölücülük” yaptığını belirten Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Ragıp Duran, “On sene önceki andıç insanların vurulmasına sebep oldu. Bu andıçta şimdilik kimse vurulmadı, ama ordu karşıtı diye lanse edilen gazetecilerin başına birşey gelirse bu rapor sorumludur ve suçludur. Umarım, inşallah bu rapordan kanlı bir sonuç çıkmaz” diye konuştu.

GÜVENSİZLİK İŞARETİ

“Beni sorgulayacak, eleştirecek insanları istemiyorum demek bilgi eksikliğinden ve korkudan kaynaklanıyor olsa gerek” diyen Duran, “Bu da kos koca Türk ordusunun kendisine ve ideolojisine güvenmediğini gösterir” ifadesini kullandı. Kimsenin TSK’ya hakaret etme hakkı olmadığını, ama gizlenen bir gerçek varsa gazetecinin görevinin onu ortaya çıkarmak olduğunu vurgulayan Duran, akreditasyonu engellenen gazetelerin kanunlar çerçevesinde yayın yaptıklarını hatırlattı.

RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

Hasan Hüseyin KEMAL

12.03.2007


 

Meclis, vetolu Petrol Kanununu görüşecek

TBMM Genel Kurulunu, bu hafta da yoğun bir gündem bekliyor. Genel Kurulda, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bazı maddelerini iade ettiği Türk Petrol Kanunu, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı ve Malî Tatil Kanunu Teklifi ile bazı uluslar arası anlaşmaların görüşülmesi bekleniyor.

Meclis, yarın görüşmeleri yarım kalan Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısını ele alacak. Aynı gün, Türkiye’nin Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmaya Katılmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Türkiye ile Etiyopya, Türkiye ile Sırbistan ve Karadağ Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının Uygun Bulunduğuna Dair kanun tasarıları, Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmanın Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşülecek. Genel Kurul, yarın 15.00-22.00 saatleri arasında çalışacak. Genel Kurul, 14 Mart Çarşamba günü, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bazı maddelerini iade ettiği Türk Petrol Kanununu ele alacak. Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ile Kaçakçılıkla Mücadele Kanun Tasarısı da aynı gün görüşülecek. Meclis, Çarşamba günü 14.00-22.00 saatleri arasında mesai yapacak. 15 Mart Perşembe günü 14.00-20.00 saatleri arasında çalışacak Genel Kurulda, İskan Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Emniyet Teşkilâtı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Öngören Tasarı ile Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşülmesi bekleniyor.

/ ANKARA

12.03.2007


 

Babacan: ‘Ülkeyi satıyorlar’ demek güvensizlik göstergesi

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, bugün dünya genelinde ülkelerin, daha çok sermaye çekme yarışında olduğunu belirterek, ‘’Ülkeyi parsel parsel satıyorlar’’ demenin, ciddî bir güvensizlik göstergesi olduğunu söyledi.

Ali Babacan, AKP’nin aylık yayın organı ‘’Türkiye Bülteni’nde yayınlanan demecinde, doğrudan yabancı sermayenin Türkiye ekonomisine sağladığı katkıya dikkat çekti.

Babacan, ‘’’Ülkeyi parsel parsel satıyorlar demek’, ciddî bir kendine güvensizlik göstergesidir. Çin’de bile böyle tartışmalar yapılmıyor. Tam tersine insanlar iş buluyor, çalışacak bir iş yeri buluyor, evine ekmek götürüyor ve ülke kalkınıyor’’ dedi.

Türkiye’nin, dünya ekonomik çevrelerinde, son yıllarda çektiği uluslararası doğrudan yatırım miktarıyla ilgili üzerinde topladığının altını çizen Babacan, bundan 4 yıl önce Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarının 1 milyar doları geçmediğini Haziran 2003’te çıkarılan yasal düzenlemeyle, uluslar arası doğrudan yatırımların Türkiye’ye gelmesini kolaylaştırdıklarını kaydetti.

2003 yılından itibaren, Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarının kademeli olarak artmaya başladığını vurgulayan Babacan, “2005 yılı sonunda ise 9 milyar 786 milyon dolar seviyesine ulaştı. 2006 sonu itibarıyla ise 19 milyar 797 milyon dolar seviyesini elde ettik’’ dedi.

Yabancı sermaye konusundaki eleştirilere de dikkat çeken Babacan, sermayenin renginin olamayacağını belirterek, “Türkiye’nin artık bunu aşması gerekiyor’’ dedi.

Türkiye’nin büyümesi ve istihdamın arttırılması açılarından doğrudan uluslar arası sermayeyi çekmek için gayretlerine devam edeceklerini ifade eden Babacan, ‘’Biz yatırım ortamının iyileştirilmesi çalışmalarımıza devam edeceğiz’’ dedi.

/ ANKARA

12.03.2007


 

İstiklâl Marşı en büyük mutabakat metni

Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı ve Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezi Başkanı D. Mehmet Doğan, TBMM Başkanlığına ve Başbakanlığa müracaat ederek, İstiklâl Marşı’nın kabul edildiği 12 Mart’ın “İstiklâl Marşı Günü” olarak ilân edilmesi yönünde düzenleme yapılmasını istedi. Siyasîlerin daha önce sözlü olarak bu isteğe olumlu cevap verdiklerini hatırlatan Doğan, resmî taleplerine de aynı duyarlılığın gösterilmesini bekliyor.

"İstiklal Marşı milletin en büyük mutabakat metni bence” diyen Doğan, Yeni Asya’nın sorularını cevaplarken şöyle konuştu: “İstiklâl Marşı resmî millî marştır. Anayasada değiştirilemez olduğu beyan edilmiştir. Bizim için aynı zamanda tarihî değeri olan bir metindir. TBMM tarafından kabul edildiği 1921 yılı Türkiye’nin en muhataralı zamanıdır. İstiklâl Marşı çok önemli, ama bu günün tatil ilân edilmesini istemiyoruz.”

RÖPORTAJ BÖLÜMÜN TIKLAYIN

Kemal BENEK

12.03.2007


 

Kerkük’ün yardım çığlığı

“Kerkük İnsan Hakları Raporu”nda, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu’nun, sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla acilen Kerkük’e bir heyet göndermesi, buradaki insan hakları ihlâllerini ve kültürel, demografik yapıyı değiştirme çalışmalarını incelemesi istendi.

Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği ve Irak İnsan Hakları Merkezi’nce hazırlanan rapor, düzenlenen toplantıda kamuoyunun bilgisine sunuldu.

39 sayfalık raporda, ABD’nin, Irak’ta 2003 yılında Irak’ta gerçekleştirdiği işgalin ardından Kerkük’ün Türk kimliğinin hızla değiştirilmeye çalışıldığı, demografik yapının Kürtler lehine bozulduğu, nüfus ve tapu kayıtlarının imha edildiği vurgulanıyor.

Raporda, 2007 yılının dönüm noktası olduğuna dikkat çekilerek, bu yıl içinde önce “normalleşme” sağlanacağı, sonra “sayım” yapılacağı, ardından gerçekleştirilecek “referandumla da Kerkük’ü Kürtleştirme çabalarının sonuçlandırılacağı” belirtiliyor. Raporda, süreç sonunda Kerkük’ün, Kürt yönetimine bağlanacağı ve bundan sonra ise oluşturulan “Kürt Devleti”nin bağımsızlığının ilan edileceği savunuluyor.

Raporda, Türkiye’nin bu duruma seyirci kalmaması gerektiği vurgulanarak, önerilere de yer verildi. Bu önerilerden bazıları şöyle:

Kerkük’te siyasî haklar, zorunlu göçler ve nüfus kaydırmalarına son verilerek nüfus oranlarına göre oluşacak temsil ve görev hakkı tanzim edilmelidir.

Genelde bütün Irak, özelde Kerkük’te yaşayan bütün insanların yaşama hakkı başta olmak üzere insan hakları ve özgürlüklerinin garanti altına alınıp uygulanması açısından Kerkük’ün mevcut statüsü ve konumu değiştirilmemelidir.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu, sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla acilen Kerkük’e bir heyet göndermeli, buradaki insan hakları ihlallerini ve kültürel, demografik yapıyı değiştirme çalışmalarını incelemelidir.

1926 Ankara Antlaşması’na göre Türkiye’nin, Irak’ın statü değişikliği konusunda -Irak’ta yaşanan insanlık dışı sürecin bir parçası olan Kürt grupların uygulamalarına son vermesi amacıyla yaptırım olarak Habur Sınır Kapısı’nın kapatılabileceği, Barzani’nin, Türkiye’deki ticari faaliyetlerinin durdurulabileceği ve şirketleri başta olmak üzere mal varlıklarına el konulabileceği ele alınmalı, bunun için hemen harekete geçilmelidir.

“DEMOKRASİ VAAD EDENLER

SADDAMI ARATIYOR”

Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Abdullah Buksur, toplantıda yaptığı konuşmada, Kerkük’te ‘’ciddî’’ insan hakları ihlallâri yaşandığını belirtti. Bölgede, Türkmenlere ait ev ve işyerlerinin Kürt gruplarca yağmalandığını ve el konulduğunu ifade eden Buksur, ayrıca Arap ve Türkmenlerin işgal güçlerince baskı uygulanarak sindirildiğini kaydetti. Buksur, Türkmenlerin, seyahat ve iletişim özgürlüklerinin engellendiğini, siyasi faaliyetlerin engellendiğini söyledi. Kerkük’te, şiddet olaylarının kadınların durumunu daha da kötüleştirdiğini bildiren Buksur, ancak kadınlara yönelik cinsel taciz ve tecavüz olaylarının örtbas edildiğini ifade etti. Direnişci oldukları gerekçesiyle 2 bin 560 kadının cezaevlerine veya kamplara kapatıldığını, 3 kadının da işgale direndikleri gerekçesiyle ölüme mahkum edildiğini bildiren Buksur, ‘’Demokrasi ve özgürlük vaadiyle gelenler, uyguladıkları baskı ve zulümlerle Saddam dönemini aratmamaktadırlar’’ diye konuştu. “Garantör” devlet olduğu vurgulanmalı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de işgal güçleri yerine Birleşmiş Milletler tarafından Müslüman ülke askerlerinden kurulu bir barış gücünün Irak’a yerleştirilmesi gerektiğini söyledi.

/ ANKARA

12.03.2007


 

Başer: AB hedef değil, araç

Türkiye’nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi emekli Orgeneral Edip Başer, ‘’AB, Türkiye için ana hedef değildir. AB, bir araçtır’’ dedi.

Başer, Yerel Mercek gazetesinin davetlisi olarak geldiği Aydın’da, ‘’Türkiye’yi tehdit eden iç ve dış unsurlar ve PKK terörü’’ konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’nin AB sürecinin detaylı bir olay olduğunu ifade eden Başer, şunları söyledi: ‘’Benim kişisel görüşüm şu; ben AB’ye karşı değilim. Ben de ülkemin AB’ye onurlu bir üyesi olmasına arzu edenlerdenim. Türk Silahlı Kuvvetlerinin AB’ye karşı olduğuna dair bugüne kadar hiç bir işaret görmedim. AB üyeliğini bin bir türlü aşağılamayla, bin bir türlü farklı işlemlerle karşı karşıya kaldıktan sonra, sanki AB’ye muhtaçmış havasına sokulduktan sonra, kapıyı zorlayarak, kapıdan almadılar bodrum kapısını zorlayarak girmeye çalışmış bir ülke konumuna düşmüş olmayı, devletimi milletimi böyle görmeyi arzu etmiyorum. Böyle bir duruma düşecekse lânet olsun böyle AB sürecine diyorum.

Neden bunu diyorum? AB, Türkiye için ana hedef değildir. AB, bir araçtır. Türkiye için neyin aracıdır? Büyük Önder’in gösterdiği o en tabii akla mantığa uygun hedef için araçtır. O da çağdaş uygarlık düzeyidir. Türkiye’nin hedefi budur. Ama bu illa AB ile olur deniyorsa ben orada yokum. Kimse kusura bakmasın.’’

/ AYDIN

12.03.2007


 

Din hizmetlerinde, görev ölünceye kadar devam eder

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, ‘’Din hizmeti verenlerde emeklilik olmaz. Görev, ölünceye kadar devam eder’’ dedi.

Emekliye ayrılan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necmettin Nursaçan için Elmacıoğlu İskender Lokantasında veda töreni düzenlendi. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, törende yaptığı konuşmada, Nursaçan’ın resmen emekli olduğunu, ancak hizmetlerinin ölene kadar devam edeceğini söyledi.

Necmettin Nursaçan da 39.5 sene vaiz ve müftü olarak, 1.5 sene de Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak Ankara’da görev yaptığını anlattı.

/ KAYSERİ

12.03.2007


 

İLKAV dâvâsı ertelendi

3 Aralık 2006’da düzenlemiş olduğu eğitim paneli sebebiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünce İLKAV hakkında açılan kapatma dâvâsının ilk duruşması Cuma günü Ankara Adliyesi 26. Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldü. Mahkemede sözlü savunmaya fırsat verilmedi.

Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, İLKAV ve panel konuşmacıları hakkında savcılığa yaptığı suç duyurusunun sonucunda savcılığın mahkemeyle yazışmaya geçtiği anlaşıldı. Daha sonra, Mahkeme, duruşmayı, taraf teşkilinin tamamlanması ve yazılı verilen savunmalara idarenin cevabının beklenmesi için 17 Nisan 2007 tarihine erteledi.

/ ANKARA

12.03.2007


 

Özdağ: Ordu, demokratik yapının dışına çıkmamalı

BBP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, ‘’Bu coğrafya, çok güçlü devlet ve ordu gerektirir. Ama ordu demokratik yapının dışına çıkmamalı, asker siyasi parti gibi davranmamalıdır’’ dedi.

Özdağ, partisinin Zonguldak il başkanlığı binasında düzenlediği basın toplantısında, ‘’andıç’’ tartışmalarına değindi. Türkiye’de zaman zaman demokrasilerin askıya alındığını belirten Özdağ, andıç olaylarının 28 Şubat, 12 Eylül ve 27 Mayıs’ta yaşandığını ifade etti. Özdağ, şöyle konuştu:

“Bu demokrasi ayıbıdır. Demokratik bir ülkede darbe, ihtilal kelimesi ayıplı kelime olarak algılanmalıdır. Biz güçlü ordu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) yanayız. Andıç olayını TSK içinde kişiler yapmışsa o kişiler hakkında gerekli cezalar verilmelidir. Eğer emir komuta zinciri içinde yapılmışsa siyaset gerekli cevabı vermeli ve gerekeni yapmalıdır. Çünkü gerçek demokrasilerde yönetme hakkı yalnızca siyasilerindir. Bu coğrafya, çok güçlü devlet ve ordu gerektirir. Ama ordu demokratik yapının dışına çıkmamalı, asker siyasî parti gibi davranmamalıdır.’’

/ ZONGULDAK

12.03.2007


 

Susuzluk tehdidi

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından hazırlanan taslak rapora göre, küresel ısınma sebebiyle 20 yıl içerisinde yüzmilyonlarca kişi susuz kalacak.

Çeşitli ülkelerden 1000’i aşkın bilim adamının hazırladığı ve gelecek ay Brüksel’de yapılacak toplantı öncesinde hükümetlerin bilgisine sunulacak olan taslak rapora göre ısının ve deniz seviyelerinin yükselmesinden ötürü kıyılarda oluşacak seller sebebiyle dünyada her yıl onmilyonlarca kişi evlerini terk etmek zorunda kalacak.

Taslağa göre susuzluk 20 yıl sonra özellikle Afrika ve Latin Amerika’da yüzmilyonlarca kişiyi etkileyecek. 2050 yılından itibaren ise Afrika’da 1 milyar kişinin susuz kalacağı tahmin ediliyor. 2080’de ise susuzluğun etkileyebileceği kişi sayısının 1,1 ila 3,2 milyar arasında olacağı tahmin ediliyor.

Taslağa göre, küresel ısınmasının etkilerinden ötürü 2080’de 200 ila 600 milyon kişinin açlık çekeceği, yine 2080’li yıllarda sellerin her yıl 100 milyon kişiyi etkileyeceği hesaplanıyor.

/ WASHINGTON

12.03.2007


 

Önce Konya Ovası kuruyacak iddiası

Yurt dışı ve yurt içinde yapılan araştırmalara göre, küresel ısınma yüzünden yaşanacak kuraklık ilk önce Konya ve çevresinde görülecek.

DSİ, Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye ve Büyükşehir Belediyesinden edinilen bilgiye göre, Konya Kapalı Havzası’nda bulunan yer altı ve üstündeki sular hızla tükeniyor. Son yıllarda özellikle tarımsal sulama yüzünden birçok sulak alan kurudu, yer altı su seviyesi son 20 yılda 20 metreden fazla düştü. Konya Kapalı Havzası, Türkiye su altı su potansiyelinin yaklaşık yüzde 40’ını barındırıyor. Bu kadar kayıp olmasına, bazı sulak alanların ve göllerin yok olma riskiyle karşı karşıya bulunmasına ve yer altı su seviyesindeki düşüşün sürmesine karşın halen tarımsal sulamadaki kontrolsüzlük sürüyor.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Büyükşehir Belediyesi sınırlarında tüketilen suyun 20 katının Konya Ovası’nda tarımsal sulamada kullanıldığını bildirdi. Bugün ovada 30 bini kaçak 60 bin kuyudan su çekildiğini ifade eden Akyürek, insan bacağı kalınlığında suyun bu kuyulardan ovaya boşa akıtıldığını söyledi.

/ KONYA

12.03.2007


 

Oyunla eğitim dönemi başlıyor

Konya İl Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, ilköğretimde yeni müfredattaki oyunla eğitim çalışmasında, hangi oyunun nasıl ve ne şekilde uygulanacağını bütünüyle öğretmen ve öğrencinin karar verdiğini belirtti.

Şahin, yaptığı açıklamada, özellikle ana okulu ve ilköğretim okulu 4. sınıfa kadar verilecek eğitimde, etkin bir şekilde oyunlardan yararlanılmasının Millî Eğitim Bakanlığının projesi olduğunu hatırlattı. Şahin, bu sistemde, her okulun kendi bölgesindeki geleneksel oyunları okula taşımasına dayalı eğitimin 2 yıl önce müfredata girdiğini, ancak genel uygulanış yönteminin yeni yeni şekillenip oturmaya başladığını anlattı.

Geçmiş yıllarda, ‘’Oyunla eğitim sadece zekâ özürlü, sadece engelli çocuklara verilir’’ şeklinde yaklaşım olduğuna dikkati çeken Şahin, ‘’Şimdi ise bu anlayış bütünüyle terk edildi. Okullar, kendi yöresine özgü, saklambaç, çelik çomak, topaç çevirme gibi oyunları müfredata taşıyor. Öğretmenlerimiz bu oyunlar ile ders konuları arasında bağlantı kurarak, eğitimde kalıcılığı sağlamaya çalışıyor’’ dedi.

/ KONYA

12.03.2007


 

Barış panayırında İsrail zindanı

Sivil Toplum Kuruluşları tarafından Kadıköy İskele Meydanında başlayan “Barış Panayırı”nda sembolik bir İsrail zindanı kuruldu. Sanatçı Mehmet Ali Alabora, zindana girerek tutsak vekillere destek için imza attı. Alabora, “Hepimiz Iraklı, hepimiz Filistinliyiz” diyerek, herkese işgale uğramış halkların yanında yer almaları çağrısında bulundu.

İsrail zindanlarında tutuklu bulunan Filistinli vekiller için başlatılan destek kampanyası tüm hızıyla sürüyor. Türkiye’nin birçok noktasına kurulan stantlarda tutsak vekiller için imza toplanılıyor. Bu kapsamda İstanbul’da dün önemli bir etkinliğe imza atıldı.

Barış ve Adalet Koalisyonu, Irak işgaline “hayır” amacıyla Kadıköy’de “Barış Panayırı” düzenledi. Etkinliğe aralarında İHH İnsanî Yardım Vakfı ve MAZLUMDER’in de bulunduğu pek çok sivil toplum kuruluşu katıldı.

İHH İnsanî Yardım Vakfı, binlerce Filistinlinin yanı sıra milletvekillerinin de bulunduğu İsrail cezaevlerini sembolize eden bir zindan hazırladı. Filistinli vekillere özgürlük talebiyle başlatılan imza kampanyası bu sembolik İsrail zindanında devam ediyor. Demir kafes ve zincirlerle örülü zindanın içinde Filistinli vekillerin serbest bırakılması için destek imzaları toplanılıyor. Duyarlı insanlar, sembolik zindana girerek tutsak vekiller için imza atıyorlar.

MEHMET ALİ ALABORA ZİNDANDA

İsrail cezaevini çağrıştıran sembolik zindana san’atçı Mehmet Ali Alabora da girdi. Savaşa ve işgale karşı tavrıyla dikkatleri çeken Alabora, İHH’nın sembolik zindanda açmış olduğu standı ziyaret etti. Filistinli vekillerin serbest bırakılmaları için başlatılan kampanyaya imzasıyla destek veren Mehmet Ali Alabora daha sonra zindanın parmaklıklarından tutarak Filistinli tutsak vekillerin serbest bırakılmaları gerektiğini söyledi.

Barış Panayırı renkli görüntülere sahne oldu. Katılımcı kurum ve kuruluşlar, hazırladıkları ilginç pankart ve dövizlerle savaşa ve işgale karşı tavırlarını ortaya koydular. Barış Panayır’nın açılış konuşmasını yapan Alabora ABD’nın Irak işgalini şiddetle kınadı. Herkesin farklılıklarıyla bir arada yaşamayı öğrenmesi gerektiğini vurgulayan Alabora, “ayrımcılığa, şiddete, savaşa ve işgale karşı sesimizi yükseltmeliyiz” diye konuştu. “Terörist Bush evine dön”, “Barış Hemen Şimdi”, “Hepimiz Iraklı, Hepimiz Filistinliyiz” gibi sloganların atıldığı Barış Panayırı Pazar günü sona eriyor.

Yeni Asya / İSTANBUL

12.03.2007


 

DYP seçim çalışmalarına başladı

DYP Kütahya İl Başkanlığı seçim çalışmalarına başladı.

DYP İl Başkanlığı, çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Geçen hafta gövde gösterisine dönen İl Divan Toplantısından sonra bu haftada DYP Gençlikten Sorumlu Genel Başkan Yardımcılarından, Seçim Komisyonu üyeleri, hukukçu Mehmet Erşahin ile Okan Ölçer, il ve ilçe yönetim kurulu üyelerini seçim ve seçim stratejileri konusunda bilgilendirdi.

DYP İl Başkanı İlhami Özatağ, partisinin bütün ilçe, belde teşkilâtlarıyla her an seçime hazır olduğunu belirterek, “Bir oyun bile hesabını yapıyor, adımlarımızı ona göre atıyoruz” dedi.

Salih AYTEMUR / KÜTAHYA

12.03.2007


 

‘Çocukları fanusta yetiştirmiyoruz’

Uçan Süpürge Haber Sitesi Genel Koordinatörü Halime Güner, “Erkek çocukları biz doğurduk, sorumluluk bize aittir” düşüncesinin kadınlara satılmaya çalışılan çürük bir düşünce olduğunu ifade ederek, “Çocukları biz fanusta, cam kavanozda yetiştirmiyoruz” dedi.

AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanlığı tarafından düzenlenen “IV. Kadın Şûrâsı” önceki gün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirildi. “Sivil Toplum” ana başlığıyla gerçekleştirilen Şûrâda kadınların sivil toplum alanındaki yeri ve çeşitli sorunları gündeme getirildi. Günboyu süren toplantının “Sivil Toplum ve Kadın” başlıklı ikinci oturumunun konuşmacılarından Uçan Süpürge Haber Sitesi Genel Koordinatörü Halime Güner, özellikle çocuklarla ilgili tüm sorumlulukların kadına yüklenmesini eleştirdi. “Erkek çocuklarını biz doğurduk, sorumluluk bize aittir” düşüncesinin kadına satılmak istenen çürük bir düşünce olduğunu ifade eden Güner, “Bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz hayatta her sorumluluğu üstümüze almaya çok meyilliyiz. İfade etmek yerine idare etmeyi öğrendiğimiz için kayınvalide, görümce, çocuk, baba, hepsi aynı şekilde. Türkiye’de seksen bir il geziyorum, her gittiğimiz ilde salonun yarısından fazlası ilk önce bunu söylüyor. Yetişkinler dahil, ilgili kişiler dahil. Bunun yanlış olduğunu özellikle kendimiz hissedelim” dedi. Güner, sözkonusu durumun yanlışlığını da şöyle açıkladı: “Çocuklarımızı bir cam fanusun içinde yetiştirip büyütmüyoruz. Onlar dışarıda kadınlarla ilgili küfürlerde, babasını, amcasını, dedesini, hepsini karşısında rol ve model olarak görüyorlar.”

MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Avukat Mustafa Ercan ise, kadına yönelik şiddetin aslında fiziki olarak güçlü olanın güçsüzü ezmesi genel sorununun bir parçası olduğunu ifade etti.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

12.03.2007


 

Bahar alerjisi uyarısı

İlkbaharla birlikte artan polenlerin, alerjiye duyarlı kişilerde bahar nezlesini tetiklediği ve yaşam kalitesini düşürdüğü bildirildi.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan, yaptığı açıklamada, ilkbahar aylarıyla birlikte, ‘’çiçek tozları’’ olarak bilinen polenlerin, rüzgâr ve böcekler sayesinde çevreye dağılmaya başladığını belirtti. Çiçek polenlerinin mevsimsel alerji riskini yaygınlaştırdığını belirten Aydoğan, ‘’Polenlere duyarlı kişiler, tedbirli davranmalı, gerekmedikçe polenlerin çok olduğu ortamlarda bulunulmamalı’’ dedi.

/ ADANA

12.03.2007


 

Metro vagonları çürüdü

Adana’da 1988 yılında yapımı için ilk adımı atılan, 1998 yılında inşaatına başlanan ‘’hafif raylı taşıma’’ sistemi, halk arasında ‘’bitmeyen proje’’ olarak tanımlanıyor.

Proje, ‘’yıllar önce alınan vagonların çürümesi, ulaşıma başlanmamasına karşın bilet fiyatının belirlenmesi hatta, inşaat çukurunda oluşan su birikintilerinde balıkların ürediği’’ söylentileri ile espri kaynağı da oluyor. Proje tamamlansaydı Adanalılar kendilerini daha güvende hissedeceklerdi. Uygulamada hesapta olmayan çok sayıda pürüz çıktı. Güzergâhtaki kod farkından, uzunluğuna, istasyon yapıları, deprem şartnamesi, kamulaştırma maliyeti derken projenin yapımı 2001 yılı ortalarından itibaren büyük ölçüde geriledi hatta, durdu. Proje bitmeden yurt dışından satın alınan 36 vagon, TCDD Mersin Gar alanındaki geçici depo sahasında yabancı teknisyenlerce her an sefere çıkılacakmış gibi periyodik bakımları yapılarak uzun bir süre bekletildikten sonra Adana’ya getirildi. Vagonların çürümeye başladığı iddia ediliyor.

/ ADANA

12.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004